Ana Sayfa Blog Sayfa 4624

Ülkü Adatepe’nin eşi, kazayı anlattı

Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin hayatını kaybettiği trafik kazasında yaralanan eşi Emin Öke Adatepe, kazanın otomobilin zikzak çizerek kontrolden çıkmasıyla meydana geldiğini belirterek, “Ne olduğunu anlayamadık, takla attık” dedi.

Sol bacağındaki kırık nedeniyle Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tedavi altına alınan Adatepe, kaza anını anlattı. Kazanın Ankara ‘dan İstanbul ‘a dönüş yolunda meydana geldiğini ifade eden Adatepe, “ Ankara ‘dan İstanbul istikametine gelmekteyken arka koltukta Ülkü Hanımla oturuyorduk, birden araba zikzak çizmeye başladı, ne olduğunu anlayamadık, takla atık, bariyerleri geçmişiz, gidiş istikametine girmişiz. Bu arada ben emekleyerek çıktım, baktım ayağım kırılmış. Döndüm, Ülkü Hanım yoktu. o zaman anladım Ülkü’yü kaybettiğimi, kendim anladım. ‘Herkes nabzı atıyor’ diye yalan söyledi, biliyordum çünkü şoför arkadaş da ağır sanırım, kendisini göremedim. Benim ameliyatımdan sonra o da ameliyata girmiş” diye konuştu.

“ Türkiye , Atatürk ‘ün son eli değen insanını kaybetti, hepimizin başı sağ olsun” diyen Adatepe, “Kendimi artık düşünemiyorum. Ülkü hep gözümün önünde, sohbet ederek geliyorduk, bir anda uçtu yanımdan gitti” şeklinde konuştu.

Adatepe, ayağındaki sakatlığın ağır olduğunu, doktorların 6 ay boyunca yürüyemeyeceğini söylediklerini belirterek, tedavisinin Şişli Florance Nightingale Hastanesi’nde süreceğini bildirdi.

Cenaze töreni Cuma günü olabilir

Cenaze töreninin tarihinin de henüz belirlenmediğini anlatan Adatepe, “Galiba cenaze törenini cuma gününe alacağız. Bu, İstanbul ‘da belli olacak, onun için duyuru yapacağız. Teşvikiye Camisi’nden kalkacak. Sayın Sarıgül de bu konuda bize yardımcı olmuştur, iyi dostumuzdur. Belki Şişli’den kalkabilir, tam açıklamayı sanırım yarın yapacağız. Şu anda cenaze töreniyle ilgili net bir şey yok. Bir oğlu Amerika ‘da, onun gelmesini bekliyoruz. Amerika ‘daki oğlunu da annesinin son yolculuğunda bulunmak ister” ifadelerini kullandı.

TEM Otoyolu İstanbul istikametine seyir halindeki Adnan Selçuk’un kullandığı 34 YUY 65 plakalı otomobil, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yol kenarındaki bariyerlere çarparak devrilmiş, Atatürk ‘ün manevi kızı Ülkü Adatepe çarpmanın etkisiyle araçtan fırlayarak hayatını kaybetmiş, eşi Emin Öke Adatepe ve sürücü yaralanmıştı.

Radikal

HSP’nin Numan Kurtulmuş’a tepkisi

Halkın Sesi Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile AKP arasındaki görüşmeleri protesto etmek için istifa eden HSP Şarköy İlçe Başkanı Ali Yaşar Ak, partinin tabelasını da indirerek parti binasını kapattı.

Tekirdağ’ın Şarköy İlçesi’nde HSP İlçe Başkanlığı’nın 22 kişilik asil ve yedek yönetim kurulu ile 87 üyesi, Genel Başkan Numan Kurtulmuş’un AKP’ye geçiş sürecini protesto etmek için istifa etmişti. Partinin eski ilçe başkanı Ali Yaşar Ak, İstiklal Mahallesi, Ahmet Küçük Meydanı’ndaki parti tabelasını da indirterek parti binasını kapattı.

Şarköy İlçesi’nde partinin kurucu üyesi olduğunu belirten Ak, Kurtulmuş’un AKP saflarında siyaset yapmak istemesini kabul edemediğini ifade ederek şunları söyledi:

“Numan Kurtulmuş’un dürüst, ilkeli ve medeniyet siyaset yapacağını söz vermesi ve Türkiye’de özlenen siyaset anlayışına bizleri inandırması dolayısıyla Şarköy ilçe teşkilatını kurup, siyaseti doğru yerde, doğru insanlarla yapma anlayışında olduk. Ne yazık ki öyle olmadığı son yaşanan olaylarda ortaya çıktı. ’Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular, selamlaşmayacağım ve Firavunlaşmayacağım’ diyerek gönderme yaptığı AKP saflarına geçmesini içimize sindiremediğimiz için Has Parti’den istifa ediyoruz. Tekirdağ İl Başkanı Ahmet Akçay, ’Acele etmeyin merkezden kararı bekleyin, bütünleşmeye gölge düşürmeyin’ demesine rağmen ilçe yönetimi olarak istifa etmiştik. Beklemenin bir anlamı yok. Tek başıma kaldım, nasılsa bugün olmasa yarın olacak, yönetim olmayınca partinin yükü omuzlarımda kaldı. Tabaleyi indirip, binayı boşaltıp, sahibine teslim edeceğim.”

Ali Yaşar Ak, açıklamalarının ardından itfaiye ekiplerinden yardım isteyerek partinin 3’üncü kat duvarındaki ’HSP Şarköy İlçe Başkanlığı’ yazılı tabelasını indirdi ve parti binasını kapattı.

DHA

Özkök: Asker, 2003’te “muhtıra” istiyordu

“Ergenekon” davası kapsamında tanık olarak ifadesine başvurulması kararlaştırılan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, 2003’teki toplantıda ‘muhtıra’ sözünün geçtiğini söyledi.

Ergenekon ” davasında tanık olarak dinlenilen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, kendisine 2004 yılının bahar aylarında bir vasıtayla bir CD geldiğini belirterek, “Bunun içindeki sunumlar ‘Ayışığı’ ve ‘Yakamoz’ olduğu iddia edilen sunumlardı. Dezenformasyon da olabilirdi, doğru da olabilirdi. ‘Ayışığı’ ve ‘Yakamoz’ meşru bir belge olmadığından işlem yapmadım” dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ‘nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki salonda yapılan duruşmada tanık olarak dinlenilen emekli Orgeneral Hilmi Özkök, askerliğiyle ilgili şahit olduğu şeyleri anlatacağını ve sorulan sorulara bilgisi dahilinde cevap vereceğini söyledi.

Özkök, 2002 yılının ağustos ayında Genelkurmay Başkanlığı görevine atandığını, görevine başlamasından kısa bir süre sonra AKP’nin iktidara geldiğini hatırlatarak, “Bu, ben dahil olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarında bir tedirginlik oluşturdu. Bu kişilerin eski söylemlerine bakıldığı zaman, ‘bir kötüye doğru gidiş olur mu?’ diye endişe ettik. Bunları kendi aramızda da konuştuk. Çeşitli kişiler, çeşitli fikirler söyledi. Askerlikte herkes hür fikrini söyler. Sonunda komutanın dediği olur. Benim görüşlerim ile astlarım arasında ayrışmalar oldu. Bu çok normal” diye konuştu.

“Ayışığı” ve “Yakamoz”

Özkök, o dönemde yoğun bir gündemin olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Bana 2004 yılının bahar aylarında bir vasıtayla bir CD geldi. Bunun içindeki sunumlar ‘Ayışığı’ ve ‘Yakamoz’ olduğu iddia edilen sunumlardı. Dezenformasyon da olabilirdi, doğru da olabilirdi. Bu nedenle astlarımla bile paylaşmadım. Genelkurmay Başkanı olarak temkinli olmam gerekiyordu. Bazen bir fıkra, bazen bir espri, bazen de açıkça, bu konulardan haberdar olduğumu ifade ettim. Bulunduğumuz makamlar çok önemli makamlar. Örneğin bir Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın emrinde 300 bin kişi var. Meşru olmayan, gerçek olup olmadığını bilmediğim bir belgeyle işlem yapamazdım. Bu astlardan şüphe duyduğum anlamına gelir. Astlara güven vermek çok önemlidir. Benim uçağıma havada yakıt ikmali yapıldı. Ben cesur olduğumdan mı? Onların eğitimlerine güven duyduğumu belirtmek için yaptım. ‘Ayışığı’ ve ‘Yakamoz’ meşru bir belge olmadığından işlem yapmadım.”

Daha sonradan bazı kişilerin emekli olduğunu, bazılarının kaldığını aktaran Özkök, bu konuların kendisinin emekliliğinden sonra yeniden gündeme geldiğini söyledi.

“Muhtıra verilmesi yönünde teklifte bulunan oldu mu?”

Özkök, savcılıktaki ifadesinde “Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içerisinde mahiyetinizdeki kuvvet komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin ya da teklifte bulunan oldu mu? Olduysa kimler tarafından ne amaçla ve nasıl oldu?” sorusuna verdiği cevap okunduğu sırada araya girerek, şunları kaydetti: “Geçen bir gazeteci burada, bir röportajıma atıfta bulunarak ‘Teklif diye soruldu, başka şekilde sorulsaydı cevabım başka olurdu’ dediğimi belirtmiş. Buraya bir açıklık getirmek istiyorum. Teklif askerlikte çok özel bir terimdir. Daha önce emredilen bir konuda astlar bir çalışma yapar ve emri verene bu konuyla ilgili bir sunumda bulunur. Bunun dışında zaman zaman toplanır beyin fırtınası yaparız. Orada kişiler aniden aklına geleni söyler. Saldırı, savunma ve geri çekilme gibi birbirinden farklı 3 hareket tarzı vardır. Evet, orada böyle bir söz söylendi. Muhtemel hareket tarzlarından biriydi.”

Başbuğ duruşma salonuna geldi

Bu arada, duruşmaya verilen kısa aranın ardından davanın tutuklu sanıklarından eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da duruşma salonuna geldi. Davada kısa beyanda bulunduktan sonra celselere katılmayacağını bildiren Başbuğ, yaklaşık 3 aydan sonra ilk defa duruşmada bulundu.

Özkök: Ergenekon belgesi yüzde 90 aynı

Hilmi Özkök daha sonra kendisine sorulan soruları yanıtladı. Dosyada bulunan ’ Ergenekon Şeması’ ve ekindeki belgeler Özkök’e gösterilerek, 10 Temmuz 2003’te Genelkurmay Başkanı olarak kendisine sunulan ” Ergenekon ” belgeleri ve şemasıyla aynı olup olmadığını soruldu. Kendisine mübaşir aracılığıyla verilen belgeleri tek tek inceleyen Özkök, “Ek-7’de bulunan belge çağrışım yaptırıyor. Aradan geçen yıllar ve yaşımı da dikkate alırsanız bana verilen evraktaki şema ile bu şema yüzde 90 aynı” diye cevap verdi. Özkök 26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanı’na sulunan şemadan ise haberi olmadığını sözlerine ekledi. Özkök, “MİT tarafından verilen belgenin üzerinde makam, tarih ve imza yoktu. Hala üzerinde işlem yapılabilecek bir evrak olarak düşünmüyorum” dedi. Sorular üzerine Özkök, ” Ergenekon adını ilk kez MİT’in belgesinde gördüm. O zaman tutarsız olarak değerlendirdiğim belge dışında bilgim yok” dedi.

‘Belge tutarsızdı’

Savcı Pekgüzel’in “Bu belgenin arşivlenecek mahiyette olmadığını söylüyorsunuz. Size MİT tarafından yapılan arzın nasıl olduğu, içeriği konusunda detaylı bilgi verir misiniz?” sorusu üzerine Özkök şu cevabı verdi:

” Ergenekon belgesinde büyük tutarsızlık vardı. Askeri yönden olmayan bir mantık hatası vardı. Şemada kıdemsiz komutanlar kıdemlilerin üstünde yer alıyordu. Ben belgeyi İstihbarat Başkanı’na gönderdim. İnceler, ciddi bir durum olursa bana bildirir. Ancak böyle birşey olmadı. Belgeler makamımda, MİT müsteşarı tarafından, kağıt şeklinde verildi.”

26 Mayıs 2006 tarihinde Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na da gönderilen MİT belgesini Genelkurmay Başkanlığı’na sorduklarını hatırlatan savcı Pekgüzel, ancak bunlara rastlanmadığının bildirildiğini aktardı. Özkök de, 2006 yılında kendisine gelmediğini belirterek, o dönemdeki istihbarat başkanını da hatırlamadığını kaydetti.

Hilafetin kaldırılmasıyla ilgili toplantı soruldu

Savcı Pekgüzel, Özkök’e 3 Mart 2004 tarihinde Ankara Ticaret Odası’nda yapıldığı iddia edilen hilafetin kaldırılmasıyla ilgili toplantıyı sordu. Toplantının yapıldığı tarihte yurtdışında olduğunu anlatan Özkök “Konferansla ilgili bilgi verilmedi. Benim yerime kuvvet komutanım katıldı. Rahatsız oldum. ’Keşke gitmeseydiniz, gitmeseydiniz iyi olurdu” dedim. Toplantıyı kimin organize ettiğini bilmiyorum. Ancak katılımdan memnun olmadığımı ifade ettim’” dedi. Özkök sorular üzerine “Gayri resmi yollardan, imzasız mektup, CD ve benzeri şekilde Genelkurmay Başkanlığı’na çok sayıda ihbar gelir. Bunların özel kalemim tarafından seçilerek bana sunulur. Hatta bazıları Genelkurmay 2. Başkanı’na danışılarak bana sunulurdu. İmzalı olmayan bu belgelerle hukuki bir işlem yapmayız. Ancak, ileri ki çalışmalarımızda bunları dikkate alırız” diye konuştu.

(Ajanslar)

Malatya’da ihale davulcuya kaldı

Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü beldesinde Alevi ailenin saldırıya uğradığı olayla ilgili Ramazan davulcusu Mustafa Evşi tutuklandı.

Jandarmadan yapılan yazılı açıklamada, Evli ailesinin evinin önünde davul çaldığı belirtilen Mustafa Evşi’nin, ifadesinin alınmasının ardından Doğanşehir Adliyesi’ne sevk edildiği ve çıkarıldığı mahkemece tutuklandığı bildirildi.

Açıklamada, olay sırasında Evli ailesinin evini taşladıkları şüphesiyle ifadeleri alınan 23 şahsın Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edildiği ve tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldıkları belirtildi.

Halepli aşiretler orduyla ittifak yaptı

0
Muhaliflerin Halep’te sivilleri hedef alması iç savaşın gidişatını etkiledi. Halepli aşiretlerin Suriye ordusuyla ittifak yaptığı ve Özgür Suriye Ordusu’na karşı harekete geçtiği öğrenildi.

Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin lojistik desteği ile Suriye’de iç savaşı derinleştiren Özgür Suriye Ordusu’nun Esad yanlısı sivilleri katletmesi hem uluslararası alanda hem de ülke içinde tepkiyle karşılandı.

İç iktidar mücadelesine girişerek zafiyet sinyalleri veren işbirlikçi muhalefet, bu kez uluslararası eleştirilerin ve Halepli Sünni aşiretlerin tepkisiyle karşı karşıya.

Halepli aşiretler Suriye ordusuyla ittifak yaptı ve Özgür Suriye Ordusu’na karşı harekete geçti.

Yakın Doğu Haber’in aktarımına göre Fars haber ajansı, terörist grupların aralarında bir aşiret liderinin de bulunduğu 15 sivili öldürmesinden sonra Halepli aşiretlerin Suriye ordusuyla ittifak yaparak ÖSO’ya karşı saldırı başlattığını bildirdi.

Fars haber ajansına açıklamada bulunan Halepli kaynaklar, Al-i Berri, el-Bicare, el-Asasne ve el-Batuş aşiretlerinin ortak bir milis grubu kurma konusunda anlaştıklarını belirtti.

Habere göre bu birliğe katılacak gönüllülerle birlikte orduya destek veren aşiret milislerinin sayısının 40 bine ulaşabilecek.

Lübnan’ın “haber press” sitesi ise dün yaklaşık 15 üyesi muhaliflerce katledilen Al-i Berri aşiretinin bugün eş-Şear, Kerem el-Meyser ve el-Cezmati mahallelerindeki muhalif gruplara saldırarak çok sayıda ÖSO militanını öldürdüklerini duyurdu.

Aşiret milislerinin, dün 15 kadar aşiret üyesini katlettikleri okulu karargah olarak kullanan muhaliflerin karargahını çökerttiği bildirilirken, Halepli aşiretlerin bu darbesinin ardından Özgür Suriye Ordusu grubunun komutanlarından Ebu Halid, aşiretleri intikam almakla tehdit etti.

Öte yandan Fransız haber ajansına demeç veren Suriyeli bir güvenlik yetkilisi, Halep’e yeni birlik ve teçhizatlar nakledildiğini belirterek “kader belirleyici savaş” olarak nitelenen bu operasyonların birkaç hafta daha sürebileceğini açıkladı.

(sendika.org)

Metro kendi vagonuna çarptı!

Şeker Bayramı’nda seferlere başlanması öngörülen Kadıköy-Kartal metro hattında dün gece kaza meydana geldi.

Anadolu Yakası’nın ilk metrosu olacak olan Kadıköy-Kartal metrosunda dün gece deneme seferi yapılırken kaza meydana geldi.

Hürriyet gazetesinden Fatma Aksu’nun haberinde, iddiaya göre metro treni, Kartal istasyonundan hareket etmeden önce bir vagonunu bıraktı.

Seferini tamamlayan tren, Kartal istasyonuna döndü ancak geride bırakılan vagon unutuldu. Tren, unutulan vagona çarptı, kazada hasar meydana geldi.

Gece meydana gelen kaza üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri olay yerine gitti.

Temeli 7 yıl önce Başbakan Erdoğan tarafından atılan Kadıköy-Kartal metro hattının açılışı birçok kez ertelenmiş, en son hattın Şeker Bayramı’nda sefere başlaması planlandığı açıklanmıştı.

Olimpiyat tarihindeki ilk voleybol galibiyeti: Türkiye 3 – Sırbistan 0

Maça Gözde, Neslihan, Bahar, Eda, Neriman ve Naz altısıyla başlayan Türkiye, ilk setin henüz başında Eda’nın sakatlanmasıyla sarsıldı. İlk teknik molaya 8-7 Sırbistan önde girerken, bir ara üçe kadar çıkan farkı kapatan Filenin Sultanları ikinci teknik molaya 16-14 önde girmeyi başardı. Sırp ekip 19-19 beraberliği yakalamayı başarsa da o andan sonra 6-1’lik seri yakalayan Türkiye seti 25-20 kazandı.

İkinci set tamamen Sultanlar’ın üstünlüğüyle geçti. Her iki teknik molaya da önde giren Türkiye seti 25-12 kazanarak durumu 2-0’a getirdi.

Geri dönmek isteyen Sırbistan, üçüncü sete etkili başladı. Krsmanovic ve Mihajlovic’le arka arkaya sayılar buldu ve skoru 11-6’ya kadar getirmeyi başardı. Büşra Cansu’nun servisleriyle etkili olan Sultanlar, farkı kapayıp ikinci teknik molaya 16-13 önde girdi. Bu andan sonra rakibine oyuna geri dönme şansı tanımayan Türkiye, seti 25-21, maçı da 3-0 kazandı ve Londra 2012’deki ilk galibiyetini almayı başardı.

(Eurosport)

 

Kürt devleti kurulsa ne olur? – Berat Özipek

Bizim kırmızı çizgilerimiz vardır.

Kim çizdi, ne zaman çizdi bilmeyiz ama vardır.

Demokrasilerde bu çizgiler, halkın seçtiği meşru organlar ve kişilerce belirlenir. Bizde ise, kerameti kendinden menkul bürokratlar tarafından. Sonra da değişmez doğa yasasıymış gibi, seçimle gelenlerin önüne koyulur.

En azından yakın zamana kadar öyleydi, diye biliyorum.

“Devlet politikası” veya “Türkiye’nin öncelikleri” dendiğinde gözünüzün önüne, kafa kafaya vermiş uzun vadeli planlar yapan, kavrayış gücü bizimkinden yüksek, ferasetli bir “akil insanlar topluluğu” gelebilir.

Moralinizi bozmak gibi olmasın ama durum tam olarak öyle olmayabilir. Çünkü öyle ferasetli insanlar genellikle devlette istihdam edilmezler. Edilenlerin çözümünden de hayır gelmez.

Çünkü çizgileri çizenlerle sorunları çıkaranlar, aynı Kemalist kadro ve zihniyetin taşıyıcısıdır.

***

Güneyde bir “Kürt devleti tehlikesi” de bu kırımızı çizgilerdendir.

Bağımsız Kürt devleti kurulursa, buradaki Kürtler de özenip ayrı devlet kurmak ister diye Türkiye yıllarca başka ülkelerin “toprak bütünlüğünü” kendisine dert edinmiştir.

Oysa pek çok açıdan sorgulanabilir bu resmi ön kabul.

Öncelikle, etnik kimliğe dayalı bir ulus devlet kurmuşsanız, zulmetmişseniz, bu durumda başka etnik gruplara ayrılma hakkı doğar. Vatandaşlık hakkı bile esirgenen Suriye Kürtlerine, Saddam rejimini ve Halepçe’yi yaşamış Irak Kürtlerine “ayrılamazsınız” demenin ahlaki meşruluğu yoktur.

Öte yandan, demokrasi diyorsak, onun sonuçlarını da kabul etmek zorundayız. Suriye halkı birlikte yaşamayı tercih etmezse veya Irak Kürdistanı federasyondan ayrılırsa ne diyebilirsiniz?

Bağımsız Kürt Devleti Türkiye için bir felaket falan değildir. Onun felaket veya fırsat olmasının şartları vardır.

Kürt sorununu çözmemiş bir Türkiye, güneyinde bir Kürt devleti kurulmasa bile tehdit altındadır. Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye, Güneyinde bir değil iki Kürt devleti kurulsa bile emniyettedir. Böyle bir ülke, Batı, Güney ve Doğu Kürdistan için de cazibe merkezidir. Hatırlayın, Özal Irak’ın bölünmesinden korkmuyordu.

Halkları bir arada tutan devlet zoru değildir. Ayrılmak isteyen milyonlarca insanı hiçbir devlet bir arada tutamaz. Bugün Türkiye’de Kürtler ayrılmıyorlarsa bu öyle istedikleri içindir; kendilerine yaşatılan bütün acılara rağmen beraber yaşama iradesi üstün geldiği içindir.

Suriye’de bir-iki yerde PKK bayrak dikti diye bunu gözümüzün içine sokmaya çalışanlar veya Türkiye’nin eski kırmızı çizgiye dair şartlı refleksini harekete geçirip hata yapması için kışkırtanlar var.

Oysa bugün Suriye Kürtlerinin ne istediğini tam olarak bilmiyoruz. Belki demokratik Suriye’nin bir parçası olacaklar, belki özerklik istiyorlar, belki istemiyorlar. Ama eğer Suriye veya Irak Kürdistanı’nda yaşayan Kürtler ayrılmayı tercih edecek olurlarsa, bu kaybedilmiş aidiyet duygusunun sonucu olacak.

Bağımsız bir Kürt devleti, ulus-devleti matah bir şey olarak idealize eden Kürtler için de öğretici olabilir. Devletin Medya Güneşi altındaki yüzünün de daha az nemrut olmadığı tecrübeyle sabitlenir.

***

Türkiye’nin, Suriye’de PKK yönetimindeki bir Kürt devletinden kaygı duyması anlaşılır bir durum. Ama Kürt devleti olduğu için değil, kendisine zarar veren bir güç egemen olduğu için. Yoksa Mesut Barzani’nin oradaki etkisi için aynısı söylenemez.

Ordular insanları bir arada tutmaya yetmez; yarın bu ulus-devlet furyası sona erdiğinde, bölge Kemalizm ve Baasçılık kabusundan tamamen uyandığında, yüzleşme ve helalleşme ile karşılıklı güven yeniden kazanıldığında, aradaki sınırın anlamsızlaşmasını ordular da engelleyemez.

Dar görüşlü bürokratların realite tarafından mahkum edilen kırmızı çizgileri de bunu açıklayamaz.

 

Berat Özipek – Star

 

 

Şimdi değil finalde: Türkiye 58 – ABD 89

0

Özellikle ilk periyotta oldukça iyi bir dış şut performansı ortaya koyarak, çizginin gerisinden 4/7 isabetle oynayan Türkiye, ribaundlarda sıkıntı yaşadığı rakibi karşısında çeyreği üç sayı, 19-16 geride geçti.

İkinci çeyreğe, sert savunma yapan ABD karşısında; organizasyon konusunda sıkıntılar çekerek başlayan Milli Takım, rakibinin özellikle Sue Bird ile üst üste bulduğu üçlükler sonrası farkı açmasına engel olamadı.

Devrenin bitimine 1:46 kala, 37-26 Birleşik Devletler üstünlüğü varken mola alan Ceyhun Yıldızoğlu, takımı toparlamaya çalışsa da; milli takım boyalı alanda sıkıntı yaşamaya devam etti. Erken üç faule ulaşan Nevriye Yılmaz’dan kötü haber alan Türkiye, ilk yarıyı 41-26 geride kapattı

Öte yandan, son şampiyon Miami Heat’in süperstarı Lebron James ve bu yılki Draft’in 1 numarası Anthony Davis de Türkiye-Amerika maçını seyredenler arasındaydı.

Karşılaşmanın üçüncü çeyreğinin başında ise kademeli olarak farkı eriten bir Milli Takım vardı. İlk periyoda benzer bir oyun ortaya koyan milli takım, altı dakikada rakibine sadece beş sayı izni vererek durumu 46-40’a getirdi. Bu dakikadan sonra Angel McCoughrtry’nin yarattığı eşleşme avantajına karşılık veremeyen basketbolcularımız, Birsel Vardarlı’nın skorer oyunuyla ayakta kalmaya çalışsa da; çeyreği 16 sayıyla 63-47 geride kapattı.

Maçın final periyodunda da boyalı alandan skor üretmekte güçlük çeken milli takım, Angel McCoughrty’ye çare bulamadı. Dış şutlar girmedikçe oyunda var olamayan Türkiye, farkı iyice açan Birleşik Devletler’e 89-58 kaybetti ve gruptaki ilk mağlubiyetini aldı.

ABD’de Angel McCoughtry 18 sayı 7 ribaund ile galibiyette önemli rol üstlenirken, geçen sezon Galatasaray forması giyen Tina Charles 16 sayı ve 7 ribaund kaydetti. Galatasaray’ın yeni transferi Lindsay Whelan ise 14 sayı 7 ribaund ile oynadı.

Türkiye’de Birsel Vardarlı’nın 11 sayı 5 ribaundluk katkısı mağlubiyeti engellemek için yeterli olmazken, Kuanitra Hollingsvorth 11 sayı 8 ribaund ile mücadele etti.

Türkiye, gruptaki dördüncü maçını Cuma günü TSİ 18:45’te Çin ile oynayacak.

(Eurosport)

 

Kuru fasulye bir yılda % 57 zamlandı

Emtia Fiyat Endeksi’ne göre, geçtiğimiz ay fiyatı en çok artan ürün hem aylık hemde yıllık bazda kuru fasulye oldu. Geçtiğimiz ay % 6.9 artan kuru fasulye fiyatı son bir yılda ise % 56.6 yükseldi.

Emtia fiyatlarında uluslararası piyasalarda görülen dalgalanmalar, iç piyasayı da etkiliyor. Arz-talep dengesizliği nedeniyle toptancı piyasalarında son bir ayda kuru fasulye, mazot ve buğday fiyatları en çok artarken, çinko, kalay ve putrel fiyatlarında gerileme yaşandı.Toptancı piyasalarında işlem gören yirmi temel malın toptan fiyatlarıyla hazırlanıp yayınlanmakta olan DÜNYAEmtia Fiyat Endeksi’ne göre, geçtiğimiz ay fiyatı en çok artan ürün hem aylık hem de yıllık bazda kuru fasulye oldu.

Yıllık yüzde 56.6 artan kuru fasulyede fiyat artışı aylık ise %6.9 oldu. DÜNYA Emtia Fiyat Endeksi’ne göre, kuru fasulyeden sonra temmuz ayında fiyat artışında ikinci sırada % 4.2 artışla mazot, üçüncü sırada ise % 3.5 artışla buğday yer aldı.

Toptancı piyasalarda işlem gören yirmi temel malın toptan fiyatlarıyla hazırlanıp yayınlanmakta
olan DÜNYA Emtia Fiyat Endeksi’ndeki % değişimler şöyle: 2011-2012 Temmuz döneminde en yüksek fiyat artışı %56.6 ile kuru fasulyede gerçekleşirken, fiyat artışında ikinci sırada % 36.5 artışla fındık, üçüncü sırada ise %18.1 artışla kurşun yer adı.

Kauçuk fiyatı bir yılda %26 geriledi Endeks kapsamına giren diğer mallardaki 12 aylık fiyat değişimleri ise şu şekilde gerçekleşti: Çimentoda %16.7, kuru üzümde %15.8, buğdayda %7.8, tenekede %7.7, sığır etinde %4.3, şekerde %4, kerestede %2.9, pirinçte %2, mazotta %1.4 fiyat artışı görülürken, pamuk ipliğinde %2.7, çinkoda %4, bakırda %5, pikdemirde %6.9, putrelde %10.3, pamukta %17.7, kalayda %18.2, kauçukta da %26 fiyat düşüşü görüldü. 2012 Temmuz ayında ise aylık fiyat değişimleri şöyle kaydedildi. Kuru fasulyede arz ve talepten kaynaklanan %6.9 fiyat artışı, mazotta 7 Temmuz ve 21 Temmuz’da yapılan resmi zamdan kaynaklanan %4.2, buğdayda %3.5, pirinçte yine arz ve talepten kaynaklanan %2.1, pamukta yine aynı nedenle %1.2, bakırda binde 8, pikdemirde dövizden kaynaklanan binde 1 fiyat artışı yaşandı.

Çinkoda aylık fiyat düşüşü %12.7 Kurşun, teneke, pamukipliği, çimento, şeker, kereste fiyatları geçtiğimiz ay değişmezken, 2012 Temmuz ayında fiyatlarında azalış görülen mallar ise şunlardır: Fındıkta yeni mahsulden kaynaklanan binde 3, sığır etinde arz ve talepten kaynaklanan binde 5, kuru üzümde yeni mahsulden kaynaklanan binde 8, kauçukta dünya borsalarından kaynaklanan %2.6, putrelde dövizden kaynaklanan %3, kalayda %10, çinkoda dünya borsalarından kaynaklanan %12.7 fiyat düşüşü görüldü.

(Dünya)