Ana Sayfa Blog Sayfa 4442

TSK’dan “iffet ayarı”

TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısına göre TSK mensuplarının iffetsiz kimse ile evlenmeleri Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayrılma nedeni olacak.

Meclis’te yapılan görüşmenin ardından, TSK Disiplin Kanunu Tasarısı kabul edilerek yasalaştı. DİSKO’ların kaldırılmasını öngören yeni yasa ile bir askerin ‘aşırı borçlanmaya meyilli olması’ ve ‘iffetsiz kimse ile evlenmesi’ de TSK’dan ayırma sebebi olacak.

‘Disko’lar kalkıyor

Yeni kanunla birlikte, DİSKO diye tabir edilen oda hapsi cezası, tek istisna haricinde, barış zamanında kaldırılıyor.

Bu cezanın barış zamanında verilmesine yönelik tek istisna, karasuları dışında bulunan gemilerde işlenen disiplinsizlik halleri olarak belirlendi. Kanunla, disiplin koğuşu ve kıtada oda hapsi cezaları da kaldırıdı..

Bedelli’de yeni dönem

TSK Disiplin Kanunu’nda ayrıca bedelli askerlik hizmetiyle ilgili bir düzenleme de bulunuyor.

Kanuna göre, bedelli askerlikte belirlenen bedelin yarısını ödeyerek başvurusu kabul edilenlerden ikinci taksit için öngörülen 6 aylık süreyi geçirenler veya ilk taksitini geri alanlar ile şartları taşıdığı halde 15 Haziran 2012 tarihine kadar başvuruda bulunmayanlara, bedelli askerlik için yeni bir hak tanınacak.

TSK’den ayrılma gerekçesi olan disiplinsizlikler

Kanuna göre, bazı zorunluluk halleri ve ekonomide öngörülmeyen durumlar dışında aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmak ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmek, ahlaki zayıflık, hizmete engel davranışlarda bulunmak, gizli bilgileri açıklamak, ideolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak, uzun süreli firar etmek, disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek, iffetsiz bir kimseyle evlenmek veya böyle bir kimseyle yaşamak, gayri tabii mukarenette bulunmak TSK’dan ayırma sebebi olacak.

Sözleşmeliler hariç subay, astsubay ve uzman jandarmalara belli ceza puanına gelmeleri durumunda da ayırma cezası verilecek.

(T24, CnnTürk, Yeşil Gazete)

 

Duvar resminden korkuyorlar

8-11 Eylül 1980 tarihlerinde, Kuşadası Kültür ve Sanat Şenliği’nde toplanan sanatçıların duvar resmi yapmalarına izin verilmemesi sonucu hazırlanan pankartlara “Duvar resminden korkuyorlar” yazılmıştı.

Duvar resimleri için boya hazırlığı, Konyaaltı, 13. Antalya Uluslararası Film ve Sanat Festivali (18-26 Haziran 1976) Arşiv: Yusuf Taktak

1976-1980 yıllarında sanat, sanatçı hakları ve örgütlenmeleri, duvar resimleri, siyaset ve kitlesellik üzerine bir araştırma ve arşiv projesi olan “Duvar resminden korkuyorlar”, 31 Ocak-21 Nisan 2013 tarihleri arasında SALT Beyoğlu ’nda. Fotoğraflar, basılı kaynaklar ve döneme ilişkin söyleşileri içeren sergide, Görsel Sanatçılar Derneği’nin 1977’de düzenlediği 1. Mayıs Sergisi’nin bir kısmının yeniden kurulumu da yer alıyor. Sergiye, dönemin farklı kültürel alanlarını kapsayan kamuya açık tartışma ve film gösterimleri eşlik ediyor.

“Duvar resminden korkuyorlar”, 12 Eylül öncesi kültür üretiminin özgül bir yönüne odaklanıyor. Sergi, Haziran 1976’da dönemin yerel belediyesinin davetiyle 13. Uluslararası Antalya Film ve Sanat Festivali’ne katılan sanatçıların yaptığı duvar resimleri ve sokak heykellerinin macerasıyla başlıyor. Farklı meslek gruplarının yanı sıra çeşitli edebiyatçı, eleştirmen, tiyatrocu ve sinemacılardan oluşan bir grubun 11 Eylül 1980 akşamı, Kuşadası Kültür ve Sanat Şenliği kapsamında Açık Hava Sineması’nda çektirdiği bir fotoğrafla sonlanıyor. Sergi, duvar resimleri, siyaset ve kitlesellik üzerine yapılan projelerin izini sürerken sanatçı hakları, sanatın toplum, ekonomi, emek ve siyasetle birebir ilişkisi ve sansür uygulamalarını inceliyor. 1976-1980 yıllarında devletin kültür politikaları hakkında zamanının oldukça gelişkin tartışmalarını da yeniden gündeme getiriyor.

1970’li yılların ortalarına dek oyuncu, müzisyen, yazar, sinemacı ve fotoğrafçılar ile kültür alanının diğer üyelerinden oluşan entelektüel sol, siyasal kültürü biçimlendirmede önemli bir rol oynamıştı. Ancak çok büyük çaplı siyasal ve toplumsal hareketlerin hâkimiyetine sahne olan 1970’lerin ikinci yarısında entelektüeller arka planda kaldı.

“Duvar resminden korkuyorlar”, 1976-1980 aralığında sanatçıların bu ilişkideki yerini belgeliyor. Bu çerçevede sergi “an”ı, zamanın iyimser ama vesveseli ve boğucu kabuğuna hapsetmeyi değil; günümüzün pazarlaşmış hegemonyasından çıkış yolları sunma umuduyla nelerin kazılıp çıkarılabileceğine, yeniden canlandırılabileceğine ve en baştan tartışılabileceğine bakmayı amaçlıyor.

Yeşil Gazete

Bob Marley 68 yaşına girerken…

Yıllar boyunca büyük kitleleri peşinden sürüklemiş, özgürlüğe, sevgiliye ve hayata olan tutkuyu hayran kaldığımız sözlerle ifade eden efsane müzisyen Bob Marley’in 68. doğum yıldönümü 1 Şubat’ta (yarın gece) Babylon’da kutlanacak.

Sattas yeni albümünü Eylül ayında tanıtmıştı. Orçun "Leo" Sünear (Vokal), Derya Eke (Davul), Erdem Birgül (Gitar), Faruk Demir Tugayoğlu (Klavye), Cem Konuk (Bas), Efe Erkayacan (Tenor Saksofon)

6 Şubat 1945’te Jamaika’nın Saint Ann şehrinde doğan Bob Marley’in doğumgünü, akşam 18:00’de Bob Marley’in ölümünün 30. yılında vizyona giren Marley belgeseli gösterimiyle başlayacak. Mahi, Selekta Firuzağa ve Ras Memo’nun Dj’lik yapacağı gecede, Reggae türünün Türkiye’de önde gelen temsilcilerinden SATTAS özel bir performans ile sahne alacak.

Marley”

Müziği ve sevgi mesajlarıyla ”ikonlaşan” efsane reggae sanatçısı Bob Marley’in yaşamı, Kevin MacDonald tarafından ”Marley” filmiyle beyaz perdeye aktarılmıştı.

Belgeselde, 1981 yılında hayatını kaybeden Bob Marley’in müziğinin yanı sıra sosyal ve politik mesajlarla nasıl bir dünya ikonu haline geldiği ve bugüne kadar çok az sayıda müzisyenin bu başarıyı elde ettiği anlatılıyor. Bob Marley’in anısına ithaf edilen belgesel, sanatçının ailesinin desteğiyle çekildi.

 

Yeşil Gazete

İsrail Suriye’yi vurdu

Suriye, başkent Şam yakınlarındaki askeri araştırma merkezinin vurulduğunu öne sürdü. Alman Deutsche Welle sitesine göre İsrail şafak saatlerinde Suriye’ye saldırdı.
Suriye ordusundan yapılan açıklamada, İsrail savaş uçaklarının Şam’ın banliyösü Cemraya bölgesindeki askeri araştırma merkezine doğrudan saldırı düzenlediği bildirildi.Bu merkezde savunmayı güçlendirme amaçlı çalışmalar yapıldığına değinilen açıklamada, ”Saldırıda iki görevli öldü, 5 kişi yaralandı. Ciddi maddi zarar gerçekleşti. İsrail uçakları aynı yolu takip ederek hava sahamızı terk etti” ifadesi kullanıldı.

Açıklamada, basında yer alan, ”İsrail uçaklarının Lübnan’a giden askeri konvoya saldırı düzenlediğine” ilişkin iddianın gerçeği yansıtmadığı öne sürülerek, ”İsrail uluslararası hukuku ihlal ederek böyle bir saldırı düzenlemiştir” denildi.İsrailli yetkililer, bir süre önce yaptıkları açıklamada, Suriye ordusunun elindeki kimyasal silahların Hizbullah ya da diğer grupların eline geçebileceği endişesini dile getirmişlerdi. Böyle bir durumu “savaş nedeni” olarak göreceği uyarısında bulunan İsrail, Suriye ordusunun “saldırı iddiası” hakkında herhangi bir yorum yapmadı.

Deutsche Welle

 

Orman yakana idam cezası

Kaliforniya’da 2003’te orman yangınına sebep olan bir kişi idam cezasına çarptırıldı. Tartıştığı yakınının evini yakmak isteyen bir kişi, ormanlık alanın yanmasına ve 5 kişinin ölümüne neden olmuştu.

“Los Angeles Times“ gazetesinin haberine göre, San Bernardino Bölge Mahkemesi, eylül ayında jüri heyetinin aldığı karara uyarak sanığa idam cezası verilmesini onayladı. Jüri, bugün 31 yaşında olan mahkumun 2003 yılında Güney Kaliforniya’da ormanlık bölgeyi kundakladığına ve beş kişinin ölümüne sebep olduğuna kanaat getirmişti.

Jüri kararında, Ricki Lee Fowler isimli mahkumun rüzgarlı ve sıcak bir günde kuru çalılara, yaktığı meşaleyi atarak orman yangının çıkmasına kasıtlı olarak sebep verdiği sonucuna vardı. Los Angeles’ın doğusunda dokuz gün devam eden yangın nedeniyle yaklaşık bin ev yanmış, on binlerce insan yerlerinden olmuştu.

Ölümlerden de sorumlu tutuldu

Yangın sırasında kalp rahatsızlığı nedeniyle yaşları 54 ile 93 arasında değişen 5 kişinin ölmesinde yangın olayının doğrudan bağlantısının olduğu kanısına da varıldı.

Fowler, bir tartışma sonrası, bir yakınının evini yakmak istediğini itiraf etmişti. Ancak daha sonra yangını çıkaranın kendisi değil bir arkadaşı olduğunu iddia etmişti.

Kaliforniya’da idam cezası nadir olarak uygulanıyor. Geçen kasım ayında yapılan bir referandumda az farkla da olsa çoğunluk idam cezasının kalmasından yana oy kullanmıştı. Eyalette 1978’den beri infaz edilen idam cezası sayısı 13.

(DW)

Tarihin en büyük çevre felaketinin cezası onandı

BP’nin 2010 yılında Meksika Körfezi’nde yol açtığı kirlilik ile igili olarak Meksika’ya ödeyeceği 4.5 milyar dolarlık tazminat Chigago yüksek mahkemesi tarafından onandı.

BP’nin Meksikaya ödeyeceği bu ceza bir firmanın bu güne kadar ödeyeceği en büyük ceza olarak kayıtlara geçti.

Geçtiğimiz Kasım ayında BP bu cezayı ödemeyi kabul etmişti.

BP Şirketi’nin Deepwater Horizon adlı petrol sondası 20 Nisan 2010′da, Amerika Birleşik Devletleri’nin Lousiana eyaleti açıklarında patlamıştı. Deepwater Horizon’da çıkan yangın, tüm çabalara rağmen 36 saat boyunca söndürülememiş ve platform 22 Nisan’da Meksika Körfezi’nin sularına gömülmüştü. Sondada meydana gelen patlamanın ardından geçen 87 gün içinde, denize 4,9 milyon varil petrol sızmış tarihin en büyük felaketlerinden biri yaşanmıştı. Olayda 11 işçi de hayatını kaybederken, ekosistemde geri döndürelemez bir zarar ortaya çıkmıştı.

(Yeşil Gazete)

Boğaz havası hasta ediyor

İstanbul Teknik Üniversitesi’nin çalışmasına göre, boğazlardan geçen 50 bin geminin yol açtığı kirliliğin boyutu kadar sonucu da korkutucu.

DHA’nın haberine göre, yapılan araştırma sonucu ortaya çıkan veriler, gemilerden ötürü ortaya çıkan hava kirliğinin yılda 280 kişinin akciğer kanserinden, 4 bin 200 kişinin de kardiyovasküler hastalıklarından ölmesine neden olduğu gerçeğini ortaya çıkardı.

İTÜ’lü bilim insanları, boğazlardan geçen 50 bin geminin yol açtığı kirliliği önlemek için ilk adımı attı. İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Doç. Dr. Tayfun Kındap ve Doç. Dr. Alper Ünal koordinatörlüğündeki 15 kişilik ekibin çalışmasına göre, boğazlardan geçen bir tanker en az 100 aracın egzoz dumanına eşdeğer bir salınım gerçekleştiriyor. Bu yüzden toplamda yılda 280 kişi akciğer kanseri, 4200 kişi de kardiyovasküler hastalıklara yakalanarak erken ölüyor.

Gemi Emisyonu kaynaklı hava kirliği ve ve sonuçları rakamlarla belirlendi

İTÜ’den yapılan açıklamada İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçen gemilerin insan sağlığına ve çevreye verdiği zararları ölçmek ve ileriki dönemde önlemini almak için geliştirilen ve Kalkınma Bakanlığı’na bağlı İstanbul Kalkınma Ajansı’nın ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın da desteklediği “Yaşanabilir İstanbul için Gemi Emisyonları Kontrol Alanı” adlı çalışmanın tamamlandığı bildirildi.

Bu çalışmayla birlikte İstanbul-Marmara Denizi ve boğazlardaki gemi emisyon kaynaklı hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkiler ilk defa rakamsal olarak belirlendi. Böylece bu kirliliğin kontrol altına alınması için ilgili kurumlarca kurulacak sistemlere bilimsel altyapı oluşturulması aşaması tamamlandı.

Tek bir tanker, 100 otomobil kadar kirletiyor

Yılda 50 bin geminin geçtiği Türk boğazlarından yayılan gazların etkisini araştıran çalışma sonucu elde edilen veriler, sorunun ulaştığı ciddi boyutları gözler önüne seriyor. Yapılan bilimsel analizler, gemilerden kaynaklanan CO2 emisyonlarının yıllık 30 milyon ton olduğunu ve partikül madde konsantrasyonlarında atmosferde 14 ug/m3 bir artışa sebep olduğunu ortaya koydu. Diğer bir deyişle boğazlardan geçen tek bir tanker 100 aracın yaydığı emisyona eşdeğer bir hava kirliliğine yol açıyor.

Erken ölümlerin sorumlusu

Dünya Sağlık Örgütü’nün verileri kullanılarak yapılan hesaplamalar sonucunda gemi emisyonları sebebiyle yılda 280 akciğer kanserine bağlı ve 4200 kardiyovasküler hastalıklara bağlı erken ölüm olduğu tespit edildi.

Gemiler dakika dakika takip edildi

Projede Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’ndan alınan 1 yıllık AIS verileri (Gemilerin bulunduğu koordinatları ve tiplerini dakika dakika kaydeden sistem) analiz edildikten sonra her bir gemi için emisyonlar hesaplandı. Daha sonra ABD ve AB’de kullanılan son derece gelişmiş Hava Kalitesi Modeli kullanılarak gemi emisyonlarının hava kirliliğine etkisi hesaplandı. Bu çalışmalar sonucunda gemi emisyonlarının hava kirliliği açısından en tehlikeli olan Partikül Madde oranlarında %50’ye varan artışlara sebep olduğu bulundu. Dünya Sağlık Örgütünün verileri kullanılarak yapılan analiz sonucunda bu kirlenmenin yılda 4480 erken ölüme sebep olduğu ortaya konuldu.

(DHA, Yeşil Gazete)

Greenpeace: ‘Aksa’da yaşanan yangınla ilgili şeffaflık istiyoruz’

Greenpeace Akdeniz, Yalova Yerel Grubu’nun yaptığı basın açıklamasında, 27 Ocak Pazar günü Yalova’da akrilik ve karbon elyaf üreticisi olan Aksa Kimya Sanayi AŞ’de yaşanan yangınla ilgili kamuoyunun bilgilendirilmesi gerektiğini söyledi.
Greenpeace Yalova Yerel Grubu üyeleri, yangını ve ardından yaşananları yerinde takip etti ve yangın sonrası Aksa tarafından yapılan açıklamaları değerlendirdi.

Greenpeace Yalova yerel grubu adına açıklama yapan Özlem Akyüz Bayrı şunları söyledi;

“Aksa’da önceki gün yaşanan yangında ise toplam 430 bin m2’lik alanda kurulu olan fabrikanın 10 bin m2 civarındaki elyaf mamul deposundaki ürünler yandı.

Fabrikanın sadece 43’te 1’lik bölümünde çıkan yangın ancak 9 saatte söndürülebildi. Yangın sonrası Akkök yetkilileri yangına ne kadar başarıyla müdahale edildiğini söz konusu ettiler, öte yandan 9 saat boyunca tüm gökyüzünü kaplayan dumanlarda hangi kimyasalların hangi miktarlarda bulunduğu soruları yanıtsız kaldı.

Fabrika yetkilileri hem kendilerinin hem de Çevre Şehircilik Müdürlüğü birimlerinin ölçümler yaptığını, yangının üretim alanıyla bir ilgisinin olmadığını ve insan sağlığına zararlı bir limit aşımı durumunun söz konusu olmadığını söylediler.

Ortaya çıkan madde ölüme bile yol açabilir

Peki ama mamul elyafın hammaddesi kanserojen akrilonitril değil mi? Mamul elyafın yanması sonucunda ortaya hidrojen siyanik, azot oksit ve diğer kimyasalların çıkması beklenir. Hidrojen siyaniğin solunması ölümle bile sonuçlanabilecek ciddi rahatsızlıklara neden olur. Yapılan ölçümlerde bu maddelerin oranı ölçüldü mü? Ölçüm yapıldıysa hangi kurum hangi oranı elde etti?

Bu soruların yanıt bulması için yapılan ölçümlerde hangi etken maddelerin hangi oranlarda çıktığının açıklanmasını talep ediyoruz.

Çevrede yaşayan 4 bin kişi için neden bir ikaz, uyarı, anons sistemi devreye girmediğini de merak ediyoruz.

Mide bulantısı ve baş dönmesi görüldü

Kimyasallarla çalışan bir fabrikada yangına müdahale eden değil, ama takip eden çok sayıda kişiye ancak 5. Saatte bez maskeler dağıtılabildi. Bu insanların soludukları havadan mide bulantısı, baş dönmesi, nefes darlığı şikayetleri yaşadığı gözlendi. Fabrika yetkilileri ve kamu kurumları yapılan ölçüm sonuçlarını ivedilikle açıklamalı, şeffaf ve açık bir yaklaşım sergileyerek, 1999 depremindeki olaydan bu yana yaklaşımlarının değiştiğini göstermelidir.

Yalova’da Aksa Akrilik Kimya Fabrikası’nda 1999 Marmara Depremi sırasında da bir felaket yaşanmış, 6500 ton kanserojen akrilonitril kimyasalı, havaya, toprağa ve suya karışmış, dava açan onlarca insana fabrika tazminat ödemek durumunda kalmıştı.”

Yetkililer yangının ardından 3 gün geçmesine rağmen, yangının bölge çevre yapısına ve sakinlerinin sağlığına etkilerine dair bir açıklama yapmadı.

(Yeşil Gazete)

 

Şırnak’ta sel suları kömür madenini yuttu

Şırnak’ın Silopi ilçesinde etkili olan sağanak sonrasında, özel bir şirkete ait kömür ocağını su bastı.

Irak sınırındaki Hezil Çayı üzerinde yaklaşık 5 yıldır faaliyette bulunan, 85 metre derinliğe, 15 metre genişliğe sahip Siyahkaya Kömür Ocağı’nı, ilçede etkili olan sağanak ile Cudi Dağı’ndaki karların erimesi sonucu su bastı.

Çok sayıda trafo, jeneratör, dinamo ve elektrik aksamının yer aldığı yaklaşık 60 kişinin istihdam edildiği kömür ocağı su baskını nedeniyle kullanılamaz hale gelirken, su baskının akşam saatlerinde meydana gelmesi olası bir faciayı da önledi.

Kömür ocağı müdürü Abdullah Aydemir, yaptığı açıklamada, yağmur sularının etkisiyle biriken karın erimesi sonucu suların set üzerinden taşarak kömür ocağını bastığını söyledi.

Maden mühendisi Nihat Bilen, ocaktaki elektrik malzemesi, dinamo, trafo ve jeneratörlerin de su altında kaldığını belirtti.

Ocak çalışanları, işsiz kaldıklarını ifade ederek yeniden işlerine kavuşmak için yardım beklediklerini belirtti.

Öte yandan Hezil Çayı’nda meydana gelen heyelan sonucu su yatağının yaklaşık 20 metre yön değiştirdiği belirtildi.

Şırnak Valiliği, bir açıklama ile dün ve bugün için sağanak yağış beklendiğini belirterek, vatandaşları olası heyelan ve su taşkınlarına karşı uyarmıştı

(AA, Yesil Gazete)

Dikili’de Panel Saldırısı davası devam ediyor

0

19 Ağustos 2006’da Dikili “Barış, Demokrasi ve Emek Festivali” kapsamında yapılan “Altın-Siyanür-Çevre” Paneline katılan konuşmacı ve konukların, altın madeni işçilerinin sopalı ve taşlı saldırıya uğradığı olaylar sonucunda açılan davanın 31. celsesi dün (29 Ocak 2013) tamamlandı.

Elele Hareketi, Dikili Halkı, Dikili Belediye Başkan Vekili Yusuf Altıparmak ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi İzmir İl Eş Sözcüsü Güneş Akçay ve Yürütme Kurulu üyesi Şeyhdavut Asığ’ın da takip ettiği davanın avukatlığını Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı yaptı.

 

Mahkemede Utkan Özgüven’in ve olay günü maden işçilerinin ulaşımını sağlayan Mustafa Kocaoğlu’ nun ifadeleri alındı. Özellikle servis şöförü Mustafa Kocaoğlu’ nun ifadesi ile saldırının önceden planlandığı, madende  hem gece hem gündüz vardiyasında çalışan işçilerin Dikili’ye taşındığı kanıtladı.

Celseden sonra basın açıklaması yapan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü ve Av. Arif Ali Cangı yaptığı açıklamasında şunları söyledi:

“Bergama-Ovacık Altın Madenine ilişkin defalarca verilen mahkeme kararı, AİHM kararına rağmen faaliyetin sürdürülmesi, ekolojinin korunmasının yanı sıra hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Yaşamın korunması, hukukun üstünlüğünün güvence altında olmadığı bu ortam içinde maden şirketi, çalışanlarını kullanarak 5 Haziran 2005’te çevrecilere taşla, yumurtayla saldırdı ve bir yıl sonra 2006’da Dikili’de panel baskını gerçekleşti.. Yaşamın sürdürülmesi için, çevre ve iklim adaletinin sağlanması açısından bu dava çok önemlidir. Panelin basılmasının cezasız kalması, ekoloji hareketleri için ciddi bir güvensizlik yaratacaktır. Çevre ve iklim adaleti için yola çıkan partimiz ekoloji hareketlerine yapılan saldırılara karşı, hep yaşam savunucularının yanında yer alacaktır.”

Duruşmanın bir sonraki celsesi 7 Mayıs 2013 tarihine ertelendi.

(Yeşil Gazete)