Ana Sayfa Blog Sayfa 4139

Beyaz fillerimiz, çılgın projelerimiz – Pelin Cengiz

Asya’da Siyam Kralı tarafından beyaz filler, kutsal sayıldığından ve bulunduğu haneye zenginlik, güç getireceğine inanıldığından günlük işlerde kullanılmaz ancak, bu fillerin bakımı için gereken her türlü masraf da göze alınırmış. Kralın beyaz fil hediye ettiği sevdikleri, beyaz fili besleyebilecek maddi desteği alırken, beyaz fil hediye edilen sevilmeyenler ise bu masrafın altından kalkamayarak çökermiş. Kralın kutsal hediyesine bakamayanlar toplum gözünde itibarsızlaşırmış. Beyaz fil metaforu, bakımı masraflı, kullanışsız hediyeleri tanımlamak için kullanılıyor. Son yıllarda pek çok kentte büyük bir ihtiyaca cevap verecekmiş gibi sunulan, işletme ve yatırım maliyetleri yüksek olduğu için yarardan çok zarar getiren, ekolojiyi tahrip eden, tepeden empoze edilen mega projeler, “beyaz fil” olarak nitelendiriliyor.

Bu haftasonu Türkiye ve Avrupa’daki çeşitli ülkelerde mega projelere karşı verilen mücadelelere ilişkin önemli bir konferans yapıldı. Türkiye’de bir ilk olan Çılgın Projeler Konferansı, Yeşil Düşünce Derneği, Yunanistan Yeşil Enstitü ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin girişimiyle düzenlendi. Temel insan haklarıyla, demokrasi ve adalet duygusuyla bağdaşmayan projelere yönelik yapılan konferans, sivil toplum ve siyasetin işbirliği açısından da önemli. Konferans, bu tür projelere karşı dünya çapında giderek artan oranda toplumsal hareketlerin olduğunu, aynı zamanda bu oluşumlar arasında kurulacak işbirliğinin yaratacağı sinerjinin de ne kadar dikkate değer olduğunu gösterdi. Bunun yanında çevre direnişi sadece Türkiye’de değil, benzer şekilde polis şiddetine maruz kalarak İtalya’da, Romanya’da da sürüyor.

İtalya Hızlı Tren Karşıtı Hareket üyesi (NO TAV) Paolo Prieri’nin sunumu, özellikle çılgın projelerin topluma nasıl dayatıldığına ve bu projelere karşı nasıl durmak gerektiğine dair önemli ipuçları taşıyordu. 2011’de oluşturulan NO TAV Forumu, İtalya’nın en güçlü direniş hareketlerinden biri. Susa Vadisi’ne yapılacak ve 26,1 milyar euro maliyetiyle dünyanın en pahalı hızlı treni olacak projeye karşı çıkan oluşum, Avrupa’da pek çok ülkeden destek görüyor.

Prieri, mega projelerin dayatılma unsurları olarak şunları sıraladı: Halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak projeler tepeden inmeci şekilde kabul ettirilir. Hayali maliyet/yarar analizleriyle sahte bir istihdam efsanesinin arkasına saklanılır. Bu tür projelere karşı çıkmak, kriminal bir suç olarak adlandırılır. Mafya yöntemlerini andıran politik oluşumlar ve çevresindeki kâr odakları proje süreçlerini kapalı kapılar ardında yürütür. Bu projeler, ilerleme, modernleşme gibi retoriklere dayandırılır.

Prieri, karşı duruşları sırasında halkın katılımı olmadan yapılan projelerin ciddi bir demokrasi problemi ortaya çıkardığını ele alarak işe başladıklarını söyledi. Bu projelere karşı olmakla demokrasi mücadelesinin güçleneceğini belirten Prieri, AB ülkelerinin taraf olduğu ve vatandaşın en erken aşamada sürece dâhil edilmesi prensibine dayanan Aarhus Anlaşması’na Türkiye’nin en kısa sürede taraf olması gerektiğini de vurguladı. Romanya’da maden projelerine karşı mücadeleyi anlatan Association ARIN’den Codruta Nedelcu da, Bergama’da 20 yıl süren altın madenciliğine karşı direnişin bir benzerinin Rosia Montana’da yaşandığını belirtti. Bankwatch’tan Daniel Popov’dan da Bulgaristan’daki Belene Nükleer Santrali’nin yapımının nasıl engellendiğine dair süreci dinledik. Bu iki proje üstlenici firmalar boyutuyla bizi de ilgilendiriyor. Romanya’da çevre faciasına neden olan Eurogold, Bergama’da boy göstermişti. Yine Belene’de iptal edilen nükleer santrali yapacak olan da Akkuyu’ya nükleer santral yapmak isteyen Rosatom’dan başkası değil.

Beyaz fillerimiz, çılgın projelerimiz, hikâyelerimiz, başaktörlerimiz ne de çok benziyor birbirine…

Pelin Cengiz- Taraf

Suudi kadınlar direksiyonda

Suudi Arabistan’da az sayıda kadın, direksiyon başına geçerek kadınlara araba kullanma yasağını protesto etti.

Bazı kadınlar, İçişleri Bakanlığı’nın internet üzerinden örgütlenen araba kullanma eylemine katılanların cezalandırılacağı yolundaki uyarısına rağmen videolarını internete yükledi.

Bazı kadınlar, İçişleri Bakanlığı’ndan aradığınu söyleyen kişiler tarafından uyarıldıklarını söyledi.

Eyleme katılan başka bir kadın ise hiçbir tepkiyle karşılaşmadığını belirtti.

‘Arabayla bakkala gittim, bir şey olmadı’

Mai el Savyan adlı Riyadlı bir kadın, “Evin yanındaki bakkala araba kullanarak gittim. Benim gibi araba kullanan üç kadın biliyorum” dedi.

Azize el Yusuf adlı öğretim görevlisi ise telefonda yapılan uyarıdan sonra eyleme katılmaktan vazgeçtiğini söyledi.

Ülkede 1990’dan bu yana düzenlenen üçüncü kez araba kullanma yasağına karşı eylem yapılıyor.

Şimdiye kadar 17 bin kişinin imzaladığı bir dilekçede ya kadınlara araba kullanma izni verilmesi ya da yasağın neden sürdürülmesi gerektiğinin izah edilmesi istendi.

1990’daki eylemden sonra pekçok kadın protestocu tutuklanmıştı.

‘Ülke için tehdit’

Hafta başında 100 kadar muhafazakar din adamı,kampanyayı kadınların bir komplosu olarak nitelemiş ve bunun ülke için bir tedhit oluşturduğunu savunmuştu.

Ancak gözlemciler yine de Suudi Hükümeti’nin 1990 ve 2011’de yapılan eylemlerdekine kıyasla tavrını yumuşattığını belirtiyor.

Kampanya çerçevesinde ülkenin farklı kentlerinden onlarca kadın internete araba kullanırken çekilmiş görüntülerini koydu. Bu kadınlardan hiçbiri gözaltına alınmadı.

 

BBC Türkçe

Kömürlü termik santrallere karşı ortak adres: #KömürsüzÖmür

Türkiye’de kömürlü termik santralle karşı yürütülen imza kampanyaları KömürsüzÖmür adıyla ortak bir çatı altında toplandı. İsim seçiminde, santral karşıtı mücadelelerde sıkça kullanılan “Kömürsüz Ömür İstiyoruz” sloganından esinlenildi.

Change.org tarafından oluşturan bağlantı sayesinde Türkiye’nin dört bir yanında termik santralle karşı yürütülen imza kampanyalarına artık tek bir adresten erişilebilecek.

Sitede şu an, Muğla, Zonguldak, Çanakkale, Mersin ve İzmir dahil olmak üzere, Türkiye genelide açılmış 24 imza kampanyası yer alıyor. Ayrıca, imza kampanyalarındaki içerikler eşzamanlı olarak #KömürsüzÖmür twitter “hashtag”i altında da yayınlanacak.

Kömürlü Santraller Haritası: Kara Atlas

Türkiye’de kömürlü termik santralle karşı yürütülen mücadelelerle ilgili kaynaklardan bir diğeri ise Kara Atlas.

Greenpeace’in de desteklediği Kara Atlas’ta, mücadele verenler için yasal rehber, mücadeleyi sürdürenlerden haberler, hazırlanan bilimsel raporlar ve temiz enerjiyle ilgili bilgilere de erişmek mümkün.

Sitede yer alan “Kömürlü Santraller Haritası” sayesinde, üretimde olan, planlanmış veya inşaat halindeki termik santrallerin detaylarına ulaşılabiliyor.

Haber: Berkhan Çağlar Karaduman -Yeşil Gazete

Çılgın projelere karşı yeşil dönüşüm

26 Ekim Cumartesi günü Taksim Hill otelde gerçekleştirilen toplantı YSGP Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı’nın açış konuşmasıyla başladı.

Mega projeler ağ koordinatörü Paola Prieri’nin gereksiz ve empoze edilmiş projelere karşı forum oluşturmanın tarihsel bir gereklililk olduğuna dair konuşmasının ardından, Türkiye ve Avrupa’daki mega projelerin anlatılıp muhalif hareketlerin değerlendirildiği bir oturum yapıldı.Boğaziçi Üniversitesi Politik Ekonomi Çalışma Grubundan Begüm Özkaynak, Cem İskender Aydın, Pınar Ertör Akyazı, Irmak Ertör; İtalya’dan Yüksek Hızlı Tren Karşıtı Hareket adına Lisa Ariemma, Romanya’dan Association ARIN’dan Codruta Nedelcu, Bulgaristan’dan, Bankwatch and Centre for Environmental Information and Education temsilcisi Daniel Popov bu oturumun konuşmacılarıydı.

Gündemi çok yoğun olan konferansın daha sonraki bölümünde Kanal İstanbul projesine karşı bilimsel olarak karşı çıkan görüşler anlatıldı. Hacettepe Üniversitesi’nden Cemal Saydam Kanal İstanbul projesinin nasıl bir bela olduğuna tüm izleyiciler ikna oldu.

Kent Hareketlerinden Cihan Uzunçarşılı Baysal, ,Kuzey Ormanları Savunma Platformundan Çare Olgun Çalışkan, Taksim Platformundan Korhan Gümüş’ün katıldığı oturumda ise kentsel dönüşüm konuşuldu.

YSGP DK Üyesi gazeteci Cengiz Aktar, Boğaziçi Üniversitesi, Politik Ekonomi Çalışma GrubundanFikret Adaman ve Bengi Akbulut, Galatasaray Üniversitesinden YSGP DK Üyesi Haluk Levent,  İstanbul Teknik Üniversitesi ve Yeşiller ve Sol Gelecek Partisinden Ahmet Atıl Aşıcı ise ‘’kalkınmacı gündem ve yeşil cevapları’’ konuştular.

Yeşil Düşünce Derneği ve Yunanistan Yeşil Enstitü işbirliğiyle düzenlenen konferans canlı olarak yayınlandığı halde toplantıya katılanların yoğun ilgisiyle karşılaştı. İstanbulun geleceğini yakından ilgilendiren toplantıya akademisyenlerin, gazetecilerin ve sivil toplum kuruluşlarının ilgisi beklenenin çok üstünde oldu. Toplantıyı organize eden Yeşil Düşünce derneği çalışanları katılım ve ilgiden oldulça memnundular hatta İstanbul’un geleceğiyle ilgili umutlarını arttığını da dile getirdiler.Konferansın ikinci bölümü 26 Ekim Pazar günü yine  Taksim Hill otelde devam edecek

Kentlerimizi nasıl yöneteceğiz

26 Ekim tarihinde YSGP partisi tarafından organize edilen Yerel Yönetimler paneli Bekir Ağırdır, İlhan Tekeli, Yiğit Gülöksüz, Sema Erder ve Tarhan Erdem’in katılımıyla gerçekleştirildi.İzleyicilerin salona sığmadığı birçoğunun ayakta takip ettiği toplantının ardından toplantıyı organize edenler halkın ilgisinden hem memnun oldu hem de şaşırdılar. ‘’Gezi den sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını’’ söyleyenleri bir kez daha haklı çıkaran bu ilginin ardından izleyicilerin ortak görüşü benzer tartışmaları yapmaya İstanbul halkının ne kadar çok ihtiyacı olduğu idi.

Yol’dan çıkmaya davet – Ömer Faruk

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Yol uğruna her şey feda edilir. Yolun geçeceği yerde cami bile olsa yıkarız,” dedi. Daha önce de camiyi gökdelene feda etmişti. Kapitalizme mutlak anlamda teslimiyet böyle bir şey olsa gerek…

Ne denir: Allah muhabbetini artırsın, hayrını görsün!

İslam ile Kapitalizmin evliliğinden nurtopu gibi üç-beş çocukları olsun!

Çocukları “ucube”ye benzemesin!

İnşallah!

*
“Etik ethos’tan geliyor ve Heidegger bu yunanca sözcüğü ‘kişiye ait karakter’ anlamıyla değil de, ‘kişinin yaşadığı yer’, ‘insan yerleşimine açık yer’ olarak tercüme ediyor.” Böylece, hayatımıza sahip çıkarken en çok başvurduğumuz kavramlardan biri olan etik’i yaşadığımız ( = yolculuk yaptığımız) yeri tanımlarken anlamını çoğaltarak hayata dair hassasiyet önerisine de dönüştürüyor.

“Yol” sözcüğünün 3. anlamı şöyle: Genellikle yerleşim alanlarını bağlamak için düzeltilerek açılmış ulaşım şeridi.” Asfalt, taş, toprak, zift, çit… vb malzemeler tarafından tanımlanmış ( = düzenlenmiş) bir güzergah olarak söz edilir yoldan. Harita ise günümüzde bir tür modern metropole dönüşmüş olan şehrin ana ve (hatta) kılcal damarlarını gösteren yol göstericidir. Referans ve göstergelerle doludur. Siyasal, ekonomik ve kültürel gücü tarih boyunca elinde bulunduranların tanzim ve disiplin cetvelidir. Merkez, çevre, banliyöler, müzeler, hastaneler, tarihi mekanlar, meydanlar, parklar, sanayi bölgesi, metro, iskan alanları, demiryolu istasyonları, otoyol çıkışları, karakollar, kışlalar, hapishaneler, havalimanları… haritanın ana malzemelerini oluşturur. En çok belirtilen yerin ‘yol’ olduğuna da dikkat etmek lazım…

Harita ve krokiyle yola çıkmak, yolu takip etmek, yola bağlı kalmak, yoldan ayrılmamak, entelektüel erkek öznenin tasavvur dünyasıyla kendini sınırlamak demektir. Entelektüel, kendinden emin, istikrarlı, denenmiş ve başarısız olmuş modern (= kapitalist) erkek özne tarafından tanımlanan ve tasnif edilen bir harita ve krokinin yol göstericiliği oldukça sorunludur. Zira mimari, ticaret, şehir planlaması, hukuk, estetik ve devlet yönetimi gibi yerleşik ( = sabit, kalıcı, uzun süreli) bir tasarımın ve tahakkümün uzantısıdır.

Oysa haritanın, yolun tanımlanmış sınırlarını aştığımızda gündelik hayatın yerel karşılıklarına ve karmaşanın huzursuzluğuna gireriz. Şehir, içine patlayan, bazen özgürleştiren ama çoğu zaman sersemleten bir düzensizlik de içerir. Ve esas olan harita ve yolun sınırlayıcı düzeni değil bu düzensizliktir; kontrol edilemez olanın, kaos’un, yasa dışının, rıza göstermeyenlerin yaşadığı, öfke ve haysiyetin biriktiği boyuttur. Düzenin, kontrol edenin kendini yeniden üretemediği yer tam da burasıdır. Hapisten kaçanlar, serseriler, asker kaçakları, dolandırıcılar, yankesiciler, üç kağıtçılar, şairler, kumarbazlar, sürmeyi gözden çalanlar, hamallar, mağdurlar, çöp toplayıcılar, yazarlar, dilenciler, madunlar, sokak çalgıcıları, pezevenkler, asiler, orospular, çapulcular, Çingeneler… tarih boyunca bu boyutun aktörleri olmuştur.

Benjamin, “Bir şehirde yolunu bulamamak çok da bir şey anlatmaz. Fakat bir şehirde yolunu kaybetmek, tıpkı bir ormanda yolunu kaybetmek gibi, eksiksiz bir eğitim ister,” demişti. Bu eğitimi ise bir tek “kurdun ve kuşun özgürlüğüne sahip olanlar” edinebilirler. Bu da yabanıllıkla, orman kararlılığıyla; evcilleştirmenin kaybettirdiklerini dert edinmekle gerçekleşebilir. Bir tek tarım yapıl(a)mayan topraklarda, ormanlarda, dağlarda yol ve yolun sınırlılıkları yoktur. Zihnini ve bedenini haritaya ve yol’a göre kurmamış, secde etmemiş, boyun eğmemiş çok kalpli asi, büyük düşlerin ve yolculukların eşkıyası, “Evcil köpeklerle dalga geçen bir kurt olarak, bir birey olmaktan çok bir kişi, kopya olmaktan çok bir ‘tip’, taklit olmaktan çok bir figür,” olarak bu eğitimi edinir.

Kendini salt harita, kroki ve haritada yer alan yollar üzerinden kurgulamış bir yolculuk kokunun, tadın, dokunmanın, müziğin ve arzunun çoğul karakterini içermez, bedeni parçalar, merakı beslemez, yaratıcılığı kışkırtmaz.

Yol sınırdır, sınırlılıktır.

Zihni ve bedeni tesviyeden geçenlerin teslimiyet çizelgesidir.

Riske girmeden, bilinmezi göze almadan, yoldan çıkmaya, kaybolmaya cesaret etmeden yapılan her yolculuk kod’un organize ettiği faaliyettir; paketlenmiş gösteridir, hayatını seyirci olarak sürdürenlere dairdir…

*

Yeraltı ve köprüaltları haritalarda yer almaz…

 

Ömer Faruk – www.turnusol.biz

Not 1: Belirtmek lazım: Bu yazı sınırlı bir zihinsel kapasitenin ürünüdür. Ve hata yapmayı göze alarak kaleme alınmıştır.

Not 2: Yazarın hazırladığı yeni kitabından bir bölüm.


12 Eylül davasında karar 27 Aralık’ta

12 Eylül Davası kapsamında yargılanan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

Ankara 12’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Evren ve Şahinkaya’nın yargılandığı davaya Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman’ın esas hakkındaki görüşünü açıklamasıyla devam edildi.

Sağlık sebepleri nedeniyle Evren Ankara’daki, Şahinkaya’da İstanbul’daki GATA’dan mahkeme salonuna kurulan canlı yayın sistemi ile bağlandı.

Duruşmaya bazı müdahiller ve avukatları, TBMM, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini izafeten Başbakanlık, DİSK, TÖB-DER gibi müdahil tüzel kişilerin avukatları da katıldı.

Cumhuriyet Savcısı Kocaman, mahkemeye verdiği 18 sayfalık esas hakkındaki görüşte, 12 Eylül dönemine ilişkin iddianamede yer verilen gelişmeleri özetledi.

Kocaman, iddianamede cezaevlerinde bilinçli ve sistematik şekilde işkence yapıldığını belirtti.

’35’inci madde darbe yetkisi vermez’

Kocaman darbeye yasal dayanak olarak gösterilen Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmetler Kanunu 35. Maddesinin darbe yapma yetkisi vermediğini iddia etti.

Cumhuriyet Savcısı Selçuk Kocaman, her iki sanık hakkında “Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek” suçundan, Türk Ceza Kanunu’nun 146 ile 80 maddeleri uyarınca “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına” çarptırılmalarını talep etti.

Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi mensubu çok sayıda avukatın da müdahil olduğu davada Evren Evren ve Şahinkaya’nın son savunmalarını hazırlamaları için duruşma için 27 Aralık’a ertelendi.

 (Ajanslar)

Çılgın Projeleri Durdurmak için Konferans

Bu haftasonu İstanbul’un ve bölgenin yakın geleceğini yakından ilgilendiren iki ayrı toplantı var.

Yerel Yönetimler paneli

Taxim Hill Otelde yapılacak toplantıların birincisi Yeşiller ve Sol Gelecek partisi tarafından düzenlenen Yerel Yönetimler paneli. Bekir Ağırdır, İlhan Tekeli, Yiğit Gülöksüz, Sema Erder ve Tarhan Erdem’in konuşmacı olacağı toplantı yerel seçimler öncesi bir yerel yönetimler stratejisi oluşturmayı hedefliyor. “Kentlerimizi Nasıl Yöneteceğiz”başlıklı panelde Adem-i Merkeziyet, Yerinden Yönetim, Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi, Kent Kültürü, Kentsel Dönüşüm, Katılım, Çoğulculuk kavramları konuşulacak.

Çılgın Projelere karşı uluslar arası konferans

Taxim Hill’de hafta sonu yapılacak ve iki gün sürecek diğer toplantı ise Çılgın Projelere karşı uluslar arası konferans.

İnternet üzerinden canlı olarak takip etmeninde mümkün olduğu bu iki günlük konferansta, Türkiye ve Güney Avrupa ülkelerindeki “gereksiz” ve “empoze” edilmiş projelerin bir dökümü çıkarılacak, bu projelere karşı yürütülen mücadelelerde edinilmiş deneyimler paylaşılacak. Konferansta karar alma süreçlerinde katılımcılığı arttırmanın olası yolları tartışılıp, yerel ekolojik hareketleri nasıl güçlü kılabiliriz sorusu üzerine fikir alışverişinde bulunulacak. Kısa görüşlü ekonomik büyüme odaklı uygulamaların tek seçenek olmadığı, doğa ve toplumla barışık Yeşil Dönüşüm politikalarının ekonomik büyüme ve istihdam yaratabilme kapasitesi açısından izlenen politikalardan ne derece üstün olduğu tartışılacak.


Yeşil Düşünce Derneği ve Yunanistan Yeşil Enstitü işbirliğiyle düzenlenen konferansın dili Türkçe olup İngilizce’den simültane tercüme yapılacak. Konferansla ilgili ayrıntılar için yesildusunce.org/

Konferansı internet üzerinden canlı olarak yesildusunce.org/canlı-yayın adresi üzerinden takip edebilirsiniz

Program Akışı

26 Ekim, Cumartesi

10:00-10:15 Açılış Konuşmaları: Helene Flautre, AP Yeşil-EFA Grubu Milletvekili, Türkiye-AB Karma Parlamenterler Komitesi  Başkanı, Arif Ali Cangı, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi Eş Sözcüsü

10:15-10:40 Ana Konuşma
Paolo Prieri, Mega Projeler Ağ Koordinatörü
“Gereksiz ve Empoze edilmiş Projelere karşı Forum Oluşturma: Tarihsel bir Gereklilik”

10:40-11:00 Kahve Arası

11:00-12:30 Panel: Türkiye ve Avrupa’daki Mega Projelere bir bakış
Türkiye’deki Çevre İhitlaflarını daha iyi anlamak: Bir Haritalama Örneği
Begüm Özkaynak, Cem İskender Aydın, Pınar Ertör Akyazı, Irmak Ertör Boğaziçi Üniversitesi Politik Ekonomi Çalışma Grubu
Lisa Ariemma, Yüksek Hızlı Tren Karşıtı Hareket, Italya
Codruta Nedelcu, Association ARIN, Romanya
Daniel Popov, Bankwatch and Centre for Environmental Information and Education, Bulgaria

12:30-13:30 Öğle Araı

13:30-14:15 Kanalİstanbul Projesi: Bilimsel bir karşı görüş
Cemal Saydam, Hacettepe Üniversitesi
Ethem Gönenç, İstanbul Üniversitesi

14:15-15:45 Türkiye’deki Çılgın Projeler Işığında Kentsel Dönüşüm
Cihan Uzunçarşılı Baysal, Kent Hareketleri
Çare Olgun Çalışkan, Kuzey Ormanları Savunma Platformu
Uğur Dündar, Mimar Sinan Üniversitesi
Korhan Gümüş, Taksim Platformu

15:45-16:00 Kahve Arası

16:00-18:00 Panel ve Tartışma: Kalkınmacı Gündem ve Yeşil Cevaplar
Cengiz Aktar, Gazeteci, YSGP DK Üyesi
Fikret Adaman and Bengi Akbulut, Boğaziçi Üniversitesi, Politik Ekonomi Çalışma Grubu
Haluk Levent, Galatasaray Üniversitesi, YSGP DK Üyesi
Ahmet Atıl Aşıcı, İstanbul Teknik Üniversitesi, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi
Sedat Kalem, WWF-Türkiye

27 EKİM, Pazar

Yer: Taksim Hill Hotel

10:00-10:20 Karar Alma Süreçlerine Halkın Katılımı
“AB’de Vatandaş İnisiyatifi: Demokratik Süreçler ve Kurumsal Cevaplar”
Olga Kikou, Yunan Yeşil Partisi, Yunan Yeşil Enstitüsü

10:20-12:00 Panel ve Forum: Ekolojik bağlamda yıkıcı projeleri nasıl durdurabiliriz?
Hande Atay -Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları(ÇEHAV), Ekoloji Kollektifi
Yakup Şekip Okumuşoğlu, Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları (ÇEHAV)
Oya Ayman, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Doğa Hakları Çalışma Grubu
Murat Güvenç, İstanbul Şehir Üniversitesi
Fidanka Bacheva-McGrath, CEE Bankwatch Ağı
Kostas Loukeris , Yunan Yeşil Partisi, Yunan Yeşil Enstitüsü

12:00-13:00 Öğle Arası

13:00-15:30 Panel ve Söyleşi: Türkiye’de Çılgın Projeler ve Çevre Gazeteciliği
Moderatör: Pelin Cengiz, Gazeteci
Mehveş Evin, Milliyet
Gürhan Savgı,  Zaman/Aksiyon
Utku Zırığ, IMC TV-Yeşil Bülten
Filiz Yavuz, Serbest Gazeteci
Seçkin Ürey, Habertürk
Güray Öz Tekin,  Cumhuriyet
Serkan Ocak, Radikal
Yonca Poyraz Doğan, Today’s Zaman

15:30-15:45 Kahve Arası

15:45-16:30 Genel Değerlendirme ve Kapanış
Konferansın sonu

Yunan Yeşil Enstitüsü ve Yeşil Düşünce Derneği tarafından organize edilmiştir.
Detaylı bilgi için:        Asena Ulus (TR) [email protected]
Venetia Chatzi (GR) [email protected]

(Yeşil Gazete)

Oyunu bana ver de iktidar olayım! – Aydın Engin

Cumhuriyet’te yıllarca kapı yoldaşlığı ettiğim, kendisini en kestirmeden tanıtmam gerekirse “hınzır zekâlı bir fırlama” diyebileceğim genç meslektaş telefon edip dalgasını geçti:

– Abi okur seni uyarıyor, “Biraz etrafınıza bakın da öyle yazın” diyor. Bu akşam buluşalım da sana etrafı göstereyim. Ama hesabı sen ödeyeceksin…

Kopuğun kendine beleş bir ziyafet çektirme hesabı dışında söylediklerini anlamadım. Sordum:

– Kim diyor, hangi okur, etrafa bakacak olan ben miymişim?

– Tabii abi… Sen yazılarının altındaki “yorum yaz” kutusunu okumuyor musun?

Haklı. Kağıt gazete geleneğinden gelen bencileyin yaşlı gazeteciler için internet medyasının sunduğu bu iletişim zenginliğine alışmak zor oluyor. Ben hâlâ “İnsan kendi yazdığı yazıyı bir daha okur mu allahaşkına” kafasında olduğumdan yazının altındaki okur yorumlarını da sık sık, hatta fazla sık kaçırıyorum.

Bundan böyle daha özenli davranmaya karar verip, bizim kopuğun bana “etrafı” göstereceği ziyafet buluşmasını da gelecek haftaya erteleyip sözünü ettiği okur yorumunu okudum.

Okur sahiden öyle demiş:

“Millet AKP’den kurtulmak için CHP diyor. Başka parti var mı ? Biraz etrafınıza bakın, öyle yazın.”

Neresinden tutayım ben bu “yorum”un?

Benim gibi etrafına bakmaktan kendine bakamaz haldeki birine uygun görülen “Etrafınıza bakın” öğüdüne ne diyebilirim ki ?

Bir şey demeden geçeyim bari.

Ama “yorum yaz” kutusundaki soruyu geçemem. Çünkü o sadece o okurun sorusu değil:

– Millet CHP diyor, başka parti var mı?

Valla var…

Bir kere benim üyesi ve Parti Meclisi olduğum ve içinde kendimi pek mutlu hissettiğim, gencecik (“Bebecik” de diyebilirdim) Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP) var.

Tamam küçücük bir parti. Seçim sonuçlarını etkileyemeyecek kadar küçük. Ama var işte…

Sonra BDP var. CHP’nin yıllar boyu onu itip kakanların yanında saf tuttuğu Barış ve Demokrasi Partisi. Evet evet, Kürt siyasal hareketinin partisi. Yerel seçimlerde İstanbul’daki oy potansiyeli seçim sonucunu belirleyecek kadar önemli olan BDP var…

Dahası 2014’de yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçiminde bütün yurttaki oylar hesabı katılacağından, sonucu sahiden belirleyebilecek olan BDP var… Dilerseniz son cümleyi “Tayyip Erdoğan’ın ve AKP elebaşılarının geceleri uykularını kaçıran parti” diye de okuyabilirsiniz.

“Başka parti var mı” diye sorulmuştu:

Devam edelim: Var.

AKP ile nikaha yanaşmayacak ama CHP ile de yanaşmayacak, benden uzak olasıca MHP var.

İçinde pek çok dostumu, arkadaşımı barındıran ÖDP var.

Şimdiiii…

AKP’yi İstanbul belediyesinden alaşağı etmek, sonra cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP adayı olacağa benzeyen Recep Tayyip Erdoğan’ın burnunu bir güzel sürtmek için oyların CHP’de toplanmasını adeta bir şantaj gibi dayatmanın mantığı ne?

CHP, kendi dışındaki partilere, siyasal hareketlere, küçük büyük demeden “Gelin AKP’nin karşısına çıkaracağımız İstanbul belediye başkan adayını birlikte saptayalım… Gelin Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkaracağımız cumhurbaşkanı adayını birlikte saptayalım” filan diyor da ben mi duymadım?

Yoksa Sarıgül mü, Gürsel Tekin mi, hatta (şaka gibi) Can Ataklı mı olacağı bile belli olmayan, ama kim olacağını CHP yönetiminin belirleyeceği bir aday için “Oyları bölmeyin, oyunuzu bana, yani CHP’ye verin, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde iktidar olayım. Oyları bölmeyin, cumhurbaşkanlığı seçiminde benim adayım Çankaya’daki koltuğa otursun.  2015 genel seçimlerinde oyları bölmeyin. Oyunuzu bana verin de iktidara geleyim” mi demekte?

Yemezler efendiler!..

At terli…

Aydın Engin – www.t24.com.tr

Bir Daha Asla!: Geçmişle Yüzleşme ve Özür

“Bir Daha Asla!: Geçmişle Yüzleşme ve Özür “ başlıklı sergi bugün Tophane Tütün Deposunda açılıyor.

15 aralık tarihine kadar açık kalacak sergi geçmişle yüzleşme deneyimlerini ve özür dileme eylemini, toplumların ortak demokrasi kültürünü oluşturma mücadelesi bağlamında ilişkisel olarak ele almaya çalışıyor. Sergi, sekiz vakaya yakından bakarak geçmişte yaşanan hak ihlalleri, katliamlar, soykırım ve insanlık suçlarıyla devletlerin nasıl yüzleştikleri, hangi süreçlerden geçtikleri, nasıl özür diledikleri ve dilenen özrün anlamı üzerine düşünmeye çalışıyor.

Geçmiş üzerine tartışmalar, son yıllarda hem yaşadığımız coğrafyada hem de dünyanın başka yerlerinde, politik ve sosyal alanda gitgide daha fazla yer kaplıyor. Geçmişle yüzleşme ve özür talebi, bu tartışmaların çatışma noktalarından en önemlisi.

Geçmişle yüzleşme, Türkiye’nin ‘başına açılmış bir belâ’ değil dünyanın gündemindeki bir mesele, evrensel bir dava. Bu nedenle uluslararası örneklere bakarak karşılaştırma yapmak; Türkiye’deki unutma kültürünü dönüştürmek ve adalet duygusunu onarıcı bir hatırlama kültürünün uygarlık sürecinin bir parçası olduğunu kabul etmek açısından önemli. Bu yönüyle geçmişle yüzleşme ve özür, nasıl bir toplumda yaşamak istediğimiz ve nasıl bir ortak gelecek kurmak istediğimizle de ilgili.
Sergide özel olarak incelenen vakaların yanı sıra, günümüze kadar dilenmiş olan resmî özürlerin kapsamlı bir haritası da yer alıyor.

Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür’ün ortak projesi olan sergide, resmî özürler, tarihsel bağlam ve mekân ilişkisi üzerinden ele alınıyor.

Proje dâhilinde iki de kitap hazırlanmış. Serginin tamamlayıcısı niteliğindeki katalog, sergi boyunca Depo’dan ücretsiz edinilebilecek.

Yeşil Gazete