Ana Sayfa Blog Sayfa 2499

Bir madalya daha yolda: Avrupa’nın plastik yeme şampiyonu olabiliriz

Soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız çevrenin kalitesiyle yediğimiz mikroplastik miktarının doğru orantılı olduğuna dikkat çeken Doç. Gündoğdu: Türkiye’de bir insanın günlük olarak 3. 800 adet plastik partikül yutma riskiyle karşı karşıya olduğu söyleyebiliriz. Bu miktar Avrupa kaynaklı çalışmalardaki değerlerin neredeyse 15-20 katı.

Plastik atıkların yarattığı kirlilik, ülkeler arasında kriz yaratan çöp ithalatı sorunu derken, geçtiğimiz hafta  havada ve suda (ve hayvanlarda) bulunan mikroplastiklerin ne kadarının vücudumuza girdiğine ilişkin haberlere bolca rastladık. İklim krizi ve giderek büyüyen ekolojik sorunlarla ilgili yaşanan farkındalık ve buna yanıt veren araştırmacıların çalışmalarının artışıyla paralellik gösteren bu durum, medyanın artık, ‘çevre haberleri’ni arka sayfalarda, küçük bir köşede görme alışkanlığını bırakmasına da neden oldu. Ancak farklı yaklaşımlar ve rakamlar da kafa karıştırdı. Biz de Çukurova üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi’nde yıllardır konu üzerinde çalışan Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’ya işin aslını sorduk.

Farklı haberlerde, bir insanın günde ne kadar plastik yediğine ilişkin  verilen farklı sonuçların, kullanılan verilerden kaynaklanabileceğini söyleyen Gündoğdu şunları anlattı: “Çalışmalardan Kanada kaynaklı olan, bir insanın bir günde yaklaşık 140 adet plastik yediğini, İngiltere kaynaklı olan da, günde yaklaşık 273 adet plastik yediğini ortaya koyuyor. Her iki çalışmada ortaya çıkan bu iki katlık fark, dikkate alınan çalışmaların farklılığından kaynaklanıyor. Çalışmalar, havadan, içeceklerden, tuzdan, balıktan, midyeden ve içme suyundan bulaşan mikroplastik miktarları dikkate alınarak hazırlandığı için böyle bir farklılık çıkması normal.”

“Her şey bir kenara bu kadar mikroplastik ciddi bir risk anlamına geliyor” diye konuşan Gündoğdu, Türkiye’de yaşayanların ortalama ne kadar mikroplastik yediğine ilişkin de şu değerlendirmeleri yaptı.

“Tam olarak olmasa da eldeki çalışmalardan kabaca bir değerlendirme yapabilir, bunun için de aşağıdaki çalışmaları dikkate alabiliriz:

Contamination of table salts from Turkey with microplastics*

A Research on Microplastic Presence in Outdoor Air*

Quantity and types of microplastics in the tissues of the spiny oysters*

Microplastic litter composition of the Turkish territorial waters of the Mediterranean Sea, and its occurrence in the gastrointestinal tract of fish*

Bunlar, Türkiye adresli çalışmalar. Ayrıca içme suyundaki mikroplastik miktarı için Avrupa için belirtilen değeri kullanabiliriz. (yaklaşık 4 adet plastik/litre).

Doç. Gündoğdu, hesaplama yaparken bazı varsayımların da peşinen dikkate alınmak zorunda olduğunu belirtti:

  • Bir yetişkin dakikada 10 litre hava soluyor.
  • Ortalama olarak atmosferdeki tozun içerisindeki partiküllerin %29’u plastik.
  • Bir yetişkin günde ortalama 16 saat uyanık ve aktif.
  • Bir yetişkin günde ortalama 15 gr tuz tüketiyor.
  • Alkol tüketmiyor.
  • Bir yetişkin günde 2 litre su içiyor.
  • Yılda 6 kg balık tüketiyor. Ancak bu değer kıyı şehirlerinde üç kata kadar çıkabiliyor. O sebeple 12 kg olarak kabul edilecek

Avrupa’dan 15-20 kat fazla 

“Bu veriler ışığında, Türkiye’de bir insanın günlük olarak 3. 800 adet plastik partikül yutma riskiyle karşı karşıya olduğu söylenebileceğini” kaydeden Gündoğdu, şöyle konuştu: “Bu miktarın Kanada ve İngiltere kaynaklı çalışmalardaki değerlerden neredeyse 15-20 katı fazla çıkması aslında pek de şaşırtıcı değil ancak yine de detaylı bir çalışmayla teyit edilmesi gerekmektedir. Gerçekte bir insanın ne kadar plastik yeme riskiyle karşı karşıya olduğunu belirlemek için çok kapsamlı bir araştırma gerekiyor ancak şöyle de bir gerçek var ki o da oldukça fazla kirlettiğimiz çevrenin bize olan etkisinin de bu kirlilikle paralel olması gayet olağan.”

Gündoğdu, soluduğumuz hava, içtiğimiz su, yaşadığımız çevrenin kalitesiyle yediğimiz mikroplastik miktarının doğru orantılı olduğuna dikkat çekti ve şu uyarıları yaptı:

“Örneğin denizel kıyılarımız, Akdeniz’in en kirli sahillerine ve suyuna sahip. Akdeniz kıyılarımızdaki kirlilik miktarı diğer ülke kıyılarının neredeyse 10 katı. Benzer şekilde hava kalitemiz Avrupa’nın en kötülerinden. Yediğimiz balıkların %58’inin midesinde ortalama 3 adet mikroplastik var!”

Kullandığımız tuz plastik dolu. Kısacası bu derece kirlilikle kuşatılmış bir çevreden ciddi anlamda plastik almak gayet olası. Kaldı ki daha plastikle kaplı yiyeceklerden ne derece plastik aldığımızı bilmiyoruz. Çok daha ileri gidelim. Lokantalarda kullanılan salata doğrama tahtaları, kasap ve marketlerdeki doğrama tahtaları, kokoreç dükkanlarındaki ya da aklınıza gelebilecek birçok yerdeki doğrama tahtaları, hijyenik kabul edilmediği için plastiklerle yer değiştirmiş durumda. Bunlardan ne derece plastik koptuğunu ve bunun ne kadarını yediğimizi bilmiyoruz. Şöyle herhangi bir işletmedeki plastik doğrama tahtalarına gözünüzü iliştirin, kullanımdan kaynaklı olarak aşındığını ve çukurlaştığını fark edeceksiniz. Buna benzer daha birçok örnek sıralanabilir. Bunun yanında yaşam tarzımız da bu değerin önemli belirleyicilerinden. Yani hayatımızda ne kadar plastik içerikli ürün varsa o derece plastik yemek zorunda kalıyoruz. Giydiğimiz elbise, evimizdeki halı, mutfağımızdaki eşyalar ve daha birçoğu. Aslına bakarsanız maruz kaldığımız plastik miktarı, tahmin ettiğimizden de fazla olabilir.”

Dink davasında eski vali Güler ilk kez ifade verdi

12 yıl sonra ilk kez mahkemede ifade veren Güler, İstanbul Emniyetine kefil oldu, Trabzon Emniyeti ve İstihbarat Dairesi Başkanlığını işaret ederek İstanbul Emniyetine yeterince bilgilendirme yapılmadığını söyledi.

Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink‘in öldürülmesi kapsamında yeniden görülen davaya Çağlayan Adliyesi’ndeki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde (ACM) devam edildi. Cinayette ihmali bulunduğu iddia edilen kamu görevlilerinin yargılandığı davanın 92. duruşmasında bugün, dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler tanık sıfatıyla ifade verdi.

Valilikte yapılan görüşme: Hassasiyetler aktarıldı

Daha önce TBMM Araştırma Komisyonu’nda da tanıklık ettiğini söyleyen Güler, Hrant Dink’in 2004’te kaleme aldığı Sabiha Gökçen’le ilgili yazının kamuoyunda infial yarattığını söyledi. 24 Şubat 2004’te Valilikte Vali Yardımcısı Ergun Güngör ve MİT personeliyle yapılan görüşmeyi “Kamuoyunda oluşan hassasiyetler aktarıldı” şeklinde tanımlayan Güler, tanıkların ifadesine rağmen, kendisinin görüşme için talimat vermediğini söyledi.

Emniyetin gerekli tedbirleri aldığını belirten Güler şöyle konuştu: “Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 11 ay süren bir soruşturma yapıldığını biliyoruz. Fakat bununla ilgili İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne sadece bir yazının geldiğini, bunun da bir ham bilgi notu olduğunu biliyoruz.

“Gelen bu ham bilgiden istihbarat şube müdürünün bir bilgisi olmadığını biliyoruz. Yalnızca çok önemli konularda valiye de bilgi verilir. Bana böyle bir bilgi verilmedi. Koruma tahsis edilmesi konusunda da bana herhangi bir bilgi verilmedi.”

‘Tehdit ve baskı söz konusu değildir’

Valilikte yapılan görüşme hakkında da bilgi veren Güler “Kendisinden bilgi alınması, hassasiyetlerin paylaşımı ve haberin kaynağının sorulması için yapılan bir toplantıdır. Tehdit, baskı söz konusu değildir” dedi.

Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu MİT personeli Özel Yılmaz’ın 22 Aralık 2014’teki savcılık ifadesinde Genelkurmay Başkanlığının MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun ile görüştüğünü ve bu görüşme sonunda MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Kubilay Günay’ın Güler’i arayarak Hrant Dink ile görüşmesini istediği yönündeki ifadesini sordu. Bakırcıoğlu Güler’e “Günay bu görüşmede sizden ne talep etti” diye sordu.

‘Haberin yanlış anlaşılabileceğini söyledik’

Güler bu soruyu “Cinayetle ilgilisi olmayan bir görüşmedir. Hassasiyetin görüşülmesi için bir görüşmedir. Azınlıklardan sorumlu vali yardımcısının (Ergun Güngör’den bahsediyor) odasında yapılan bir görüşmedir. Haberin infiale sebep olduğu, Ermeni cemaati üzerinde de etkili olabileceğini, basın özgürlüğü çerçevesinde yaptığı bu haberin yanlış anlaşılabileceğini söyledik kendisine. Tehdit, baskı yoktur. Şikayetlerini bildirebilirdi. Yazı dizisinde bazı imalarda bulunduğu için kendisine gözdağı verilmiş gibi bir algı yaratıldı” diye yanıtladı.

‘Aba altından sopa göstermedik’

Görüşmenin nasıl organize olduğu sorusunu ise Güler “Bunun Dink’in öldürülmesi ile ilgisi yoktur. Aba altından sopa göstermek gibi değildir” şeklinde cevapladı. MİT İstanbul Bölge Başkanı Günay’ın kendisini aradığına yönelik iddiaları ise Güler, “Bunlar önemli değil. Valiliğin bilgisi çerçevesinde böyle bir görüşme yapıldığı önemlidir. Genelkurmayın tasarrufu beni ilgilendirmiyor” diye konuştu.

Görüşme için en uygun mekânın azınlıklardan sorumlu vali yardımcısının odası olduğunu ifade eden Güler, Bakırcıoğlu’nun “Güngör, bana talimat veren Güler’in yanına gittim ve durumu bildirdim. Özel Yılmaz da görüşme sırasında Dink’in getirdiği belgeleri Güngör’e verdi ve bu belgelerin bir nüshasını kendi isteği üzerine size verildiğini söylüyor” ifadesi üzerine “Bana böyle bir belge verilmedi” dedi.

Güler daha sonra cinayetle ilgili Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü’nü ve Trabzon İl Jandarma Komutanlığı’nı ve İstihbarat Şube‘yi işaret ederek “Trabzon istihbarat birimleri bu bilgileri aldıysa niçin bu bilgiler İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’ne intikal etmemiştir? Eğer etseydi İstanbul Emniyeti üzerine düşeni yapardı” diye konuştu ve İstanbul Emniyetinin cinayetle ilgisi olmadığını belirtti.

“Koruma talebi olmadı’

Güler, Hrant Dink’e dönük koruma tedbirlerinin neden alınmadığına ilişkin ise şunları söyledi: “Kendisinin bir koruma talebi olmadı. Koruma Yönetmeliği açıktır. Bu yönetmelik hükümleri gereğince istihbarat birimleri koruma tedbiri konusunda teklif yapar. Dink’in koruma istemediği konusunda emniyetten bana kanaat iletildi. Teklif yapılmamış. Yasal süreç başlatılmadı.”

Şahin İstanbul’da Samast’la mı görüştü?

Öğleden sonra devam eden duruşmada Trabzon İl Jandarma Komutanlığında askerlik yapan Recep Koçpınar ve Adem Polat ifade verdi. İkilinin ifadesi Trabzon Jandarma İstihbarat astsubayı Satılmış Şahin ile birlikte yaptıkları seyahatte İstanbul Esenler Otogarı‘nda verdikleri mola ile ilgiliydi.

Koçpınar ve Polat burada komutanları Şahin’in bir kişi ile görüştüğünü iddia etti. Aynı gün Dink cinayeti faili Ogün Samast‘ın HTS kayıtlarının Bayrampaşa’da sinyal vermesi üzerine ikilinin burada bir görüşme gerçekleştirdiğinden şüphelenildi fakat Şahin burada Samast’la değil polis arkadaşı Ahmet Kahveci‘yle görüştüğünü söyledi. Koçpınar ve Polat, Şahin için “Bir ara yarım saat yanımızdan ayrıldı” diye ifade verdi.

Koçpınar: Şahin Pelitli’de Samast’la merhabalaştı

Koçpınar, Trabzon Pelitli’de seyyar bir karakol kurduklarını söyleyerek “Burada yapılan bir devriye sırasında komutanımız Şahin birisiyle karşılaştı. Ona ‘N’aber Ogün’ dedi. O da ‘İyiyim’ şeklinde cevapladı ve ayrıldılar. Bir tek oradan biliyorum ben ismini ve kendisini. Başka hiç görmedim” ifadelerini kullandı.

Bakırcıoğlu’nun seyyar karakol kurulması olayı cinayetten önce mi sonra mı sorusunu Polat “Hatırlamıyorum” şeklinde cevapladı.Satılmış Şahin ise Pelitli’deki seyyar karakolun cinayetten sonra kurulduğunu ifade ederek yaptıkları seyahat hakkında şunları söyledi:

“Otogardan sonra tekrar bilet alıp Kırklareli-Lüleburgaz’a gittik. Dönüşte de mahalleden bir arkadaşım geldi, onunla sigara içmek için ayrılmıştık. Ogün’ün o tarihlerde otogarda olması kesinlikle tesadüf. Orada olduğunu bilmiyordum. Ogün Samast’ı da tanımıyorum, hiç selamlaşmadım.”

Bu ifadenin ardından hakim Emre Efe Şimşek duruşmayı bitirdi. Yarın görülecek duruşmada dönemin Vali Yardımcısı Ergun Güngör, MİT İstanbul Bölge Başkanı Hüseyin Kubilay Günay ile birlikte MİT görevlileri Özel Yılmaz ve Handan Selçuk‘un tanık olarak dinlenmesi bekleniyor.

Küresel Barış Endeksi: Türkiye 163 ülke arasında 152’inci

Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün 2019 Küresel Barış Endeksi’nde, Türkiye üç sıra gerileyerek 152’inci sırada yer aldı. Birinci sırada İzlanda var. Açıklanan raporda, iklim değişikliğinin çatışmalara yol açarak veya çatışmaları yoğunlaştırarak dünya barışına olan olumsuz etkisine vurgu yapıldı .

Merkezi Avustralya’nın Sydney kentinde olan düşünce kuruluşu Ekonomi ve Barış Enstitüsü’nün açıkladığı 2019 Küresel Barış Endeksi’nde, Türkiye üç sıra gerileyerek 163 ülke arasında 152’inci sırada yer aldı. Türkiye geçen yıl da üç basamak gerileyip 149. sıraya inmişti. Birinci sırada ise İzlanda yer aldı.

Raporda, Türkiye dışındaki Avrupa ülkelerinin çoğunda, siyasi tutuklamalar, gözaltında kayıplar ve işkencenin de dahil olduğu “siyasi terör” seviyesinin düşük olduğu ifade edildi. Türkiye’de geçen yıla kıyasla “terör etkisinin” azaldığı kaydedildi. Ancak Türkiye, Avrupa’da bu kategoride en yüksek puana sahip ülke konumunda.

Türkiye’de çatışma nedenli iç göçün azaldığı belirtilen raporda, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan önemli miktarda göçün sürdüğü, şiddetin ekonomik maliyetinin milli gelirin yüzde 10’una ve kişi başına 2650 dolara denk düştüğü belirtildi.

Küresel Barış Endeksi’nin ilk sıralarında ise Avrupa ülkeleri yer almaya devam ediyor. Listenin ilk 25 sırasındaki ülkelerin 17’si Avrupa’da. Raporda, Avrupa’daki 36 ülkenin 22’sinin geçen yıla kıyasla daha barışçıl hale geldiği kaydediliyor. Ancak dünya, 10 yıl öncesine kıyasla bugün daha az barışçıl. Barış bakımından en fazla gelişme gösteren beş ülke Ukrayna, Sudan, Mısır, Kuzey Makedonya ve Ruanda.

İklim değişikliği küresel çatışmaları artırıyor

Küresel Barış Endeksi’nde öne çıkan ana göstergeler şunlar:

  • Son 10 yılda ortalama küresel barış seviyesinde yüzde 3,78 kötüleşme oldu.
  • 2008’den bu yana, barış endeksinin en altında yer alan 25 ülkede yüzde 11 kötüleşme, en üstteki 25 ülkede ortalama yüzde 1,8 iyileşme kaydedildi.72 ülkenin askeri harcamalarının milli gelirdeki paylarında düşüş oldu.Orta Doğu ve Kuzey Afrika dünyanın en az barışçıl bölgeleri olmaya devam ediyor.
  • 2018 yılında şiddet olaylarının küresel ekonomik etkisi 14,1 trilyon dolar oldu. Bu rakam, dünya milli gelir toplamının yüzde 11,2’sine ve kişi başına 1853 dolara denk düşüyor.
  • Endekse göre küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği; çatışmalara yol açarak veya insanların yaşamını, güvenliğini ve geçim kaynaklarını etkileyip bu çatışmaların daha da yoğunlaşmasına neden olarak dünya barışını olumsuz etkiliyor.
  • Dünyada 1 milyar insan, iklim değişikliğinin yol açtığı tehlikelere yüksek düzeyde maruz kalıyor ve bunların 400 milyonu barış seviyesinin zaten düşük olduğu ülkelerde yaşıyor

 

Gazeteci Ayşe Düzkan tahliye edildi

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevinde tutuklu olan gazeteci, yazar Ayşe Düzkan tahliye edildi. Kapatılan Özgür Gündem gazetesinin “Nöbetçi Genel Yönetmenliği” kampanyasına katılan gazeteci, yazar Ayşe Düzkan, hakkında verilen 1 yıl 6 aylık hapis cezasının onanması üzerine 29 Ocak 2019’da tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne konulmuştu. Düzkan, cezaevi yönetimine yaptığı başvuru üzerine Mayıs ayının sonunda Eskişehir Açık Cezaevi’ne geçmişti.

Ayşe Düzkan’ın kızı Haziran Düzkan, dün (11 Haziran 2019) Twitter üzerinden yaptığı açıklamada annesinin tahliye edildiğini söyledi.

Antalya’da boşa çıkan fayton atları çiftçilere verilecek

Belediye Meclisi’nde CHP’nin teklifi kabul edildi: Faytoncular istihdam edilecek, 2 at için 15 bin lira ödenecek

Antalya‘da 10 Haziran’da kaldırılan faytonculukta kullanılan 40 at, kırsal kalkınma kapsamında ilçelerde çiftçilere karşılıksız verilecek. Antalya Büyükşehir Belediyesi, kentte yıllardır tartışılan faytonculuğa 10 Haziran’da son verdi. Fayton faaliyetlerinin durdurulmasının ardından atlar da yeni yaşam alanları olan Antalya Hayvanat Bahçesi‘ne getirildi. Yeşildere Mahallesi’nde sahipleri tarafından Büyükşehir Belediyesi yetkililerine teslim edilen 40 at, kamyonlarla Antalya Hayvanat Bahçesi’ne taşındı.

Bugün toplanan Büyükşehir Belediye Meclisi’nde 40 atın geleceği belli oldu. CHP grubu, atların kırsal kalkınmada kullanılması amacıyla çiftçilere hibe edilmesini teklif etti. Teklif maddesi, meclisteki tüm partilerin oy birliğiyle kabul edildi. Kararda, 20 kişiden oluşan faytoncuların istihdam edilmesi, bir faytona düşen 2 at başına 15 bin lira ödenmesi hükme bağlandı. Fayton arabalarına 5 bin lira ödenmesine yönelik teklif de kabul edildi.

 

DEDEF ve Munzur Koruma Kurulu: Valilik Dersim’i yok edecek adımlar atıyor

Dersim Dernekleri Federasyonu ve Munzur Koruma Kurulu bir açıklama yaparak valilik tarafından organize edildiği belirtilen rafting benzeri faaliyetlerin doğal yaşamı yok edeceğini belirtti.

Dersim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) ve Munzur Koruma Kurulu, Munzur Çayı üzerinde Tunceli Valiliği tarafından organize edilen rafting su spor etkinliklerine karşı bir açıklama yaptı.  “Doğamızın tahribine dair farkındalık” başlığı ile yayımlanan açıklamada “Dersim Anadolu’da görülen üç ayrı fitocoğrafik (bitki coğrafyası) bölgenin elemanı olan bitki çeşitliliğini en belirgin olarak bir arada barındırmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalara göre Türkiye’de 13 binin üzerinde bitki tür çeşitliliği mevcut ve 3 binden fazla endemiktir. Dersim florasından toplam bin 600 bitkinin 293 tanesi endemiktir” denildi.

Dersim’in bitki genetik çeşitliliğinin önemli merkezlerinden biri olduğu belirtilen açıklamada “İsmini Dersim’den (Tunceli olarak) alan toplam 24 endemik tür bulunmaktadır” ifadeleri yer aldı.  Bitki çeşitliliğinin toplayıcılık adı altında tahrip edildiği belirtilen açıklamada şöyle dendi:

“Ekolojik zenginlik sosyo-kültürel zenginliğin en önemli parçasıdır. Doğanın talanı ve tahribi toplumların tahribini beraberinde getirir. Mevcut zengin bitkisel çeşitliliğimiz özellikle geofitler ve gıda olarak tüketilen doğal bitkiler, ticarete konu edilmek amacıyla popülasyonun varlığının devamını tehlikeye sokacak miktarlarda toplanarak tahrip edilmemelidir. Dersim’in çeşitliliğini korumak için bu tür toplayıcılık faaliyetlerine izin verilmemeli, duyarlı olunmalıdır.”

Rafting benzeri faaliyetler doğal yaşama zarar verir

Vali Tuncay Sonel’in başlattığı ve Fırat Kalkınma Ajansı’nın desteklediği belirtilen “Tunceli Doğa Sporları Altyapısının Güçlendirilmesi Projesi” eleştirilen açıklamada,  “doğa sporlarının doğayla uyumu gerektirdiğini ve kitlesel boyutta yapılan herhangi bir spor faaliyetinin doğaya zarar verdiği” kaydedilerek şu görüşler dile getirildi:  “Doğa sporlarında doğal çevreye verilen en az etki bir felsefedir ve rafting benzeri faaliyetler için oluşturulacak olan yollar, hizmet noktaları ve doğaya taşınacak olan beton yapılmak istenen uygulamanın bir spor faaliyeti olmayacağını aksine doğal yaşamı yok ederken bölgenin topografik yapısının da değiştirilmesinin amaçlandığı anlaşılabiliyor.”

İtalya, kurtarma gemilerine savaş açtı

İtalyan hükümeti, Akdeniz’de ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalan göçmenlere yönelik faaliyet gösteren kurtarma gemilerine ağır cezalar vermeye hazırlanıyor.

İtalya’da sağcı popülist hükümet, Akdeniz’de mültecilere yönelik kurtarma çalışmaları yapan yardım kuruluşlarına karşı tutumunu sertleştiriyor. Denizdeki düzensiz göçmenleri kurtaran gemilere para cezası verilmesini öngören yasa tasarısı Bakanlar Kurulu’nda kabul edilerek, onay için parlamentoya gönderildi. Düzenleme hayata geçerse, İtalyan kara sularına giriş ve taşıma yasağını ihlal eden gemilerin kaptanı, sahibi ve armatörüne 10 bin ila 50 bin euro para cezası verilecek.

İtalya Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı Matteo Salvini Salı günü Roma’da gerçekleştirilen bakanlar kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, ülke karasularını ihlal eden gemilerin kaptanları, sahipleri ve işletmecilerine 50 bin euro’ya kadar para cezası uygulanacağını belirtti. Salvini, kanun hükmündeki kararnameyi birden fazla kez ihlal eden gemilere de el konulacağını kaydetti.

Matteo Salvini

12 binden fazla göçmen Akdeniz’de boğuldu

Daha önce de uluslararası kurtarma gemilerine limanlarını kapatan İtalya, oldukça sert ve kısıtlayıcı bir mülteci politikası izliyor. 2014 yılından bu yana Libya’dan deniz yoluyla Avrupa’ya geçmek isteyen 12 binden fazla göçmen Akdeniz’de boğuldu. Gönüllü faaliyet gösteren kurtarma gemileri Akdeniz’de mahsur kalan ya da boğulma riski ile karşı karşıya bulunan göçmenleri güvenli sahillere taşıyor.

Kanun hükmündeki kararname, parlamentonun onayını aldıktan sonra yasalaşacak. Mecliste yabancı karşıtı Lega Partisi ile benzer çizgideki 5 Yıldız Hareketi Partisi çoğunluğu elinden bulundurduğundan, kararnamenin yasalaşmasına da kesin gözüyle bakılıyor.

Kararnamede ayrıca polislere yönelik şiddete verilen cezaların ağırlaştırılması da öngörülüyor. Buna göre sopa, beyzbol sopası ya da havai fişeklerle polise saldıranlar dört yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilecek. Kimliklerinin tespit edilmemesi için yüzlerini kapatan göstericiler ise üç yıla kadar hapis ve altı bin euro’ya kadar para cezası alabilecek.

Kanada tek kullanımlık plastik ürünleri yasaklıyor

Ülkede iki yıl içinde tek kullanımlık plastik ürünlerin kullanımı yasaklanacak. Başbakan Justin Trudeau “Bu büyük bir adım ama başarabileceğimizi biliyoruz” dedi.

Kanada Başbakanı Justin Trudeau, ülkesinde “zararlı” tek kullanımlık plastik ürün kullanımınının 2021’ye kadar yasaklanacağını açıkladı. Plastik kullanımını “dünyanın sorunu” olarak niteleyen Trudeau, geçen martta Avrupa Birliği (AB) Parlamentosu’ndaki oylamada tek kullanımlık plastik ürünleri yasak getirilmesinin oy birliğiyle kabul edilmesi örneğini verdi.

Dünyanın en uzun sahil şeridine sahip ülkesi Kanada’nın plastik atıklar konusunda özel bir adım atması gerekliliğine dikkati çeken Trudeau, “Diğer pek çok ülke bunu yapıyor ve Kanada da onlardan biri olacak. Bu büyük bir adım ama başarabileceğimizi biliyoruz” diye konuştu.

Poşet, şişe, pipet…

Kanada’da plastiklerin yüzde 10’dan daha az bir kısmı geri dönüşüme giriyor. AB, oylamadan geçen uygulama için yılda 259 milyon ila 695 milyon euro (yaklaşık 1,7 milyar ila 4,5 milyar TL) bütçe ayırdı. Kanada’daki uygulamanın ne kadara mal olacağı henüz bilinmiyor.

Öte yandan, Kanada’da yasaklanacak ürünlerin tam listesinin bilimsel araştırmalar ışığında oluşturulacağı belirtildi. Yasaklanacaklar arasında plastik poşet, pet şişe ve pipet olabileceği düşünülüyor.

Her yıl dünyada ortalama bir milyon kuş ve 100 bin deniz canlısı plastik atıklar yüzünden ya yaralanıyor ya da ölüyor.

 

 

Van’da GezginFest ‘tehlikesi’ afiş ve bildirilerle bertaraf edildi!

Van’da Akit Gazetesi ve kendilerine ‘Ahlak hareketi’ diyen bir grup kentte yapılacak GezginFest’e karşı her yanı afiş ve bildirilerle donattı: Sapık festivali iptal edin. Van Valiliği süresi olmasına rağmen ‘eksiklikler var’ diyerek festivali iptal etti.

Geçen yıl ilk kez düzenlenen ve büyük ilgi gören GezginFest Van, bu sene Van Valiliği tarafından iptal edildi. Valilik açıklamasında iptal gerekçesi olarak tespit edilen eksiklikler öne sürüdü. GezginFest ekibi ise dün bir açıklama yaparak, “Tüm şehir bu festivalin iptal edilmesini istemese de bir türlü anlamadığımız sebeplerle direnemiyor ve şehrimizden ayrılıyoruz” denildi. Açıklamada, “Festivalimizin iptal tarihi taleplerin karşılanması için verilen süreden 7 gün öncedir. Olası eksiklikler için 13 Haziran’a kadar süremiz olmasına rağmen resmi tatilde festivalimizin iptali açıklanmıştır” ifadeleri kullanıldı ve resmi belgeler paylaşıldı.

GezginFest ekibinin açıklamalarından satır başları şöyle:

“Festivalimizin ilk duyurusundaki amacı hâlâ aynıdır. Ülkemizin en güzel memleketlerinden biri olan Van ve Doğu Anadolu Bölgesi’ni tanıtmak, bölgemize önyargısı olan yerli ve yabancı turistlerle buluşturmaktı. 2018 yılında hiçbir güvenlik sorunu olmayan ve olaysız geçen festivalimiz bölge insanı tarafından kabullenilerek Van şehrinin gururlarından biri olmuştur.”

‘Manidar…’

Açıklamada ayrıca şu ifadeler de yer aldı:  “Festivalimizin en büyük amaçlarından biri bölgemizin ‘güvensiz bölge’ olarak anılan bazı önyargılarını yok etmekti. Fakat festivalimiz, yıkmaya çalıştığımız bu algı hiç önemsenmeden, Van geleceği dikkate alınmadan ‘güvenlik’ gerekçeleri bahane gösterilerek iptal edilmiştir. Bu iptal kararının tüm Van sokaklarında ‘Ahlak Hareketi’ adıyla sokaklarda ‘Alkollü Festival İstemiyoruz’ bilboardlarının asıldığı güne gelmesi manidardır. Bölge için bir örnek diye gururla anlattığımız festivalimizin bu sene destekleneceğini hatta varsa eksikleri devletimizin/ turizm bakanlığımızın da katkılarıyla giderileceğini düşünmekteydik. Fakat 2018 yılında yıkmaya çalıştığımız önyargılar bir anda yok edilmiştir…

Durdurulan bilet satışları ve tanıtımlar aylarca sorunsuz şekilde devam etmiştir. Tüm sanatçılarımız açıklanmış, biletler satılmış, Van Gölü Ekspresi treni aylarca ve günümüz itibarıyla yüzde 100 doluluk oranına ulaşmıştır. Otellerde rezervasyonlar binlerce insan tarafından tamamlanmıştır. Türkiye’nin her yerinden gelen misafirlerimiz planlarını festivalimize göre yapmış, ulusal basında konu olmuştur…”


Resmi tatilde…

Açıklamada, tüm Türkiye’de 24 saat önce hazırlanan festival alanının Van’da 20 gün hazırlanmasının talep edildiğini, buna rağmen her türlü düzenlemenin gerçekleştirildiği, ancak son 1 günde yapılması gereken, çit, otopark, X-ray yerleştirmesinin yapılmadığı gerekçe gösterilerek verilen süreden 7 gün önce festivalin iptal edildiği belirtildi.

Festivalin olası yeni şehrinin yarın açıklanacağı kaydedilen açıklamada, “Bilet alan misafirlerimiz asla mağdur edilmeyecektir. Bizlere gösterdiğiniz samimiyeti asla unutmayacağımızı ve bu şehre çiçeklerle tekrar döneceğimizi bilmenizi isteriz” denildi.

Akit’ten kampanya: Sapkın festival iptal edilsin

Akit gazetesi geçtiğimiz ay başlattığı kampanya’da Gezginfest’i ‘sapık festival’ olarak nitelendirip, yasaklanmasını istemişti. Gazete haberinde “Aziz mübarek Ramazan-ı Şerif gününde alenen, açık havada, dilediğince içki dağıtıp, kadın erkek karma kamplar yapıp, ciddi İslami inancı ve hassasiyeti olan toplumu bir yandan bozmak, bir yandan da tahrik edip, kendilerini kovdurmak istiyorlar” ifadelerine yer verilmişti.

Gazete ve Van’da “Ahlak Hareketi” adı verilen oluşum festivali engellemeye yönelik bildiriler dağıtmış, reklam panolarına ilanlar vermişti.

 

Hindistan’ı şimdi de Vayu kasırgası vuracak

Ülkenin batısındaki Gucarat eyaletini yarın sabah vurması beklenen Vayu kasırgası nedeniyle yüzbinlerce kişi yerinden tahliye edilecek.

Hindistan’ın batı sahilindeki Gucarat eyaletini yarın sabah vurması beklenen Vayu Kasırgası nedeniyle yüz binlerce kişinin tahliyesine hazırlanılıyor. Hükümetten yapılan açıklamada, Gucerat eyaleti ve Diu bölgesi yönetiminin riskli bölgelerden yaklaşık 300 bin kişiyi tahliye etmeyi planladığı bildirildi. Tahliye edilenler, hazırlanan 700 geçici kampa yerleştirilecek.

Hindistan Meteoroloji Dairesi’nden yapılan açıklamada da Vayu Kasırgası’nın, perşembe sabahı, Porbandar ve Mahuva bölgeleri arasındaki kıyı şeridinden, saatte 135 kilometre hızla karaya ulaşmasının beklendiği ifade edildi. Hindistan Ulusal Afet Müdahale Gücü de (NDRF), 39 ekibin, Gucerat eyaleti ve Birlik Toprağı statüsündeki Diu’da hazır beklediğini duyurdu. Kıyı bölgelerinde bugün ve yarın eğitime ara verildiği açıklandı.

Sık sık sert ve büyük kasırgaların etkilediği ülkeyi geçtiğimiz ay vuran Fani kasırgası, saatte 180 km. hızla karaya ulaşmış ve 3 kişi hayatını kaybetmişti.

İklim değişiyor, dünya sarsılıyor

Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO), 2018 Küresel İklim Durumu raporunda, küresel ısınmanın dünyayı hem fiziksel hem de ekonomik olarak giderek daha fazla etkilediğini açıklamıştı. Raporda, geçtiğimiz yıl iklim değişikliği yüzünden meydana gelen başlıca değişiklikler şöyle sıralanmıştı:

. İklim olayları ve aşırı ısınmaya bağlı afetler 62 milyondan fazla insanı etkiledi.

  • Seller yaklaşık 35 milyon insanı etkiledi.
  • ABD’deki Florence ve Michael kasırgaları, ülkede milyarlarca dolarlık hasara neden olan 14 felaketten sadece ikisiydi.
  • Yılın en şiddetli fırtınası olarak kayda geçen Mangkhut Tayfunu, çoğu Filipinler’de 2,4 milyon kişiyi etkiledi ve 134 kişinin ölümüne neden oldu.
  • Avrupa, Japonya ve ABD’de sıcaklık dalgaları ve orman yangınları sonucu 1,600’den fazla kişi yaşamını yitirdi.
  • Hindistan’ın Kerala eyaletinde, son yüzyılın en kötü sel ve yağışları görüldü.