Ana Sayfa Blog Sayfa 2415

123 STK’den ortak bildiri: Doğa Koruma Kurulu kapatılmasın

Cumhurbaşkanlığı’na onaylanmak üzere gönderilen kararname taslağı ile kapatılması öngörülen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü için 123 ekoloji örgütü ortak açıklama yaptı. Açıklamada, “daha etkili doğa koruma için daha güçlü kurumsal yapı istiyoruz” denildi.

Çevre ve ekoloji alanlarında çalışan 123 STK, kurumsal yapısına son verip Orman Genel Müdürlüğü’ne bağlanmak istenen Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü için ortak bir metne imza attı. ‘Yeryüzündeki en önemli yedi gen merkezinden biri olarak bilinen ve biyolojik çeşitlilik bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkesi olan Türkiye’de kilit öneme sahip bu kurumun kapatılmasına itiraz edilen metinde, şu ifadeler yer aldı: “Yakın zamanda kurulmuş olmalarına rağmen bu iki Genel Müdürlük Türkiye’de başta arazi kullanımı planlaması, arazi tahribatının önlenmesi ve dengelenmesi gibi geleceğimiz için büyük öneme sahip konularda kritik ilerlemeler kaydetmiştir. Nüfusun da artışıyla birlikte giderek azalan doğal kaynaklarımızın planlanması ve yönetilmesi konusunda öncü rol oynayan ve küresel ölçekte kabul gören politikaları ülkemize kazandıran bu kilit kurumların da Daire Başkanlığı düzeyine indirgenmesinin bu önemli kazanımların kaybedilmesine neden olacağından endişe etmekteyiz.”

Açıklama metninde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile halen Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün birleştirilmesi ve birleşmenin ardından günümüz ihtiyaçlarına cevap veren bir çerçeve doğa koruma yasasının çıkarılması önerildi.

Tabiat Kanunu İzleme Girişimi üyesi 123 STK’nin imzasıyla açıklanan metin şöyle:

“Cumhurbaşkanlığı Makamına onaylanmak üzere sunulan Kararname Taslağı ile Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün kapatılarak Orman Genel Müdürlüğü altında daire başkanlıkları olarak yeniden düzenlenmek istendiğini öğrenmiş bulunmaktayız.

Yeryüzündeki en önemli 7 gen merkezinden biri olarak bilinen Türkiye biyolojik çeşitlilik bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkesidir. Stratejik konumu ile Türkiye çok sayıda türün varlığını sürdürebilmesi bakımından anahtar ülke konumundadır. Bu nedenle Türkiye’nin doğa koruma alanındaki sorumluluğu herhangi bir ülkeninkinden daha fazladır. Bu zenginliğin korunması için toplam alanı 3,2 milyon hektarı aşan ve aralarında milli parkların da bulunduğu 598 koruma alanı ilan edilmiştir.

İlk kurulduğu yıllarda Orman Genel Müdürlüğü altında faaliyet gösteren doğa koruma ve milli park çalışmaları, dünyada ve ülkemizdeki korunan alanlara yönelik yükselen algı ve korunan alanların sayısındaki artışa paralel olarak 1976 yılında Orman Bakanlığı bünyesinde  “Milli Parklar ve Avcılık Genel Müdürlüğü” olarak yapılandırılmıştır.

1982 yılında bugün olduğu üzere Tarım Bakanlığı ile Orman Bakanlığının birleştirilmesini takiben bu Genel Müdürlük kapatılmış ve Orman Genel Müdürlüğü altında “Milli Parklar Daire Başkanlığı” olarak düzenlenmiştir. Kurumun Genel Müdürlük düzeyinden Daire başkanlığı düzeyine indirildiği bu dönem Türkiye doğa koruma tarihinin en etkisiz olduğu dönemlerden biri olarak hala anılmaktadır. Nitekim 1991 yılında bu birim tekrar Genel Müdürlük düzeyine yükseltilmiştir.

Yıllardır, doğa korumayla ilgili daha güçlü bir yapının oluşturulması beklenirken daha önce denenen ve doğa koruma adına çok başarısız olan bu yapıya yeniden dönülmesi ülkemiz doğasına yapılabilecek en büyük kötülük olacaktır.  Çünkü doğa koruma orman alanlarının dışında sulak alanları, bozkırları, denizleri ve bu yaşam ortamlarında varlıklarını sürdürmeye çalışan tüm canlıları kapsamaktadır. Bu değişiklik ülkemiz doğasının korunmasını zaafa düşürecek, uluslararası platformda ülkemizin itibar kaybetmesine, AB katılım sürecindeki görüşmelerde ülkemizin elinin zayıflamasına sebep olacaktır.

Bu kapsamda önerimiz;

Doğa korumanın daire başkanlıkları düzeyinde farklı birimler tarafından ele alınmasından ziyade tek ve güçlü bir kurumsal yapı altında toplanması; bu amaçla

–  Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ile halen Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün birleştirilmesi,

–  Birleşmenin ardından günümüz ihtiyaçlarına cevap veren bir çerçeve doğa koruma yasasının çıkarılmasıdır.

Diğer taraftan;

Aynı kararname kapsamında Daire Başkanlığı düzeyine indirgenmesi öngörülen kurumlar arasında Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ve Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü de yer almaktadır.

Yakın zamanda kurulmuş olmalarına rağmen bu iki Genel Müdürlük Türkiye’de başta arazi kullanımı planlaması, arazi tahribatının önlenmesi ve dengelenmesi gibi geleceğimiz için büyük öneme sahip konularda kritik ilerlemeler kaydetmiştir. Nüfusun da artışıyla birlikte giderek azalan doğal kaynaklarımızın planlanması ve yönetilmesi konusunda öncü rol oynayan ve küresel ölçekte kabul gören politikaları ülkemize kazandıran bu kilit kurumların da Daire Başkanlığı düzeyine indirgenmesinin bu önemli kazanımların kaybedilmesine neden olacağından endişe etmekteyiz.

Bu bağlamda diğer önerimiz yapılacak kurumsal değişikliklerin uzun vadeli çözüm oluşturacak ve küresel gelişmelere uyumlu olarak yapılmasına yönelik kapsamlı bir çalışma doğrultusunda şekillendirilmesidir. Biz aşağıda imzası bulunan Sivil Toplum Kuruluşları bu yönde yapılacak çalışmalara her türlü katkı ve desteği vermeye hazır olduğumuzu bildirmek isteriz.”

İmzacı STK’lerin listesi şöyle:

  1. Adana Gençlik Birliği Derneği
  2. Akyaka Kent Konseyi
  3. Alakır Kardeşliği Platformu
  4. Aşağıçerçi Köyü Güzelleştirme Derneği
  5. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği Türkiye Bölümü
  6. Bartın Çevre Meclisi
  7. Belgrad Ormanı Koruma Gönüllüleri Derneği
  8. Bisikletliler Derneği
  9. Bodrum Mavi Yol Girişimi
  10. Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği
  11. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
  12. Buldan Doğal Hayatı ve Kültürünü Koruma Derneği
  13. Çevre Ekoloji ve Yaban Yaşamı Destekleme Derneği
  14. Çevre Hukuku Derneği
  15. Çevre ve Kültürel Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı (ÇEKÜL)
  16. Çiğ Süt Üreticileri ve Süt ve Süt Ürünleri Tüketicileri Grubu
  17. Datça Çevre ve Turizm Derneği
  18. Demokratik Eğitimciler Sendikası
  19. Deveciuşağı Çevre Koruma ve Kalkınma Derneği
  20. Doğa Araştırmaları Derneği
  21. Doğa Derneği
  22. Doğa Koruma Merkezi
  23. Doğa Koruma Vakfı
  24. Doğaseverler Derneği
  25. Doğa ve Çevre Vakfı
  26. Doğa ve Çevre Derneği
  27. Doğa ve Çevre Dostu Amatör Oltacılar Derneği
  28. Doğa ve Yaban Hayatı Koruma Derneği
  29. Doğal ve Kültürel Yaşam Girişimi
  30. Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği
  31. Doğal Yaşam Derneği
  32. Doğal Yaşamı Koruma Vakfı
  33. Edirne Doğa Sporları Kulübü Derneği
  34. Ege Derneği
  35. Ege Orman Vakfı
  36. Ekolojik Denge Derneği
  37. Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği
  38. Ekolojik Üreticiler Derneği
  39. Ekolojik Yaşam Derneği
  40. Ekolojik Yaşam Girişimcileri ve Gönüllüleri Derneği (EKOLOG)
  41. Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği
  42. Emanetçiler Derneği
  43. Ergene Platformu
  44. Eskişehir Çevre Derneği
  45. Eurosolar Türkiye
  46. Fırtına Ekoloji Grubu
  47. Good4Trust.org
  48. Gökova Akyakayı Sevenler Derneği
  49. Greenpeace Akdeniz
  50. GÜMÇED Edremit Körfez Şubesi
  51. Gürsel Tonbul Çiftlik İşletmesi
  52. Halk Kültür Sanat ve Eğitim Derneği
  53. Hayvan Hakları Federasyonu
  54. Hayvanların Yaşam Haklarını Koruma Derneği
  55. Herkes için Mimarlık
  56. İğneada Doğal Ekosistemi Koruma Derneği (İğneada Doğa Elçileri)
  57. İklim Ağı
  58. İklim İçin Gençlik Girişimi
  59. İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu
  60. İzmir Kent Konseyi Çevre Çalışma Grubu
  61. Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği
  62. Karaburun Kent Konseyi
  63. Karaburun Yerel Fok Komitesi
  64. Karaburun Sivil İnisiyatif
  65. Karadeniz Doğa Koruma Federasyonu
  66. Karadeniz Ekolojik Kalkınma Derneği
  67. Karadeniz Yazarlar Birliği Derneği
  68. Karaot Tohum Derneği
  69. Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
  70. Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği
  71. Kolaylaştırıcı Dernek
  72. Kozak Yaylası Doğal Çevreyi Koruma Kültür ve Turizm Derneği
  73. KuzeyDoğa Derneği
  74. Küre Dağları Ekoturizm Derneği
  75. Küre Dağları Ekoturizm Geliştirme Kooperatifi (KEKOOP)
  76. Küresel Denge Derneği
  77. Mezopotamya Doğa Platformu
  78. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi
  79. Muğla Barosu Çevre Komisyonu
  80. NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneği
  81. Naturelife Dergisi
  82. Nilüfer Kent Konseyi
  83. ODTÜ Biyoloji ve Genetik Topluluğu (ODTÜ Biyogen)
  84. ODTÜ Kuş Gözlem Topluluğu
  85. ODTÜ Mezunları Derneği
  86. Osmaniye Çevre Platformu
  87. Proje Evi Kooperatifi
  88. Rize Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği
  89. Sarıyer Kent Konseyi Hayvan Hakları Komisyonu
  90. Slow Food Fikir Sahibi Damaklar Hareketi
  91. Slow Food Ankara Birliği
  92. Slowfood Türkiye Fırtına Vadisi Grubu
  93. Slow Food Yağmur Böreği Birliği
  94. Sualtı Araştırmaları Derneği
  95. Sürdürülebilir Kırsal ve Kentsel Kalkınma Derneği
  96. Tarımsal Kalkınma Derneği
  97. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
  98. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
  99. Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Merkezi Derneği
  100. Toprak Ana Platformu
  101. Tüketiciyi ve İklimi Koruma Derneği (Tüvik-Der)
  102. Türetim Ekonomisi Derneği
  103. Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu
  104. Türkiye Çevre Platformu (TÜRÇEP)
  105. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV)
  106. TEMA Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı
  107. Türkiye Ormancılar Derneği
  108. Türkiye Ormancılık Kooperatifleri Merkez Birliği
  109. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD)
  110. Ulusal Genç Siyasetçiler Platformu
  111. 350 Ankara
  112. Validebağ Gönüllüleri Derneği
  113. WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı)
  114. Yağcılar ve Demircili Köyleri Çevre Derneği (YADEM)
  115. Yaşam Alanlarını Koruma ve Yaşatma Derneği
  116. Yenişehir Çevre Hareketi
  117. Yeryüzüne Özgürlük Derneği
  118. Yeşil Adımlar Çevre Eğitim Derneği
  119. Yeşil Artvin Derneği
  120. Yeşil Asiler
  121. Yeşil Düşünce Derneği
  122. Yeşilist
  123. Yuva Derneği

 

Rusya Hindistan’da 20 nükleer santral daha inşa edecek

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya-Hindistan Yıllık Zirvesi’nde önümüzdeki 20 yıl içinde Hindistan’da 20 nükleer santral daha inşa edeceklerini açıkladı.

Hint gazetesi The Statesman’da yer alan habere göre Vladivostok’ta gerçekleşen 20’inci Rusya-Hindistan yıllık zirvesinde konuşan Hindistan Başbakanı Narendra Modi, iki ülke arasında sivil nükleerden sıvı doğalgaza birçok memorandum anlaşması imzaladıklarını belirtti. Modi, ‘Vladivostok’a gelen ilk Hint başbakan olmaktan gurur duyduğunu’ söyledi. Modi ayrıca Hindistan’ın Çennay kenti ile Rusya’nın Vladivostok kenti arasında köprü oluşturacak tam teşekküllü bir deniz yolu rotası oluşturulması için bir öneri yapıldığını duyurdu.

15 memorandum 

Habere göre iki ülke ticaret ve tatırım, petrol ve doğal gaz, madencilik, nükleer enerji, savunma ve güvenlik, hava ve deniz yolu bağlantıları, taşımacılık altyapısı, yüksek teknoloji ve uzay sektörlerinde işbirliği öngören 15 memorandum imzaladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Rusya’nın Hindistan’da 20 nükleer santral daha inşa edeceğini duyurdu ve “Gelecek 20 yıl içinde Rus tasarımı 20 nükleer birim daha inşa etme kararı aldık” dedi.  Etkinlikte Rus lider Hint başbakana Rusya’da bir sivile verilebilecek en yüksek nişan olan Aziz Andrew Havari Nişanı’nı taktim etti.

Büyük şirketlerin iklim krizi senaryosu: Projeler duracak, gıdalar çürüyecek, santraller çalışmayacak

Türkiye’de sanayi, enerji, gıda ve teknoloji sektörlerinde faaliyet gösteren 14 şirket, küresel iklim değişikliğinin vereceği zararı hesapladı. Kendi bildirimlerine göre Türkiye’deki iklim değişikliği ve afetlerin şirketlere maliyeti 8 milyar 600 milyon lira olacak.

Türkiye’de faaliyet gösteren 14 büyük şirket, Karbon Saydamlık Projesi kapsamında küresel iklim değişikliğinin firmalarına vereceği zararı hesapladı. Şirketlerin dikkat çektiği afet senaryoları ‘Enerji santrallarını ve mağazaları sel vuracak. Uçaklar geç havalanacak, gıdalar sıcak yüzünden çürüyecek. Dev projeler duracak, bankalar kredilerini tahsil etmekte zorlanacak” şeklinde ifade edildi.

Ülkenin en büyük şirketlerinin bildirdiği senaryolar şu şekilde:

AKENERJİ: Elektrik üretimi aksayacak.

Uzun vadede iklim değişikliğine bağlı olarak fırtına, rüzgar ve yağışların artması tüm santralları etkileyebilir. Ani sel baskınları ve kuraklık hidroelektrik santrallarında zarar oluşturabilir. Kıyı bölgeleri daha riskli olduğu için deniz kenarında bulunan Erzin doğalgaz çevrim santralının güvenliği şimdiden sorun teşkil ediyor. Faaliyetlerimize maliyeti 54.5 milyon dolar olacak.

ARÇELİK: Seller risk yaratıyor

Tesislerimiz risk altında. Kuraklık, orman yangınları, sellerin yanında küresel ölçekteki 2 derecelik sıcaklık artışının Türkiye’yi de içeren Akdeniz Havzası üzerinde birçok önemli etkisi olacak. Seller, özellikle yakınında dere yatağı bulunan santrallarımız için risk teşkil ediyor. Finansal etki 45 milyon lira olarak hesaplandı.

COCA-COLA: Tesislerimiz zarar görebilir

Seller tesislerimize zarar verebilir. Tesislerdeki bakım gereksinimi ya da kapatılma, üretimde aksaklıklara sebep olarak satış hacminde ve gelirde düşüşe yol açabilir. Sıcaklık artışı çürüme riski oluşabilir. 390 milyon dolarlık etki bekliyoruz.

PEGASUS: Kalkış süremiz uzuyor

İstanbul, 2014 ‘te ilk kez bir kasırgaya sahne oldu ve devamı gelebilir. Bu durum operasyonlarımızın aksamasına, uçak filomuzda ve tesislerimizde hasara neden olabilir. Sıcaklıklardaki aşırı artış, motor performansını düşürerek kalkış süresini uzatıyor. Bu yakıt tüketimine, dolayısıyla sera gazı emisyonlarımızda artışa sebep oluyor. Kısa vadede 7 milyon lira etkisi olacak.

MİGROS: Seller mağazalarımızı kapatabilir.

Önümüzdeki yıllarda iklim değişikliği sebebiyle oluşan sel ve aşırı kar yağışı gibi mağazaların kapanmasıyla sonuçlanabilecek durumlar satış işlemlerini aksatarak finansal kayıp ve kısa vadeli hesap açığı yaratabilir.

EKOTEN TEKSTİL: Pamuk tekstili vuracak.

Akdeniz Havzası iklim değişikliğinden önemli ölçüde etkilenecek ve pamuğun ekim döneminde gereksinim duyduğu nem azalacak. Üretimdeki bu olumsuz etki, küresel ölçekte pamuk fiyatlarını ve mevcudiyetini etkileyerek işletme giderlerimizi artıracak hatta üretim kapasitemizi düşürecek. 7.5 milyon Euro’luk bir maliyet getirecek.

ENKA İNŞAAT: Santrallar etkilenebilir.

Ortam sıcaklığında ya da su sıcaklığındaki artış ve suyun kısıtlı olması, tesis verimliliğinin, dolayısıyla üretim kapasitesinin düşmesiyle sonuçlanabilir. Bu durum işletme maliyetlerinde ve emisyonlarda artışa neden olabilir. Su kıtlığı sebebiyle elektrik santrallerinde üretim etkilenebilir.

ŞEKERBANK: Verim etkilenecek. 

Ortalama sıcaklıklardaki değişiklik, tarımsal işletmelerin verimini etkileyebilir. Bu durum yüksek riskli kredilerin ve çiftçilerin sayısında yaşanacak artışın yanı sıra kredi ödeme ve borç aciz oranlarında düzensizlik oranlarını artırabilir. Bize etkisi 130 milyon dolar olacak.

GARANTİ BBVA: Kredilerde sorun oluşabilir.

Su kıtlığı ve kuraklık, Garanti Bankası tarafından finanse edilen hidroelektrik santral (HES) projeleri üzerinde işletme ve finansal getiri açısından doğrudan etkiye sahip. Bu durum, borçlunun aldığı krediyi geri ödeme gücünü etkileyebilir. Faturamız 150 milyon lira kabaracak.

TÜRKİYE SİNAİ KALKINMA BANKASI: Yatırımlar susuz kalacak. 

Özellikle su kullanımı yoğun sanayilerin olumsuz etkileneceği ve su temini için zorlu bir rekabet yaşanacağı öngörülüyor. Suyun değeri ve fiyatı artacaktır. Bu durum, su kullanımı yoğun sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin kapasitelerinde azalmaya ve hatta işyerlerini kapatmalarına neden olabilir. 150 milyon dolarlık bir maliyet bekliyoruz.

TÜRKİYE HALK BANKASI: Şubeleri su basabilir.

Yağış miktarında aşırı değişim taşkın yaratarak banka şubelerini de etkileyebilir. Tarımsal üretim ve hidroelektrik enerjiden elektrik üretimi gibi iş süreçleri gibi yağış miktarlarına dayalı sektörler üzerinde olumsuz etkiler aratabilir.

YAPI KREDİ BANKASI: Finansman riski var. Aşırı yağışlar ve kuraklık; tarım, turizm ve yenilenebilir enerji kaynakları gibi sektörler üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Yapı Kredi’nin bu sektörlerde finansman sağladığı projelerde risk potansiyeli yükselecektir. 1.1 milyar liralık ek maliyet çıkacak.

ZORLU ENERJİ: Hasarları gidermek zor. Aşırı hava olaylarının üretim sahalarımıza zarar verdiği durumda operasyonlarımız sekteye uğrayabilir. Hidroelektrik santrallara ulaşımın zor olması hasarın giderilme süresini uzatabilir. 19 milyon liralık maliyet çıkacak.

FORD OTOMOTİV: Süreklilik temel endişemiz. Tesislerimizde gerçekleşebilecek aşırı hava olaylarının kontrolü, iş sürekliliğimizi sağlamada temel endişemiz. Bulunduğumuz havzada su kıtlığının artması durumunda, yerel yönetimler sanayi bölgeleri yerine kentsel kullanım için su teminini önceliklendirebilir.

 

İstanbul’un ardından Ankara: Barolar, seçimli olağanüstü genel kurul için harekete geçiyor

Feyzioğlu’nun külliyedeki toplantıya katılmasının ardından, önce İstanbul sonra da Ankara baroları, seçimli olağanüstü genel kurul talebi yaptı. İki baro,  Türkiye’deki avukatların neredeyse yarısını temsil ediyor

Cumhurbaşkanlığı Sarayı‘ndaki Adli Yıl Açılış Töreni’nde konuşan Türkiye Barolar Birliği Başkanı (TBB) Metin Feyzioğlu’nun sözlerinin ardından İstanbul Barosu Yönetim Kurulu, Türkiye Barolar Birliği’nin olağanüstü genel kurula çağrılması hususunda delegeleriyle toplantı kararı aldı. Bu kararın ardından dün de Ankara Barosu’nda bir toplantı gerçekleştirildi.

Kurul, toplantıda Türkiye Barolar Birliği’nin olağanüstü genel kurula çağrılmasına karar verildiğini duyurdu. Baro’dan yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Ankara Barosu’nun 04.09.2019 tarihli yönetim kurulu toplantısında Avukatlık Kanunu’nun 115/2. Maddesi uyarınca Türkiye Barolar Birliği’nin seçim gündemli olağanüstü genel kurula çağırılmasına karar verilmiştir.”

Türkiye Barolar Birliği‘nin 31 Aralık 2018’deki duyurusuna göre Türkiye’deki toplam avukat sayısı 116 bin 779. İstanbul Barosu’na kayıtlı 43 bin 199, Ankara Barosu’na kayıtlı 16 bin 112 avukat var. Ankara Barosu’nun da çağrısıyla Türkiye’deki avukatların neredeyse yarısı temsil eden barolar, TBB’de olağanüstü genel kurul çağrısında bulunmuş oldu.

Feyzioğlu, Türkiye’deki avukatların yüzde 80’ini temsil eden baroların boykot kararına ve çağrılarına rağmen Cumhurbaşkanlığı’ndaki törene katılmıştı. Feyzioğlu’nun toplantıya katılması eleştirilere sebep olmuştu.

İBB’deki ‘araç saltanatı’ teşhir edildi

İmamoğlu, 23 Haziran seçiminden önce gündem olan belediyenin makam araçlarıyla ilgili konuşmuştu:  Ben, bir arada görmeyi severim. Parça parça uğraşamıyorum. Bir araya toplayıp bakacağız. Çaya şeker atmayı öyle bırakmıştım. Yıllar önce günde 20 çay içiyordum. Biri, ’20 tane şeker biriktiriyorsun bir tabağa. Bir tabakta görünce ne kadar kötü’ demişti. O gün şekeri bırakmıştım. Araçları bir araya toplayacağız. Belki de bizim canımızı sıkacak, moralimizi bozacak. Kullananlar bile, ‘Yok ben kullanmadım, evime otobüsle gidiyorum’ diyecek. Dolayısıyla o görüntüyü görmem lazım.”

Araçların tamamı getirildiğinde, pazar günü bir açıklama yapılması bekleniyor.

Kaftancıoğlu: Ufacık bir başlangıç

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu da sosyal medya hesabından, “Bu sadece ufacık bir başlangıç” diye yazdı. “Araçların devamı halka yapılan ihanetlerin ise sonu geliyor” diyen Kaftancıoğlu, “Rantı kollayanların karşısında halkı koruyan bir anlayış ve başkan İstanbul’a nefes aldırmaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Doğa Koruma Kurulu ile çölleşme ve su yönetimi müdürlüklerine kapatma hazırlığı

Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi halinde hazırlanan taslağa göre Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün yanı sıra Çölleşme ve Erozyonla Mücadele ve Su Yönetimi Genel müdürlükleri de kapatılacak. Kapatılan DKMP, Orman Genel Müdürlüğü (OGM) bünyesinde üç ayrı daire başkanlığı olarak dağıtılacak. Diğerleri DSİ’ye devredilecek.

Türkiye’nin doğal varlıklarının korunması konusunda en önemli anayasal kurumlardan biri olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün (DKMP) kapatılması için hazırlıklar yapıldığı belirtiliyor. Geçtiğimiz yıl yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde yapılacak değişiklikle ilgili taslağa göre DKMP kapatılarak, Orman Genel Müdürlüğü bünyesinde üç ayrı daire başkanlığı içinde eritilecek.

Türkiye’nin en önemli doğa koruma kurumlarından biri olan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü 1958 yılından bu yana çeşitli bakanlıkların bünyesinde hizmet veriyor. Milli Parklar, Tabiat Parkları, sulak alanlar ve yaban hayvanlarının korunmasından sorumlu olan kurum, aynı zamanda Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğinin korunması için çalışmalar yürütüyor. DKMP aynı zamanda Türkiye’nin taraf olduğu UNESCO, RAMSAR ve Barselona sözleşmeleri ile GEF (Küresel Çevre Fonu) gibi projelerin yükümlülüklerini de Türkiye adına hayata geçiriyor. Kurumun sorumluluğunda bulunan korunan alanların yüz ölçümü, 3 milyon 120 bin 160 hektar.

45 Milli Park, 67 sulak alan, 81 yaban hayatı sahası

DKMP Genel Müdürlüğü’nün sorumlu olduğu alanda, aralarında 45 milli park, 247 tabiat parkı, 30 tabiatı koruma alanı, 81 yaban hayatı geliştirme sahası, 14 RAMSAR Alanı ve 56’sı ulusal 11’i de yerel öneme sahip toplam 67 sulak alan bulunuyor.

Taslak Erdoğan’ın masasında

Hazırlanan taslağın Cumhurbaşkanlığına gönderildiği öğrenildi. Tam adı “Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” olan taslağın 5. maddesi, Temmuz 2018’de 4 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde değişiklik yapılmasını öngörüyor.

Milli Parklar bölünecek, kurumlar daire başkanlıklarına bağlanacak

Taslağa göre, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün yanı sıra Çölleşme ve Erozyonla Mücadele (ÇEM) Genel Müdürlüğü ve Su Yönetimi Genel Müdürlüğü kapatılacak. Kapatılan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü (OGM) bünyesinde üç ayrı daire başkanlığı olarak dağıtılacak. Kurumun tüm mal varlığı OGM’ye aktarılırken yürütülen projeler de bu kurumun uhdesine geçecek. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ile Çöleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlükleri ise Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) bünyesinde daire başkanlıklarına dönüştürülecek.

İstanbul Üniversitesi, Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Doğanay Tolunay sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, her iki kurumun da son derece değerli ve başarılı çalışmalar yapmakta olup, uzmanlaşmış ekiplere sahip olduğunu kaydetti.

Tolunay, “Sadece Sadece ulusal duzeyde değil uluslararası düzeyde de önemli görevler üstlenmektedirler. Örneğin DKMP önümüzdeki yıllarda ülkemizde düzenlenecek BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi Taraflar Konferansında kilit role sahiptir. ÇEM BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansını 2015 yılında ülkemizde gerçekleştirilmesini sağlamıştır” İfadelerini kullandı.

‘Satılacaklar’ iddiası

CHP Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin ise milli parkların satışa çıkarılacağını öne sürdü. Aytekin, “Ekonomik krize karşı kaynak bulmak için Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü kapatılacak. 1958’den beri varlığını sürdüren milli parklar, bir kararname ile kapatılmaya ve üç parçaya bölünmeye çalışılıyor” dedi. TBMM’de yaptığı açıklamada, iktidarın ekonomik krize kaynak bulmak için her iki kurumu da kapatmayı planladığını öne süren Aytekin şunları söyledi:

“Orman Genel Müdürlüğü’ne yapılması öngörülen bu devir, kurumları birbirlerinin içerisinde göstererek iş yükünü artırmaya ve özellikle de milli parklardaki başta maden arama olmak üzere birçok usulsüz işe imkan tanıma amaçlıdır. Milli parklar sınırları içerisinde ve mücavir alanında yer alan onlarca maden arama ruhsatı için mevzuat değişikliği beklendiği belirtiliyor. Böylesi bir düzenleme, hem doğaya hem topluma karşı işlenmiş suç olacaktır. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü ile Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü de Devlet Su İşleri bünyesinde daire başkanlığına dönüştürülmek isteniyor.”

İthal plastik atık çöplüğüne suç duyurusu

Greenpeace, İzmir’deki boş bir bir alana atılan tonlarca  plastik ambalaj atığı hakkında suç duyurusunda bulundu. Örgütten yapılan açıklamada, “Bu, bir süre önce Türkiye’ye yönelen plastik çöp ithalatının nasıl bir çevre suçuna neden olduğunun açık kanıtı” denildi. .

Greenpeace, İzmir’de boş bir alandaki ithal plastik atıkların “çevre koşullarına uygun olmayan şekilde depolandığı” gerekçesiyle ilgili kişiler hakkında suç duyurusunda bulundu.

Aldığı bir ihbar üzerine dün alana giden Greenpeace yetkilileri, yanında bir ev bulunan alanda ithal edilen plastik ambalaj atıklar olduğunu görüntüledi. Greenpeace Akdeniz, tonlarca plastik atığın bulunduğu alanın kime ait olduğu, atıkların nereden, ne zaman oraya getirildiği ve neden denetim yapılmadığına dair soruların açıklığa kavuşması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı göreve çağırıyor.

Greenpeace Akdeniz Projeler Sorumlusu Deniz Bayram, plastik atık ithalatının yasaklanması gerektiğini belirterek şöyle konuştu:

“İzmir Kemalpaşa’da depo alanı olmayan ve çevresinde tarım arazileri olan bir bölgede ortaya çıkan tonlarca plastik çöp, bir süre önce Türkiye’ye yönelen plastik çöp ithalatının nasıl bir çevre suçuna neden olduğunun açık kanıtı. Greenpeace olarak, söz konusu alanda, yer alan tonlarca plastik çöp içinde, İtalya menşeli plastik çöplere rastladık. Bugün, doğaya karşı işlenen bu suça karşı İzmir Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Bu çöplerin hukuksuz bir şekilde nasıl Türkiye’ye geldiği, ne zaman geldiği, neden denetimlerin yapılmadığı ve bu suçun sorumlularına ilişkin ceza soruşturma sürecini takip edeceğiz. Türk Ceza Kanunu’na göre, atıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişiler bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı Türkiye’de ithal plastik çöplerin neden olduğu çevre suçlarının yaygınlaşmaması için atık ithalatını yasaklamaya, bu konuda hukuka uygun politikalar üretmeye çağırıyoruz.”

Türkiye’nin plastik atık ithalatı beşe katlandı

Greenpeace Doğu Asya’nın raporuna göre, Çin’in 2018’deki plastik ithalat yasağının ardından plastik atıklar en çok Malezya, Vietnam ve Tayland’a gönderildi. Ancak bu ülkelerin hızlı bir şekilde ithalat kısıtlamaları getirmesinin ardından ihracat Endonezya, Hindistan ve Türkiye’ye kaydı.

Rapora göre Türkiye’nin ithalatı 2016 yılının başında aylık 4.000 tondan, 2018’in başında aylık 33.000 tona yükseldi. İthalat, 2018 yılının ortalarında aylık 20.000 tona geriledi ve sabit kaldı.

‘Biz, Amazon halkları, dehşet içindeyiz. Yakında siz de olacaksınız’

Çeviri: Alev Karakartal

‘Topraklarımızı yok ediyorsunuz, gezegeni zehirliyorsunuz ve ölümünüzü ekiyorsunuz çünkü kayboldunuz. Ve yakında değişmek için çok geç olacak’

Brezilya’nın Amazon ormanlarında yaşayan Kayapó halkının şefi, Raoni Metuktire, Guardian’a bir mektup yazarak, ‘beyaz adam’a seslendi. Metuktire mektubunda, “Amazonların yerli liderleri ve halkları, yıllardır ormanlarımıza çok fazla zarar veren kardeşlerimiz olan sizi uyarıyor. Yaptıklarınız tüm dünyayı değiştirecek ve evimizi yıkacak – ve sonrasında sizin evinizi de yok edecek. “ dedi.

Metuktire’nin mektubu şöyle:

Parçalanmış tarihimizi,  bir araya gelmek üzere geri plana ittik. Sadece bir nesil önce, kabilelerimizin çoğu birbirleriyle savaşıyordu, ama şimdi birlikteyiz, ortak düşmanımıza karşı birlikte savaşıyoruz. Ve bu ortak düşman sizsiniz; topraklarımızı istila eden ve bizim için bıraktığınız ormanların o küçük kısımlarını bile yakan, yerli olmayan halklarsınız. Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro, topraklarımıza yakın çiftlik sahiplerini ormanı temizlemeye teşvik ediyor ve bölgemizi işgal etmelerini engellemek için hiçbir şey yapmıyor.

Sizi yaptığınız işi;  yıkımı ve Dünya ruhlarına saldırınızı durdurmaya çağırıyoruz. Ağaçları kestiğinde atalarımızın ruhlarına saldırıyorsunuz. Mineraller için kazı yaptığınız zaman Dünya’nın kalbini zorluyorsunuz.  Ve toprağa ve nehirlere zehir döktüğünüzde – tarımdan gelen kimyasallar ve altın madenlerinden gelen cıva – ruhları, bitkileri, hayvanları ve toprağın kendisini zayıf düşürüyorsunuz.  Toprakları böyle zayıflattığınızda ölmeye başlar. Toprak ölürse, dünyamız ölürse, hiçbirimiz yaşayamayacağız ve biz de öleceğiz.

Bunu neden yapıyorsunuz?

Neden bunu yapıyorsunuz? Bunun kalkınma için olduğunu söylüyorsunuz – ama ne tür bir gelişme ormanın zenginliğini elinden alıyor ve onun yerine sadece bir tür bitki veya bir tür hayvan koyar ki? Ruhların bir zamanlar bize mutlu bir yaşam için ihtiyacımız olan her şeyi verdiği yerde – tüm yiyeceklerimiz, evlerimiz, ilaçlarımız – şimdi sadece soya veya sığır var. Bu gelişme kimler içinr? Çiftlik arazisinde sadece birkaç kişi yaşıyor; burada yaşayan birçok insanı besleyemiyorlar ve bereketsizler.

Peki bunu neden yapıyorsunuz? Bunun, bazılarınızın çok para kazanabilmesi için olduğunu görebiliriz. Kayapó dilinde, paranızın karşılığını piu caprim, yani “hüzünlü yapraklar” olarak adlandırıyoruz, çünkü bu ölü ve işe yaramaz bir şey ve sadece zarar ve üzüntü veriyor.

Paranız topluluklarımıza girdiğinde, çoğu zaman büyük sorunlara neden oluyor, insanlarımızı birbirinden ayırıyor. Zengin insanlar dediğiniz kişilerin diğerlerinden izole olarak yaşadığı şehirlerde de aynı şeyi yaptığını görüyoruz, diğer insanların kendi piu caprim’lerini çalacağı korkusuyla yaşıyorlar.  Bu arada diğer insanlar da kendileri ve çocukları için yiyecek alacak yeterli paraya sahip olmadıklarından açlıktan ölüyor  ya da sefalet içinde yaşıyor.

Ama bu zengin insanlar da hepimiz gibi ölecek. Ruhları bedenlerinden ayrıldıklarında üzüntü ve acı içinde olacaklar, çünkü biz Kayapó yerlilerinin yaptığı gibi hayattayken, kendilerinden önce başkalarının yeterli miktarda yiyeceği olduğundan emin olmak ve onlara yardım etmek yerine birçok insanın acı çekmesine neden oldular.

Yaşam şeklinizi değiştirmek zorundasınız çünkü kayboldunuz;  yolunuzu kaybettiniz. Gittiğiniz yol, sadece yıkımın ve ölümün yolu. Yaşamak için dünyaya, ağaçlara, bitkilere, hayvanlara, nehirlere ve hatta dünyanın kendisine saygı duymalısınız. Çünkü tüm bu saydıklarımın birer ruhu vardır ve bu ruhlar olmazsa dünya ölür, yağmurlar durur ve yiyecek bitkiler yok olur.

Hepimiz bu havayı soluyoruz, hepimiz aynı suyu içiyoruz. Bu gezegende yaşıyoruz. Dünyayı korumamız gerek. Aksi takdirde, dev rüzgarlar gelecek ve ormanı yok edecek.

O zaman siz de bizim hissettiğimiz korkuyu hissedeceksiniz.

Raoni Metuktire, çevreci ve yerli Brezilya Kayapó halkının şefi.

Makalenin orijinali için tıklayın

Johnson zorda: Anlaşmasız Brexit reddedildi, erken seçim blöfü görülmedi

Anlaşmasız Brexit’in önünün kesilmesi için parlamentoya sunulan yasa teklifi, Avam Kamarası’nda kabul edildi. 15 ekim’de seçim isteyen Başbakan Johnson’ın bu önerisi de kabul görmedi.

Birleşik Krallık‘ın Avrupa Birliği‘nden (AB) anlaşmasız olarak ayrılmasını engellemek üzere Parlamento‘ya sunulan yasa teklifi 299’a karşı 327 oyla kabul edildi. Başbakan Boris Johnson‘un bu uğurda, Avam Kamarası’nın açılışını beş hafta erteletmeyi bile göze aldığı teklifin yasalaşması için Lordlar Kamarası’ndan da geçmesi gerekiyor.

Avam Kamarası’ndaki sonuç sonrası yaptığı açıklamada “15 Ekim tarihinde erken seçimi olmalı” diye konuşan Başbakan Johnson, yasanın “AB ile yürütülen müzakereleri resmen sonlandırdığını” söyledi. Ana muhalefetteki İşçi Partisi’nin lideri Jeremy Corbyn ise seçim çağrısına, “Eğer (Johnson’ın) bir Brexit planı varsa, bunu ya referandumda ya da genel seçimde halkın önüne getirmeli” yorumunu getirdi.

299’a karşı 327 oyla geçti

Parlamentoda kabul edilen yasa, Başbakan Johnson’ın AB ile 31 Ekim’e kadar yapacağı müzakerelerin çerçevesini belirliyor. Boris Johnson yasa gereğince, eğer 31 Ekim tarihine kadar bir anlaşma sağlayamazsa, AB’den yeni bir erteleme istemek zorunda kalacak.

Meclis Başkanı John Bercow.

Söz konusu yasa, muhalefet partisi vekilleri ve Muhafazakar Parti’de isyan bayrağı açan vekillerin desteği ile, 299’a karşı 327 oyla Avam Kamarası’nda kabul edildi. Boris Johnson, salı akşamı yaşanan oylama yenilgisi sonrası muhalefetle birlikte hareket eden 21 milletvekilini parlamento grubundan ihraç etmişti.  İhraç edilen Muhafazakar Parti vekilleri arasında İngiltere’nin efsane Başbakanlarından Winston Churchill’in torunu Nicholas Soames da bulunuyor.

Erken seçim oylamasını da kaybetti

Anlaşmasız Brexit’in Avam Kamarası’na takılması sonrası 15 Ekim’de seçim önerisini Meclis’e getiren Johnson, bu oylamayı da kaybetti. Yapılan oylamada, gerekli olan 434 oyun çok altına kalındı. 298 üyenin “kabul” oyuna karşı, 56 “hayır” oyu kullandı.

Bu sonuçla Boris Johnson, iki günde Parlamento’da dördüncü yenilgisini aldı.

Erdoğan el yükseltti: Elimde nükleer füze olmamasını kabul etmiyorum

Sivas’ta Orta Anadolu Ekonomik Forumu’nda konuşan Erdoğan, “Birilerinin elinde nükleer başlıklı füze varken, benim elimde olmasın, bunu kabul etmiyorum’ dedi. Faize ‘alerjisi olduğunu’ söyleyen Erdoğan, Merkez Bankası’nın yeni bir indirime gidebileceği sinyalini verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sivas’ta, Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi’nde düzenlenen Orta Anadolu Ekonomi Forumu’nda katılımcılara hitap etti. “İkinci Dünya Savaşı’nın yol açtığı ağır yaptırımlar hem de yetersiz alt yapı sebebiyle neredeyse Türkiye ile kalkınma hamlesine başlayan ülkelerin zamanla Türkiye’yi geçmesine seyirci kalındığını” söyleyen Erdoğan, “Çok çok önünde olmamıza rağmen Güney Kore, bizi maalesef solladı geçti. İç düşmanlar adeta Türkiye’nin sıçramasına, Türkiye’nin gelişmesine engel oluyorlardı” dedi.

‘Dün elini açan orduya sahiptik’

İhracatın 36 milyar dolardan 170 milyar dolara çıktığını dile getiren Erdoğan şunları söyledi: “Savunma sanayinde Türkiye, bugün yerli ve milli olarak ihtiyacının yüzde 70’ini karşılar hale geldi. Bunu karşılarken ihracatımız, savunma sanayinde 2,5 milyar dolara yükselmiş vaziyette. Yani dün elini açan bir orduya sahiptik, şimdi kendimiz üretiyoruz, şimdi göğsümüzü gere gere adımları atıyoruz.”

Türkiye’nin alternatifleri çoğalttığını belirten Cumhurbaşkanı, “Bugüne kadar Amerika ile masada otururken şimdi Rusya ile oturuyoruz, belki yarın Çin ile de otururuz” ifadelerini kullandı.

‘Adam elinde bombayla saldıracak, sen barıştan yanayım diyeceksin’ 

İtalyanlarla Atak helikopterlerini Türkiye’de ürettiklerini hatırlatan Erdoğan, Çekya’nın eski bir başbakanının “Ben barıştan yanayım” diyerek ülkesindeki benzer yatırımlara engel olduğunu söyledi. Çekya Başbakanı Andrej Babis’in kendisiyle yaptığı görüşmede, “Bu ne biçim anlayış, adam elinde bombayla saldıracak, sen de diyeceksin ki ‘ben barıştan yanayım’, bütün savunma sanayini kapatacaksın” dediğini aktaran Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şimdi her şey iyi güzel de birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil… Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum. Şu anda dünyada gelişmiş ülkeler içinde neredeyse nükleer başlıklı füzesi olmayan ülke yok, hepsinde var. Hatta isim vermeyeceğim, bir tanesi şu anda cumhurbaşkanı değil, ziyarete gittiğimde bana, ‘Bize böyle böyle diyorlar benim elimde şu anda 7 bin 500 kadar nükleer başlıklı var ama Rusya’nın Amerika’nın elinde 12 bin 500, 15 bin nükleer başlıklı füze var, ben de yapacağım’ dedi. Hale bakın, onlar nerede, neyin yarışını yapıyor, bize de ‘sakın ha sen yapma’ diyorlar.”

‘Faizler düşecek’ 

AKP dönemindeki ekonomi hamlesinin zirve noktasının 2013-2014 yılları olduğunu söyleyen Erdoğan, “Benim faize alerjim var, yüksek faize karşıyım. Bunda iyi bir noktaya gelmiştik. Çünkü yüzde 63’te almıştık faizi ve 4,2’ye kadar düştük. O zaman enflasyon da 7,6’ydı. Maalesef bu Gezi olayları vesaireyle beraber dışarıdan çok ciddi bir çelme takıldı ve sıkıntı yaşadık” diye konuştu.

Faizlerin düşmeye başladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Faizdeki düşüşle beraber enflasyonun düşüşü, biliyorsunuz son olarak 15,1’e kadar düştü. Şimdi politika faizi daha da düşecek. Buna inanıyorum. Çünkü yeni Merkez Bankası yönetimi bu konuda anlayışı ortaya koydu.”