Ana Sayfa Blog Sayfa 1908

Ormanları büyümeye bırakmak, tohumlamadan daha iyi bir seçenek olabilir

Araştırmalar, ormanları yeniden dikmenin maliyetinin ve zorluğunun Dünya‘nın karbon emme kapasitesini eski haline getirmenin tek yolu olmayabileceğini gösterdi.

Guardian‘ın aktardığına göre,  ormanları ayakta tutmak, hala iklim krizinin etkisini azaltmanın önemli bir yolu; ancak dünyanın pek çok yerinde geniş orman ve çalılık alanları zaten ormansızlaştırma, başarısız tarım ve benzeri biçimlerde çölleşmiş ve bozulmuş durumda.

‘Sorun ne ise kaldırılır’

Geleneksel çözüm; çiftçiler, ağaç kesenler ve madencilerin ardında bıraktığı yıkımın ağaç dikilerek kendine getirilmesi ve karbon dengesinin yeniden kurulması yönündeydi. Ancak Nature dergisinde yayınlanan bir makale, ormanların doğal biçimde yeniden büyümeye bırakılmasının hem maliyet açısından daha hesaplı hem de yaban hayatın kendine gelmesine daha uygun olduğunu ortaya koydu.

Araştırma ekibinin başındaki isim olan Nature Consevrancy‘den Susan Cook-Patton, Guardian’a doğal yeniden büyümenin en basit seçenek olduğunu söyledi:

Ormanın kendine gelmesini engelleyen rahatsızlık her ne ise onun kaldırılması gerekir. Mesela arazide sorun otlanma ise, inekleri uzaklaştırmak ya da çit dikilmesi gerekebilir. Ancak bir engel yoksa, aktif ekim yapmadan orman kendine dönmeye bırakılır.

‘Çeşitliliğin garantisi yok’

Ormanın doğal olarak yenilenmesine en uygun zeminler batı ve Orta Afrika‘nın tropikal bölgeleri. Orta Avrupa ve Ortadoğu‘da ise büyüme daha fazla zaman alıyor.

Bununla birlikte çalışma, arazinin kendi haline bırakılması durumunda ve müdahale edildiğine ortaya çıkan sonuçların mukayesesini içermiyor; bunların maliyetlerini de karşılaştırmıyor. Ayrıca  Cook-Patton’a göre, biyo-çeşitlilikten maksimum verim almak için zaman zaman müdahale gerekebilir.

Eğer tohum kaynağı yakınlardaysa ve bölge çok fazla hasar görmemişse, kendi başına büyüyen bir orman çeşitliliği görülebilir. Ancak bölge bozulmuşsa ve tohumlar uzaktaysa ya da tohumun çeşitliliği az ise, bölgeye kısmi ya da tümden aktif olarak tohum ekimi yapılması gerekebilir. Ancak unutulmamalı ki aktif ekim ille de çeşitliliği beraberinde getirmez.

‘Her soruna tek bir çözüm yok’

Ormanlar her yıl insan kaynaklı sera gazı emisyonunun üçte birini emiyor. Çalışma, kendi halinde yeniden büyümeye bırakılan ormanların karbon absorbe etme kapasitesinin sanılanın üçte bir oranında üzerinde olduğunu ortaya koydu; bu oran tropik ormanlar için ise yarıya çıkıyor.

Araştırmada, dünyanın hangi bölgelerinde ormanların yeniden büyümeye bırakılmasının doğru seçenek olabileceğini gösteren bir haritalama aracına da yer veriliyor.

Çalışmanın diğer yazarı olan Dünya Kaynakları Enstitüsü’nden (WRI) Nancy Harris, “İklim değişikliği söz konusu olunca her şeye uyan tek bir çözüm olmadığını biliyoruz, amacımız ormanların karbon yakalama işlemini en hızlı biçimde kendi başlarına nerelerde yapabildiğini göstermek ve onları ayakta tutmaya yönelik bir strateji ortaya koymaktı” diye konuştu.

25 Eylül Küresel İklim Grevi’nde genç iklim aktivistleri Bebek Parkı’nda buluştu

İklim krizine okul grevine çıkan öğrencilerin yer aldığı Fridays for Future (Gelecek için Cumalar) hareketinin çağrı yaptığı 6’ıncı Küresel İklim Grevi’nde Türkiye’den iklim aktivistleri Bebek Parkı’nda buluştu.

İklim grevleri Türkiye’de ilk kez 15 Mart 2019 tarihinde o zaman 12 yaşında olan Atlas Sarrafoğlu’nun çağrısıyla yine Bebek Parkı’nda gerçekleşmişti. O tarihten bu yana Türkiye’nin dört bir yanında öğrenciler karar alıcıların harekete geçmesi talebiyle grevler düzenliyor.

Çevikus: Sosyal adalet olmadan iklim adaleti olmaz

Bu sefer pandemi sebebiyle saat 17.00’da online olarak gerçekleştirilecek grevin öncesinde ilk grevin yapıldığı yerde bir araya gelen aktivistler neden grevde olduklarına dair açıklamalar yaptı.  

Neden bu grevi yaptıklarını anlatan Deniz Çevikus bu sefer altıncsını düzenledikleri grevin sosyal adalet ve iklim adaletine dikkat çekmek için olduğunu belirtti. Çevikus açıklamasında “Nasıl insan hakları, eşitlikler olmadan iklim adaleti sağlanamaz” ifadelerini kullandı.

Sarrafoğlu: Karar alıcılar sözlerini tutmuyor

Sonrasında söz alan Atlas Sarrafoğlu ise yaptığı açıklamadaBurası Bebek Parkı. Küresel iklim grevlerini yaptığımız ilk yer. Yetişkinlere iklim krizini durdurmalarını istediğimiz ilk yer. Bir buçuk senede çok şey değişti. Pandemi, rekor kıran hava sıcaklıkları, ekonomik kriz… Yaban hayatının karantinada geri döndüğünü söylediler ama o da doğru çıkmadı” dedi.

Sarrafoğlu konuşmasına 1970’ten beri yaban hayatındaki canlıların üçte ikisi yok oldu. Pandemi sebebiyle etrafta daha fazla tek kullanımlık plastik var. Karbon emisyonları artmaya devam ediyor. En sıcak yıllardan birindeyiz ve karar alıcılar verdikleri sözleri tutmuyor” sözleriyle devam etti.

Tutulmayan sözlerin ise orman yangınlarına, kuraklığa ve kasırgalara neden olduğunu belirten genç iklim aktivisti, konuşmasını “Bu afetlerden de en çok yerel halklar, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, LGBTİ+ bireyler ve insanların dışındaki diğer türler. Aynı gemide değil aynı okyanustayız. Okyanusu havayı toprağı kurtarmak için iklim değişikliğini durduralım” sözleriyle sonlandırdı.

Ocak: Geleceğimizden vazgeçmeyeceğiz

Parkta gerçekleştirilen grevde iklim aktivisti Yağmur Ocak da söz aldı. Ocak yaptığı konuşmada şu sözlere yer verdi:

Yapılan bütün araştırmalar dezavantajlı grupların iklim değişikliğinden daha sert bir şekilde etkilendiğini göstermektedir. Dünyanın farklı bölümlerinde daha fazla sorunla karşı karşıya kalan kadınlar daha fazla etkilenmektedir. Gene karbon emisyonuna en az yol açan ada devletleri ve yerli halklar bu sorundan en fazla etkilenmektedir. Liderler daha fazla geç kalmadan iklim krizine karşı harekete geçmelilerdir. Geleceğimiz ve ekosistem için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz” dedi.

Barbak: Fosil yakıtlar hala devam ediyor

İklim aktivisti Duru Barbak ise yaptığı konuşmada “Dünyamız geri dönüşü olmayan bir yola doğru sürükleniyor farkında mısınız? Fosil yakıt kullanımı hala devam ediyor ve ormanlarımız her geçen gün daha hızlı bir şekilde yanıyor. Topraklarımız yok oluyor, canlıların yaşam alanı yok ediliyor ve bu bizim geleceğimizi çok yakından ilgilendiriyor” dedi.

Barbak sözlerini “Hem yaşadığımız dünyayı ve canlılarını hem de ırk cinsiyet, sosyal durum farkı olmaksızın tüm insanların yaşadığı eşitsizliklere karşı sesimizi yükseltiyoruz. Bu yüzden de iklim grevimizin teması iklim adaleti ve sosyal adalet. Sistemimizde var olan eşitsizlikler iklim kriziyle derinleşiyor. İklim adaleti kavramı bize bunun bir hak ihlali olduğunu hatırlatıyor. Yani hepimiz aynı fırtınanın ortasındayız ama aynı gemide değiliz” ifadeleriyle sonlandırdı.

Genç iklim aktivistleri eylemlerini “Ne istiyoruz? İklim adaleti! Ne zaman istiyoruz? Şimdi!” sloganları eşliğinde sonlandırdı.

Bugün saat 17.00’da Türkiye’nin dört bir yanından iklim aktivistleri online olarak düzenleyecekleri etkinlikle grevlerini gerçekleştirecek.

 

 

 

‘Akdeniz ve Karadeniz’de yeni fosil yakıt aramalarını durdurun’

Aralarında Ankara Kent ve Ekoloji Savunması, Her yer Kazdağları ve Polen Ekoloji gibi kurumların yer aldığı çevre örgütleri fosil yakıt kullanımının ve çıkarımın son bulması talebiyle “Kazma Bırak” kampanyasını başlattı.

Türkiye’nin Akdeniz ve Karadeniz’de yürüttüğü doğal gaz arama çalışmaları hakkında bir açıklama yayınlayan girişim, “Daha fazla fosil yakıt, daha fazla karbon salımı ve iklim felaketi, daha fazla can ve mal kaybı demektir. Kapitalizmin yakıtı tam da bu sömürü, talan ve savaşlardır. Tüm fosil yakıtlar, bugünkü iklim krizi gerçeğiyle birleşerek bizi bu çarkın içine atmaktadır” ifadelerini kullandı.

‘Doğaya ve insanlığa karşı cinayet’

İklim krizinin etkilerinin her geçen gün daha fazla görünür hale geldiğine ve krizin önüne geçilmek için acil önlem alınması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Fosil yakıtların merkezinde durduğu bu çıplak gerçeğe rağmen Akdeniz’de ve Karadeniz’de ve başka yerlerde devletlerin fosil yakıt için rekabet etmelerini büyük bir aymazlık ve doğaya, insanlığa karşı cinayet olarak değerlendiriyoruz.

‘Enerji üretimi ve dağıtımı kamulaştırılsın’

Sadece Akdeniz ve Karadeniz’de değil, tüm bölgelerde fosil yakıtların yer altında bırakılması gerektiğinin altı çizilen açıklamada şu talepler sıralandı:

  • Bu fosil yakıtların yeraltında bırakılması yetmez, enerji yoksulluğunun giderilmesi için herkese temel ihtiyaçları doğrultusunda su, elektrik ve ısınma için gereken enerji ücretsiz sağlanmalıdır.
  • Enerji planlaması sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda değil, kullanımı ölçüsünde toplumsal ihtiyaçlara göre yapılmalı, ister yenilenebilir ister fosil enerji olsun üretirken doğaya verilen zararı en aza indirmek için üretimi yerelleştirilmeli ve dağıtımı yeniden kamulaştırılmalıdır.
  • Elektrik kesintileri yaparak insan hakkı ihlali yapan şirketlerin elinden alınan elektrik dağıtımı halkın kontrolüne verilmeli, enerji kooperatifleriyle enerji demokrasisi açısından acil adımlar atılmalıdır.
  • Enerji yatırımları nedeniyle zarara uğrayan insanların zararları tazmin edilmeli, enerjiye erişmede zorluk yaşayan bölgelere enerji planlanmasında öncelik verilmelidir.
  • Gezegeni biyolojik bir yok oluşa sürükleyen fosil oligarşisine karşı, gelecek alternatifimiz, enerjinin kontrolünü kolektifleştirmek ve bu katılımcı ve demokratik kontrol üzerinden yenilenebilir enerjiye adil bir geçişi örgütlemek olacaktır.

İmzacı kurumlar

Ankara Kent ve Ekoloji Savunması, Antalya Ekoloji Meclisi, Attac France Aplaneta, Ispanya, Başlangıç Ekoloji, Burhaniye Çevre Platformu, Doğanın Çocukları, Ege Çevre ve Kültür Platformu, Ekologistak Martxan, Bask Ülkesi, Eko-Öğrenci Hareketi, European Water Movement, Halkların Demokratik Kongresi Ekoloji Meclisi, Heryer Kazdağları, Humat Dijlah, Irak

Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Kazdağları İstanbul Dayanışması, Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Muğla Çevre Derneği, Munzur Çevre Derneği, Polen Ekoloji, Save The Tigris Campaign (Dicle’yi Savunma Kampanyasi), Irak, Taksim Gezi Parkı Koruma ve Güzelleştirme Derneği, Yaşam ve Dayanışma Yolcuları, Yeşil Direniş Ekoloji ve Yaşam Gazete, Yeşil Sol İklim Çalışma Grubu

David Attenborough Instagram’da bir milyon takipçiye en hızlı ulaşan isim oldu

Çektiği doğa belgeselleri ve iklim değişikliğine dikkat çekmek için yaptığı çalışmalarla dünya çapında tanınan Britanyalı doğa tarihçisi ve programcısı Sir David Attenborough, Instagram’da birkaç saat içinde bir milyon takipçiye ulaşarak oyuncu Jennifer Aniston‘ın rekorunu kırdı.

Daha önce sosyal medya platformu üzerinde bir hesabı olmayan Attenborough, perşembe günü çevreci görüşlerini daha geniş bir kitleye ulaştırmak için Instagram’a katıldı.

‘Yeni bir iletişim yöntemi deniyorum’

Doğa tarihçisi, ilk videosunda gezegeni kurtarmayı bir “iletişim mücadelesi” olarak nitelendirdi. Paylaşımında “60 yılı aşkın süredir radyo ve televizyonda konuşuyorum; ancak ilk kez Instagram’dayım. Yeni bir iletişim yöntemi deniyorum, çünkü hepimizin bildiği gibi dünyanın başı belada” dedi.

Dört saatte bir milyon takipçi

Instagram’da 4 saatten biraz uzun sürede bir milyon takipçiye ulaşan Attenborough, bu dalda da yeni bir rekor kırdı. Rekoru Guinness Rekorlar Kitabı tarafından da doğrulandı.

Attenborough’nun ilk videosu on milyon kişi tarafından izlendi. Doğa tarihçisinin hesabı saat 13.56 itibariyle itibariyle 2.8 milyon takipçiyi aşmış durumda.

 

ABD seçimlerinde bir ilk: Seçmenlerin üçte ikisi iklimin öncelikli olması gerektiğini söylüyor

Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleştirilen anket, iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında sunulan vaatlerin Başkanlık seçimleri öncesinde vatandaşların tercihlerini etkileyeceğini ortaya koydu.

The Guardian ve Vice medya kuruluşları ile Covering Climate Now girişimi tarafından yapılan ankete göre her 10 seçmenden yedisi hükümetin iklim değişikliğini ele alması gerektiğini düşünüyor.

Seçmenlerin dörtte üçü ise ABD’nin 15 yıl içerisinde tüm elektriğini güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynaklardan üretmesini istiyor.

Seçmenlerin üçte ikisi ‘iklim öncelik olmalı’ diyor

Anket sonuçları ilk kez iklim krizinin ABD başkanlık seçiminde önemli bir faktör olacağını gösteriyor. Ankete katılanların yaklaşık üçte ikisi, temiz enerjiye tam geçişi destekleyen bir başkan adayına oy verme olasılıklarının daha yüksek olacağını söyledi. Seçmenlerin üçte ikisi, seçimi kazanan kişi için iklimin bir öncelik olması gerektiğini söyledi.

Ayrıca her 10 seçmenden yedisi, ülkeleri tehlikeli ısınmayla mücadele taahhüdünde bulunmaya çağıran Paris İklim Anlaşması’nda ABD’nin yer alması gerektiğini düşünüyor.

‘ABD Başkanlık seçimlerinde bir ilk’

Anket sonuçlarını yorumlayan George Mason Üniversitesi İklim Değişikliği İletişim Merkezi direktörü Ed Maibach, “Çoğumuz iklim değişikliği konusunda endişeliyiz ve liderlerin bununla başa çıkmasını istiyoruz. Bu, iklim değişikliğinin yoğun olarak öne çıktığı ilk seçim. Daha önce Amerikan siyasetinde gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz on yıl içinde, Cumhuriyetçiler tırmanan iklim krizinin inkarını ve üstünü örtmeyi benimsedikçe kriz de keskin bir partizan siyasi konu haline geldi. ABD Başkanı Donald Trump iklim bilimini bir “aldatmaca” olarak nitelendiriyor.

Bu sebeple de göreve geldiğinden bu yana Barack Obama tarafından karbon emsiyonlarını azaltmaya yönelik ortaya konulan her politikayı geri çekiyor.

Demokratik rakibi Joe Biden ise seçim kampanyası sırasında ABD enerji emisyonlarını 2050 yılına kadar net sıfıra indireceğine temiz enerji endüstrilerinde milyonlarca yeni iş yaratmak için 2 trilyon dolarlık bir yatırım yapılacağına söz verdi.

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar ne düşünüyor?

Ancak, The Guardian, Vice Medya ve Covering Climate Now adına, Climate Nexus, Yale İklim Değişikliği İletişimi Programı ve George Mason Üniversitesi İklim Değişikliği İletişim Merkezi tarafından yapılan yeni anket, seçmenler arasında benimsenen tutumun değiştiğini gösteriyor.

Anket sonuçları Demokratların iklim krizi konusundaki endişelerinin arttığını gösteriyor. Demokrat Partili seçmenlerin yüzde 90’ı krizi “çok ciddi” veya “biraz ciddi” olarak sınıflandırıyor. Yüzde 80’ininden fazlası ise hükümetin önderliğindeki geniş bir iklim programı olan Yeşil Yeni Düzeni destekliyor.

Cumhuriyetçilere gelindiğinde ise seçmenlerin yarısından fazlası iklim krizini “çok ciddi” veya “biraz ciddi” olarak tanımlıyor. Cumhuriyetçi Partinin karşı olmasına rağmen seçmenlerin yüzde 41’i Yeşil Yeni Düzeni destekliyor. Yüzde 51’i ise ABD’nin Paris İklim Anlaşması’na katılması gerektiğini düşünüyor.

‘Trump seçmenin tepkisiyle karşılaşabilir’

Anket, ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesini tetikleyen ve iklim bilimini rutin olarak kötüleyen Trump’ın, iklim krizi konusunda seçmen tepkisiyle karşılaşan ilk ABD başkanı olacağını öne sürüyor.

Maibach, yaptığı değerlendirmede “Cumhuriyetçi makamların gerçekten bunun için endişelenmesi gerekiyor. Genç Cumhuriyetçiler, iklim değişikliğinin gerçek olmadığı veya ciddi bir sorun olmadığı şeklindeki parti çizgisini giderek daha az kabul ediyor. Artık iklimi inkarı istemiyorlar” ifadelerini kullandı.

Medya ve iklim krizi

Ankette iklim krizi ve medyaya ilişkin sorular da yer aldı. Sonuçlara göre ankete katılanların yüzde 60’ından fazlası medyanın aşırı hava olayları ile iklim krizi arasındaki bağlantıyı açıkça belirtmesi gerektiğini söyledi.

Seçmenlerin dörtte üçü ise önümüzdeki hafta yayınlanacak başkanlık tartışması sırasında moderatörlerin adaylara iklim kriziyle ilgili sorular yöneltmesi gerektiğini ifade etti.

2016’da Trump ile Hilary Clinton arasındaki tartışmalarda herhangi bir soru sorulmamıştı.

 

 

‘İsimsizler’ de gözaltında: Özen Kulaçoğlu, Temel Demirer ve Hakan Gülseven evlerinden alındı

İsimsizler Hareketi‘ne yönelik sürdürülen soruşturma kapsamında 24 kişi, sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek gözaltına alındı.

Twitter’dan paylaşım yapan Taylan Kulaçoğlu’nun annesi Saliha Kulaçoğlu, “Evimizi polis bastı an itibari ile kızım Özen gözaltına alındı arama devam ediyor..” ifadeleriyle polis baskınını duyurdu. Özen Kulaçoğlu ise paylaşımında, “20 tane polis bastık gözaltına alınıyorum evden” dedi.

https://twitter.com/ozenimo/status/1309331091623415818

Avukat Tamer Doğan’ın evine de polis baskını

Kulaçoğlu’nun avukatı Tamer Doğan’ın evine de polis baskını yapıldı. Darıca Emekçi Kültür Derneği, Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Dernek üyelerimizden Tolga Kubilay Çelik 06.30 saatlerinde evine yapılan baskından sonra gözaltına alınıp Vatan Emniyet’e götürüldü. Diğer üyemiz Av.Tamer Doğan’ın evinde ise polis baskını devam ediyor. Sürecin takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.

Gazeteci Hakan Gülseven de gözaltına alındığını “Yine gidiyoruz” diyerek sosyal medya hesabından duyurdu.

Yazar Demirer de gözaltında 

Sibel Özbudun Demirer, “Az önce 3. Sulh Ceza Hakimliği arama emriyle evimizi basan polisler Temel Demirer’i gözaltına aldılar. Temel’in gözaltı nedeni İsimsizler Hareketi hashtag’inde cumhurbaşkanına hakaret” ifadelerini kullandı.

Ne olmuştu?

“İsimsizler Hareketi” adı altında başlattıkları sosyal medya hareketi nedeniyle iktidara yakın medya tarafından hedef gösterilen Taylan Kulaçoğlu ve gazeteci Hakan Gülseven 17 Mayıs’ta gözaltına alınmıştı.  Kulaçoğlu ve Gülseven, tutuklanmaları talebiyle sevk edildikleri mahkeme tarafından 19 Mayıs’ta serbest bırakıldı.

Savcılığın serbest bırakılmasına itiraz etmesi üstüne Ayvalık’taki evinden tekrar gözaltına alınan Kulaçoğlu, çıkarıldığı mahkemece 20 Mayıs’ta tutuklandı. 

 

Dersimliler kentin yol ve kaldırımlarını birlikte yapıyor: İhale yok dayanışma var

Dersim Belediyesi ‘dayanışma büyütür’ sloganıyla yurttaşlarla birlikte kentin yol ve kaldırımlarını yapmaya başladı.

Merkez Mameki Köprüsü ile Moğultay Mahallesi Çarşı girişi bağlantısını sağlayan Demiroluk yolunda tamamlanan asfalt çalışmasının ardından kadın, erkek, çocuk elbirliğiyle kaldırımların kilitli parke taşları döşendi.

BirGün’e konuşan Dersim Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, ihale yapmadıklarına dikkat çekerek “Aslında uzun dönemdir kolektif çalışma biçimini esas alan bir anlayışla hareket ediyoruz” dedi.

‘En büyük sorun borç yükü’

Bu süreçte karşılaştıkları en büyük sorunun aşırı borç yükü olduğunu belirten Maçoğlu yaptığı açıklamanın devamında şu ifadeleri kullandı:
Özellikle kayyum döneminden borçlu devralınan belediyelerin bütçe sıkıntısı olduğunu biliyorsunuz. Bu çerçevede genel belediyecilik hizmetlerinin yürütülmesinde bile sorunlar yaşanıyor. Biz de yaşadığımız bu sıkıntılara karşın yerel yönetimlerde kolektif bir çalışmayı ön plana çıkarmak istiyoruz.

Prof. Dr. Naci Görür: Marmara Denizi’ndeki deprem 7.2 büyüklükte deprem beklediğimiz fayın üzerinde

Yer bilimci, sedimantoloji ve deniz jeolojisi konularında uzman olan Prof. Dr. Naci Görür, sosyal medya hesabı üzerinden dün (24 Eylül) Marmara Denizi‘nin Silivri açıklarında meydana gelen depreme ilişkin bir paylaşım yaptı.

AFAD, saat 16.38’de meydana gelen depremin şiddetini 4.2 olarak Kandilli Rasathanesi ise 4.3 olarak ölçümlemişti.

‘Fayın tetiklenmesine katkı sağlamış olabilir’

Depremin yerinin olası büyük İstanbul depremi fayının üzerinde olduğuna dikkat çeken ve hesabından depremin gerçekleştiği noktayı harita üzerinde paylaşan Görür, konuya dair şu ifadeleri kullandı:

Minimum 7.2 büyüklükte deprem beklediğimiz fayın üzerinde. Yeri endişe verici. Bu deprem fayda az da olsa stres değişimine ve mekanik vibrasyona neden olmuş olabilir. Bu da söz konusu fayın tetiklenmesine katkıda bulunabilir.

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı: Gökova Körfezi’ni parsel parsel satacaklar

Muğla‘da yer alan Gökova Körfezi ile Marmaris, Milas ve Ula ilçeleri Doğal Sit alanlarının statüleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca değiştirilerek, marina ve yapılaşmanın önü açıldı.

Bu karara Muğla Büyükşehir Belediyesi, 24 bin 171 hektarlık alanın yapılaşmaya açılabileceği gerekçesiyle karşı çıktı. Ancak gene de kararı değiştiremedi.

Gürün: Belediye olarak devre dışıyız

Şehircilik Bakanlığı’nın hiçbir kural tanımadığını belirten Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün Sözcü’den Mustafa Sarıipek’e yaptığı açıklamada “SİT alanları imara açıldı. Gökova Körfezi’ni parsel parsel satacaklar. Belediye olarak devre dışıyız” dedi.

Bu süreç içerisinde gelişmeleri yakından izlediklerini ve birçok dava açtıklarıı belirten Gürün “Bize gelip öneri aldılar ama verdiğimiz önerilerin hiçbir kıymeti yok ki” değerlendirmesinde bulundu.

‘Gökova Körfezi diye bir şey kalmayacak’

Gökova Körfezi’nin parsel parsel satılacağını söyleyen Belediye Başkanı burada yapılmak istenen projeleri ve projelerin olası sonuçlarını şu şekilde aktardı:

Şu anda körfeze 60-70 tane marina olabilir. Oteller olabilir. Gökova Körfezi diye bir şey kalmaz. Mavi yolculuk biter. Kural tanımıyorlar. Zaten yıllardır niyetleri buydu. Net olarak biz burayı rant kapısı yapıp dirhem dirhem satacağız kararının önemli adımları bunlar. Kıyı dışında denizin içini de tarif ediyor. İskele yapacaksın deyip denizi de planın içine alıyorlar. Böyle bir şeyi hayal bile etmek istemiyorum. Gökova Körfezi biter ve tamamen başka bir şekil olur.

‘Elime sopa alıp dışarıya çıkamam ya’

Çıkarılan yasalarla belediyelerin yetkilerinin çok kısıtlandığını vurgulayan Gürün şunları söyledi: “Yasalardan başka enstrümanım yok. Elime sopa alıp da dışarıya çıkamam ki. Durmadan neredeyse her yerde Gökova gidiyor diye feryat ettim. Toplumsal uyandırma yapmaya çalıştım. Aynı şeyi Bodrum’da su ile ilgili de yapıyorum. En son bin 798 patlak oldu şu ana kadar. Her gün açıklıyorum, sayı sayı veriyorum. Kamuoyunu bilgilendireyim, konu kimin sorumluluğunda olduğunu anlasın istiyorum. DSİ’ye halkın baskısı şart. Davalarımı açmışım. Durumu Cumhurbaşkanı’na da söyledim. Gökova’da da durum böyle. Ben belediye olarak devre dışıyım. Yapacak tek şeyim dava açmak.”

‘Yerelleşmek şart’

Yerelleşmenin dünyadaki yönetim tarzı ve demokrasi gereği olduğunu savunan Osman Gürün düşüncelerini “Benim kıyılarımdaki plan yapma hakkımı benden alıp sen bunu bilmiyorsun, ben yaparım diyorsun. Bunu yukarıdan istediğin gibi yapıp, istediğin kişilere veriyorsun. Ben elim koynumda öyle bakıp duruyorum. İlkeleri koyup beni denetlesin. Yıllardır söylüyoruz ama olmuyor. Yerelleşme değil merkezileşme oluyor artık” şeklinde aktardı.

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana gibi büyükşehirlerin CHP kazandığında alelacele değiştirilen kanunlarla yetkilerinin ellerinden alındığını belirten Gürun “O kente haksızlık bu. Vatandaşa haksızlık. Çağdaş şehircilikle alakası olmayan rant meselesi bu” dedi.

Berat Albayrak’tan Barış Terkoğlu hakkında suç duyurusu

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, iktidara yakınlığı ile bilinen Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş) içerisinde yaşanan krizin perde arkasını haberleştiren ve OdaTV Sorumlu Haber Müdürü Barış Terkoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Albayrak’ın avukatının sunduğu dilekçede söz konusu haberde Bakan Albayrak’a “hakaret edildiği”, haberin “halkı Albayrak’a karşı kışkırtmak için yapıldığı” iddia edildi.

Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın haberine göre dilekçede soruşturmanın “Kamu görevlisine hakaret” suçundan yürütülmesi istendi.

17 Eylül’de OdaTV’de “Erdoğan’ın Saray’a çağırıp fırçaladığı başkan kim?” başlığıyla yayımlanan haberde Hak-İş içerisinde yaşanan krizde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devreye girdiği ve parti yönetiminden Hak-İş ile ilgili gelen şikâyetler üzerine Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan’ı acil olarak Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na çağırdığı belirtilmişti.

Haberde, Albayrak tarafından gündeme getirilen kıdem tazminatı konusunda Hak-İş yönetiminin hükümetin karşısında yer alan sendikalar ile birlikte hareket ettiği yorumu yapılırken, Albayrak’ın bu durumu Cumhurbaşkanı’na taşıyarak Hak-İş yönetimini şikâyet ettiği iddiasına yer verildi. Bakan Albayrak’ın avukatı Özel’in, suç duyurusu dilekçesinde, “Şüphelinin sorumlusu olduğu kurum siyasi çıkarım elde etmeye çalışmıştır” ifadeleri yer aldı.