İklim Krizi

Otomobilleri bekleyen kaçınılmaz gerçekler – Büşra Deler

0

Küresel iklim değişikliği ve sera gazı salımı konusuna değinildiği zaman, akla gelen ilk sorulardan biri otomobillerin gelecekteki akıbetinin ne olacağıdır. Otomobiller sera gazı salımının en büyük kaynağı olmasa da hava, deniz, demir yolu ve kara ulaşımını beraber düşündüğümüzde, sera gazı salımında %30’a yakın bir payı vardır.

1990’larda ulaşım sektörü altın çağını yaşadı aynı zamanda da sanayi devrimiyle karbondioksit emisyonu bu yıllarda yükseliş göstermeye başladı. Geçen 23 yılda gelinen son noktaya bakacak olursak, dünyadaki petrol rezervlerinin önemli bir kısmını çoktan tükettik. Yine de Birleşmiş Milletlerin 2025 yılı tahminlerine göre, ulaşım kaynaklı sera gazı salımı %40 artacak. Bu senaryo ile beraber düşünülmesi gereken diğer bir konu ise araç sayısındaki artışa bağlı petrol ve LPG ihtiyacının ne olacağıdır. Dünyanın hızla artan nüfusunu da göz önünde bulundurursak, ulaşım sektörünün nasıl bir çıkmaza girdiğini açıkça görebiliriz.

Artan yakıt ve araç ihtiyacına alternatif çözümler bulunabilir. Her şeyden önce aynı hatalara düşmemek için yenilenebilir enerji ile çalışan motorlu araçlar dizayn edilmelidir. Şunu söylemek gerekir ki günümüzde otomobil markaları alternatif enerji kaynakları ile çalışan, çevre dostu araçlar üretmeye başlamıştır bile. Fakat bu araçları kullanmak isteyen bir avuç duyarlı insanı bekleyen problemlerin başlıca iki tanesi şu şekildedir;

–       Alternatif enerji kaynaklı çalışan araçların vergilerinin muadillerine göre ya daha yüksek ya da en azından aynı olması,

–       Yakıt ve enerji alım istasyonlarının sınırlı olması (Bu durum yumurta tavuk olayından farksızdır.) Bu tarz araçların kullanımı çok az olduğu için dolum istasyonları da o denli azdır ve istasyon sayısının az olması da tercih edilmeme sebebi olmaktadır.

Alternatif enerji kaynaklı araçlar; metanol, etanol, doğal gaz ve elektrikle çalışan hibrit araçlar olarak 4 farklı sınıfta sıralanabilir. Bu gruplandırmaların içinde en kullanışlı olanı ise hibrit araçlardır. Çünkü enerji dolum istasyonları ile ilgili sorun bu araçlarda yoktur. E-hibrit araçların bataryaları evlerde dahil şarj edilebilir. Eğer bataryanın dolumunu sağlayan elektrik enerjisi, güneş veya rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilmişse, bu araçların kullanımını arttırmak karbondioksit salımı konusunda tamamen çevre dostu bir girişim olacaktır. Fakat hibrit araçları insanlara cazip kılmayan bir diğer neden otomobil sektöründeki rekabettir. İnsanlar daima daha büyük, daha çok yakıt sarfiyatı yapan araçlar kullanmaya özendirilmektedir. Hibrit araç sektöründe ise seçenekler henüz kısıtlıdır.

Trafikteki özel araç sayısındaki artış her zaman dünyanın gündemindeki en hararetli tartışmalardan biri olmuştur. Bu durumun birincil sebebi, insanların otomobilleri ile aralarındaki özel bağdır. Ne yazık ki artık otomobil denilince akla sadece, “ulaşımı sağlayan araç” tanımı gelmiyor. Bireyin A ya da B otomobiline sahip olması sadece marka-model ayrımı olarak kalmamış, sahibinin hayat tarzı, sosyal statüleri ve saygınlık düzeyini belirleyen bir kimlik halini de almıştır. İnsanların otomobillere bu şekilde bakması, büyüyen hırslar ve egoların beraberinde büyüyen, daha çok yakıt sarfiyatı yapan arabalara sahip olma isteğini de getiriyor. Bütün bu hevesleri bir kenara bırakıp daha çevre dostu bir araç almak ise bireyin kendi için küçük ama gelecek nesillere daha temiz bir dünya bırakmak adına büyük bir adım olacaktır.

 

Büşra Deler

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.