Bugünlerde nereye baksak ölümün görüntülerini görüyoruz.
Doğada her zaman bir varlığın ölümüne hükmeden bir başka varlık vardı. Hayvanlar genellikle kendisinden daha zayıf ve başka türden olanı (genellikle beslenme amaçlı ve ihtiyacı kadar) öldürüyor. Doğadaki varlıkları kendisine sunulmuş bir “kaynak” olarak gören insan ise tüm canlıları ve aynı zamanda kendi türünü de acımasızca öldürebiliyor.
Magma dergisinden Özcan Yüksek’ in “…Bir ispermeçet balinası olan Moby Dick bugün kitlesel olarak can veriyor. Belki son nefesinde kıyıya gelerek Herman Melville’ i arıyor. Kuzey Avrupa kıyılarına onlarca ispermeçet balinası vurdu, hepsi de açlıktan ölmüş, mideleri plastik çöple dolu. O balinaların üzerine grafiti yazanlar mı istersin, selfi çektirenler mi!” haberi üzerine geçen ay izlediğim bir filmden kurguladığım bir kısa bölümle birlikte bir başka deniz canlısının, Orkinosların yaşadıklarına dikkat çekmek istiyorum.
Sinemada “Yeni Gerçekçilik” akımının en önemli yönetmenlerinden Roberto Rosselini’ nin “Stromboli” filmi, Kuzey ülkelerinden gelip Amerika’ ya gitmek hayaliyle İtalya’ da bir mülteci kampına yerleşen ve Amerika hayali suya düşünce geriye, ülkesine dönmemek için Sicilya’ nın kuzeyinde aynı isimli volkanıyla tanınan küçük Stromboli Adası’ ndan yoksul bir balıkçıyla evlenmek zorunda kalan bir kadının hikâyesini anlatıyor.
Sinemasal açıdan görüntüler şiirsel.
Ama bugün birçok deniz canlısının nesli tehdit altında. Denizlerin en hızlısı Orkinos’ ların da sayısı giderek azalıyor...
Saatte 50 mil hıza ulaşabilen denizlerin bu en güçlü, en hızlı canlıları, göçmen Atlantik Orkinosları her yıl Nisan ayı ortalarında yumurtalarını bırakmak için Akdeniz’ e de geliyorlar. En çok havyarlı olduğu bu dönem avlanmaları için de en kolay zaman. Açık denizlerin bu güzel canlıları üremelerine fırsat verilmeden İspanya, İtalya ve Fransa kıyılarında olduğu gibi Akdeniz’ de (özellikle Türkiye-Kıbrıs arasındaki bölgede) bizim balıkçılar tarafından yaygın bir biçimde avlanıyorlar ve uzun yıllardan beri süren bu aşırı ve yasa dışı avlanma nedeniyle bugün Orkinoslar tükenmenin eşiğindeler.
1950′ lerde Akdeniz çok cömertmiş. Filmde gördüğünüz devasa orkinoslar bugün artık yoklar. Daha küçüldüler ama ne gam! Yakalarsın, mayıstan aralık ayına kadar 4-6 ay Ege’ de Çeşme, Karaburun ve Urla Gerence körfezinde ve Antalya, Gazipaşa’ da denize kurduğun Orkinos “semirtme” çiftliklerinde, dar kafeslerin içerisinde 4-6 ay bekletir ve onlar için avlanan daha küçük tonlarca balıkla, antibiyotik destekli yemlerle besleyerek yağlanmasını, kilo almasını, semirmesini sağlarsın. Bu sürede boyları 5-6 metreye ve ağırlıkları ise 900 kilograma kadar çıkar ve al sana hasat edilmeye hazır iri Orkinos’ lar!
2016 yılında yayımlanan MAVİ YÜZGEÇLİ ORKİNOS BALIKLARININ AVCILIĞI, TAŞIMACILIĞI, BESİCİLİĞİ, İHRACAT VE İTHALATINA İLİŞKİN 2016 YILI UYGULAMA GENELGESİ ile 1246 ton Orkinos avlanabilecek. Oysaki bugün altı şirketin işlettiği bu çiftliklerin toplam kapasitesi 4000-5000 ton civarında. Kapasiteyi doldurmak amacıyla yasa dışı avcılık teşvik ediliyor ve yapılıyor. Yurt dışından ithal edilen balıklarla da stoklar tamamlanıyor.
Aralık ayı ile birlikte havuzlarda semirmiş balıklar yakalanıyor ve kesimler de çoğu zaman bu havuzlarda yapılıyor ve kanları denize akıtılıyor. Bu etin lezzetini arttırmak için izlenen bir yöntemmiş. Şirketler kesimi gemilerde yaptıklarını iddia etseler de 2014’ de Çeşme köylülerinin kıyıya vuran balık kafaları ve kanlarından şikâyet ettiklerini duymuştum. Yem atıkları ve dışkıların dip yapısında biriktiğini ve zaman içerisinde oradaki habitatın bozulmasına, deniz canlılarının yaşam alanlarının bitmesine neden olduğunu anlatıyorlardı.
Bu çiftliklerin kurulduğu alanların dünyada belli kriterleri var: İnsan yaşamayan yerlerde, çok kuvvetli akıntı alan denizlerde ve iki yılda bir yerini değiştirmek şartıyla Orkinos çiftçiliği yapılabiliyor ve genellikle orkinoslar yetiştirilip yeniden doğal yaşam alanlarına, denizlere bırakılıyor. Bizim karasularımızdaki çiftlikler üreme çiftlikleri değil ne yazık ki, semirtme çiftlikleri ve Türkiye’ de bunun bir yasası yok, denetleme mekanizmaları da henüz kurulmadı. Sadece çiftliklerin denizde yarattığı kirliliğe karşı göstermelik bazı uygulamalar var.
Geçmiş yıllarda Greenpeace’ in eylemleriyle bu mesele kamuoyunun gündemine taşınmış ve yumurtlama alanlarının acilen deniz rezervi ilan edilerek, koruma altına alınması gereğine dikkat çekilmeye çalışılmıştı. Greenpeace sürdürülebilir akukültür kriterlerine uymak şartıyla, deniz ekosistemine zarar vermeyecek, denizde ve kıyıda yerel habitatı etkilemeyecek, başka deniz canlılarının yaşamını riske sokmayacak ve kullanılan yeminden yetiştirilen balık türüne kadar bu özellikler gözetilerek işletilecek balık çiftliklere karşı değil. Greenpeace, özellikle çiftliklerden kaçan balıkların hastalık riski taşıyabildiğine ve oraya ait bir tür değilse yerel ekosistemde bozulmalar yaratacağına da özellikle dikkat çekiyor.
Her yıl sadece Japonya’ ya sushi ve sashimi yapılarak tüketilmek üzere 3000 ton Orkinos satıyoruz. Orkinos’ un kilosu 20 Dolardan alıcı buluyor. Her yıl 60 milyon dolar denizlerin-doğanın tükenmesi hiçe sayılarak 6 şirketin kasasına giriyor.
İnsan denen yaratık sadece hem cinslerine değil, doğadaki diğer canlılara da acımasızca şiddet uyguluyor. Tüketiyor ve aynı zamanda da tükeniyor. Bizler de oturmuş olanı biteni sadece seyrediyoruz, bazılarımız ispermeçet balinasına yaptığımız gibi cansız bedenlerine grafiti yazıp, selfi çektiriyoruz. Oysaki kıyıya vuran ispermeçetler sadece Herman Melville’ i aramıyorlar. Deniz çiftliklerinden bize çığlıklarını duyurmaya çalışan Orkinoslar gibi onlar da bizlere, bu gezegeni bu hale getiren insanoğluna ve insan kızına son bir umutla ulaşmaya çalışıyorlar. Bizlere tükenenin sadece kendileri olmadığını, onlarla birlikte milyonlarca yılda oluşan tüm gezegen için de alarm çanlarının çaldığını hatırlatmaya çalışıyorlar.
Orkinoslar için bugün de bir şeyler yapılabilir. Daha önce 2002’de, Çanakkale Assos’taki dalış yasağı olan Kadırga koyuna orkinos havuzları kurulması üzerine çevre köylüleri, başlattıkları hukuki mücadeleyi kazanmış ve havuzlar kapatılmıştı.
***
Sahnenin sonunda Ingrid Bergmann, balıkçı eşinin “…avı nasıl buldun?” sorusuna cevabı benim de bugün yaşadığım duyguları anlatıyor: KORKUNÇ!
Orkinosları ve İngrid Bergman’ ı seviyorum…
Ercüment Gürçay