Nükleer santrallere karşı mücadele için önce toplumsal enerji !

Dünya Kitle iletişimi Araştırma Vakfı tarafından Avrupa Birliği’nin destekleriyle gerçekleştirilen Çevre için Medya ve İletişim konulu çalıştayın Almanya ayağındaki program kapsamında Detmold’daki enerji uzmanları ve aktivistlerle görüşmeler devam ederken yerinde gözlem ve inceleme amacıyla enerji santralleri de ziyaret ediliyor. Almanya’da yenilenebilir enerji üretiminde en fazla rağbet gören rüzgar ve güneşten nasıl enerji elde edildiğini , tarihsel olarak hangi aşamalardan geçildiğini  içeren bir şekilde günümüz uygulamalarını , Almanya’nın enerji üretimindeki kazanımlarını sizlere aktarmaya çalıştığımız iki günün ardından sıra nükleer santrallerde . Nükleer santraller sözkonusu olunca  nükleer karşıtı mücadeleler hakkındaki değerlendirmeler de önemli bir yer tutuyor. Bu bağlamda heyet önce, Detmold yakınlarında Hameln kentindeki Grohnde Nükleer Santralini içeri girmek yasak olduğu için sadece dışarıdan ziyaret ediyor, fotoğraf  alıyor  ardından da Almanya’daki antinükleer mücadelenin aktörleriyle görüş alışverişinde bulunuyor.

Grohnde Nükleer Santralinin önünde
Grohnde Nükleer Santralinin önünde

Grohnde Nükleer Santrali 2023’e kadar toplam enerjisinin %28‘ini tedarik ettiği nükleer santralleri kademeli olarak kapatmayı planlayan Almanya’da, 1985’ten beri faaliyette olan 1360 megawattlık enerji üreten basınçlı bir su reaktörü . Yerleşim yerlerinin yanı başında kurulan bu nükleer santralin çocuklarda görülen kanser oranlarını arttırdığının tespit edilmesiyle santrale karşı verilen mücadele ivme kazanmış ve yasa gereği  2021’de kapatılmasına karar verilmiş bir nükleer santral.

1980 yılı itibariyle 400 nükleer santral yatırım planı olan Almanya’nın 2000 yılının başında, Yeşiller Partisinin koalisyon hükümetine girmesini izleyen süreçte “Nükleer santrallerden çıkış yasası” ile kademeli olarak nükleerden çıkışı hedeflemesine rağmen 2000 yılında iktidara gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel’in lideri olduğu Hristiyan Demokrat Partisi, mevcut nükleer santrallerin ömürlerini uzatmak suretiyle nükleer endüstriye destek olmuş.Ancak Fukuşima nükleer santral faciasından sonra  nükleer santrallerin tehlikeli olduğu  toplumun geneli tarafından kabul edilince politik iktidar da yönünü değiştirerek “nükleerden çıkış” yasasını uygulamaya koymak zorunda kalmış. Lakin halkın nükleer santrallere karşı mücadelesinin de derin bir geçmişi var ki  1977 yılında Grohnde nükleer santralinin kapatılması için antinükleer aktivistlerin gerçekleştirdiği eylemler bu çetin mücadele örneklerinden sayılıyor.

Grohnde nükleer santralinin önünde , heyet durumdan pek memnun görünmüyor ,parmaklar aşağı
Grohnde nükleer santralinin önünde , heyet durumdan pek memnun görünmüyor , parmaklar aşağıda!

 

Heyetin öğleden sonraki ziyareti ise  Detmold‘dan 15 kilometre mesafedeki Bielefend kentinde antinükleer mücadelenin aktörlerine yönelik  oluyor. Bir gün önce programa katılan Dr Alper Oktem’den sonra burada ailece yenilenebilir enerjiye verdikleri destek kadar antinükleer mücadelenin de içinde yer alan Dr Angelika Claussen de bizimle. Nükleer Silahların Önlenmesi İçin Uluslararası Hekimler(IPPNW)  Avrupa Başkan yardımcısı Dr Claussen’i en son Sırbistan’ın Başkenti Belgrad’daki vesilesiyle Ukrayna‘daki savaş ortamında liderlere insani yardımın serbest bırakılması için yapılan kongreye organizasyonundan anımsayacaksınız .

Yenilenebilir enerjinin gerek nükleer gerekse diğer kirli enerji tiplerinin kullanımına başvurulmaması için bir alternatif olarak geliştirilmesini gerektirmesi, kısacası nükleere karşı olumlu mücadelenin yenilenebilir enerjinin hukuki ve bilimsel kurallara uyularak teşvik edilmesi nükleere bir alternatif sunulması anlamına da geliyor. Fakat bir önceki aşama şüphesiz toplumsal konsensüsün sağlanarak toplumun nükleer enerjiyi istemediğini göstermesi ki “toplumun enerjisini” ortaya çıkaracak olan da aktivizm. Bu noktada Almanya’daki nükleer karşıtı mücadelenin Freiburg‘daki temsilcilerinden Kurt Gramlich  Almanya’daki antinükleer mücadenin yapısının Türkiye’dekine benzer bir şekilde, küçük büyük çevre örgütlerinin daha üst bir çatı altında birleşmesiyle olduğunu anlatıyor.

freiburg antinükleer
Kurt Gramlich Almanya’daki antinükleer mücadeleyi nasıl örgütlediklerini anlatıyor

İlk defa 1975’te yaşanan nükleer karşıtı mücadenin köylülerin ve işçilerin birliğiyle verildiğini söylüyor. Almanya’da antinükleer mücadenin gereği olarak çevreciler Türkiye’deki gibi yüksek meblağ denebilecek 50 bin avro gibi bir dava ücretleriyle karşılaşmış bunları da konser vermek gibi aktivitelerle finanse etmişler. Lakin daha protest eylemleri de yok değil , 1985‘te ise Hamm‘daki nükleer santralin soğutma kulesine tırmanma eylemi yapılmış ve aktivistlerin hakkında suç duyurusu yapılmış. Bir diğer aktivist Andre Plamitt ise Bielefeld Belediyesi ile ilgili bir süreci , belediyenin nükleer santralin ortağı olma girişiminin nasıl başarısız olduğunu anlatıyor. Öyle ki belediyeye karşı farkındalık yaratmak için “santrali bırak, sat, kurtul, onun elektriğini de istemiyoruz” kampanyasına başlamışlar. 2011 yılında nükleer santrallerde plutonyum üretimine karşı “çocuklar için yeterli iyot tabletiniz var mı”? kampanyasını yürütmek gibi çabalarla halkın bilinçlendirilmesine ve mücadelenin aktif tutulmasına çalışmışlar. 2013 yılında nükleer santrallerin kaza halinde acil durum yönetmeliğine göre tahliye edilmesi gereken yarıçapı 40 kilometre olan alanda en büyük insan zincirini oluşturmuşlar. Toplantının devamında Türkiye’deki enerji mücadeleleri sivil toplum örgütü temsilcileri tarafından anlatılınca konu doğal olarak Almanya’daki termik santral direnişine geliyor. Mücadelenin aktörlerinden dinlediğimiz Almanya’daki kömürlü termik santral, linyit kömürü direnişleri “bırak toprak altında kalsın” sloganları ise Türkiye’deki sloganları anımsatıyor.

Heyetin Almanya’daki enerji alanında gerçekleştirdiği ziyaretler Gütersloh kenti yakınlarındaki Rietberg kasabasında iklim ve yenilenebilir enerji parkının ziyareti ve sonrasında Yeşil Parti Milletvekili ile istişareler yapıldıktan sonra nihayetlenecek.

Haber: Pınar Demircan

Yeşil Gazete

Pınar Demircan
Pınar Demircan
Lisansını iktisat ,yüksek lisansını ingilizce işletme, doktorasını sosyoloji alanında tamamlamış olan Bağımsız Araştırmacı Pınar Demircan iş yaşamına Japonca bilmesi vesilesiyle Japon şirketlerinin insan kaynakları ve kalite yönetimi alanında çalışarak başladı. Profesyonel iş yaşamı devam ederken Türkiye'de bir nükleer santral kurulmasının yeniden gündeme gelmesinin ardından Fukuşima Nükleer Felaketi üzerinden nükleer santrallerin gerçeklerinin öğrenilmesi için Japonya'daki sivil toplum örgütleri ve ağlarıyla bağlantıya geçti. 2014 yılında Yeşil Gazete yazarları arasına katılarak nükleer santraller ve enerji konusuna yazılarıyla katkı yapan Demircan nukleersiz. org koordinatörlüğünü de bu tarihten itibaren yürütüyor. Çok sayıda sivil toplum örgütüyle çalışmalar yürüten Demircan'ın yurt içi ve dışında katıldığı konferans, etkinlik ve atölyelerde iklim, enerji, çevre ve ekoloji konularında özellikle nükleer bağlamında paylaşımları bulunuyor. Çalışmalarını akademik alanda da sürdürmek için başladığı sosyoloji alanındaki doktorasını 2023 yılında tamamlayan Demircan'ın disiplinlerarası alanda çeşitli çeviri ve makaleleri bulunuyor. İletişim: [email protected]

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR