Nilüfer Çayı’nda ‘kalite kodu değişikliği’, suyu temizledi!

Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 'Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği'nde yaptığı değişiklikle, Bursa'nın siyah akan Nilüfer Çayı, artık 'orta kalitede su.' Uzmanlar, 'Yeni yönetmelik değişikliğiyle artık suyun ne kadar kirli olduğunu bilemeyeceğiz' diyor.

Haber: Eylem YILMAZ

*

Tarım ve Orman Bakanlığı‘nın “Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği’nde Değişiklik yapılmasına Dair Yönetmeliği” 2021 yılında yapılan bir değişiklikle su kalite sınıfı renk kodlarından “çok kirlenmiş su”ya karşılık gelen ve “kırmızı” renkle ifade edilen 4. sınıf su kalitesi, ilgili tablodan çıkarıldı.

Bursa Su Kolektifi, zaman zaman siyah ve mor renkte akan Nilüfer Çayı‘nın da yapılan değişiklikle 3. Sınıf (orta) kalitede su olarak sınıflandırıldığını belirterek analiz sonuçlarının bunun aksini kanıtladığına dikkat çekiyor.

Kolektif, yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “Kirletici parametreler için ulusal çevresel kalite standardı(ÇKS) değerlerinin Bakanlıkça belirleneceği ve herhangi bir kirletici ve/ve ya öncelikli maddeye ait tekil izleme verisi bakımından maksimum izin verilebilir çevresel kalite standardı (MAK-ÇKS) ile karşılaştırılacağı ifadelerinin yer aldığı su kütlesinin nihai durumu orta seviyeye (kirli su) düşürülür ibaresi ile durumun vahametinin sözel dönüşlerinden başka bir şey ifade etmemektedir. Bahse konu yönetmelik değişikliğiyle Bursa ve diğer kentlerdeki kirlilik kriterleri için değerler III. sınıf-orta kalite sınıfı ile sınırlandırılmış olup böylece çok kirli tanımı ortadan kaldırılarak çok kirli sular yok sayılmıştır”

page2image42448960
page3image43045760page3image42282048

Kolektif’ten Çevre Mühendisi Sultan Gülsün, yapılan değişikliğin ve çalışmaların şeffaf olmadığını belirterek, “Bu şekilde biz suyun çok kirli olup olmadığını bilemeyeceğiz. Çünkü hep orta kalite olarak geçecek” diyor:

“Düzenlemeden önce Nilüfer Çayı dördüncü sınıf olarak çok kirli sular kategorisinde yer alıyordu. Bu suyun her hangi bir yerde kullanımı mümkün değildi. AB’nin Su Çerçeve Direktifi‘ne göre uyumlandırıldığı için yönetmeliğin değiştiği belirtiliyor. Bu kapsamda üçüncü sınıf yani orta kalite su olarak derecelendirildi. Böylece uygun arıtım yapıldıktan sonra bu suların kullanımının önü açıldı. Fakat şöyle bir problem var, orta kalitedeki bir suyun parametresine baktığımızda, örneğin 50 ppm’den yüksek değerler için orta kalite geçiyor ama Nilüfer Çayı’nın her hangi bir noktasından alınan örnek ölçüldüğünde 400 ppm çıkabiliyor. Bu dokuzuncu ay yapılan ölçümün sonucudur. Sekiz kat fark çıkıyor.

Yönetmelikte de şöyle bir ifade geçiyor: ‘Kimyasal kirleticilerin değerleri yüksek olsa bile ekolojik tanımı yani kalite sınıflaması çok iyi, iyi ve orta olduğu için sadece bu üç sınıfa göre değerlendirilir.’ Bu su ‘orta kalitede’ bir su diyor. Hayır, bu su, kirli bir su. Biz de bu yönetmelik değişikliğiyle beraber aslında bir arıtma, bir iyileştirme gerçekleştirilmeden çok kirli sular için orta kalite ifadesinin gelmesini eleştiriyoruz. Yönetmelikte orta kalite derecelendirmesinin yanına kirli su diye de yazılmış. Kirlenmiş bir su, orta kalite olarak geçiyor.

Yine yönetmelikte Bakanlık şöyle bir ifade kullanıyor: ‘Yüksek değerler için asgari olarak orta kaliteye düşürülecektir.’ Düşürülmesi için sorumluluklarının olduğunu söylüyor. Fakat baktığımızda düşürülmemiş oluyor. Üçüncü sınıf derecelendirmesi çok şeffaf olmamış oluyor. Biz çok kirliden orta kaliteye geçtiğini anlayamayacağız. Suyun çok kirli olup olmadığını bilemeyeceğiz. Çünkü hep orta kalite olarak geçecek. Bu suyun standardize bir şekilde denetlenmesi gerekiyor. Yapılan bu çalışmaların ve bu yönetmeliklerin şeffaf olmadıklarını düşünüyoruz.”

Bursa Su Kolektifi üyesi Caner Gökbayrak ise sorularına yanıt alamadıklarını söylüyor. “Eğer üçüncü derece kirliyse, bu su neden kirli akıyor? Kirliliği azaltmak, firmaların üzerine gitmek yerine böyle Alicenaplıklar yaparak göz boyamış oluyorlar” diyor:

“BUSKİ’nin sitesinde normalde deşarj edilen noktanın kirlik derecesi ölçülür ve yazılır. Diğer belediyelerde de böyledir. BUSKİ’nin sitesinde biz şunu gördük. Dördüncü düzey görünen su değeri üçüncü düzey gösterilmişti. Altında yönetmelik değişikliği nedeniyle bu değerin verildiği yazıyordu. Bu şekilde yönetmelik değişikliğini fark etmiş olduk. Biz de geç fark ettik. Diğer akademik odalar da bunu fark etmemişler. Bir dava konusu olmamış. AB mevzuatına uyum olarak lanse ediliyor ama AB mevzuatındaki nitelikler sağlanmıyor.

Su derece değiştirilerek temizlenmez. Ne yazık ki sadece Nilüfer Çayı değil, Türkiye’nin çoğu deresi, akarsuyu bu şekilde çok kirli akıyor. Biz her ay Çevre ve Şehirlik İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması düzenliyoruz. İki ay önceki basın açıklamamızda şunu sorduk. Nilüfer Çayı’nın dördüncü düzey kirliliği her yerde yazıyor. Gerekli denetimi yaptınız mı? Şirketlerin suyu arıttıktan sonra deşarj ettiğine inanıyorsanız o zaman firmalar için tanınan sınır değerler, ÇED raporunda geçen sınır değerlerin yüksek olduğu anlamına gelir. Bu konuda bakanlığa geri bildirim yaptınız mı? Bunu bilgi edinme hakkı kapsamında da sorduk. Halen yanıt vermediler. Eğer üçüncü derece kirliyse bu su neden kirli akıyor? Kirliliği azaltmak, firmaların üzerine gitmek yerine böyle alienaplıklar yaparak göz boyamış oluyorlar. Suyun kirliliği derece düşürerek düzelmeyecek. Bunun için gerekli denetimlerin yapılması lazım.”

Nilüfer Çayı, Bursa’nın önemli bir yerüstü su kaynağı. Çarpık ve kontrolsüz sanayileşme ve evsel atıklar nedeniyle yaklaşık 35 yıldır kirli akıyor. Arıtma tesisi olan işletmelerin arıtma tesislerini düzenli çalıştırmamaları, ek olarak Bursa Ovası’ndaki tarım arazileri üzerinde bulunan sanayi kuruluşlarının atık sularını doğrudan Nilüfer Çayı’na deşarj etmeleri ile kirlilik düzeyi arttı. Dönem dönem siyah aktığı da görülen Çay’ın orta kalite su düzeyine çekilmesine Doğa Derneği‘nden Murat Demir de itiraz ediyor.

Nilüfer Çayı’nın kirletilmesini engellemek için çalışmalar yürüten Demir, çaya temas eden insanlarda cilt sorunları oluştuğunu, bölgeden alınan sütlerde ağır metal tespit ettiklerini hatırlatarak, “Bütün bu sanayinin ve nüfusun evsel atık kirliliği Nilüfer Çayı’na deşarj ediliyor. ‘Arıtılarak’ kısmı da tartışılır. Çünkü ne biyolojik ne de kimyasal arıtma tesisi var. 30 yıldır Nilüfer Çayı siyah akıyor. “Burada çok fazla ruhsatsız ve geçici ruhsatla çalışan fabrikalar var. Denetleme yok. Atığını en yakın dereye deşarj ediyorlar. Şu an Bursa’da çok kontrolsüz ve denetimsiz bir sanayi kitlesi var. Bunlar Nilüfer Çayı’nı aralıksız kirletmekte” diyor.

AB Su Çerçeve Direktifi nedir?

Bakanlık, değişikliği AB Su Çerçeve Direktifi ile uyumlu hale getirilmesi için gerçekleştirdiğini belirtiyor. Peki, AB Su Çerçeve Direktifi nedir?

AB Su Çerçeve Direktifi (2000/60/EC), Avrupa Birliği’ndeki tüm su ortamlarının (kıta içi sular, sulak alanlar, kıyı suları ve yeraltı suları) kalitesini korumayı ve iyileştirmeyi belirli bir takvim çerçevesinde hedef alan ve buna ulaşmak için havza bazında yönetim, katılımcılık, suyun gerçekçi bir biçimde fiyatlandırılması, sınıraşan suların yönetiminde koordinasyon gibi ilke ve unsurları içinde barındıran ve üye devletler nezdinde bağlayıcılığı bulunan yasal bir düzenlemedir.

 Direktifin amacı nedir?

Direktifin başlıca ilkesi suyu “bir ticari ürün değil, aksine korunması, savunulması ve gereğince davranılması gereken bir miras” olarak tanımlamaktadır. Direktif, bu temel ilkeden hareketle yeni ve bütüncül bir yaklaşım öngörülüyor (Madde 10). Avrupa’daki bütün suların korunması ve durumlarının iyileştirilmesi amaçlanıyor. Direktif, farklı sektörler için farklı politikalar geliştirmekten çok, Avrupa su politikasını tek bir yasal çerçeveye oturtuyor. Dolayısıyla, su durumu değerlendirmesine bütüncül ve ekolojik bir bakış açısı getiriyor.

Direktifin değindiği temel kavramlar şu şekilde özetlenebilir:

  • Nehir havzası planlaması,
  • Nehir havzaları bölgesi’ yaklaşımı
  • Entegre su yönetimi
  • Tehlikeli maddelerin yarattığı kirliliğin önlenmesi
  • Halkı bilgilendirme ve istişare
  • Ekolojik durum
  • Sürdürülebilir su kaynakları
  • Tehlikeli atıklar
  • Ekonomik analizler
  • Finansal enstrümanlar
  • Maliyetin karşılanması

Bakanlığın yönetmelik değişikliğinin kapsamı

Resmi Gazete‘de 16 Ocak 2021 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren yönetmeliğe göre, belirli kirleticiler için çevresel kalite standartları ulusal düzeyde Bakanlıkça belirlenecek.

Yer üstü su kaynaklarında iyi su durumuna ulaşılabilmesi için söz konusu kirleticiler ve öncelikli maddeler için verilen çevresel kalite standartları sağlanacak.

Herhangi bir belirli kirletici ve/veya öncelikli maddeye ait tekil izleme verisi ise maksimum izin verilebilir çevresel kalite standardı (MAK-ÇKS) ile karşılaştırılacak.

Su kütlesinin nihai durumu, ekolojik ve kimyasal durumlarının birlikte değerlendirilmesi neticesinde tespit edilecek. Durum tespitinde belirleyici olan ekolojik durum olacak. Kimyasal kalite parametreleri izleme neticelerinin, çevresel kalite standartlarını aşması halinde tespit edilen kimyasal durum, nihai durumu asgari orta seviyeye düşürecek.

Yer üstü su kütlelerinin nihai durumu ile ekolojik ve kimyasal durumlarını gösteren haritalar Bakanlıkça hazırlanacak.

Baraj göllerinde minimum su kotundaki rezervuar alanının Bakanlıkça özümleme kapasitesi belirlenene kadar, en fazla yüzde 3’üne kadar alanda Bakanlığın uygun görüşüyle balık yetiştiriciliği tesislerinin kurulmasına izin verilecek.

Göl, gölet ve baraj göllerinin trofik seviyeleri istenen sınıflandırmaya göre belirlenecek.

Su kalite sınıfı renk kodlarından “çok kirlenmiş su”ya karşılık gelen ve “kırmızı” renkle ifade edilen 4. sınıf su kalitesi, ilgili tablodan çıkarılacak.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Türkiye’de kömür yatırımlardan tamamen çıkan banka sayısı 4

Türkiye’nin en büyük 17 bankasından sadece dördünün kömür yatırımlarından tamamen çıkma kararı aldı. Temiz enerji projelerine yönelmeyi taahhüt eden banka sayısı ise 12.

[COP29] Zirvenin sonuç taslağı metnine tepkiler yağıyor: Boş kağıda imza istiyorlar

Bakü'deki iklim zirvesinde sona yaklaşılırken COP29 Başkanlığı'nın yayımladığı nihai metnin taslağında iklim finansmanı'nın karşısına 'X' ifadesinin konulması büyük tepki topladı.

[İklim Masası] Toplumun yüzde 79’u iklim değişikliği ile daha güçlü mücadele istiyor

Türkiye halkının yüzde 64'ü iklim değişikliğini günümüzün en önemli sorunu olarak tanımlıyor. Toplumun büyük kesimine göre ise Ankara’nın iklim politikaları yetersiz.

350 hak aktivisti ve sanatçıdan AYM’ye mektup: Katliam Yasası’nı bir an önce iptal edin!

Katliam Yasası'nı esastan görüşecek AYM'ye açık bir mektup yayımlayan 350 hak savunucusu, yasanın bir an önce gündeme alınmasını ve iptalini talep etti.

[COP29] Türkiye’nin iklim politikaları performansı bu yıl da ‘düşük’

Bu yılki İklim Değişikliği Performans Endeksi'nde 53'üncü sırada yer alan Türkiye’de yenilenebilir enerji kapasitesi artarken, bunun fosil yakıtları ikame etmediği vurgulanıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR