Yaşam

Neyzen Tevfik’i ölümünün 60. yılında saygıyla anıyoruz

0

24 Mart 1879’da Bodrum’da doğup, 28 Ocak 1953’te İstanbul’da vefat eden şair ve Neyzen Tevfik, kendine has hicivleri ve hayat tarzıyla adını duyurmuş deyim yerindeyse efsaneleşmiştir. Urla’da amatör bir neyzenden öğrendiği ney üflemeyi, kendi kendine ilerletmiştir. İzmir, Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerine devam etmiş, 1902’de Bektaşî tarikatinden nasip alıp Bektaşî dervişi olmuştur.

Izdırabın sonu yok sanma bu âlem de geçer
Ömr-i fâni gibidir, gün de geçer dem de geçer
Gam karâr eyliyemez hande-i hurrem de geçer
devr-i şâdî de geçer gussa-i mâtem de geçer
Gece gündüz yok olur, ân-ı dem-â-dem de geçer

Şiirde Şair Eşref ve Mehmet Akif’ten etkilenen Neyzen Tevfik, geçimini neyden sağlamamış, neyi yalnızca içinden geldiğinde üflemiştir. 100’e yakın plak doldurmuştur. İsmini, neyzenliğinin yanı sıra hiciv ve taşlamalarla da duyurmuştur.

Neyzen Tevfik

Tevfik, toplumun kurallarının dışında bir yaşam sürdürmüştü. Paraya düşkünlüğü yoktu. Neyzenlik konusunda içinden geldiği gibi çalıp, ardından maddi beklentileri olmamıştı. Kendi söylemine göre bu konuda yüze yakın plağı bulunmaktadır.

Tevfik, içkiye olan ilgisiyle de bilinmektedir. İçki, hayat biçiminin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu konuda bir anısı şöyledir: Bir arkadaşı, Tevfik’i meyhaneden çıkarken görmüştü. Eski bir dostu olarak sitem edip ona çıkışmak istedi.

– Vallahi Tevfik Efendi, seni meyhaneden çıkarken görmek, beni son derece üzdü.

Neyzen Tevfik cevap verir:

– Hemen geri döneyim öyleyse!

Bir rivayete göre 24 Mart, diğer bir rakama göre 14 Haziran 1879’da Bodrum’da doğan Tevfik’in yedi yaşlarındayken eşkiyaların çarşıda götürdüğü insan başlarını görmesiyle bağlantılı olarak sara nöbetleri başlamıştır. Ailesinin yaşadığı Urla’da bir neyzenden nota bilgileri alarak kendini bu alanda geliştirir. İzmir İdadisi’nde bir süre okuyarak bitirmeden ayrılır. Mehmet Akif’ten Farsça öğrenerek İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Bir süre sonra İstanbul’a yerleşen Tevfik, Galata’nın yanısıra Kasımpaşa mevlevihanelerinde işine devam eder. 1902 yılında Bektaşi Dervişi olur. Bu sıralarda şiire ilgi duyan Tevfik, Mehmet Akif ve Şair Eşref’ten etkilenir. 1908 yılından 1913 yılına kadar Mısır’da bulunur.

Neyzenlikteki ustalığına rağmen yergi ve taşlamalarıyla ünlenir. Toplumdaki haksızlıkları gözüne kestiren Tevfik, siyasetin yanısıra; dini baskı, çıkarcılık gibi konuları da işler.

1946’da, basın yararına düzenlenen bir konserde çalar. Yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüler. Konser öncesi neyini merak edenler, konser sonrası onu dinlemenin bir şans olduğunu dile getirirler.

1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik’in eserlerini, onun gözetimi altında, Azâb-ı Mukaddes adı ile kitaplaştırır.

1951 yılında Onu Affettim adlı bir filmde önemli bir rolde gözükür. Ağlayan Şarkı adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar’la oynar.

1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu’nda jübilesi yapılır.

1930’larda İstanbul Belediye’sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen’in düzenli bir geliri hiç olmaz. Neyzen Tevfik’in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953’te son bulur. Cenaze namazı Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camii’nde kılınır. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarı’nı doldurur. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurlarlar Neyzen’i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe…

Alevi haber ajansı – 28 Ocak 2012 tarihli haberinden derlenmiştir. (Yeşil Gazete)

 

More in Yaşam

You may also like

Comments

Comments are closed.