Yeşeriyorum

Ne Şah Bıraktılar Ne de Padişah!

0

Hürriyet’in orta sayfasında kocaman puntolarla “Şah’ımız ölüyor” başlıklı bir haber. Yazının başında bir güzel kartal kafası o muhteşem gözleriyle, insanın içini delen bakışlarıyla yer almış.

Alıcı kuşları bir ayrı severim, uzun yolcuklarımda hep gözlerim yukarılarda onları arar, geniş kanatlarıyla gökyüzünde süzülmelerini gördüğüm anda içim mutlulukla, coşkuyla dolar.

Neden bu kuşlara bu kadar sevgi, daha da ötesi hayranlık duyarım, çünkü onlardan birisiyle, lise sıralarında okurken birkaç yılımı aynı evi -geceleri aynı odada yatacak kadar yakından- paylaştım.

İkinci kez anlatıyorum ama olsun okumayanlarınız olmuştur; çok özel bir yaşam deneyimi, bu nedenle beis yok tekrarında. Cinsinin şahin olduğunu sonradan öğrendiğimiz, ismini ”Tayfun” koyduğumuz kuşu bir aile ziyaretine gittiğimizde (Ankara-Yenimahalle subay evleri) apartmanın bahçesinde, başı önünde sinirli sinirli dolaşırken gördük. Hikayesini sorduğumuzda, avcıların yakaladığını, kanatlarını kestiğini, uçamadığını, istersek bizim korumamıza verebileceklerini anlattılar..

Ağabeyimle ben “hemen alalım” kararı verdik. Sevgili anne ve babam da hayvan sahiplenmemiz konularında bizlere hiç “olmaz” demedikleri için Tayfun bizim eve transfer oldu. Ne güzel ne sevecen ne muhteşem bir kuştu. Onu çok sevdik, o da bizleri. Aynı kedi gibi evin içinde odalarda dolaşır, yatakların üzerinde gezer, o güdük kalmış güzelim kanatlarını sık sık çırpıp olanca tüyünü, teleğini etrafa saçardı. Anneciğim titiz temiz bir kadındır, onun tüy dökmelerine, tüneğinde dururken bazen çevresine koyduğumuz gazeteleri tutturamayıp etrafı kirletmesine hiç ses çıkarmaz, günün her saati “yalnızlık hissetmesin” diye onunla konuşurdu.

Güzel güneşli günlerde evin dışına babamın yaptığı tüneğe çıkarırdık. Bu havalandırma günlerinden birinde tüneğinden aşağıya inen Tayfun’umuza, komşuların beslediği, ortalarda serbest gezinen hindi sürüsü saldırdı. Biz müdahale edene kadar Tayfun’umuz üzeri açık kireç kuyusunun içine düştü, günlerce başını bekledik. Tüyleri yanmış, o güzel gözleri kapanmıştı. Elimizden yedirdiğimiz et parçacıklarını görmeden başını sağa sola uzatıp, kokusuyla bulmaya çalıştığında biz ailece ağlar olmuştuk.

Üst katta veteriner hekim komşumuz bize kireçle yanan tüyleri için vücudunu zeytinyağı ile ovmamızı salık verdi, gerçekten de bu tedavi işe yaradı, bir süre sonra o tüyleri attı, kalanları da kendisi gagasıyla kopardı. Sonunda Tayfun cascavlak kaldı, ama kısa süre sonra da tüylerinin yenileri geldi, gözleri de açıldı. Sadece tek gözünde ufak bir leke kaldı. Evet bu asla unutmadığım, bir yırtıcı kuşla olan arkadaşlığımdan olacak, onlarla ilgili en ufak bir ses, bir haber duyup gördüğümde kulaklarımı dikerim.

Son yıllarda doğadaki insan elinin verdiği harabiyetten diğer yaban hayvanlarının olduğu gibi alıcı kuşların da olumsuz etkilendikleri haberleri beni hep üzmüştür. İşte yine onlardan birisi; insan eliyle güzelim “Şah” kartallarının nesillerinin tehlikeye düştüğü haberi.

Onlar için üç büyük tehlike öngörülmekte: Avcılık, tarım ilacı, siyanür. Bu tehlikelerin her üçü de insan eliyle oluşturulmakta. Adını spor(!) koydukları can alma eyleminde bulunan avcılar, Şah kartallarının beslendiği küçük memeli hayvanları avlayarak günden güne tüketmekteymiş. Bu da zaten yerleşim alanlarına tecavüz eden insanlar nedeniyle avlanamayan, yaşam alanı sıkıntısı çeken kartalların aç kalmalarına neden olmaktaymış. Siyanürlü tilki avcılığı da  kartallar için büyük tehlike oluşturmakta, her zaman canlı avlanamayan şah kartalları siyanürden ölen tilkileri yiyebilmekte ve sonuç onların da ölümünü getirmekte.

Doğa bilimcilerce Şah kartalları, sağlıklı ekosistemin varlığının kanıtı sayılmakta. Koruma altına alınan bu kuşlardan  2009’da uydu vericiye takılan 10 tanesinden biri Bulgaristan’da, ikisi Trakya’da ölü bulunmuş. İkisi Ankara’dan, biri Tekirdağ’dan, bir başkası ise Mekke’den sinyal göndermeyi kesmiş.Bazılarınız, “ne olmuş ki” diyeceksiniz, ben sizlere söyleyeyim ne olduğunu: Bu şekilde insanlık kendi hayat damarlarını da kesmiş, eko sistemin şahane akışını engellemiş, avcılar da buna ön ayak olmuş..

Ece Bilgin

05/02/2010

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.