Doğa Mücadelesiİklim KriziManşet

Madencilik Çalıştayı Raporu: Sermaye dünyanın altını üstüne getiriyor!

0

İklim Adaleti Koalisyonu, 20 Nisan’da ‘Madene İnat, Yaşasın Hayat’ temasıyla Müze Gazhane‘de ‘İklim Adaleti Perspektifinden Madencilik Çalıştayı‘nı gerçekleştirdi. Çalıştayın ardından bir de rapor ortaya kondu. Yerin altında da üstünde de yıkımların gerçekleştirildiğinin belirtildiği raporda “Anayasa ve yargı bütünlüğünün birbirinden koptuğu, makamlara, kimliklere ve ideolojilere göre yasal haklarda ötekileştirilen farkındalık sahibi yurttaşlar, anayasal haklarını  kullanmaya, ölüm sermayedarlarına karşı, saha mücadelesiyle hukuk süreçlerini bir arada yürütmeye, ‘ekokırım suçtur, yasada yeri olmalıdır’ şiarıyla akademiyi sahalarla buluşturmaya devam edecek” ifadelerine yer verildi.

Farklı mesleklerin uzmanlarıyla, aktivistlerin bir arada olduğu çalıştayda ekosistemler, ormansızlaştırma, halk sağlığı, kültürel ve tarihi varlıklar, yaban hayatı ve hayvanlar, madencilik ekonomisi gibi konulara odaklanan masalarda çalışmalar gerçekleştirildi. 

Koalisyon tarafından paylaşılan raporda “Çalıştayın yaşama dair verdiğimiz hak mücadelemizde yolumuza ışık tutacağına inanıyor, haklı mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi tekrar beyan ediyoruz” denildi.

Rapordan öne çıkan başlıklar ise şöyle:

  •  Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyecek olursak; Türkiye’de ve dünyada yerin altını üstüne getiren bu kar odaklı, gezegensel hayatı hiçe sayan madencilik faaliyetlerinin tamamına karşıyız, durdurulması için mücadele edeceğiz.
  • 2004’te çıkarılan özerk maden mevzuatı ile doğanın ve doğanın bir parçası olan insanın yaşam hakkının toptan yok sayılması ile karşı karşıya kaldık. Türkiye’de kömürün yakılmasına dayalı enerji üretiminden kaynaklanan sera gazı emisyonları 2019’da 164 milyon ton CO2 eşdeğeri düzeyinde. 1990’daki 61 milyon ton salımıyla karşılaştırıldığında bu rakam yüzde 168’lik bir artış anlamına geliyor. Günümüze gelene kadar, Türkiye yüzölçümünün yüzde 50’sinden fazlası maden ruhsatlarıyla kapatıldı. Bu durum yeni icat edilen ‘acele kamulaştırma’ ile de devam ediyor.

‘Acele kamulaştırma bir sermayeye servet transferidir’

  • Acele kamulaştırma bir sermayeye servet transferidir! Açıkça bir ‘topluma ve doğaya karşı savaş‘ hukukudur. Çalıştayı gerçekleştirdiğimiz bugün (20 Nisan), 857 parselin daha kamulaştırıldığı açıklandı, deprem bölgesinde halkların acısından fırsat çıkarırcasına acele kamulaştırmalar devam ediyor.
  • 2006 yılında Uşak Kışladağ’da 1500 kişi siyanür zehirlenmesi, 2011 yılında Eti Gümüş tesislerinde şebeke suyuna siyanür basılması, Afşin-Elbistan termik santralinde göçük, Gümüşhane, Kastamonu, Giresun, Artvin Cerattepe, Kaz Dağları, Madra ve Akbelen’de yaşananlar bize madene değil, yaşama yatırım yapılması gerektiğini bir kez daha gösterdi. 

‘Ekosistemlerin ve yaban hayatının korunması hayatidir!’

  • Madencilik faaliyetleri arama süreçleri dâhil her bir aşamada toprak, su ve ekosistem üzerinde geri dönüşü mümkün olmayan tahribata sebep olmaktadır.
  • Açılan/genişleyen maden alanları nedeniyle habitat parçalanmaları, yaban hayvanlarının beslenme ve üreme sistemlerinin zarar görmesi ve temel ihtiyaçlarını karşılayamaması sonucu insan türüyle çatışmaların ortaya çıkması madencilik faaliyetlerinin durdurulmasını gerektirmektedir. Biyoçeşitliliğin devamı, orman, toprak ve su ekosistemleri bütünlüklü olarak korunmalıdır.
  • Madencilik faaliyetleri doğayı olduğu kadar kültürel varlıkları da etkiliyor. Koruma mevzuatı bypass edilip maden yasasını önceliklendirmenin bedelini geçmişimiz, hafızamız silinerek ödüyoruz.
  • Madencilik faaliyetlerinde ‘kamu yararı’ yoktur. ‘Sermaye yararı’ vardır.

‘İliç katliamı bir suçüstü halidir!’

  • 13 Şubat’ta 4200 işçi ve 36 taşeron firma çalıştıran, planlanan kapasite geliştirme projesi gerçekleştirilirse Avrupa’nın en büyük altın madeni haline gelecek Çöpler Altın Madeni’nde yerel halkın, bilim insanlarının, ekoloji aktivistlerinin tüm uyarılarına rağmen, pasa dağı adı verilen zehirli bulamaç, 9 işçiyi bizlerden aldı götürdü, yedisinin bedeni hala o milyonlarca tonluk siyanürlü toprağın altında. Yeraltı sularına ve Türkiye, Irak ve Suriye’nin can damarı olan Fırat suyuna siyanür ve diğer zehirli kimyasalları taşıyarak, hem insan hem de insan dışı tüm canlıların yaşamına yönelik ciddi bir tehdit oluşturdu.   
  • İliç katliamına yol açan, sermayenin onz başına 2000-2200 dolar kazanma isteğine hukuksal bağışıklık ve ucuz işgücü sağlayarak destek veren iktidardır. İliç Çöpler Altın Madeni derhal kapatılmalıdır.
  • Ayırca çok acil olarak, İliç Çöpler altın madeninde yaşanan katliamın kamuoyu tarafından objektifliği kabul edilen ulusal ve uluslararası kuruluşlar tarafından bağımsız biçimde incelenmesini, uluslararası sağlık kuruluşlarının raporlama yapmasını istiyoruz. İliç katliamından etkilenen herkesi, yani hepimizi, uluslararası ölçekte sorumlu devlet ve şirketlere karşı ceza ve tazminat davası açmaya çağırıyoruz.

‘Ölüler altın takmaz’

  • Bugün Türkiye’de ne yazık ki 19’u çalışır durumda, 3 tanesi de kurulmak üzere olan 22 altın madeni var. En az 20 altın madeni de projelendirilmiş, ruhsatları alınmış ve harekete geçmeyi bekliyor.
  • Altın bütün ışıltısına rağmen, siyanüre, kan ve gözyaşına bulanmıştır. Bizler, yerli ya da çok uluslu, hiçbir ekstraktivist faaliyeti istemiyoruz. Bergamalı köylülerin söylediği gibi, ‘Ölüler altın takmaz‘.

‘Sermaye dünyanın altını üstüne getiriyor!’

  • Dünya üzerinde toplam 8 bin 500 kömür santralı; toplam 2,000 teraWatt kurulu gücüyle küresel emisyon toplamının üçte birine neden oluyor.
  • Kritik madencilik adı altında daha da genişleyeceği görülen madencilik faaliyetleri, başta üçüncü dünya ülkeleri olmak üzere yeni bir tehdit dalgası oluşturuyor. Yeni yeşil düzenin elektrikli arabaları, flora ve fauna için son derece zararlı olan 8 kiloluk lityum pillerle çalışıyor, bu kritik madenlerle dev fabrikalarını büyütmek için ormansızlaştırmayı da meşru gören ‘yeşil’ girişimciler servetlerine servet katıyor.

‘Yerin altında da üstünde de kırım bitmiyor! Ekokırım suçtur!’

  • Madenciliğin kendisi bir ekokırım suçu olarak tanımlanmalıdır. Doğa bir hammadde ya da meta değildir. Uluslararası dayanışmayla İliç katliamının ve tüm madencilik faaliyetlerinin gezegene karşı suç olarak tanımlanması için mücadele edeceğiz.
  • Bizler, İliç’teki ekokırım suçunu unutmayacağız, unutturmayacağız. İnsanları taksirle değil kasten öldüren, doğayı taksirle değil kasten kirletenlere karşı, TBMM’ye yasalaşması için verdiğimiz Yurttaşın Ekokırım Yasa Teklifi’nın takipçisi olacağız. Anagold şirketinin İliç’teki mal varlıklarına el konularak madenin kapatılmasını, mümkün olan tüm ekolojik rehabilitasyon çalışmasının bir an önce yapılmasını istiyoruz.

‘Adalet yerini bulacak!’

  • Madencilik sektörü çalışan sağlığını da hiçe sayıyor. Kimyasal, gürültü vb maruziyeti nedeniyle silikozis, tüberküloz, akciğer kanseri gibi hastalıklarla yüz yüze kalan maden işçileri, diğer bütün sektörlerdeki işçilerden daha çok ölüyor. Düşük ücretli, sendikasız, iş güvencesi ve güvenliği koşulları sağlanmadan ölesiye çalışıyorlar.
  • Bizler, karıncanın olduğu gibi, toprağın, zeytinin, madencinin de kardeşiyiz. Maden teşviklerinin ve vergi indirimlerinin kaldırılmasını istiyoruz. Fiyat ve üretkenlik üzerinden bir enerji politikası değil, üretim ve tüketim alışkanlıklarının değiştiği, herkesin insanca yaşama ve çalışma hakkının tanındığı gerçek bir yeni yeşil düzen istiyoruz.
  • Bizler biliyoruz ki vahşi olmayan bir madencilik yoktur. Vahşi olan, kapitalizmdir.     

You may also like

Comments

Comments are closed.