ManşetDoğa MücadelesiEditörün SeçtikleriYerel

Kuşadası’ndaki rant projeleri ekokırıma davetiye çıkarıyor

0
Fotoğraf: Avukat Mehmet Bülent Tokuçoğlu

Aydın Kuşadası’na bağlı Güzelçamlı Mahallesi sınırlarında Dilek Yarımadası Milli Parkı ve bölgedeki yeşil alana da dahil olan Kocagöl sulak alanının geleceği tehlike altında. Mahalle sınırlarında bir de yat limanı ve balıkçı barınağında kapasite artırımı için proje yapılması planlanıyor. Doğa mücadelecileri ise mahalleye yapılması istenen ‘Güzelçamlı Yat Limanı, Feribot Yanaşma Yerleri Yapımı ile Balıkçı Barınağı Kapasite Artırımı Projesi’ ve yine Güzelçamlı sınırları içerisinde bulunan Kocagöl sulak alanının ‘turizm, ticaret ve konut alanı’ olarak değiştirilmesine karşı çıkıyor.

Güzelçamlı Yat Limanı projesine verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporunda canlılar görmezden gelinirken; Kocagöl, çevresindeki yazlık sitelerin arasında kalan yeşil bir bölge olmasına rağmen turizm, ticaret ve konut alanına dönüştürülmeye çalışılıyor.

Güzelçamlı Yat Limanı’na ‘ÇED olumlu’ kararı

Aydın Büyükşehir Belediyesi’nin sahibi olduğu ‘Güzelçamlı Yat Limanı, Feribot Yanaşma Yerleri Yapımı ile Balıkçı Barınağı Kapasite Artırımı Projesi’ne Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Nisan 2019’da ‘ÇED olumlu’ kararı verildi. Aktivistler söz konusu ÇED raporunda Dilek Yarımadası Milli Parkı’nın sahillerini olumsuz etkileyeceği, hafriyat atıklarının meydana gelebileceği, deniz çayırlarının doğrudan etkileneceği ve habitata bağlı tüm denizel canlıların yok olacağı gibi tehditlerin göz önünde bulundurulmaması nedeniyle karara karşı çıktı.

Yeşil Gazete’ye konuşan Avukat Mehmet Bülent Tokuçoğlu, Bakanlığın ‘ÇED olumlu’ kararının iptali için Mayıs 2019’da Bakanlığa ve Aydın Büyükşehir Belediyesi’ne dava açtıklarını bildirerek “Dava ile ilgili mahkeme keşif ve bilirkişi incelemesi yaptı. 20 Haziran 2019’da, ivedi yargılama gerektiği için hızlı davrandılar. Burada davanın konusu olan yük limanında 60, 90 ve 125 metre boyunda üç adet iskele yapılacaktı. Bunlar feribotların yanaşması için istenmişti” diyor.

Deniz içerisinde 86 bin metrekarelik inşaat

Söz konusu alanda bulunan 100 teknelik balıkçı barınağının da iyileştirilerek 200 tekneye çıkarılmasının hedeflendiğini belirten Avukat Tokuçoğlu, “Bu projede deniz 600 bin metreküp dolgu alanıyla doldurulacak ve deniz alanı içerisinde de yaklaşık 86 bin metrekarelik inşaat yapılacak. Bu ‘yap-işlet-devret’ modeliyle yapılacak bir proje” ifadelerini kullanıyor.

Danıştay bilirkişi incelemesini yetersiz buldu

Halkın katılımı sürecinde halkın konuyla ilgili fazla bilgilendirilmediğine değinen Tokuçoğlu, eksikliklerle birlikte yapılan keşif sırasında, yedi kişilik bilirkişi heyeti oluşturulduğunu ve sonrasında 71 sayfalık bir rapor verildiğini belirtiyor.

Bülent Tokuçoğlu, Haziran 2020’de ek raporla birlikte 88 sayfalık bir bilirkişi inceleme raporunun ortaya koyulduğunu aktararak inceleme sonucunda Aydın 2. İdare Mahkemesi’nin 26 Şubat 2021’de ÇED olumlu kararına karşı yapılan itiraz talebi için iptal kararı verdiğini belirtiyor. Bu noktada dosya Danıştay 6. Dairesi’ne intikal ediyor. Danıştay’ın verdiği karar ise ‘ÇED olumlu’ kararının verildiği raporda göz ardı edilen nesli tehlike altındaki bazı canlıların yok olması tehdidine varan çevre sorunlarını ortaya koyuyor.

‘Canlıların yaşamı söz konusu’

Danıştay Ekim 2021’de İl 2. İdaresi tarafından verilen iptal kararını bozdu. Danıştay’ın bozma kararı kapsamında çevre mühendisi, oşinografi alanında uzman jeoloji veya jeofizik mühendisi, su ürünleri uzmanı, flora ve fauna uzmanlarından oluşan yedi kişilik keşif ve bilirkişi incelemesi isteniyor. Halkın katılımcı bir bütçeyle yargılama masraflarını ödediğini belirten Tokuçoğlu, inceleme için tayin edilecek günü beklediklerini söyleyerek şu ifadeleri kullanıyor:

“Biz burada bir çevre felaketi olacağı düşüncesiyle itiraz etmiştik. Danıştay kararıyla ilk bilirkişi incelemesindeki heyette olmayan kıyı liman mühendisi ve deniz metodolojisi alanında uzman birisi istendi. Ama daha evvel verilen keşifte hem esas hem ek rapor çerçevesinde bilimsel olguların değişmeyeceği kanaatindeyiz. Çünkü burası milli parka komşu konumunda, bir kilometre mesafede bir alan. Oradaki ekosistemin, denizsel ve karasal habitatların, canlıların yaşamı söz konusu.”

Fotoğraf: Milli Park Müdürlüğü Koruma Ekibi- Milli Park/Nisan 2020

Projenin çevreye vereceği zararlar ÇED’de yok

Danıştay tarafından verilen kararda önemli bir biyorezerv alanı olan Dilek Yarımadası Büyük Menderes Milli Parkı’na yaklaşık bir kilometre mesafede yer alan büyük ölçekte bir tesis inşa edilecek olmasının gerek tür, gerekse habitat çeşitliliğini tehdit edeceği ancak ÇED raporunda bunun göz ardı edildiği belirtiliyor.

Kararda ayrıca denize inşa edilecek tesisin yaratacağı akıntı perdelemesinin tesisin batısında kalan milli park bölgesini olumsuz etkileyeceği, milli parkta yer alan koyların hızla kirlenmesine yol açacağı, tesisin faaliyete geçmesi ile oluşacak deniz trafiğinin ekosistem üzerinde olumsuz etkiye sahip olacağına yer veriliyor.

Danıştay: ‘ÇED olumlu’ kararı uygun değil

Ek olarak Danıştay kararında projenin Akdeniz’de endemik nadir habitatlarından deniz çayırlarının yok olmasına neden olacağı, hafriyat taşıma sırasında oluşacak trafik ve buna bağlı kirleticiler, toz ve havaya salınacak partiküllerin bitki örtüsüne zarar vereceğinin tespit edildiğine de değinilerek ‘ÇED olumlu’ kararının uygun olmadığı belirtiliyor.

Raporda nesli tehlike altındaki türlere değinilmiyor bile

Söz konusu ÇED raporunun uygun görülmediği kararda faunaya ilişkin olarak yapılan akıntı hızı ve ölçüm süresinin yetersiz olduğu, rüzgarların liman kıyısı boyunca milli parka akıntı yaratmasının beklendiği, bunun da park kıyılarını olumsuz etkileyeceği ifade ediliyor.

Ayrıca ÇED raporunda çevrede yaşayan canlıların tamamına yer verilmediği belirtilerek bilgilerin birbirleriyle çeliştiği bildiriliyor. Yarımadada ala geyik ve karakulak gibi nesli tehlike altındaki memelilerin yaşamasına karşın raporda bunlardan hiç bahsedilmiyor. Buna ek olarak ÇED raporunda su ürünlerinin değerlendirmesinin yetersiz olduğu da tespit edilmiş durumda.

Özelleştirme öncesi planlarda değişiklik

440 ada dört parselde bulunan Güzelçamlı Mahallesi’yle ilgili 1/100000’lik çevre düzeni plan değişikliği, 1/5000’lik nazım imar planı değişikliği ve 1/1000 ölçekli uygulama imar plan değişikliği gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı, ve Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen değişikliklere ilişkin konuşan Avukat Mehmet Bülent Tokuçoğlu, değişikliklere Kuşadası Belediye Başkanlığı ile TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın itiraz ettiklerini belirtiyor.

‘Ayrıcalıklı imar hakkı oluşturuluyor’

Bir yıl içerisinde mülkiyeti hazineye ait olan bu alanın özelleştirilmek istendiğini söyleyen Tokuçoğlu, “Esas mesele buranın özelleştirilerek satılması. Burada üst ölçekli plan kararları yön bozacak nitelikte. Tek bir parsele yönelik parçacıl şekilde bir imar plan değişikliği gerçekleştiriliyor. Dolayısıyla ayrıcalıklı bir imar hakkı oluşturuluyor” diyor.

TMMOB Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası İzmir şubelerinin yanı sıra itirazlar üzerine Kuşadası Belediye Başkanlığının da dava açtığını söyleyen ve Danıştay 6. Dairesi’nde görülen davalara ilişkin konuşan Avukat Bülent Tokuçoğlu, “Biz de Kuşadası’ndaki 18 kişinin vekili sıfatıyla açılan her iki davaya da müdahale talebinde bulunduk. Büyük olasılıkla birleştirme kararı verilecek. Bu taşınmazın denizle bağlantısının olduğu alan tek bir göl. Hemen onun kenarında ve çevresinde konut yapılaşması öngörülüyor. Yeşil alan park niteliği tamamen ortadan kaldırılıyor ve o gölde barınan kanatlı hayvanlara, özel bitki örtüsüne zarar verecek nitelikte bir imar plan değişikliği yapılıyor” ifadelerini kullanıyor.

Özelleştirme furyasına halkın tepkisi

Aynı zamanda bölgede yapılması planlanan özelleştirmeyle ek nüfus oluşturulacağını aktaran Tokuçoğlu, “Mülkiyeti kamuya ait olan alan aslında satılmak amacıyla kamusal kullanım kararı değiştiriliyor. Bu ‘özelleştirme furyasına karşı neler yaşanıyor, ne bitiyor’ pek açıklanmadığı için ve devlet özelleştirmeyi bir kaynak olarak gördüğü için bu kararın yanında yer alanlar da var maalesef. Ama karşı çıkanlar da var. O karşı çıkanların sayısı maalesef az ama yine de nitelik olarak karşı duruşlarını sergileyen çevre bilinci açısından iyi bir örgütlenme de var” şeklinde konuşuyor.

“Çünkü kamusal kullanım kararlarının değiştirildiği ve özelleştirmenin yapıldığı yerlerde kamu kaynakları yağmalanıyor” diyen Bülent Tokuçoğlu şu ifadeleri kullanıyor:

“Bu bir siyasi tercih. Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi mülkiyeti kamuya ait olan alanları satarak kamusal kullanım kararlarını ortadan kaldırıp özelleştiriyor ve kamu kaynakları peşkeş çekiliyor.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.