ManşetTürkiye

Küresel BAK: “Esad, katliamlara son ver! Suriye’ye askeri müdahaleye hayır!”

0

Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu, 1 Mart’ın yıldönümünde Suriye’deki katliamları protesto etti.

Küresel BAK aktivistleri, dün İstanbul Teşvikiye’deki Suriye Başkonsolosluğu’nun önüne giderek bir basın açıklaması yaptı. “Esad, Katliamlara son ver!”, “Suriye’ye askeri müdahaleye hayır!”, “Suriye Halklarının Yanındayız” dövizlerinin taşındığı basın açıklamasında “yaşasın halkların kardeşliği”, “Esad katliamları durdur”, “savaşa hayır” sloganları atıldı.

Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Ümit Şahin ve Eski Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun da katıldığı eylemde basın açıklamasını Küresel BAK yürütme kurulu üyesi Nilüfer Uğur Dalay okudu. Basın açıklamasında “Esad diktatörlüğünün kendi halkına karşı yürüttüğü savaşa dur diyor, Suriye’ye karşı düşünülen bir askeri müdahaleye bütün gücümüzle karşı çıkacağımızı ve Suriye halklarının demokrasi mücadelesinin yanında olduğumuzu açıklıyoruz” dendi.

Açıklama şöyle:

Suriye’de Esad rejimi kan dökmeye devam ediyor. Muhalifleri tanklarla ezen, Humus’u hayalet şehire çeviren, baskıcı rejimini korumak için kendi halkına karşı savaş açan Esad diktatörlüğüne karşı Suriye halklarının demokrasi ve özgürlük mücadelesini destekliyoruz.

Suriye’de bundan yaklaşık bir yıl önce Ürdün sınırındaki Derea kentinde başlayan olaylar, bugün hem Derea’nın, hem Türkiye sınırına yakın İblid’in, hem de Humus ve Hama’nın tamamen ya da kısmen Suriye hükümetinin kontrolünden çıktığı bir iç savaş noktasına geldi.

Çatışmalar Duma, Madaya, Zabadani gibi kentlerde de sürüyor. Kuzeydoğu’daki Kürt bölgesinde de rejimin meşruiyeti sorgulanır halde. Suriye ordusunun roket atışları altındaki Humus ve Hama’dan gelen görüntüler büyük bir yıkımı gösteriyor.

Gelen haberlere göre 2011′in Mart ayından bu yana Suriye’de ölenlerin sayısı 8.343’e ulaştı. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi örgütünün raporuna göre ölenlerin 590′ı çocuk. En çok ölüm ise 1.128 kişi ile Hama’da gerçekleşti.

Öte yandan Esad rejimine muhalif Kürtlere karşı suikastlar yapılıyor; gazetecilere, blog yazarlarına ve rejim muhaliflerine karşı büyük bir baskı dalgası devam ediyor. Hatta Humus’un bombalanması sırasında iki Batılı gazetecinin bilerek öldürüldüğü iddia ediliyor.

Tarih boyunca bütün diktatörlükler varlıklarını baskı ve şiddet yoluyla sürdürdüler. Ancak kendi halkının üstüne roket yollayan bir diktatörlük kendi kendini yok ediyor demektir.

Suriye’de yaşanan olaylar, Tunus, Mısır, Libya, Yemen, Bahreyn gibi Ortadoğu ülkelerinde yaşanan halk ayaklanmaları dalgasına katılan Suriye halklarına karşı rejimin kendi halkına doğrulttuğu ağır silahlarla verdiği bir yanıttır.

Biz savaş karşıtları, Suriye’de diktatörlüğe karşı ayaklanan halkların yanındayız. Esad diktatörlüğünün bir an önce silahları susturmasını, ister gerçek demokratik reformlar yoluyla, isterse iktidarı terk ederek olsun, bu şiddet yolunu derhal bırakmasını ve halkının önünden çekilmesini istiyoruz.

Bu mücadelede Suriye halkları bütün dünyanın demokrasiden, özgürlükten ve barıştan yana olan güçlerinin desteğini hak ediyor. Ancak diktatörlüğe karşı mücadeleyi kendi stratejik çıkarları, askeri projeleri veya egemenlik hesapları için kullanmaya kalkan iki yüzlü devletlerin çıkar hesaplarının oyuncağı olmayı hak etmiyor.

Uluslararası platformların Suriye’deki  şiddetin sona erdirilmesine yönelik kararlarını dahi Suriye’ye yönelik emperyal müdahalelere ‘uluslararası hukuki meşruiyet şemsiyesi’ oluşturmak için kullanmak isteyenler var.

Türkiye’de AKP hükümetinin de izlediği dış politikayla komşusuna yönelik bir askeri müdahaleyi tamamen reddetmediği, ABD ve diğer emperyalist güçler askeri müdahaleyle sorunu çözmeye karar verirlerse, tıpkı Irak müdahalesinden önce olduğu gibi katılmayı, hatta bölge liderliği hayaliyle başı çekmeyi deneyecekleri anlaşılıyor.

Türkiye ancak savaş karşıtı ve insan haklarına dayalı bir dış politika anlayışıyla bu yanlış yönelimi durdurabilir.
Çünkü Suriye’ye yönelik bir askeri müdahaleyle rejimi değiştirmek, bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek ve bu arada İran’a yönelik bir askeri müdahalenin kapısını aralamak isteyen güçler, Suriye’nin demokratikleşmesine değil, çatışmaların şiddetlenmesine, bölgedeki istikrarsızlık ve savaş ortamının yayılmasına neden olacaklardır.

Irak savaşında 1 milyon Iraklı’nın hayatını kaybettiğini, Irak halklarının savaş öncesinden çok daha büyük bir yıkım ve sefalet içine sürüklendiği ortadadır. Bu yanlışın Suriye ve İran’da tekrarlanmasını önlemeliyiz.

Esad diktatörlüğünün döktüğü kanı Ortadoğu’ya yönelik yeni bir askeri müdahalenin ve savaşın gerekçesi yapmak isteyen bütün güçler, ister ABD, ister NATO, ister Türkiye olsun, karşılarında yine biz savaş karşıtlarını bulacaklardır.

Bugün, Türkiye’nin Irak savaşına katılması için Meclis’e verilen tezkereyi, Ankara’da 100 bin kişilik bir mitingle önlediğimiz 1 Mart 2003’ün 9. yıldönümü. Savaş karşıtları olarak yine bir 1 Mart günü, yine savaşa hayır diyoruz.

Esad diktatörlüğünün kendi halkına karşı yürüttüğü savaşa dur diyor, Suriye’ye karşı düşünülen bir askeri müdahaleye bütün gücümüzle karşı çıkacağımızı ve Suriye halklarının demokrasi mücadelesinin yanında olduğumzu açıklıyoruz.

ESAD, KATLİAMLARA SON VER! SURİYE’YE ASKERİ MÜDAHALEYE HAYIR!
SURİYE HALKLARININ YANINDAYIZ…

Nilüfer Uğur Dalay
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.