Kadınların Günü’nde bir Kontrtenor yazısı: Michael Chance

farinelli
Farinelli

Her halde söz konusu klasik müzik olduğunda üzerinde magazinsel bir şeyler karalamak için en istismar edilmeye en münasip ses familyasıdır, “kontrtenorlar”. Kontrtenorlar, kadın tınısına benzer ses üreterek şarkı söyleyen erkeklerdir. İtalyanca falcetto (fr. falset, tr. kafa sesi) olarak tabir edilen Türkçe karşılığı sahte ses olan bu teknik erkek şarkıcının, kalın kadın sesini tarif eden alto ya da kontraltoların ses aralığını kullanabilmesine imkan tanır. Yakın tarihe bakacak olursak Mart 1995’de ülkemizde gösterime giren Gérard Corbiau tarafından yönetilen Farinelli filmi bu ses cinsini bizlerle tanıştırmıştı. Ancak gerçek bir olaya dayanan filmin kahramanı Farinelli aslında bir kontrtenor değil bir castratoydu, diğer bir değişle bir erkek alto değil daha da tiz bir ses aralığına karşılık gelen bir erkek sopranoydu. Peki, bu kadar yüksek seslere nasıl çıkabiliyorlardı bu erkek şarkıcılar?

Bizans Müziği’ndeki çok sesli müziğin erken örneklerinden orta çağ Katolik müziğinin olgunlaşmasına geçilmesi ile birlikte armonik derinlik zenginleşiyordu. Kiliselerde icra edilen çok sesli koro müziği toplumun tüm alanlarında olduğu gibi burada da erkek-egemendi. Kadınlar korolarda yer alamıyordu. Ancak kadınlardaki ince ses, melodik kıvraklık sergileyebilmek kadar ana melodiyi öne çıkarmak için de idealdi. Erkekler meclisine kadın sesini almanın ilk çaresi çocuk sopranolarda bulundu. Şarkıcılık yeteneği olan erkek çocuklar ergenlikle birlikte sesleri kalınlaşana kadar “soprano” seslerde kullanılıyordu. Ancak bu da sınırlı bir çözüm idi. Çocuk sopranolar tam yetkin şarkıcılık deneyimi kazanmaya başlarken seslerinin “meleksi” niteliğini yitiriyorlardı. Sonunda buna da bir çözüm bulundu.

Farinelli filminde kısmen görsel olarak da sunulan bir operasyon ile erkek çocuğun testislerinin alınıyor ve erkeğin yaş alsa da sesinin kalınlaşması engellenebiliyordu. Bu şekilde şan tekniği yıllar boyunca zenginleşse de sesinin inceliğini koruyabilen kastratolar barok müziğin yaygınlaştığı Avrupa’da nam salmaya başladılar. Bununla beraber, kontrtenorların kastrato olmadıklarını, yani, vücut bütünlüklerinin korunmuş(!) olduğunu, yalnızca “sahte kafa sesi” ile ince seslere alto tınısı ile çıkabilen erkekler olduklarını hatırlatalım. Zaten, çoğu kontrtenor konuşma tonlarında iken çoğu erkekten çok da farklı olmadıklarının da altını çizelim. Bugün artık pek kalmasalar da bir kastratonun konuşma sesinin de çocuk sesine yakın olduğunu düşünebiliriz.

Şimdi magazin parantezini kapatıp, günümüze dönelim…

evin ilyasoğlu
Evin İlyasoğlu

Evin İlyasoğlu’nun koordinasyonu ile 1996 yılından günümüze, ülkemizin ağırlıklı olarak oda müziği temsil ihtiyaçlarına tatminkâr yanıtlar sunan “Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall Klasik Müzik Konserleri”nin, İlkbahar 2014 etkinlikleri kapsamında önemli bir kontrtenoru ağırladık bu hafta: Michael Chance. Grammy ödüllü İngiliz kontrtenor Chance’e eşlik eden Amerikalı piyanist ve org sanatçısı Maggie Cole ise, Boğaziçi Üniversitesi bahçesinde yer alan ve Robert College döneminde kilise olarak hizmet veren Albert Long Hall’un kaderine terk edilmiş orguna biraz olsun can verdi.

Chance, o kadar tipik bir İngiliz ki, tipik bir İngiliz olmasından gurur duyuyor. Ama bu milli gururunu çok evrensel bir ödeve dönüştürmüş. Başarılı kontrtenor, klasik müziğin tüm dönemlerine önemli isimler vermiş İngiliz bestecilere ağırlık verdiği repertuarı ile bu saygın müzik adamlarının tınılarını dünyanın her yerindeki dinleyicilerle buluşturuyor. Michael Chance İstanbul’daki konserinde Händel (18yy) , Bach (18yy), Purcell (17yy) gibi barok dönem müziğinin önemli bestecilerinin yanı sıra, romantik dönemden Schubert(19yy) ile 20yy’dan Tippett, Butterworth, Hastings Parry ve Britten gibi isimlere de yer verdi.

Michael Chance 59 yaşında bir kontrtenor olarak, sansasyonel bir ses cüssesi gösterisi sunmadı bize ama şarkıcılık adına çok ama

Michael Chance
Michael Chance

çok önemli dersler verdi. Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce ve İtalyanca eserler yorumlayan şarkıcı, her dilin telaffuz inceliklerine titizlik ve beceri ile sahip çıktı. Çoğu şarkıcının ıskaladığı sessiz harflerin hakkıyla seslendirilmesine adeta her bir harfe taparcasına önem atfederek yaklaştı. Sahne enerjisi, seyirci ile iletişimi, jest, mimik ve dramatik ifadesi şarkıyı anlamasak bile ruhuna girmemize imkân tanıdı. Adeta bir şiir dinletisindeydik dinleyiciler olarak. Ses gösterisi yapmadı dediysem, yerinde ve gerektiği kadar salonu dolduracak kadar güçlü bir sese sahip olduğunu göstermiş olduğunu da ifade etmem gerekir.

Partneri Maggie Cole üç şarkıyı icra edebilse de, kilise orgunun teknik bakımının yetersizliği, ne yazık ki bu güzel ancak çok hassas dev enstrümandan yeterince zevk almamıza engel oldu. Bu nedenle bir çok esere piyano ile eşlik etmek zorunda kaldı. Ülkemizde sanata verilen önemin ve fonun bir paralelkenarın paraleli kadar etmediğini ifade etmeye gerek bile duymadan, hiç değilse 25 yıldır İlyasoğlu himayesinde bu güzel konserleri idrak edebildiğimize avunalım. Neyse, anladınız siz onu…

maggie cole1
Maggie Cole

Michael Chance ile son bir notu ise, bu konsere beni davet etme nezaketini benden esirgemeyen Türkiye’nin önde gelen çok sesli klasik batı müziği koro şeflerinden Yeşua Aroyo’nun, konseri izlerken işaret ettiği bir konudan paylaşalım. Kontrtenorlar daha çok barok eserlerle birlikte anılırlarken, bir Britten hayranı olduğunu saklamayan Chance, repertuarında çağdaş armoni ögeleri barındıran eserlerde de harika bir yorum sundu. Karanlık akorlar ile naif kontrtenor sesini doğallığı bozulmamış bir uyum ile icra etti.

Erkek egemen din sisteminin kastları kadınları müzikten alıkoydular. Bu zamanla kontrtenor sanatının doğmasına neden oldu. Biz yine de insan türünün var olmasına dair emeğin çok önemli bir kısmını göğüsleyen kadınlarımızı, hayatın her yerinde görelim ve onların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nünü kutlayalım. Belki bir gün Katolik dünyası ilk “Kadın Papa” (evet bu bir oksimoron!) ile de tanışır ve bu da sanatta başka gelişmeleri tetikler… Kim bilir?

Manzum S.

Manzum S.
Manzum S.
Biraz sanat, biraz manzum, biraz serzeniş…

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Touch Nature: Antroposen çağda yıkım ve olasılıklar

Avusturya Kültür Ofisi'nde 2 Ekim'de açılacak multimedya sergisi Touch Nature, doğanın insan müdahalesiyle artan yıkımına ve buna karşı sanatın aldığı güncel tavra odaklanıyor.

Dört ilde Filmekimi heyecanı başlıyor: ‘Geldi iki gözümün çiçeği’

İKSV’nin düzenlediği Filmekimi’nin programı açıklandı. İstanbul, Diyarbakır, Ankara ve İzmir’de düzenlenecek etkinlik için biletler yarın satışa sunulacak.

Adana’daki plastik atıklar, sanatsal ürünler halinde Avrupa’ya geri dönecek

Sanatçılar; Kessler ve Civelek, Avrupa'dan Adana'ya gönderilen plastik atıklardan üretecekleri sanat eserleriyle küresel atık krizine dikkat çekmeyi hedefliyor.

BİFED Gökçeada Ekolojik Belgesel Film Günleri başlıyor

Bu yıl ilk kez Gökçeada'da düzenlenecek BİFED Gökçeada Ekolojik Belgesel Film Günleri'nde dünyanın dört bir yanında 11 kısa ve uzun belgesel film gösterilecek.

Ayvalık Uluslararası Film Festivali yarın başlıyor

17-22 Eylül tarihlerinde düzenlenecek, Ayvalık Film Festivali'nin 70 filmlik seçkisinde iklim-ekoloji sorunlarına eğilen 'Doğa Diye Bir Şey Kalmadı' başlıklı bölümde dört film yer alıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR