Hazırlanan rapora göre 7’den büyük deprem olması halinde şebekelerin çökmesi nedeniyle 8.7 milyon kişinin acil su ve gıdaya ihtiyacı olacak. En riskli bölge, Avrupa yakasındaki kıyı ilçeleri. Uzmanlar Marmara’da deprem sonrası tsunami olasılığının da yüksek olduğunu belirtiyor.
Su Politikaları Derneği’nce hazırlanan “Depremde Su Temini ve Çevre Sağlığı” başlıklı rapora göre İstanbul’da 7’den büyük deprem olması halinde içme suyu şebekesinin çökmesiyle birlikte 8.7 milyon kişiye ‘acil su ve gıda arzı’ gerekecek. Devlet Su İşleri (DSİ) eski yöneticilerinden Dursun Yıldız’ın öncülüğünde yapılan çalışmada özellikle Avrupa yakasında Marmara Denizi kıyısındaki ve yakınındaki ilçelerin su ve kanalizasyon şebekesine büyük hasar olacağı vurgulandı.
Depremin Büyükçekmece Barajı gövde dolgusu ile Küçükçekmece Gölü çevresinde, tsunaminin büyüklüğüne bağlı olarak hasar ve can kaybına neden olabileceği belirtilen raporda şöyle denildi: “Bu nedenle bu barajın öncelikle depremin gövdede oluşturacağı yarılma riskine ve daha sonra tsunami dalgası ile gövdenin yıkılması riskine karşı kontrol edilmesi faydalı olacaktır. Bu barajın ve hemen yanında yer alan içme suyu arıtma tesisinin depremde hasar görmemesi ve işletmeye devam edebilmesi çok büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu baraj ve arıtma tesisi, depremden en fazla zarar göreceği tahmin edilen bölgenin içme suyunu temin edebilecek çok önemli bir yapıdır.
Raporda şu uyarılar sıralandı: “Depremden sonraki ilk 3 gün 8.7 milyon kişiye ‘acil durum su ve yiyecek arzı’ yapılması gerekecektir. Daha sonra 1-3 hafta içinde çadır kentlerde iskan edilmesi gerekecek depremzede sayısının ise 1 milyon 330 bin kişi olacağı tahmin edilmektedir. Bu nüfusun günlük minimum su ve tuvalet ihtiyacının yanı sıra yiyecek ihtiyacının da nasıl karşılanacağı acil durum eylem planları içinde belirtilmelidir. Deprem anında boru hatları ya da kablolar hasar görecektir. İstanbul’da su şebekesinin önemli bölümü son on yılda yenilenmiştir. Bununla birlikte zemin durumu ve boru malzeme tipine göre birçok hasar noktası hesaplanmıştır. Kanalizasyon arıtma tesislerinin deprem dayanıklılıkları da kontrol edilmeli ve iyileştirmeler yapılmalıdır.”
“Kuyular araştırılmalı”
İSKİ’nin envanterindeki 140 kuyunun dışındaki tüm yeraltı su kuyuları kayıt altına alınması önerilen raporda şu uyarılara yer verildi: “Bu kuyulardaki su analizleri yapılmalı ve depremde kullanılabilme imkanı araştırılmalı. Deprem sonrası yangınların söndürülmesinde denizden yararlanılması için altyapı oluşturulmalı, toplanma bölgelerinin su ihtiyacını karşılayabilmek üzere dayanıklı su depoları inşa edilmeli.”
6 metreye kadar tsunami dalgası olabilir
Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nde görevli Doç. Dr. Ergin Ulutaş da, Marmara’da tsunami tehlikesi olduğuna dikkat çekerek, “Depremde 1,5- 2 metre yüksekliğinde tsunami oluşur. En önemli nokta Marmara denizinde oluşabilecek heyelanlardır. Lokal bazda kıyılarımızda 3-6 metre civarında tsunami dalgaları görülebilir” dedi.
‘20 santimlik dalga bile büyük hasar verir’
Marmara’daki tsunami sonrasında dalga boylarının Japonya’daki gibi yüksek seviyelerde olmayacağını söyleyen Ulutaş, “Özellikle eğimin düşük olduğu yerlerde önlemler almamız lazım, eğer kıyılarda eğim düşükse dalgalar içeriye daha çok girebilir. Bu konuda Japonya’da yapılmış önemli bir çalışma var. Tsunami dalgalarını Japonya’daki gibi büyük dev dalgalar şeklinde düşünmememiz gerekiyor. Türkiye’de yaşanabilecek bir tsunamide çok küçük dalgalar bekliyoruz. Fakat o dalgaların boyu değil, kıyıdan ne kadar içeriye girdiği önemlidir. Örneğin İstanbul için kıyıdan yaklaşık 300 metre girebilen bir dalga daha sonra geri çekilecek ve ciddi hasar oluşturacak. Örneğin 20 santimlik bir dalgayı düşünecek olursak, bu dalga öyle deniz kıyılarında gördüğümüz 20 santimlik dalgaların etkisi gibi değildir. Çünkü hacim değişikliğiyle geldiği için etkisi bir insanı ayakta tutamayacak boyutta olabilir. Dolayısıyla bu tür dalgalar bizler için büyük tehlikeler oluşturabilir” diye konuştu.
Ulutaş, yaşanabilecek depremlerin ardından Kandilli Rasathanesi’nde bulunan tsunami erken uyarı sistemlerinin hayati önem taşıdığını belirtti. .