İfade ÖzgürlüğüKadınManşet

İstanbul Barosunun ilk kadın başkanı Filiz Saraç oldu

0

İstanbul Barosu 52’inci Genel Kurulu toplantısı, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleşti. Baronun yeni başkanı, Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu’nun adayı Filiz Saraç oldu.

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu adayı Filiz Saraç, 7096 oy ile 144 yıllık Baro’nun ilk kadın başkanı seçildi.

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi adayı Hasan Kılıç 6425 oy ile ikinci, Avukat Hakları Grubu’nun adayı Mustafa Gökhan Ahi 4760 oy ile üçüncü oldu.

Saraç, “Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına girerken, 144 yıllık baromuzun ilk kadın başkanı olmanın onuru yaşatan İstanbul Baromuza, tüm meslektaşlarıma  teşekkür ediyorum. Atatürk ve Cumhuriyetin kazanımları sayesinde bugün bu onuru yaşıyorum. Huzurunda saygıyla eğiliyorum” açıklamasında bulundu.

Kurulda Gezi ve kadın dayanışması

Öte yandan seçimlerin önceki gününde toplantı, İran’da başı açık olduğu bahanesiyle ahlak polislerince öldürülen Mahsa Amini için kadın avukatların protestolarına sahne oldu.

Toplantının açılış konuşmasında İstanbul Barosu’nun eski başkanı Mehmet Durakoğlu, Gezi tutuklusu Avukat Can Atalay’ın Silivri Cezaevi’nden yolladığı mektubu okudu. Atalay’ın mektubu şöyle oldu:

“Gezi Direnişi milyonlarca sıradan yurttaşın haklarının hiçe sayıldığı ama sürekli yükümlülüklerinden söz edildiği hukuksuz bir hukuk düzenine meşru bir itiraz; binbir farklılıktaki insanımızın muştuladığı çoğulcu demokrasi imkânı oldu. Gezi Direnişi sıradan yurttaşların aşağıdan yukarıya seslendirdikleri kardeşleşme iradesi ve barışma kararlılığı oldu. Gezi, bu memleketin eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet ve demokrasi yolunda sönmeyecek umudu oldu. Bu nedenle de Gezi sadece dünümüze değil ama aynı zamanda da geleceğimize dairdir. Muktedir olduğunu sananların Gezi Direnişi’ni karalama çabasının sebebi de budur. Bizleri kilit altına alarak yapılmaya çalışılanların ötesinde, korktukları da Gezi’nin ta kendisidir, Gezi’de vücut bulan dayanışma iradesi, tüm çoğulculuğu ile bir arada durma inadıdır; eşitlik, özgürlük ve demokrasidir. Onların korkusu bizim umudumuzdur, başarabileceğimizin nişanesidir.

Sözlerime “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş” diyerek devam edeceğim. Çünkü bu slogana ve hatırlattıklarına önümüzdeki dönem çok ihtiyacımız olacak. Çünkü “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş”, ülkemize çöken alacakaranlığa karşı milyonların bir uyarı seslenişi, boyun eğmeyeceğinin ifadesiydi. Hiç şüphem yok, biz kazanacağız! Nefretin, kindarlığın değil Gezi’de yükselen umudun, dostluğun, kardeşliğin sesi baskın gelecek. Bu memlekette halktan ezilenden yana mücadele verenler kazanacak, adalet arayanlar kazanacak, hep birlikte mücadele edecek, hep birlikte kazanacağız.

Avukatlık onurumuz” tehlikededir. Hangimiz istibdat rejiminin beka alanına giren bir davada temsil ettiğimiz insanlara yazılı kurallara dayanarak yorum yapıp muhtemel sonuçların neler olabileceğini söyleyebiliyoruz? Üstelik, hangi davanın beka alanına girdiğini dahi bilmiyoruz. Siyasi davalarda, ceza davalarında bu durum çok net görülebilmekte ise de artık ticari davalarda dahi beka alanının ya da beka diye yutturulmaya çalışılanın korunmaya çalışıldığını görüyoruz.

Bir maden katliamından sonra, daha 41 işçinin cesedi ortadayken “bu kaderin bir planı” diyen yürütmeden bağımsız olmadığını bildiğimiz yargıdan etkin bir araştırma ve soruşturma bekleyebilir miyiz? Kuşkusuz hayır.

Bunca yoksulluk varken, avukatlar özellikle genç avukatlar, emeği ile geçinmeye çalışan milyonlar gibi açlıkla terbiye edilmeye çalışılırken avukatlığın özünden kopmama çabası bu yüzdendir. Yol parasına dahi yetmeyen CMK ve adli yardım ücretlerine rağmen, soruşturma ve kovuşturmaya katılmaktaki; yoksullara ve kadınlar başta olmak üzere toplumsal eşitsizlikler cenderesindeki kesimlere hukuki yardım vermekteki ısrar bu yüzdendir.”

Mektup okunurken “Gezi tutsakları onurumuzdur”, “Kahrolsun istibdat yaşasın hürriyet” sloganları atıldı.

Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu Yükseliş Hareketi adına kürsüye çıkan Avukat Selin Nakıpoğlu, konuşmasında Bartın Amasra‘daki maden katliamında hayatını kaybeden 41 işçiden, ‘Sansür Yasası‘ndan’, adil yargılanma hakkından bahsetti.

[8 Mart] Selin Nakıpoğlu: İmza çektikleri İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerini kendileri bulmuş gibi sunuyorlar

Nakıpoğlu konuşmasını, “İranlı kadınların özgürlük ve laiklik simgesi olmuş Mahsa Amini için, dünyadaki kadınlarla dayanışmak için bunu yapmak zorundayım” sözleriyle bitirdi ve ahlak polislerince öldürülen Amini’nin ardından küreselleşen protestolara katılarak kürsüde saçını kesti.

Divan Kurulu’ndan bir dakikalık bir konuşma yapmak için daha önce verdiği dilekçesine yanıt alamayan İran asıllı Avukat Şerafe Erfan da, Nakıpoğlu’nun ardından kürsüde saçlarını kesti.

 

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.