İklim geçmişte de değişiyordu ama… – Belkıs Gökbulut

2005 - 2012 arasında atmosferdeki karbondioksit artışını gösteren diagram küresel ısınmanın ivmesi hakkında da bilgi veriyor

İklim değişikliği 21. yüzyılda insanoğlunun yüz yüze geldiği en büyük sorunların başında gelmektedir. Doğal ekosistemin ve insan neslinin devamlılığının sağlanmasında ciddi sosyal ve ekonomik sonuçlara yol açabilecek bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Özellikle son yıllarda uluslararası gündemin üst sıralarında yer almayı başarmıştır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli ( IPCC)’nin değerlendirme raporlarına göre, küresel ısınma tartışmasız bir gerçektir.

İklim değişikliğini anlayabilmemiz için öncelikle “iklimin” ne olduğunu bilmemiz gerekiyor. Yeryüzünün herhangi bir yerinde günden güne, mevsimden mevsime, yıldan yıla uzun zaman dilimleri içinde gözlemlenen tüm hava koşullarının ortalamasına iklim diyebiliriz. Dünya üzerinde hayatın milyonlarca yıldır var olması dünya ikliminin kendi içinde doğal bir dengesi olduğunun kanıtıdır.

Peki, bu denge nasıl korunur? Gezegenimiz enerji dengesizliğinden sıkıntı çektiğinde ısı alarak veya vererek bunu dengeler ve bunun sonucunda küresel sıcaklık değişir. Temelde dünya iklimi için iki kararlı durum vardır; bunlardan biri dünyanın tamamen buzlarla kaplanması, diğeri ise dünyadaki tüm suyun buharlaşmasıdır. Fakat dünyayı bu iki kararlı duruma gitmekten alıkoyan atmosferdeki gazların, okyanusun, karanın ve dünyaya ulaşan güneş ışınım miktarındaki değişimin birbiriyle etkileşiminden oluşan doğal bir döngü vardır. Bu sistemi etkileyen faktörlerden biri atmosferdeki gazlar olduğuna göre insanoğlunun sera gazlarını hızlı bir şekilde artırmasıyla birlikte,  küresel atmosfer bileşimleri bozulmuş ve küresel iklimde köklü değişimler yaşanmıştır.

Özellikle sanayi devrimi sonrasında fosil yakıtların kullanılması, ormanların yok edilmesi ve sanayi faaliyetleri gibi insan etkinlikleri ile birlikte atmosfere salınan sera gazlarının artmasıyla yerkürenin yüzey sıcaklığında daha önce görülmemiş bir hızda artış yaşanmaktadır. Karbondioksitin küresel ısınmada % 64 paya sahip olduğunu göz önünde bulundurursak, şu an atmosferdeki karbondioksit oranı, son 800.000  yıldaki en yüksek seviyeye ulaşmıştır.

Karbondioksit oranı dünyanın normal döngüsü içinde en düşük 180 ppm, sıcak dönemlerde ise en fazla 300 ppm’ye ulaşmıştır. Son yüzyılda ise bu oran hızlıca artarak 393 ppm’ye ulaşmıştır. 110 ppm’lik artış geçmişte bir buzul çağın sonunda ancak 5.000 yılda gerçekleşebiliyordu.

Karbondioksit oranındaki hızlı yükselme sonucunda son yüz yılda yaklaşık 0.7 santigrat derece kadar küresel bir artış yaşanmıştır. Geçmişte sıcaklığın 10.000 yılda 1.5 santigrat dereceden fazla değişmediğini göz önünde bulundurduğumuzda 0.7 santigrat derece oldukça çarpıcı bir değerdir. Bu sıcaklık artışıyla beraber buzullar erimiş ve deniz seviyesinde 15-20 cm yükselme meydana gelmiştir.  Sadece Arktik deniz buzları son 20-30 yılda yaklaşık %40 oranında incelmiştir. Doğanın doğal dengesinin bozulmasıyla beraber geçtiğimiz aylarda ABD’ yi etkisi altına alan Sandy kasırgası gibi doğa olaylarının sıklığı ve şiddeti artmış, dünyanın çeşitli yerlerinde salgın hastalıklar görülmeye başlamıştır.

Dünyanın binlerce hatta milyonlarca yılda yaşadığı sıcaklık değişimleri artık 10 yıl, 20 yıl mertebesinde gerçekleşmektedir. 1800’lü yıllardan bugüne karbondioksit miktarı ve sıcaklık doğanın kabul edebileceğinden 1000 kat hızlı artmaktadır. Sanayileşme ve enerji politikaları kontrol altına alınmadığı takdirde bu artış hızlanarak devam edecektir. Yapılan çalışmalar dünyanın 2 santigrat derece eşiğinin üzerinde bir artışa maruz kalmasıyla birlikte dünya ekonomisinde ve insani kalkınmada geri dönüşü olmayan bir gerilemenin başlayacağını, bu hızlı değişimlere uyum sağlayamayan birçok bitki ve hayvan türünün yok olacağını, dünyanın bazı bölgelerinin sular altında kalacağını göstermektedir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre sıtma ve yetersiz beslenme gibi sebeplerle milyonlarca kişi ölümle karşı karşıya kalacak ve insanlık yarattığı tehlike ile yok olmanın eşiğine gelecektir.

 

 

Belkıs Gökbulut

Boğaziçi Üniversitesi
İklim Değişikliği Çalışma Grubu

 

Paylaş
Yazar:
Konuk Yazar