ManşetEkoloji

Hollanda’daki bir evin çöp torbası nasıl oluyor da Türkiye’de bir yol kenarına terk ediliyor? – 2

0

Yazan: Jeroen Wester

Yeşil Gazete için çeviren: Mehmet Can Akpınar

 İlk bölüm için tıklayın

*

Mersin Limanı’na denizden yaklaşırken terminalin kendine özgü parlak kırmızı vinçleri uzaklardan bile kendini belli ediyor. Adeta bir çan kulesi kadar yüksek olan bu vinçler, Doğu Akdeniz‘e gelen ve limana yanaşan gemilerin üzerinde bir taç gibi yükselirler. Uzaklardan bakan birine limandaki yük konteynerleri Lego parçalarından oluşan bir renk cümbüşü gibi görünür adeta…

Mersin, Türkiye’nin güneyinde stratejik bir konuma sahip bir liman kenti. Süveyş Kanalı üzerinden Çin‘e giden nakliyat yolunun tam üzerinde. İşte fırın yemekleri için rendelenmiş Hollanda peynir ambalajını, Hollandaca sauna hediye kartlarını, bonbon şeker ambalajlarını ve  kuş üzümlü Hollanda lokması (oliebol) için hazırlanmış bir indirim etiketini taşıyan kargolar da tam olarak buraya indirilmiş. Vinçler yardımıyla bir tırın üzerine yüklenen bu ambalajlar, düz bir ovada yer alan, Adana‘ya uzanan sağlı sollu sanayi tesisleriyle çevrili dümdüz D400 karayolunda bir saat boyunca yol almış.

Çukurova Türkiye’nin en büyük geri dönüşüm bölgelerinden birinin yer aldığı bir bölge. Burada yüzlerce özel şirket, plastik atıkları ayırma ve geri dönüştürme işlemi ile uğraşıyor. Yüzlerce çalışanı olan büyük geri dönüşüm şirketlerinden, atıkla uğraşan tek kişilik işletmelere kadar hemen hepsi burada… Kullanılmış ambalajlardan Adana’da her şeyi üretiyorlar: Çantalar, bahçe sandalyeleri, şampuan şişeleri, kovalar, tüpler, çöp torbaları ve plastik üretimi için kullanılabilecek yarı işlenmiş ürünler, granüller…

Adana ve çevresinde oturanlar, zehirli dioksin gazlarını açığa çıkaran çöp yakma işlemlerinden şikayetçi. 

Türkiyeli tüccarlar, temizliği ve düzgün tasnifiyle bilinen Hollanda çöpleri için Facebook’ta heyecanlı bir fiyat teklifi yarışı içindeler. Ancak Avrupa’dan Türkiye’ye akan plastik seli bir süredir Türkleri boğuyor. Çünkü Avrupa menşeli bu atık tufanı, Türkiye’de işlenmeyi bekleyen diğer atıklarının yerini alıyor.

Avrupa Birliği ülkelerinden Türkiye’ye plastik ihracatı kilo itibariyle son üç yılda 12 kat arttı. Ancak bu ihracat patlaması, ne Türkiye’deki plastik sektörünün üretim rakamlarına, ne de Türkiye’den dışarı yapılan plastik ihracatı rakamlarına yansıyor. Bunun bir açıklaması ihracat verilerinin güvenilir olmaması. Fakat başka bir açıklaması da Türkiye gönderilen plastiklerin çoğunun işlenmemekte olduğu, çöp alanlarına döküldüğü, hatta yakıldığı şeklinde.

Türk alıcılar ödeme yapmıyor, ödeme alıyorlar

Geri dönüştürülemeyen gıda ambalajları gibi düşük kaliteli Avrupa plastikleri için Türk alıcılar para ödemiyor, aksine bunun karşılığında para alıyorlar. Bunun sebebi, plastiğin atık olarak yarattığı sorunun, hammadde olan öneminden daha büyük olması. Dolandırıcılığı ve yasadışı işlemleri teşvik eden bu tür ithalatlar, yakın zamanda Türkiye’de yasaklandı. Ancak yine de devam ediyor. İsimlerini vermek istemeyen bazı yerel tüccarların ifadesine göre, bu tür bir plastik çöp kaçakçılığı atıkları aldıktan hemen sonra gelişigüzel yerlere boşaltan, çabucak elden çıkartan bazı mafyavari oluşumlar tarafından gerçekleştiriliyor.

Türkiye’deki tüccarlar da Avrupalı firmaların verdikleri taahhütlerin boş çıkmasından musdarip. Geri dönüşüm için sipariş verdikleri şeffaf su şişesi balyaları arasından çıkan uygunsuz plastik dağları Türk ithalatçıları usandırmış. Geri dönüştürülemeyen ambalaj atık mevzuatına göre bu uygunsuz atıkları iade etmeleri gerekiyor. te. Ancak bu işlem hem çok zahmetli, hem de maliyetli. Yeniden satışını yapmak veya çöp olarak bir yerlere boşaltmak çok daha cazip.

Yasadışı ithalat ve çöp boşaltımı

Artan şikayetlerden ötürü, Türkiyeli yetkililer bu atıkların çöp olarak boşaltılmalarının veya yakılmalarının önüne geçmek amaçlı daha sıkı tedbirler almaya başladılar. Yeni düzenlemelere göre tüccarlar artık her istediklerini ithal edemeyecekler. İthalat için izne ihtiyaçları var ve ithal ettikleri atıkları geri dönüştürebilme kapasitesine sahip olduklarını belgelemek zorundalar. Bu düzenlemeden ötürü bazı atık ithalatçıları ya lisanslarını kaybediyor, ya da kirlilik düzeyi üst seviyede olan plastik atıkları ithal ettiklerinden dolayı para cezasına çarptırılıyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, çöp ithalatını 2020 yazı sonunda daha da kısıtlayacaklarını duyurmuştu. Bu yeni kısıtlamaya göre, “atıkların doğamıza verdiği zararı en aza indirmek için” geri dönüşüm şirketlerine atıkların yalnızca en fazla yarısını ithal etme izni verilecek.

Ancak Türkiye’deki atık tüccarlarının anlattıklarına bakılacak olursa vergilerini karşılayamayan ithalatçılar plastiği gizlice yeniden satıyorlar. Türkiye sınırlarına girdikten sonra bu plastik atıkların önemli bir kısmı yasal çerçevenin dışına çıkıyor. İşlemlerin ön yüzünde Türk alıcılar bir takım taahhüt mektupları, izinler ve işlem kalite sertifikaları gösterebiliyorlar, ancak işin arka kısmında, mevcut düzenlemelere aykırı olarak bu atıkları yeniden satıyorlar. Bununla mücadelede ise yerel yönetimler, yasadışı ithalatı ve kanunsuz atık boşaltma işlemlerini önleyecek kuralları uygulamakta büyük zorluklar çekiyor. 

Interpol, geçtiğimiz günlerde, Çin’den plastik akışını devralan ülkelerde kanunsuz atık boşaltma ve çöp yakma faaliyetlerinin hızlı bir artış yaşadığını belirtti. Interpol’ün aynı açıklaması, ihracatçıların son dönemde sahte beyanlar ile atık ihracatı teşebbüslerini arttırdıklarını ortaya koyuyor: Geri dönüştürülemeyen plastiği ya geri dönüştürülebilir olarak beyan ediyorlar ya da varış ülkesini başka bir ülke olarak gösteriyorlar. Sıklıkla kullanılan başka bir hile ise, kirli plastiği, yüksek kaliteli, işlenmesi kolay bir plastik katmanlarının arkasına saklamak şeklinde yapılıyor. Yine Interpol’un ortaya koyduğuna göre, plastik atıkların menşeini gizleyebilmek için yasadışı nakliyat faaliyetlerinin izlediği en öncelikli yöntem, bu atıkları ilk önce bir başka üçüncü ülkeye taşımak oluyor.

Adana ve çevresinde oturanlar, zehirli dioksin gazlarını açığa çıkaran çöp yakma işlemlerinden şikayetçi. Atık şirketlerinin yığdıkları plastikler gün boyu güneşin sıcak alnında kavruluyor. Kirli plastik atıklar ise ısı ile meydana gelen gaz oluşumları sebebiyle kendiliğinden alev almaya uygun duruma geliyorlar. Buna “atık ısınması” deniyor. Ellerinde bir kanıt bulunmamasına rağmen çevredeki halk, balyaları tüccarların kendilerinin yaktığından şüpheleniyor. Ancak şikayetçiler, atık sektöründen veya bu işe karışan suçluların yaydığı korkudan isimlerini vermek istemiyorlar. Bu konuda resmi makamlara da güvensizler.

Adana’da sanayi tesisleri doğrudan Akdeniz’e akan Seyhan Nehri etrafında toplanmış vaziyette. Dünya Yaban Hayatı Fonu‘nun (WWF) 2019 raporuna göre, bu bölge km2 başına günlük 31kg plastik atık kirliliği ile tüm Akdeniz kıyılarının en kirli kıyı şeridine sahip. Bilinen bir gerçek şu ki tüm Akdeniz’de her dakika 33.800 adet plastik şişeye eşdeğer miktarda plastik atık denize karışmakta.

Adana’da ücretini ödemek kaydıyla herkesin düzenli olarak atık dökebileceği kamuya ait inşaat molozlarına tahsis edilmiş birkaç çöp arazisinin varlığı biliniyor. Bu ücreti ödemek istemeyenler ise, örneğin Hollanda ambalajlarını bulduğumuz ikinci el otomobil satıcılarıyla çevrili açık arsaya yasadışı olarak terk ediyorlar.

İnsan hatası

Oud-Beijerland‘da kuş üzümlü Hollanda lokması (oliebol) hazırlayan fırının, kendi ürünlerine ait indirim etiketinin Adana’ya nasıl gelmiş olduğuna dair hiçbir fikirleri yok. Satış temsilcileri, kendilerine firmalarının acaba Türkiye’de de kuş üzümlü Hollanda lokması (oliebol) satıp satmadığı sorusu yöneltilince doğal olarak oldukça şaşırarak “Hayır, elbette hayır!” deyip gülerek cevap veriyor. Ama kesin olarak bildikleri bir şey var: 0.80 avroluk ‘indirim’ kendi satış mağazalarına ait değil, çünkü kendi satışları bundan daha ucuz. Bu fiyatlar süpermarketlerde satılan Hollanda lokmaları ile alakalı.

Plus Süpermarket’e geldik. Bu indirim etiketinin Türkiye’de ne işi olduğunu anlamakta güçlük çeken bir yetkili, “Gerçekten de bizim fiyat etiketlerimize benziyor” dedi.

260 şubesi olan Plus Süpermarket, Hollanda’daki farklı atık işleyici firmalar ile iş yapıyor. “Çalıştığımız firmaların bu atıkları profesyonelce ve doğru bir şekilde işlediğini ve geri dönüştürdüğünü varsayıyoruz. Bu atıklar, bu tür çöplüklerde son bulmamalı.”

Plastik kaplı Hollanda lokması (oliebol) etiketinin yolculuğu Hollandalı farklı şirketlerin aracılığıyla Türkiye’de sona ermiş olabilir — bunun izini sürmek maalesef çok zor. Bir başka alternatif ise elbette evsel atıkları aracılığı ile Türkiye’ye gelmiş olması — ancak bu tip bir ihracata kesinlikle izin verilmemeli.

Rendelenmiş peynir ambalajı için ise elle tutulur daha fazla veri var.  Bu peynir sadece Aldi‘nin Hollanda şubelerinde satılıyor. Bulduğumuz peynir ambalajı hiç açılmamış gibi görünüyor. Boş ve kapalı.

Üretici Friesland Campina bunun nasıl mümkün olabileceğini biliyor: Bu ambalaj rendelenmiş peynirin (Yoko Peyniri) paketlendiği Belçika’nın Genk şehrindeki fabrikadan geliyor olmalı. Friesland Campina’ya göre, ambalajın üzerinde bulduğumuz üretim numaraları bunun 18 Aralık 2018 tarihli bir üretimi ilgilendirdiğini gösteriyor.

Firma için peynir ambalajlarının Türkiye’deki bir çöplükte bulunmuş olması tatsız bir sürpriz ve bunun nasıl olmuş olabileceğini araştırıyorlar.

Friesland Campina süt ürünleri grubu marka ve imaj yönetim müdürü John-Paul Schuirink, rendelenmiş peynir ambalajının geri dönüştürülemeyen birkaç kat folyodan oluştuğunu söylüyor. Bundan dolayı bu plastiğin yakılmış olması gerektiğini belirtiyor. Durumu,  “Sistemdeki istenmeyen bir ‘insan hatası’ nedeniyle, bu folyo atık yanlışlıkla, ‘geri dönüştürülebilir’ plastik akışına karışmış olabilir” diye açıklıyor.

Bu ‘insan hatası’nın nerede yapılmış olabileceğini bulmak ise kolay değil. Süt ürünleri fabrikası ile Oud-Beijerland’daki unlu mamüller fırının arasında birkaç bağlantı var gibi görünüyor. Friesland Campina, Belçika peynir fabrikasındaki atık akışını organize etmesi için Rotterdam’da bulunan ‘atık yöneticisi’ Milgro adlı bir şirket ile anlaşmaya sahip. 21 Aralık 2018’te ise Genk’teki plastik atıkları toplayan Gielen adlı başka bir taşeron şirket ile anlaşıyorlar. Ancak ne Milgro ne de Gielen, Genk’te üretilmiş böyle bir peynir ambalajının hangi sebeple Türkiye’de ortaya çıktığını açıklayamıyor.

Adana’daki çöp döküm alanlarında bulunan Hollanda plastiklerinin haritası  

Philip Gielen, kendi şirketinin iki farklı tür plastik film için çalıştığını anlatıyor: Yakılması gereken düşük kaliteli film ve Gielen’in tüccarlara sattığı daha kaliteli plastik film. İkinci tür plastik genellikle Polonya ve Türkiye’ye gidiyor: “Bulduğunuz filmin yanlışlıkla iyi kalitede plastiğin arasına karıştığını düşünüyoruz.”

Gielen’in ayrıca iki şirket ile daha anlaşması bulunuyor: Uithoorn’daki Global Waste Recycling ve Volendam’daki Kras Recycling BV.

8 milyon Euro cirosu ve elliden fazla çalışanı ile Kras şirketi, Hollanda atık piyasasındaki en büyük aktörlerden biri. İşletme sahibi ve aynı zamanda yöneticisi olan Ben Kras, firmasının gerçekten de Türkiye’ye ihracat yaptığını, ancak 2019’dan itibaren bu atıkların nakliyat işlemlerine müdahil olmadıklarını söylüyor.

Sorulardan birisi Kras firmasının dahil olduğu plastik akışı hakkındaki büyük resme ne kadar hakim olduğu. Firmanın muhasabe birimi yakın zamana kadar bu akışın takibini yapamıyormuş. ‘Gelen ve giden miktarları kilogram cinsinden’ doğru şekilde tespit edemediği için 2018 yılı rakamları hakkında bilgi vermeyi reddediyorlar. Kras’taki yeni otomasyon sistemi nedeniyle de denetleyici kişi uygulanan oranları doğrulayamıyor. Daha doğrusu, denetleyici, Kras’taki atıkların yıllık hacimleri ve fiyatları hakkında kabaca bir görüş bildirmeye bile cesaret edemiyor. Ancak Ben Kras, bu işin artık çözüldüğüne ve 2018’de bir sorun olmadığına dair bize güvence vererek şunları ekliyor: “Bizim için her şey açık ve şeffaf: tüm plastik akışlarını İnsan Çevre ve Ulaşım Müfettişliğine her yıl düzenli olarak rapor ediyoruz.”

Uithoorn’daki Global Waste Recycling firmasının  ifadesine göre, bir çalışanları Ocak 2019’da Gielen şirketinin Yoko Peynirleri’nden toplamış olduğu başka bir grup plastiği Türkiye’ye göndermiş. Ancak işletme sahibi ve yöneticisi Guy Bracke — ki aynı zamanda ağız maskeleri satıyor — sadece temiz ve güzel plastiklerin ticaretini yaptığını söylüyor: “Bunu benim satmış olmam mümkün görünmüyor, aksi takdirde bunun hakkında bir takım şikayetler kulağıma gelirdi.”

Yaptığımız konuşmada Bracke, altı ay önce plastik ticaretini bıraktığını vurguladı. Önceki şirketlerinden ikisi iflas etmiş. Şu anda ise, kitle fonlaması yoluyla elde edilen birkaç ton sermayenin buharlaştığı son iflasıyla uğraşıyor. Usulsüzlük yapılıp yapılmadığını araştıran müfettişler atıkların uygunsuz yönetimi hakkında ‘bazı göstergeler’ olduğunu söylüyorlar. Bracke ise “Bu konu hakkında bunun haricinde başka hiçbir şey duymadım” diye ekliyor.

Çöp döküm alanında

Atık yöneticisi Milgro’ya göre bu işin nihai sorumlusu Friesland Campina için paketlemeler üreten Genk şehrindeki ambalaj fabrikası. Burada bir şeyler yanlış gitmiş olmalı diye vurguluyorlar. Yönetmeliklere göre geri dönüştürülemeyen plastiğin yakılması gerekiyor. Milgro yöneticisi Ruud Hageman, “yakma işlemi elbette ticaretten daha pahalı” diye açıklıyor. Ancak “Geri dönüştürülemeyen plastiğin Türkiye’ye gitmesine kesinlikle izin verilmiyor” diye ekliyor. Nitekim Hollanda mevzuatı, atıkların ancak geri dönüştürülecek ise Türkiye gibi bir ülkeye ihraç edebileceği şartını koymuş: “Ancak yine de neyin geri dönüştürülebilir olduğunu, neyin olmayacağını sadece uzmanlar değerlendirebilir.”

Google uydu görüntülerine göre Adana’daki Rüzgarlı Tepe çöp alanının 2015 ve 2019 yılları karşılaştırması.

Hageman, yasada bir boşluk görüyor: Geri dönüştürülebilir plastik, bir Türk alıcı tarafından kabul edilmişse ve balyaların arasında mevzuata uymayan plastik olduğu anlaşılırsa, bu plastikler orada bir yere dökülebilir.

Adana Çevre Yönetimi ve Denetimi Şube Müdürlüğü, Hollanda menşeli ambalajları bulduğumuz yerlere plastik atıkların dökülmesinin yasak olduğunu söylüyor. Bazı durumlarda ise bulduğumuz yasadışı plastikleri olduğu alanlar özel atık işleyicilerine ait. Ancak Adana Büyükşehir Belediyesi yetkilileri bunu kontrol etmeye devam edecek yeterli insan gücüne sahip olmadıklarını söylüyorlar.

Bu alanların haricinde, sürekli yer değiştiren yasadışı depolama alanları da mevcut. Adana Büyükşehir Belediyesi Atık Yönetimi Şube Müdürü Selami Burak, “Buralara hiçbir plastik çöp dökülmemelidir. Bu mümkün değil, buna izin verilmiyor, bu atıklar orada olmamalı,” diye konuşuyor. 

Yorum ve sorularınız için: [email protected]

Metnin orijinal metni için tıklayın

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.