Hafta Sonu

[Hermit] Aşkzade – Ayşegül Sağlam

0

Temizlik her zaman yapılan bir şey olabilir ama iki temizlik çeşidi vardır ki o hal, başka bir boyuta geçirir insanı. Bunlardan birincisi bayram temizliği; ikinci ve daha korkuncu ise bahar temizliğidir.

Bayramda gelen olur giden olur; eğer anne ve babanız ailenin küçüklerindense -ki bizde böyleydi- siz habire bir yerlere giderseniz; evde kalıp sağı solu toparlayacak vaktiniz olmaz. İşte bu sebeplerden ötürü arife gününden hatta arifenin de arifesinden başlar bayram temizliği. Rutin temizliklere evin çoluğu çocuğu pek karışmaz, baba zaten hiç bulaşmaz. Garibim anne hep tek başına yapar rutin işleri. Ama bayram temizliği ayrıdır. Onda seferberlik ilan edilir. Küçük büyük, eli toz bezi tutan her yiğit katılır temizliğe. Baba için merdiven kurulur. Perdeler indirilir, yıkanır ve itina ile takılır. Kornişin raylarına stoperler takılır. Kaybolan stoperler için baba, merdiven tepesinde çözüm üretir. Evdeki en küçük temizlik erinden bir gazete ister; baba koca gazeteden bir yaprak alır, onu büker büker büker… ‘Er Stoper’ niyetine takar kornişe. Bir yandan küçük erler toz alma, süpürgeyi çıkarma, çıkan süpürgeyi yerine kaldırma gibi görevleri yerine getirirken büyükler tarafından duvarlar silinir, camlar silinir, silinir de silinir… Temizlik bir şekilde biter bitmesine de iş bitmez. Çünkü daha sarılacak sigara börekleri ve açılacak sarı burma tatlısı vardır. Malum ‘Her an biri gelebilir.’ Bu yılda iki bayram yapılanıdır. Esas bunun yılda 1 yapılanı vardır ki ona bahar temizliği denir. İşte korkunç olanı odur. Halbuki bahar deyince akla ne güzel şeyler gelir; ısınan havalar, erik, çilek, kiraz; bir hırkayla çıkılan akşam yürüyüşleri… Tabiatın yeniden doğuşuna şahit olmaktır adeta. Biz de baharla birlikte yeniden doğarız işte. Ama biz yeniden doğarken evimiz doğmaz mı? O da doğar. Onun doğuşuna da bahar temizliği denir. Şimdiki çocuklar pek bilmez soba isinin nasıl koktuğunu; yenilen mandalina ve portakal kabuklarının fıslatma yöntemiyle oda parfümüne dönüştüğünü. İşte ilkbahar aynı zamanda o sobanın ve isli duvarların çaresine bakılacağı dönemdir. Bu sebepten yukarıdaki bayram seferberliğinin üzerine ek olarak badanayı da eklemeniz gerekecektir. Bunların yanında saksılar boşaltılacak, toprakları havalandırılacak, piç veren çiçekler farklı saksılara ekilip çoğaltılacak, sardunyalar kırılıp köklensin diye suya konulacak… Bitmez de bitmez. Tabi ki ev bir süre savaş alanı; dolaplar iner kütüphaneler boşalır… Kaç yıldır elinizin erişmediği kitapların tozlarını alma bahanesiyle tekrar karıştırmaya başlarsınız onları. Aralarından eski notlar çıkar, onları okursunuz.

Nihayet geldik yazıyı yazma sebebime. Evim bahar temizliğinin işgali altına. Dolaplar kütüphaneler boşaldı, bir yandan badana boya… Mesela yazıyı bitirdikten sonra bahçeyi boyayıp eksik olan saksılarımı ve çiçeklerimi tamamlayacağım. Böyle işler işler. Ama kütüphaneyi karıştırma safhası çok eğlenceliydi. Kitapları defterleri karıştırırken eskiden yazdığım şiire benzer bir şey buldum. Ben pek şiir yazmam aslında; o iş başka, daha üst bir iş gibi bana ama yazmışım işte. Unutmuşum yazdığımı da okuyunca hatırladım. İzninizle onu paylaşayım bu hafta sizlerle.

AŞKZÂDE

Küçük bir öpücük kondurup Moda’nın yanağına,

Ayrıldı iskeleden Beşiktaş vapuru

Terk etmek değildi bu, mecburi bir gidişti

Gece yarısına kadar çekilecekti yani

Ama her gün olmasına rağmen hep mahzun kalırdı iskelede Moda,

Bakışları düşerdi sevdiğinin peşine.

Tın tın takip ederdi hercai sevgilisini sürmeli gözleriyle.

Beşiktaş vapuru mağrur ve kararlı,

Karşılar Marmara’nın açıklarında lodosun çırpıntılarını,

Selam gönderir kıyıya giden dalgalarla sahildeki sevdiğine.

Kınalı açıklarına vardığında vapur, güneş saklar kendini adanın arkasına,

Kızıllığıyla eşlik eder Burgaz’a kadar.

Vapur Burgaz’a gelince Sait’e verir selamını,

Devam eder gönlünü gezdirmeye; Heybeli, Büyükada, Sedef…

Ay yükselince dönüş vakti gelir artık.

Moda yıldızları serpmiş dalgalara,

Hera’nın Leandros’u bekleyişi gibi bekliyor antik bir tutkuyla…

Gece yarısını geçerken süsüle süzüle uzanır koya bizimki,

Yanaşır sevgilisinin koynuna.

Moda belli etmez onu beklediğini, uyur gibi yapar.

Beşiktaş’ta inanmış gibi yapar, çeker içine Moda’nın baygın kokusunu

Moda’nın saçları dağılmış, uçları Kadıköy’de

Ayakları açıkta kalmış, Kalamış’taki tekneleri gıdıklıyor

Dudaklarında ise nihayetin tatlı tebessümü…

 

Ayşegül Sağlam

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.