ManşetTürkiye

HDK: “Basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüklerinin kırıntıları da yok ediliyor.”

0

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) temsilcileri, gözaltına alınanların çoğunluğunu avukatların oluşturduğu son KCK operasyonlarını kınayarak, AKP’nin baskı politikasına karşı daha güçlü ses çıkarılması gerektiğini belirtti.

Bianet’ten Nilay Vardar’ın haberine göre Cezayir Toplantı Salonu’nda yapılan toplantıya katılanlar arasında BDP milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Hasip Kaplan, sanatçı Ferhat Tunç, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Ufuk Uras, Fatma Gök, Ümit Şahin, Necmiye Alpay, Erdoğan Aydın, Zeynep Tanbay ve Eren Keskin de vardı.

HDK yürütme kurulu üyesi Prof. Dr. Gençay Gürsoy, meşru bir siyasi partinin akademisinde, kendi uzmanlık alanında dahi ders vermenin suç olduğunu söyleyerek, “Buna ancak ‘Putin demokrasisi’ denir” dedi.

BDP milletvekili Sebahat Tuncel ise yarın bu toplantının da ellerindeki KCK şeması içinde aynı avukatlar gibi baskı altına alınabileceğini söyledi:

“Kürt sorununun müzakere ve diyalog ile çözülmesi için toplumda büyük bir talep vardı. Ancak bu diyaloğun önü İmralı’da kitlenmiştir. Türkiye için en tehlikelisi Kürtler’in Ankara’da siyaset yapmaktan vazgeçmesi olur. Biz AKP’nin politikasına karşı birlikte itiraz edip birlikte yaşamak istediğimizi göstermeliyiz.”

Tuncel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dersim Katliamı için özür dilemesiyle ilgili “Bir halkın acı tarihi dahi CHP ve AKP arasında siyasi malzeme yapıldı” dedi.

“Hedefte Kürtlerin yanında yer alan var”

HDK adına basın açıklamasını okuyan HDK divan üyesi Prof. Dr. Fatma Gök, operasyonlarla yönetilen bir ülke haline gelen Türkiye’de istibdat dönemini hatırlatan bir pratik sergilendiğini söyledi. Açıklamanın tam metni şöyle:

Türkiye operasyonlarla yönetilen bir ülke haline geldi. AKP Hükümeti, farklı görüşlere ve örgütlenmeye tahammül göstermemekte, her geçen gün baskıyı artırmakta, muhalefete sınırlar çizmekte, istibdat dönemini hatırlatan bir pratik sergilemektedir.

Farklı toplumsal kesimler taleplerini dile getirememekte, örgütlenme ve siyaset yapma hakkını kullanamamaktadır. Basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüklerinin kırıntıları da yok edilmektedir. Kimse sokağa çıkamamakta, gazeteler, parti binaları, belediyeler basılmakta, milletvekilleri, belediye başkanları, aydınlar, akademisyenler tehdit edilmektedir. Tutuklu gazeteciler çoğalmakta, cezaevleri düşünce, ifade ve örgütlenme “suçluları” ile doldurulmaktadır.

Siyaset tarzı her geçen gün daha da düzeysiz hele getirilmekte, hükümeti eleştirenlerin, sesini çıkaran aydınların ve kurumların hükümetin hışmından kurtulamayacağı gibi bir kanaat egemen kılınmak, her kesim sindirilmek istenmektedir.

Kürt sorunu da giderek içinden çıkılmaz bir sürece sürüklenmektedir. Barış ve demokratik çözüm arayışı ve girişimleri yerine, şiddet ve baskı bir yönetim tarzı olarak olağanlaştırılmaktadır.

Barış, demokratikleşme ve özgürlükten söz edenlere, hükümeti eleştirenlere ve uygulamalarına söz söyleyenlere yönelik başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümet mensuplarınca hakaret edilmekte, düşüncelerini ifade eden aydınlar açıkça hedef gösterilmekte, boyun eğmeleri istenmektedir.

Süregelen KCK operasyonları ile Kürtler ve Kürt sorununun demokratik çözümünden yana tutum gösterenler hedef haline getirilmekte ve bir gerekçe ile operasyona tabii tutulmaktadırlar. BDP’li belediye başkanları, parti yönetici ve üyelerine yönelik iki yıldan bu yana ülke düzeyinde süren operasyon ve tutuklamaların kesilmesi beklenirken, bu defa avukatların toplu bir gözaltı operasyonuna tabi tutulmalarıyla karşı karşıyayız.

Son olarak yasalar ve uluslararası sözleşmeler yok sayılarak hukukçulara yönelik olarak yapılan operasyon ve Başbakan’ın kendisini mahkemelerin yerine koyarak suçlamalarda bulunması geldiğimiz yerin vahim olduğunu göstermektedir. Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve yazar-yayıncı Ragıp Zarakolu’ndan sonra 48 hukukçunun ve onlarca siyasetçinin daha ülke düzeyinde süren bir operasyona tabi tutulmaları anlaşılır ve kabul edilir bir durum değil.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) olarak bir an önce bu hukuksuzluğa son verilmesini istiyoruz. TMK başta olmak üzere, basın, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Demokratikleşmeden, özgürlüklerden ve barıştan yana bir anayasadan söz edilebilecekse, öncelikle bu baskı ortamı son bulmalıdır. Son operasyonda alınanlar ve KCK operasyonu kapsamında tutuklu bulunanlar serbest bırakılmalı, Kürt sorununda barışın, diyalog ve müzakerenin yolu açılmalıdır.

Halkların Demokratik Kongresi Yürütme Kurulu

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.