Hayvanlar, insanlar ve savaş: Geçmişi fillerle temize çekmek

‘O zamanlar insanlar hâlâ] savaşın kazanılacağına inanıyordu. Fakat [Tokyo Valisi Ōdachi Shigeo],… durumun vahametinin farkındaydı. İnsanların gözünü açmak ve savaşın kaybedilebileceğini anlatmak için kelimeler yerine hayvanların itlafını kullandı.’

Savaşlarda sadece insanlar değil, hayvanlar da tarifsiz acılar çekmek zorunda kalıyor. Bunlardan çoğunun, özellikle yaban hayvanlarının akıbeti hakkında pek bilgimiz yok; arşivlere girmiyorlar. Ama örneğin hayvanat bahçelerinde yaşayan hayvanların başına gelenleri anlatmak bile, savaşın gerçekte ne olduğunu göstermesi açısından önemli olabilir. Japon çocuk yazarı Yukio Tsuchiya’nın (1904-1999) “Vefakâr Filler: Hayvanlar, İnsanlar ve Savaş Hakkında Gerçek bir Hikâye” olarak çevrilebilecek kitabı tam olarak bu işi yapıyor. 1951 yılında yazılmış olan kitap, Tokyo’daki Ueno Hayvanat Bahçesinde 1943 yılında öldürülen hayvanların hikâyesini konu ediyor. Vefakâr Filler, bilhassa Japonya’da çocuklara savaşın kötülüklerini anlatan bir kült esere dönüşmüş; her neslin okuduğu bir kitap olmuş.

John’un düşüşü

Kitabın konusu (ve olay) ana hatlarıyla şöyle: İnsanların sevgilisi hâline gelmiş John, Tonki ve Wanli isimli üç fil var. Fakat bu fillerin yaşadığı ve her sene yaklaşık 2.5-3 milyon insanın ziyaret ettiği hayvanat bahçesi, savaşın sonlarına doğru kaynak sıkıntısı çekmeye başlıyor. Daha önemlisi, yetkililer olası bir bombalama sırasında yırtıcı hayvanların kaçabileceğinden ve insanlara zarar verebileceğinden endişe ediyor. Bu sebeple tehlike arz edebilecek olanların öldürülmesini emrediyorlar. Hayvanlarla içli dışlı bir hayat süren çalışanlar, bu karara bir süre direniyor, hattâ bazı hayvanları şehir dışındaki hayvanat bahçelerine göndermeyi deniyor. Ancak bu gerçekleşmiyor. Önce John’u zehirleyerek öldürmeye çalışıyorlar; ama hayvan zehirli patatesleri yememeyi, suları içmemeyi başarıyor. Zehirli iğneler, fillerin derisi kalın olduğundan işe yaramıyor. Silah kullanmak halkı huzursuz edebileceğinden istenmiyor. En sonunda John’u aç ve susuz bırakmak zorunda kalıyorlar. Hayvanın ölmesi yaklaşık iki hafta sürüyor. Ardından diğer iki fil de aynı usûlle, çalışanların gözyaşları arasında öldürülüyor.

Kitabın sonunda bakıcılar öfke ve kederle tepelerinde uçan düşman uçaklarına dönerek, “savaşı durdurun, tüm savaşları durdurun” diye bağırıyorlar. Savaştan sonra hayvanat bahçesinde bir köşeye filler için abide yapılıyor.

Ufak not: Bu süreçte sadece bahsi geçen üç fil değil; kaplanlar, leoparlar, onların yavruları, su aygırları, kutup ayıları, yılanlar, bizonlar ve daha pek çok hayvan zehirlenerek, çekiçle kafalarına vurularak, tellerle boğularak yahut aç bırakılarak öldürülüyor. Japonya’da bu hayvanlar, bugün bile, ülkeleri için canlarını vermiş şehitler olarak anılıyor. Ülkenin savaşta ödediği büyük bedelin simgesi hâline geliyor.

Buraya kadar okuduğunuz kısım, Japonların anlatmayı tercih ettikleri versiyon. Filler etrafında savaşın kötülükleri dile getiriliyor; “bir daha olmasın” deniyor. Savaş sonrası Japon kimliği, bu fillerle özdeşleştiriliyor.

Fakat bu versiyonda anlatılmayan yahut az vurgulanan kısımlar var. Mesela bu hayvanların Tokyo’ya geliş hikâyeleri ile savaş birbirine doğrudan bağlı. Japonya o dönem istilacı, yayılmacı hevesleri olan bir ülke. Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın Pasifik’teki kolonileri Japonya’ya geçiyor. Bunu 1931’de Mançurya’nın işgâli izliyor. 1937’de Japon İmparatorluk Ordusu, Çin’in tamamına saldırıyor. Dehşet saçmak ve Çinlilerin direnişini kırmak için Nanjing’de 300 bin sivil öldürülüyor. Savaş sırasında istila edilen Hindi-Çin yarımadasından toplu tecavüz ve katliam haberleri arka arkaya geliyor. Kadınlar, seks kölesi olarak kullanılıyor. 1930’ların sonunda Sibirya’dan Mikronezya’ya uzanan geniş bir coğrafya Japonya’nın kontrolüne geçiyor. Fakat bugün bile bu konularda Japonya’da ciddi bir sessizlik hâkim (Chang ve Barker 2009; Li 2009; Lau 2015). Şunun da altını çizmek istiyorum: Savaşta Japonlar da çok büyük bedeller ödüyor, topraklarına iki atom bombası atılıyor.

Hayvanat bahçesine geri dönelim: Burası tüm bu süre boyunca hayvanlar üzerinden yapılan bir propaganda sahnesine dönüşüyor. Bir yandan Japonya’nın hem her tarafa uzanabilme ve “numune” getirebilme gücüne (1920’lerin sonundan itibaren yerli hayvanların yerine kolonilerden getirilen “egzotik hayvanlar” geçiyor), diğer yandan askeriyede görev alan köpek, at gibi hayvanların fedakârlıklarına methiyeler düzülüyor. Hayvanat bahçesine düzenlenen okul gezileriyle yeni imparatorluk toprakları çocuklara tanıtılıyor, askerlere göndermek için kaplanlı kartpostallar/pullar satılıyor, cephede ölen “kahraman” hayvanlar için anma günleri düzenleniyor, onların ölümlerinin insanlara örnek teşkil etmesi gerektiği telkin ediliyor. Bu sırada da vahşi doğayı kontrol altına alan devletin gücü tasdik edilmiş oluyor (Miller 2013, bilhassa 3. bölüm).

Fakat savaşın ikinci yarısında işler ters gitmeye başlayınca yine hayvanlar üzerinden ikinci bir propaganda kampanyası başlatılıyor. Bu defa onları öldürerek başka türlü bir mesaj verilmek isteniyor. Bahçenin müdürünün anılarından aktarıyorum:

[O zamanlar insanlar hâlâ] savaşın kazanılacağına inanıyordu. Fakat [Tokyo Valisi Ōdachi Shigeo],… durumun vahametinin farkındaydı. İnsanların gözünü açmak ve savaşın kaybedilebileceğini anlatmak için kelimeler yerine hayvanların itlafını kullandı. (akt. Litten 2009 s. 5)

Önde Vali Odachi Shigeo yürüyor. Arkada siyah beyaz perdeli kısım fillerin olduğu yer.

Fillerin başka bir hayvanat bahçesine gönderilmelerini de yine vali engelliyor; zira ölümden çıkarılması gereken bir ders var. 1943 yılının yaz ayları, kapalı kapılar ardında gerçekleşen hayvan katliamlarıyla geçiyor. Ardından 4 Eylül 1943’te, “şehit” olan hayvanlar için anma töreni düzenleniyor. Ancak işin tuhafı, kendilerine yemek verilmeyen Tonki ve Wanli o sırada hâlâ hayatta. Belli ki tören aceleye geliyor. Buna rağmen kafeslerinin önü örtüyle kapatılıyor, ölmüşler gibi yürüyüşe devam ediliyor. Öfke bu sayede düşmanlara yöneltilmiş oluyor; hayvanların intikamının alınacağına ant içiliyor (Miller 2013, 4. bölüm). Hayvanat bahçesinin müdürüne ülkenin dört yanından gönderilen mektuplar arasından, henüz askerlik çağına gelmemiş bir çocuğun mektubunu aktarıyorum:

Dün gece akşam gazetesinde çıkan haberi gördüm ve gözlerime inanamadım. Küçüklüğümden beri resimli kitaplardaki … aslanlar, kaplanlar ve filler beni çağırırdı. Bir gün annem beni alıp hayvanat bahçesine götürdüğünde …[gözlerime inanamamıştım]. Dün gazeteye bakamadım bile. Çok üzgünüm. … Savaş için yapılmış [bir fedakârlık] da olsa, yine de çok acı. Hayvanları öldüren [böyle yazmış] İngiliz ve Amerikalıları yok etmeliyiz. Askere yazılmak için sabırsızlanıyorum, böylelikle şehit olmuş hayvanların öcünü almak istiyorum. Belki bu yolla bana mutluluk vermiş bu hayvanların ruhu bir nebze huzura erer. (Miller 2013 s. 137)

Savaştan önce gücün ve kahramanlığın, savaşın kaybedilme aşamasında ise fedakârlığın ve ödenen bedelin simgesi hâline gelen hayvanlar, savaş sonrasında da barışı ve masumların gördüğü zararı anlatmak için kullanılıyor. Fakat bu şekilde hatırlamak, aynı zamanda belli kısımları unutturmaya, olanı görmemeye yarıyor.

Günümüzdeki hayvanat bahçelerinin propaganda işlevinin bittiğini düşünmeyin. Bu mekânlar insanları tüketime yöneltmeye, korumak ve sevmek gibi duygulara hitap eder gözükse de vahşi hayatın bileğini büken insanın gücünü ispat etmeye devam ediyor. Bir de bakarken görmemeye…

KAYNAKLAR:

Chang, Maria Hsia ve Robert P. Barker. 2009. ‘Victor’s Justice and Japan’s Amnesia: The Tokyo War Crimes Trial Reconsidered’. Japanese War Crimes: The Search for Justice kitabının içinde, (Ed.) Peter Li, 5. baskı., 33–58. Transaction Publishers.
Litten, Frederick S. 2009. “Starving the Elephants: The Slaughter of Animals in Wartime Tokyo’s Ueno Zoo.” The Asia-Pacific Journal 7 (38). https://apjjf.org/-Frederick-S–Litten/3225/article.pdf.
Lau, Lawrence J. 2015. ‘Enough Apologies. We Need More Truth From Japan About WWII.’ Huffington Post. 2 Eylül. http://www.huffingtonpost.com/lawrence-j-lau/japan-apologies-wwii_b_8072408.html.
Li, Peter. 2009. ‘Hirohito’s War Crimes Responsibility: The Unrepentant Emperor’. Japanese War Crimes: The Search for Justice kitabının içinde, (Ed.) Peter Li, 5. baskı., 59–68. Transaction Publishers.
Miller, Ian Jared. 2013. The Nature of the Beasts: Empire and Exhibition at the Tokyo Imperial Zoo. First edition. Berkeley: University of California Press.

(Yeşil Gazete)

 

Paylaş
Yazar:
Sezai Ozan Zeybek