Yeşeriyorum

Hata maliyeti ve kelebek etkisi

0

Analitik olarak mühendis gözü ile insanı/hayatını inceler; karar alma ve sonucunda şekillenen yaşam ile bu söz konusu varlığı tanımlamaya çalışırsak şöyle bir şey diyebiliriz sanıyorum:

“Temelde insan öncelikle güvenlik, sonrasında duygusal tatmin ve son olarak da güç kazanmak için tesadüf ve çaba sonucu karşısına çıkan seçenekler arasında sürekli risk analizi yapıp kararlar alarak uygulayan (ya da uygulamayan) ve alınan tüm bu kararların hata maliyetine (alternatif maliyet, cayma maliyeti, fırsat maliyeti) katlanan bir varlıktır.”

Risk, Risk Analizi Ve Hata Maliyeti

Yukarıdaki tarifi berraklaştırmak için “risk analizi” ve “hata maliyeti” kavramlarını tanımlamak yerinde olur:

Risk: Bir olayın gerçekleşme olasılığı ve olaydan etkilenme olanağı.

Risk analizi (biraz araştırdım ancak tüm tanımlar ekonomi ve mühendislik ile ilgili, özel bir tanım yapmalıyız): Bir durum karşısında yapılabilecek olası (hiçbir şey yapmamak dahil) bilinen alternatifleri değerlendirerek riskin en düşük ve faydanın en büyük olduğu seçeneği belirleme işlemi.

Hata maliyeti (alternatif maliyet, cayma maliyeti, fırsat maliyeti): Bir seçim yapılırken vazgeçilmek zorunda kalınan ikinci en iyi alternatif. (Bu dört kavram birbirinden teknik olarak az farklı anlamlar içeriyor olabilir ancak ele aldığımız konu bağlamında eş anlamlılar diyebiliriz.)

Kısacası bir varlığa sahip her yönetici risk analizi yapmak, karar vermek ve sonucunda yaptıkları/yapmadıklarının hata maliyetine katlanmak zorundadır. İnsanlar hatta hayvanlar, en temelde sahip oldukları can, sonrasında sevdikleri, sonrasında kazanımları ve işleri için sürekli risk analizi yapıp hata maliyetine katlanırlar. Çünkü neredeyse her zaman farklı seçenekler vardır.

Örneğin kuyumcuda iki farklı yüzükten birini seçmek, pilav yerine patates püresi yapmak, güneşlenmek yerine kitap okumak, askere gitmek yerine vicdani retçi olmak, benzin biterken bu benzincide durmayıp bir sonrakini beklemek… Her şeyin alternatif maliyeti vardır ve her seçim sonucu kelebek etkisi kuralı da işler. Wikipedia’ daki tanıma göre kelebek etkisini tanımlar isek:

Kelebek Etkisi

Bir sistemin başlangıç verilerindeki küçük değişikliklerin büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen addır. Edward N. Lorenz’in çalışmalarından biri olan Kaos Teorisi ile ilgilidir. Daha sonralarda hava durumuyla ile ilgili verdiği şu örnek ile ünlenmiştir. “Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına kopmasına neden olabilir.”

Tüm bu çok bilmiş tanımlamalardan sonra asıl konuya gelmek istiyorum.

Gıda Üretimi, Doğal Felaket, Savaşlar ve Genel Yaşam

İnsanlık olarak sürekli çeşitli amaçlar uğruna risk analizleri yapıp hata maliyetleri üstleniyoruz:

Binalar yapıyoruz. Müteahhidin yapım aşamasında daha fazla kaynak harcayıp daha sağlam bir bina yapmak veya daha az kaynak harcayarak daha fazla para kazanmak arasında seçim yapması gerekiyor. Yaptığı seçim özellikle bir deprem sırasında onun kazandığı 3 kuruş artı paradan çok daha ciddi bir maliyet çıkarabiliyor.

Yollar yapıyoruz. O yolu yapmak ve yapmamak için bir karar alıyoruz. Çok fazla yol, yağmur sularının toprağa işleyememesi sonucu sellere yol açabildiği gibi daha fazla kazaya sebep olabiliyor.

Yeraltından suları çıkarıyoruz. Daha belki binyıllarca yer altında kalması gereken suları yüzlerce metre aşağıdan çekip alıyor, yüzeyde tarımsal sulama ve sanayi amaçlı kullanıyoruz. Doğal olanın üzerinde bir buharlaşmaya yol açıyor ve belki doğal olmayan sellere sebep oluyoruz.

Yeraltından petrol çıkarıyoruz. Muhtemelen kömür, petrol, doğal gaz ve bunun gibi karbon kaynakları yeraltında olduğu için atmosferdeki karbon miktarı insanın yaşayıp gelişebileceği orana geldi. Biz bu karbonu çıkarıp atmosfere salıyoruz. (Kelebek etkisi çalışıyor…)

Fizyolojik atıklarımızı tuvaletler/sifonlar aracılığıyla (ne olduğunu bilmediğimiz) uzaklara gönderiyoruz. Oysa doğada atık yoktur ve bu atıklar bitkiler için çok değerli besinlerdir. Tarım alanları verdikleri organik maddeyi karşılayamıyor ve sürekli zayıflıyorken bu nereye gittiği belirsiz atıklarımız dünyayı kirletiyor.

Yemek yapmak için bir ambalajı açıyor, paketi çöpe atıyoruz. Hem aslında kötü bir gıda tüketiyor, hem de çevreyi kirletiyoruz.

Silah alıyor, satıyor, kimin öldürülüp kimlerin yaşaması gerektiğine; hangi merminin yasal, hangisinin yasa dışı olduğuna karar veriyoruz. Bomba yapıyoruz.

– Her yere elektrik kabloları döşüyoruz.

– Tüketeceğimiz gıdalara yapay kimyasallar ekliyoruz.

Hayvanları hapsedip sömürüyor, istediğimiz gibi ırkları/nüfusları/görünümleri hakkında karar verip uyguluyoruz.

Bitkilerin genetiğini, ne yaptığımızı bilirmiş gibi değiştiriyoruz. (Bu “ne yaptığımızı bilirmiş gibi” kısmı çok önemli. Yeni bir araştırma saf suyun aslında eksi 48 derecede donduğunu göstermiş. Araştırmanın detayında ise buz kristalinin nasıl oluştuğunun hala tam olarak bilinemediği belirtilmiş! Nasıl oluştuğunu ve nelere sebep olacağını bilmediğimiz şeyleri kullanıp maliyetine katlanmak konusunda ne kadar azimliyiz…)

Güneş enerjisi, makul her tür enerji ihtiyacımızı karşılayabilecekken petrol şirketlerinin karlılık analizlerinin sonucunu yaşıyoruz.

– Ya işsiz ve parasız; ya yorgun ve zamansızız…

İnsan, yaşamı boyunca bilinçli veya bilinçsiz sürekli risk analizi yapıyor ve mutlaka seçilmemiş olan bir alternatif seçilmemiş (veya yapılamamış) olarak durmaya devam ediyor.

Hayatın bu karmaşası içerisinde alternatif maliyetin daha iyi olup olmadığını bilmek çok zor. En iyiyi seçebilmek her zaman mümkün olmayabiliyor.

Hatalı Seçimler

Ancak zannımca bilinçli bir zihin, alternatifler arasında kötünün, hatalının, asla olmaması gerekenin ne olduğunu bilebilir. Ki aslında sağlıklı bir risk analizi sonucu neyin yapılması gerektiğinden çok neyin yapılmaması gerektiği bulunur. Herkes bilir ki yanlış işin zararı, doğru işin karından pahalıdır. Çünkü en kolay seçenek hiçbir şey yapmamaktır ve bu durumda iş yapmaz ve sonuç elde etmezsiniz. Eğer iş yapar iyi sonuç elde ederseniz fayda sağlayabilirsiniz. Ancak iş yapar ve kötü sonuç elde ederseniz hem fayda sağlayamazsınız, hem de hiç bir şey yapmamış olmaya göre bile daha zararda olursunuz.

İşte tüm bu akıl yürütmelere göre şu yukarıda yazdığım maddeleri düşündükçe, bu içinden çıkılmaz hatalar silsilesine insanlık olarak nasıl olup da düştüğümüzü; hangi risk analizi sonucu bu maliyetlere katlanmak zorunda kaldığımızı bir türlü
anlayamıyorum…

Sonsöz

Hayatı hakkında değişik bir risk analizi yapıp farklı çıkarımlarda bulunmuş birinden bahsetmek istiyorum son olarak:

Dünyaya gelmiş en büyük filozoflardan biri olan Diyojen Anadolu’ da, Sinop’ ta bir fıçı içerisinde yaşardı. Hani şu dünyanın bilinen en büyük komutanlarından, liderlerinden birinin (Büyük İskender), onu fıçısında ziyaret ettiği, ona bir dileği olup olmadığını sorduğu ve karşılında “gölge etme başka bir şey istemez” cevabını aldığı kişi.

İşte bu Diyojen varlık ve zenginlik ile ilgili bizlerden çok farklı düşünüyormuş. Fıçısından başka su içmek için bir de çanağı varmış. Bir gün bir çeşme başında avucu ile su içen bir çocuğu görünce, elindeki çanağı kırıp atmış ve “Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti” diye söylene söylene uzaklaşmış.

Umarım gerçek iyi ve gerçek kötünün ne olduğunu anlayabilecek risk analizlerini yapabilmek için her birimizin Diyojen kadar bilgeleşmesine gerek kalmaz.

 

Yazı tarimsal.com/‘dan alıntılanmıştır.

 

 

Hakan Ozan Erzincanlı

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.