İklim Kriziİklim ve EnerjiManşet

Gizli mahkemeler iklim krizinin büyümesine nasıl yardım ediyor?

0

Yazan: Damien Carrington

Çeviren: Yeşil Gazete

*

Bazı kampanyacılar, gizli mahkemelerin Paris İklim Anlaşması‘na yönelik en büyük tehdit olduğunu söylüyor: Ve gerçekten de bunlar aba altından gösterilen büyük bir sopa.

Petrol fiyatına bağlı son değerlendirmeler, geliştirilmekte olan projeleri sona erdirmenin hükümetlere gelecekteki maliyetlerini 340 milyar dolara kadar çıkarıyor.

2050’ye yönelik ayrı bir analiz, hükümetlerin ve dolayısıyla vergi mükelleflerinin 1,3 trilyon Euro ödemek durumunda kalabileceğini düşünüyor: Oysa temiz, yeşil bir dünyaya hayati geçişi finanse etmek için bu paraya umutsuzca ihtiyaç var.

Küresel ısınmayı 1,5 derece  ile sınırlandırma ve iklim krizinin en kötü etkilerinden kaçınma umuduna sahip olmak için çoğu fosil yakıt rezervinin yerin altında kalması gerektiğini biliyoruz.

‘Karbon bombası’, yani petrol ve gaz şirketleri tarafından planlanan projeler, ben ve meslektaşım Matthew Taylor tarafından yakın zamanda yapılan bir soruşturmada ortaya konduğu gibi, bu umutları havaya uçuracaktı.

İlgili haber: ‘Karbon bombaları’ korkunç bir iklim çöküşünü tetikleyecek

Uzmanlar, mevcut bazı fosil yakıt sahalarının bile kapatılması gerekeceğini söylüyor. Fosil yakıt şirketleri ve petrostatlar muazzam bir güce sahipken bunu gerçekleştirmek ise zor. Muazzam büyüklükte mali cezalar getirmek, karbon bombalarını etkisiz hale getirmeyi daha da zorlaştırıyor.

Özel mahkemeler resmen bu göreve çağrıldığı gibi, bu yatırımcı-devlet anlaşmazlık çözümleri (ISDS) hakkında uyarıda bulunanlar sadece kampanyacılar değil: BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporu da, ISDS’nin fosil yakıt şirketleri tarafından “varlıklarının kullanımını aşamalı olarak durdurmayı amaçlayan ulusal mevzuatı engellemek” için kullanılabileceğini ve emisyonları azaltmak için “ülkelerin bu eylemden kaçınmasına veya geciktirmesine yol açabileceğini” söylüyor.

Adalete hakaret

Fosil yakıt sektöründeki ISDS vakalarının en son analizine göre, bugüne kadar 231 süreç yaşandı; ancak bu, şirket mahkemelerinin gizliliği nedeniyle mütevazı bir tahmin.

Fosil yakıt şirketleri genellikle çok büyük kazanıyor, nihai sonucun açıklandığı vakalardan yüzde 72’si lehlerine ve ödeneklerin ortalaması 600 milyon dolar.

ABD başkanı Joe Biden‘in Keystone XL boru hattını iptal etmesinin ardından Kanadalı TC Energy firması 15 milyar ABD Doları  talep etti. 2021’de ise Avrupa enerji sektöründen RWE ve Uniper şirketleri, kömürü aşamalı olarak bırakma politikaları nedeniyle Hollanda‘ya karşı milyarlarca avroluk davalar açtı.

Araştırma ekibinin bir parçası olan ve  Boston Üniversitesi Politika Merkezi’nde çin çalışan Rachel Thrasher, şöyle diyor:

İklim eylemi için en önemli bu on yılda, uluslararası toplum, temel iklim çabalarından dolayı fosil yakıt şirketlerine tazminat ödemeyi göze alamaz.

Araştırmacılar, ISDS’den en büyük potansiyel kayıp yaşayacak beş ülkenin İngiltere, Rusya, Venezuela, Guyana ve Mozambik olduğunu buldu.

Thrasher, “En sorunlu kısım ise Enerji Şartı Anlaşması’dır (ECT)” diyor.

1994 yılında imzalanan anlaşma, Rusya‘daki ve Sovyet sonrası cumhuriyetlerdeki yabancı yatırımcıları korumayı amaçlıyordu. Ancak 2014’ten bu yana ECT davalarının üçte ikisinden fazlası AB şirketlerinin AB hükümetlerine açtığı davaları içeriyor. 

Global Justice Now‘dan Jean Blaylock, Birleşik Krallık‘taki konuya ilişkin son protestolara katıldı:

Fosil yakıt endüstrisi, iklim eylemini geciktirmek ve caydırmak için zaten elinden gelen her şeyi yapıyor.

İhtiyacımız olan son şey, hükümetlerin bu şirketlere iklim çöküşünden maksimum kâr elde etme savaşlarında gizli bir silah vermeleri. Fakat Enerji Şartı Antlaşması’ndan (ECT) çekilmezsek olacak şey bu.

Blaylock, “Bu demokrasiye ve adalete hakarettir” diye ekliyor.

Global Justice Now, Almanya‘nın kömürden çıkış maliyetinin, dava edilme riski nedeniyle büyük ölçüde şişirildiğini tahmin ediyor.

Avrupa çıkış yolu düşünüyor

Meslektaşım Jennifer Rankin, ECT hakkında mükemmel açıklayıcı bir yazı yazdı ve Kasım ayında, son on yılda dava sayısının üç kattan fazla arttığını açıkladı.

Çarpıcı bir şekilde, duruşmalar gizli olarak yapıldığı için ve yatırımcıların davanın varlığını ECT sekreterliğine bile bildirme  zorunluluğu olmadığı için gerçek dava sayısı bilinmiyor.

Ancak değişim yaklaşıyor olabilir.

Avrupa ülkeleri, ECT’de reform yapma çabalarından giderek daha mutsuz oluyor.  Euractiv tarafından görülen ve sızdırılan diplomatik yazışmalar Almanya, Hollanda, Polonya ve İspanya‘dan gelen hayal kırıklığını gösteriyor ve İspanya “ECT’nin Paris Anlaşması’na nasıl uyarlanabileceğini bilmediği için bir çıkış senaryosu düşüneceğini’ açıkça belirtiyor.

Avrupa parlamentosunun çevre komitesi başkanı Pascal Canfin ve yakın zamanda diğerleri, 27 AB ülkesine toplu olarak ECT’den çekilmeleri çağrısında bulundu: “Şirketlerin iklime zarar veren yatırımları süresiz olarak korumalarına izin veren bir anlaşma.

Thrasher üç olası çözüm öneriyor:

“İlk olarak, ülkeler ISDS davalarından kaçınmak için anlaşmalarını – tek taraflı bile olsa – feshetmelidir. Güney Afrika ve Hindistan, Endonezya ve Ekvador dahil bunu yabancı yatırım akışları üzerinde önemli bir etki yaratmadan yaptı. Ülkeler ayrıca, kendi aralarında ISDS’nin sonlandırılmasını müzakere edebilir veya fosil yakıtları içeren herhangi bir ISDS davası için onayını geri alabilir”

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.