ManşetSağlık

Gıda mühendisi Bülent Şık şeker fabrikaları satışının sağlık ekonomisine getireceğini yükü anlattı

0

Gıda Mühendisi Bülent Şık, şeker fabrikalarının özelleştirmesi ve kapatılması sonrası Türkiye toplumunu nelerin beklediğini Diken.com.tr’den Minez Bayülgen’e anlattı.

Şık’ın, 2016’da Akdeniz Üniversitesi, Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’ndeki öğretim üyeliği görevine KHK ile son verilmişti.

Bülent Şık

Şekerin insan sağlığına zarar verdiğini artık kesin. Ama şu da bilimsel bir gerçek ki, mısırdan üretilen şekerle kıyaslandığında insan sağlığına çok daha az zarar veriyor. Türkiye’de şeker pancarını kim üretiyor? 

Şeker pancarı ana üreticisi kamuya ait Türk Şeker Fabrikaları. Piyasanın yaklaşık yüzde 70’ine hakim. Bunlar Cumhuriyetin ilk kurduğu fabrikalar, 1920’lerde faaliyetlerine başladı.

Türkiye’de kaç şeker fabrikası var?

25 tane kamu, sekiz tanesi de özel olmak üzere 33 fabrikada şeker üretimi yapılıyor.

Peki Türkiye’de nişasta bazlı şekeri kim üretiyor?

Tamamını yabancı sermaye üretiyor diyebiliriz. Nişasta bazlı şekerin yüzde 90’ını Amerikan menşeİli Cargill firması üretiyor. Geriye kalanını İngiliz Amylum ve birkaç yerli firma üretiyor.

“Türkiye’de şekerin tümü yabancılara veriliyor”

Yerli fabrikalar kapanırsa Türkiye’de şeker üretimi yabancı şirketlerin eline mi geçmiş olacak? 

Evet, uluslararası büyük firmaların artık önünde hiçbir engel yok.

Nişasta bazlı şeker Türkiye pazarına ne zaman girdi? 

Nişasta bazlı şeker üretimi, 2001’de dünyanın ne büyük gıda firmalarından Cargill’in Bursa Orhangazi’de birinci sınıf tarım arazisi ve su havzası üzerine çıkarılan özel bir af ile fabrika kurmasıyla başladı.

Şeker zaten zararlı. Nişasta bazlı şeker (NBŞ) ya da şeker kamışı ve pancarından elde edilmiş şeker arasında ne fark var? 

Bakın, şeker en kritik gıda maddelerinden biri. Bir kere bozulmalara karşı çok dayanıklıdır. Uzun yıllar saklayabilirsiniz. Şeker pancarı ve kamışından elde edilen çay şekeri olarak tarif ettiğimiz şeker de, nişasta bazlı şeker de fazla tüketildiğinde kilo alımı kaçınılmazdır. Ancak NBŞ’nin içinde pancar şekerine kıyasla yüksek oranda fruktoz var. Vücudunuza bol miktarda fruktoz girmesi hızla kilo almanıza ve kısa sürede obezite, metabolik sendrom gibi sağlık problemlerine neden olur.

“Meşrubatların tamamı mısır şurubu”

Nişasta bazlı şeker nerelerde, hangi gıdalarda kullanılıyor?

Tatlıların, unlu mamüllerin çok büyük bölümünde kullanılıyor. Alkolsüz içeceklerin tamamında var.

Nişasta bazlı şeker insan sağlığını nasıl bozuyor?

Nişasta bazlı şeker yüksek oranda fruktoz içerir. Alkolsüz her türlü içeceğin içinde fruktoz var. Türkiye’de yaklaşık 10 milyon insan obezite problemi yaşıyor. Çocuklar içinse durum, toplumsal bir felaket. Yaklaşık 2 milyon 200 bin civarında çocuğun obezite sorunu yaşadığı düşünülüyor. Düşünülenin aksine obezite kırsal bölgelerde de hızla yayılan bir sağlık sorunudur; yoksullukla ilgilidir çünkü…

“Fransa’da nişasta bazlı şekere izin verilmiyor”

Türkiye’de iktidar, nişasta bazlı şeker üretim kotasını son yıllarda kademe kademe artırıyor. Peki, gelişmiş ülkeler ne yapıyor? Onlar da nişasta bazlı şeker kullanımını artırıyorlar mı? 

Hayır. Aksine Batı’da nişasta bazlı şeker kullanımı her ülkede yok. Örneğin, Fransa’da nişasta bazlı şekere izin verilmiyor. Orada sadece pancar şekeri kullanılıyor. Almanya’daki NBŞ kotasıysa yüzde 2’nin altında. AB’nin NBŞ üretimi kullanımına izin verilen ülkelerdeki kota ortalaması yüzde 5 civarındadır.

Peki bizde durum ne? 

Bizdeki kota yüzde 10. Bakanlar Kurulu da diyor ki, ‘Bu kota yüzde 50’de artırılabilir.’ Ve zaten bakıyoruz, Bakanlar Kurulu bu kotayı 2002’den beri her yıl artırmış. Toplam şeker üretimi için de NBŞ’nin payı yüzde 15 civarında olmuştur. Şeker fabrikaları özelleştirildiğinde zamanla kapanacağını ve NBŞ kullanımının çok artacağını söyleyebilirim.

Daha fazla pancar üretip daha fazla şeker üretmek varken, Türkiye neden nişasta bazlı şeker kullanımını yaygınlaştırmaya çalışıyor?

Nişasta bazlı şeker sıvı bazlıdır. Fiyatı çok daha ucuzdur. Bir gıda firması için sıvı formda olan nişasta bazlı şeker unlu mamüller, alkolsüz içecekler ve tatlıların üretim işleminde çok daha kolay kullanılıyor. Şekeri çözme ve süzme gibi işlemlerle uğraşmıyor. Enerjiden tasarruf sağlıyor, bu da işine geliyor.

“Sadece şeker hastalığına 12 milyar TL harcanıyor”

Türk Şeker Fabrikaları zarar mı ediyor? 

Hesaplamayı siz yapın… Türk Şeker Fabrikaları’nın üretim kapasitelerinin en az üçte biri kullanılmamasına, bazı fabrikalarda üretim bütünüyle durdurulmamasına rağmen her yıl ülke ekonomisine 550 milyon dolar katma değer sağlıyor.

Hükümet ve çevresinin daha karlı bir girişim olarak sundukları şeker fabrikalarının özelleştirmeleri, sıkışan Türkiye ekonomisine biraz olsun nefes aldırabilecek mi? 

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesiyle 3 milyar dolar civarından bir gelir elde edileceği bekleniyor. Size şöyle bir örnek vererek durumu açıklayayım: Peki Türkiye’deki diyabet hastası sayısı nedir? 7 milyon. Ve 7 milyon diyabet hastasının tedavisi için yaklaşık 12 milyar lira harcanıyor. Tedavi bir sosyal haktır elbette tartışılamaz ama devletin asli görevlerinden biri de koruyucu, önleyici tıp hizmetlerini oluşturmaktır ve bu tartışılmalıdır. NBŞ kullanımının artışıyla önümüzdeki yıllarda obezite ve diyabet sorunu yaşayan hasta sayısı çığ gibi artacaktır.

Marketlerde satılan kek, çikolata, bisküvi gibi gıda ürünlerinin ambalajında sadece şeker yazıyor ancak bu şekerin nişasta bazlı mı yoksa şeker pancarından üretilmiş şeker olup olmadığı anlaşılmıyor. Bu doğru mu?

Doğru. Ama daha büyük mesele ürünlerin içerisindeki şeker miktarının ne kadar olduğudur. Bu da sadece laboratuvar analizleriyle anlaşılabilir. Piyasada satılan abur cubur yiyecek ve içecek kategorisindeki birçok ürün, Dünya Sağlık Örgütü’nün günlük tavsiye ettiği şeker alım miktarından çok daha yüksek oranda şeker içeriyor. Özellikle çocukların yediği gıdalarda ve çocukluk çağı obezitesi sorunu o nedenle hızla büyüyor.

“Akademi dünyası özelleştirmeye sessiz”

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı şekerli gıdaları laboratuvarda inceletmiyor mu? 

Bu bakanlığın görevleri arasında. Ama bakanlık tarafından şeker analizleri yapılıyor mu yapılmıyor mu belli değil. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın sitesine girin, hiçbir konuda bilgi bulamazsınız.

Peki nasıl bilinçli tüketici olacağız? 

Bu şartlar altında olamazsınız. Herkes Gıda Mühendislik bölümünde mi okuyacak? Okusanız bile ‘bilinçli’ olabilir misiniz o da bir soru. Ne de olsa akademik çevrelerden şeker fabrikalarının özelleştirilmesine karşı çıkmış bir tane ses, yazılmış bir tane makale yok.

Hükümet şeker fabrikalarını özelleştirmekte kararlı. Bunun sonuçları ne olacak? 

Türk Şeker Fabrikaları’nın özelleştirilmesi telafisi olmayan bir kayba dönüşecek.Türkiye, pancar şekerinde kendine yeterliliği olan ülke konumunu kaybedecek. Fabrikalar kapanacak. En büyük zararı çiftçiler görecek. Toplum olarak NBŞ’ye mahkum olacağız. Zaten şu an bile yılda üretim kotasının üç katı miktarı yani yaklaşık bir milyon ton NBŞ’yi tüketiyoruz. Bir süre sonra da önümüze yeni bir tartışma konusu gelecek.

“Nişasta bazlı şekerin büyük kısmı GDO’lu”

Nedir o?

“Biz nişasta bazlı şekeri mısırdan üretiyoruz. Mısır ABD’de GDO’lu, Arjantin’de GDO’lu ve çok ucuz. Niye Türk çiftçisi bu kadar pahalıya mısır üretsin ki?” diyecekler. O zaman da GDO’lu mısırın Türkiye’ye girip girmemesi, GDO’lu yiyeceklerin sofraya gelmesi tartışılacak. Gidişat, hem toplum sağlığı hem de ülke ekonomisi açısından hiç de hayırlı sonuçlar doğurmayacak.

Şeker fabrikalarının özelleştirilmesine üreticiden tüketiciye, siyasetten, sivil toplum kuruluşlarına kadar büyük tepki geldi. AKP sözcüsü Mahir Ünal ise ‘Yola devam’ dedi. Ünal, nişasta bazlı şeker aleyhine büyük bir kara propaganda yapıldığını da söyledi. Kara propaganda mı yapılıyor? 

Kara propaganda falan yok. Tamamen gerçekler konuşuluyor. İktidar her zaman ki gibi davranıyor, kendi çıkarlarına eleştiri getirenleri damgalamaya devam ediyor. Bu özelleştirmeyle, Türkiye’deki şeker üreticileri 10 yıl içinde yok olacak. Durum bu kadar açık.

Hükümet yetkilileri ihaleye şartnameler getirdiğini açıkladı. Buna göre fabrikaları satın alan kurumlar, buraları beş yıl boyunca çalıştıracakmış. Peki beş yıl sonunda ne olacak? 

Beş yıl sonra ne olacak belli değil. Ama bu kurumlar özelleştirilecek, satılacak. Birileri gelip ihaleyle bu şeker fabrikalarını alacak. Aynı şeyi biz Süt kurumunda, Et ve Balık kurumunda da gördük. Türkiye’de kamu kurumları son 30 yılda ortadan kalktı. Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Et ve Balık Kurumu Türkiye’nin yem sanayisi kurumu… bunların tamamı özelleşti. Tümünün makinaları, fabrikaları, arazilerinin yerlerinde yeller esiyor. Türkiye’deki en büyük süt endüstrisi kurumu fabrikası, SEK 1995’te özelleştirildi. İstanbul’da Yenibosna’daydı. Şimdi onun yerinde kocaman bir alışveriş merkezi var. Kaybettiğimiz şeyleri yeniden yerine koyamıyoruz.

“Cargill, Türkiye’de de hükümet politikasını etkiler”

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, kısa bir süre önce Türkiye’ye gelen  ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ile Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesinde şeker fabrikalarının satışı kararı çıktığını öne sürdü. ABD, Türkiye’nin şekeriyle neden ilgilensin? 

Cargill gibi muazzam ciroya sahip şirketler bizim gibi ülkelerin hükümet politikalarını etkiler. Zaten piyasa dediğimiz sistem kamu ve çevre sağlığını dikkate alarak işlemez. Sistem sadece kar etmek üzerine hareket eder.

Cargill’in hükümete sunduğu rapor, özelleştirmenin çok iyi ve karlı bir iş olduğunu anlatıyor. Cargill gibi yabancı şirketlerin raporlarında yazılanlar hükümet için öneriler kategorisine mi yoksa yapılacaklar listesine mi giriyor? 

Bakın 2001’e gidelim Türkiye’deki şeker kanunu çıkarılırken, o kanunda geçici bir madde vardı. Kabaca şöyle diyordu: “Türkiye’deki iktidar, şeker ile ilgili konuları, uluslararası kurumlarla müzakare ederek belirler.” Aslında Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuruyla bu madde iptal edilmişti. Toplumu düşünen, haysiyet sahibi iktidarlar bu tip şirketlerin söylediklerini yapmazlar.

Hükümet, Cargill’in raporunda yazılan her şeyi hayata geçirmekte kararlı gözüküyor öyle değil mi? 

Öyle ama tabii Cargill rapor yazmasaydı da, Türkiye’de şeker fabrikalarını özelleştirecek bir iktidar var.

“Köyden kente bu sefer de şeker göçü yaşanacak”

Dünya, tarımı her geçen gün önemserken Türkiye tarımdan çekilmeye çalışıyor. Köyler, kentlerin ve ilçelerin mahallerine dönüştü, hayvancılık ve tarım bitti. Bu yüzden de dünyada gıda fiyatları düştüğünde Türkiye’de artmaya devam ediyor. Bu politikanın kime faydası var? 

Kısa vadede şirketler kazanıyor, toplum kaybediyor. Ancak öyle bir ekolojik kriz geliyor ki, böyle giderse uzun vadede herkes kaybedecek.

Yine hem CHP, hem de sizin raporunuza göre, şeker fabrikalarının özelleştirilmelerinin bir de Doğu- Batı arasındaki gelir uçurumunu artıracağını okuyoruz. Şekerpancarı tarımı ve şeker üretimi milyonlarca kişinin geçim kaynağı. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi halinde kırdan kente ciddi bir göç dalgası bekleniyor mu? 

Elbette. Tütünü hatırlayın. Tütün fabrikaları özelleştirildi, tütün üretimi bitti. Peki, bu üreticiler ne yaptı? Bır kısmının maddi imkanı vardı, başka ürün ekip dikiyor. Ancak büyük bölümü kentlere zorunlu göç etti. Şeker ki, hem yem, hem alkol hem de maya sanayini ciddi olarak etkiliyor. Pancar şekerinin taşınması, işlenmesi, şekere dönüştürülmesi, öte yandan işlenme sırasında melas denilen alkol ve maya sanayinin önemli bir ham maddesinin ortaya çıkması. Keza pancar küspesi yem sanayi için önemli bir kaynak. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ve kapanmasıyla da bu sektörlerde çalışanlar artık işsiz olacak.

İnsanlar kendilerini nasıl koruyacaklar? Ne öneriyorsunuz?

‘Onu bunu yemeyin’ gibi önerilerde bulunmak, polemik nedeni oluşturacak sözler sarfetmek istemem. Neyin zararlı neyin yararlı olduğunu az çok biliyoruz. Eğer sağlıklı beslenmek istiyorsak, Türkiye’deki sağlıksız siyasal atmosfere karşı politika yapmak zorundayız. Politik süreçlere dahil olmadan; örgütlerde, inisiyatiflerde yer almadan kimse sağlıklı kalmayı beklemesin.

 

(Diken)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.