İfade ÖzgürlüğüManşet

Gezi nöbetinin 100’üncü günü: Özgür ve güneşli günlerde sokaklarda buluşacağımız günler yakın

0

Gezi Davası‘nda sekiz kişiye hapis cezaları verilmesinin ve bunun üzerine Gezi Nöbeti’nin başlamasının 100’üncü gününde yüzlerce kişi, İstanbul Karaköy‘deki Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Büyükkent Şube Binası önünde eylem yaptı.

Nöbete CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, HDP İstanbul milletvekilleri Züleyha Gülüm, Musa Piroğlu gibi siyasilerin yanı sıra, tutukluların aileleri de katıldı.

Mimarlar Odası‘ndan Esin Köymen‘in okuduğu ortak basın açıklaması şöyle oldu:

“Gezi Parkı Davası’nda arkadaşlarımızın hukuksuz bir şekilde hapsedilmesinin üzerinden 100 gün geçti. Osman Kavala tam 1737 gündür, diğer arkadaşlarımız da tam 100 gündür gerekçesiz ve suçsuz yere cezaevinde tutuluyor. Arkadaşlarımızın masumiyetine inanıyor, bu hukuksuzluğu kınıyoruz.

Meslek alanlarımızın tarihsel birikimle oluşmuş temel ilkeleri çerçevesinde halka ait olanı korumak, kamu yararını savunmak biz mühendis, mimar ve şehir plancılarının temel görevidir. Bu görev doğrultusunda, İstanbul’un en önemli kamusal alanlarından biri olan Gezi Parkı’nı korumak, ‘Gezi Parkı park olarak kalsın’ diye mücadele etmek mesleki etik ilkelerimizin bir gereğidir.

2013 Haziran’ında, korunması gereken yalnızca kamusal alanlar da değildi üstelik. İktidarın baskıcı politikaları, temel hak ve hürriyetleri günden güne askıya alması yurttaşların nefes almasını daha da zorlaştırıyor, ülkenin geleceği karanlığa gömülüyordu.

Aydınlık bir geleceği savunmak, düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıkmak iradesi ile doğal alanlarımızı, meralarımızı, kıyılarımızı, ormanlarımızı, kamusal alanlarımızı koruma düşüncelerinin kesiştiği simgesel bir mekâna dönüşmüştü Gezi Parkı.

Milyonların talebini hapsetmek istiyor

Farklı mücadele alanları kesişti ve ülkemizin toplumsal mücadele tarihine kazınacak bir halk hareketine dönüştü.

Toplumun ortak değerlerini bir bir sermayeye altın tepside sunan, bu gerçekliği örtmek üzere gerici bir toplum inşa etmeyi deneyen, kadına, farklı cinsel yönelimlere, sanata, etnik ve kültürel değerlere saldıran iktidarın siyasal temsilcisi AKP’nin karşısına dikildi milyonlar.

Yaşadığı yenilginin yarattığı öfkeyi dizginleyemeyen AKP defalarca yargılamaya, karalamaya çalıştı Gezi’yi ancak hep başarısız oldu.

Uzun ve bariz hukuksuzluklar içeren bir dizi girişimin ardından son olarak kendi partisinden milletvekili aday adayı olan bir yargı mensubu üzerinden arkadaşlarımızı ve Gezi Direnişi’ni suçlamayı amaçladılar. Arkadaşlarımızın nezdinde milyonların örgütlülüğünü, milyonların talebini hapsetmek istiyorlar.”

Biz kazanacağız, Gezi kazanacak

“Biliyoruz ki bugün yaşanan derin yoksulluktan, ülkenin çöküşünden çıkışın yolu Gezi Direnişi’nde ayağa kalkan milyonların örgütlülüğünden geçiyor. Hukuksuz tutuklama kararlarının verildiği günden itibaren başlattığımız ve bugün 100’üncü gününe giren Adalet Nöbetleri vesilesiyle bir kez daha hatırlatıyoruz!

TMMOB ve bağlı Odaları olarak, mesleki ve teknik bilgimizi halkın yararına kullanmaya devam edeceğiz; arkadaşlarımızı asla yalnız bırakmayacağız ve bu ülkenin en görkemli halk hareketi olan Gezi Direnişi’ne sahip çıkmayı kararlılıkla sürdüreceğiz.

Adalet Nöbetlerimizin 100’üncü gününde bir kez daha sesleniyoruz: Arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın! Bu hukuksuzluğa bir an önce son verin!

Gezi’den ve arkadaşlarımızdan elinizi çekin! Ve şunu bilin ki biz kazanacağız, Gezi kazanacak!”

Adil bir memlekette özgür ve kardeşçe yaşayacağız

Daha sonra tutukluların aileleri, cezaevinden mesajları iletti.

Tayfun Kahraman’ın mesajını eşi Meriç Demir Kahraman okudu:

“Bugün 100’üncü gün. Sizlerden, ailelerimizden, öğrencilerimizden, özgürlüğümüzden kopartılışımızın 100’üncü günü. Adaletsizlik, hukuksuzluk hala devam ediyor. Bizler de sizlerin destekleri ile dört duvar arasında olsak da bu memleket için adaleti, demokrasiyi, eşitlik ve kardeşliği savunmaya, Gezi Direnişi’mize sahip çıkmaya devam ediyoruz. Bu hukuksuz tutukluluk 100’üncü gününe gelse de sizlerin destekleri bize büyük bir güç veriyor, dayanışmanız cesaretimizi arttırıyor.

Biliyoruz ki bu karanlığı hep birlikte yırtacak, demokratik ve adil bir memlekette özgür ve kardeşçe yaşayacağız. Özgür ve güneşli günlerde sokaklarda buluşacağımız günler yakın. Hepinizi hasretle kucaklıyorum. Sevgi ve selamlarla.”

Mücella Yapıcı’nın mesajını kızı Burcu Yapıcı okudu:

“100 gündür bıkmadan usanmadan sürdürmekte inat ettiğiniz nöbetlerin bir an önce bitmesini can-ı yürekten diliyorum. Hepinizi, destekleriniz ve dayanışmanız için can-ı yürekten kucaklıyorum. Yaşasın dayanışma…”

Can Atalay’ın mesajını annesi Şükran Atalay okudu:

“100 gündür sesimiz olan, Gezi direnişinin kirpiğini dahi yere düşürmeyen tüm arkadaşlara çok selam. Bâki ilk selam…”

 

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, hakkında müebbet hapis kararı verilen ve dört  yılı aşkın zamandır Silivri Cezaevi‘nde tutulan Osman Kavala’nın gönderdiği mesajı iletti:

“AİHM tutukluluğumun hak ihlali olduğu yönündeki kararına uymayan Türkiye hakkında son olarak verdiği kararı çevirtip TBMM tüm milletvekillerine göndereceğim. Özellikle de susturma ve caydırma amacıyla, yani kasıtla bunların yapıldığını anlatan 18’inci maddenin ihlali konusunu tüm vekiller bilmeli, okumalı.”

Ankara’da polis ablukası

Gezi Davası kararlarının 100’üncü gününde Ankara, İzmir, Kocaeli‘de de protestolar yapıldı.

Polis, İncek’teki Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde açıklama yapmak isteyen TMMOB heyetine izin vermedi ve Ahlatlıbel Parkı’nda ablukaya aldı.

TMMOB Şube Başkanı Emin Koramaz, polis ablukası sırasında yaptığı konuşmada şöyle dedi:

“Toplumcu değerlere; insani, paylaşımcı değerlere kararlıkla mücadele edeceğiz. Burada bulunan basın mensuplarını, bizleri iten kakan emniyet mensplarını TMMOB adına selamlıyorum ve sizleri haktan yana emekten yana mücadele eden tüm toplum kesimlerinin sözlerine seslerine kulak vermeye davet ediyorum. İnanıyorum ki burada söylenen sözler, bu forumda dile getirilecek görüşler;  hemen yanıbaşımızdaki AYM’de AKP’nin güdüm altına alamadığı namuslu hakimler tarafından da duyulur.”

Polisin geri çekilmesiyle park içinde yüzlerce eylemci bir araya geldi.

İstanbul’da da okunan ortak açıklamayı TMMOB Ankara İl Koordinasyon Kurulu’ndan Seyit Ali Korkmaz okudu.

İktidara 100 soru: Bu hukuk sistemi ile yargılanmak ister miydiniz?

Tutuklanmalarının 100’üncü gününde Mücella Yapıcı, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Çiğdem Mater ve Tayfun Kahraman, toplamda 100 soru sordu.

Gezi tutuklularının iktidara yönelttiği soruların tamamı şöyle:

Mücella Yapıcı

1. Benim kaç kere daha beraat etmem gerekiyor?

2. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası neden ihlal ediliyor, AİHM kararları neden uygulanmıyor?

3. Nasılsınız? Nasıl geçiniyorsunuz? Bunca pisliğin arasında ruh ve beden sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?

4. Anayasanın ilgili maddeleri doğa, kültür ve tarih varlıklarının korunmasını hem idareye hem de yurttaşlara sorumluluk ve görev olarak yüklemiştir. Bu anayasa maddelerine bilerek isteyerek uymayanlar “iktidarda” iken, uymaya çalışanların “cezaevinde” olması hangi anlama gelmektedir?

5. Bir işin “meslek” olabilmesi için mutlaka evrensel “etik kural ve kod”larının olması gerekir. Bu etik kod ve kurallara uymayanların özellikle insan hayatını dolayımsız ilgilendiren hukuk ve tıp mesleklerini sürdürebilmeleri mümkün müdür?

6. Özellikle 12 Eylül 1980 darbesi ile ülkeye aplike edilen neoliberal ideolojinin yarattığı ve tüm idareci yöneticiler ile birlikte toplumun büyük kesimini etkisi altına alan ahlaki çöküntünün, kötülüğün, yolsuzluğun, kadın cinayetlerinin sıradanlaşmasının, kanıksanmasının nasıl giderilebileceği konusunda bir çözümümüz var mıdır?

7. Bugün ülkeye hakim kılınan hukuk sistemi ile yargılanmayı ister miydiniz?

8. Sürtük dediğiniz GEZİ KADINLARININ, annelerinize edilen cinsiyetçi küfürleri MOR BOYALARLA duvarlardan sildiklerini biliyor muydunuz?

9. Bilim, meslek ve hukuk insanları olarak ait olduğunuz mesleki, bilimsel, insani ve vicdani kurallar dışına çıkarak, iktidarın emri ile (ya da emir bile almadan sadece güçlüye yaranmak için) kararlar alıp imzalarınızı satmayı nasıl içinize sindirebiliyorsunuz?

10. 5 yıldır hiçbir somut delile dayanmadan bütün ulusal ve uluslararası tepkilere ve kararlara rağmen Osman Kavala’yı niçin “esir” tutuyorsunuz?

11. 2000’li yıllardan beri görmediğim, telefonla dahi konuşmadığım, Taksim Dayanışması toplantılarına bir kez dahi katılmamış Kavala’dan emir ve talimat alarak koskoca ülkeyi “hükümete” karşı cebir ve şiddet kullanarak kalkışmaya yönlendirdiğimize “karar” verdiniz… Bu olağanüstü eylemi nasıl ve hangi yöntemle yapmışız? (Gezi’ye katılan 8.5 milyon kişiye ayıp değil mi?)

12. Ortada bizlere dair herhangi bir cebir ve şiddet bulgusu ve aracı olmadığına göre “PSİKOLOJİK ŞİDDET”ten mi bahsediyorsunuz? Bu şiddet biçiminin ceza kanununun ilgili maddelerinde yeri var mı?

13. Bizim iddianameyi ve gerekçeli kararı film veya dizi yapsanız nasıl bir tür olarak tanımlardınız? (Trajedi, Dram, Traji-komik, Komedi, Bilim Kurgu)

14. Değerli yurtseverler, demokratlar, sosyalistler, sosyal demokratlar, bir araya gelebilmek ve barış, demokrasi ve insan hakları için siyasi bir “GEZİYİ” inşa edebilmek için hapishanelerde toplanmayı mı bekliyorsunuz?

15. Değerli dostlar; “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” sözü sadece mitinglerde kullanılan bir slogan mıdır?

16. Cezaevlerinde inanılmaz bir kantin ticareti olduğunun, yoksul ve kimsesiz olanların su, ped, süt vb gibi temel ihtiyaçlara ulaşmak için son derece düşük ücretlerle köle gibi çalıştığını biliyor musunuz?

17. Dünyada elde edilmiş olan bütün hakların ardında büyük bir mücadele tarihi vardır. Bu nedenle de uluslararası güvence altındadır. Tek kişinin imzası ile “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” nasıl yürürlükten kaldırılır? Bunun uygun olduğuna karar veren “hukukçuların” kaçı kadındır?

Hakan Altınay:

18. Siz hiç sevdiklerinizden zorla, haksızca 100 gün ayrı tutuldunuz mu?

19. Siz hiç iki yaşındaki evladınız ya da 78 yaşındaki annenizin size ihtiyacı olacak ve siz onların yanında olamayacaksınız paniğini günler boyu yaşadınız mı?

20. Mahkemenin benim ile ilgili bulabildiği tek eylem Avrupa Birliği’ne mektup yazmak olduğuna göre, sizce mektup yazarak 18 yıl hapis cezası nasıl hak edilir?

21. Avukatlarımın tanık olarak dinlenilmesini istediği Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Müsteşarları ve Bakan Yardımcısını dinlemeyi reddeden yargı heyeti sizce kimin için çalışıyor olabilir?

22. Bizim mahkûmiyetimize itiraz eden hâkimin “burada tek bir suç delili yok” yazdığını duydunuz mu?

23. 600 sayfalık “gerekçeli” kararda niçin tutuklu olduğumuza dair tek bir cümle olmaması sizi şaşırtıyor mu, yoksa milli ar damarımız çoktan parçalandı mı?

24. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılanırken bile bu ülkeden ayrılmayı düşünmeyen, Green Card’ını kendisi iade etmiş benim, ülkemden kaçacağımı düşünmeyi hangi akıl ya da mantık açıklayabilir?

25. Bizim tutuklanmamıza hükmeden iki hâkime bu yetkinin babalarından kalmadığını, bu yetkiyi “Türk Milleti Adına” yani sizin adınıza da kullandıklarını biliyorsunuz, değil mi?

26. Eğer bizi tutuklayan iki hâkim eve gittiklerinde “Delil ya da kanıt olmadan Ege’yi babasından ayırdım” diyebiliyorsa, sizce bunda ona selam vermeye devam eden komşularının bir sorumluluğu var mıdır?

27. Bize sık sık ne kadar açık sözlü ve mert olduğunu söyleyenlerden acaba hangisi annemi ziyaret edip -kendisi nezaket sahibi bir hacıdır… özel bir güvenlik önlemine gerek yok- benim niçin Silivri’de olduğumu anlatma cesaretine sahip?

28. Bu yargılama için eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in “Gözyaşlarımı katledilen hukuk sistemi için akıtıyorum” ve Abdullah Gül’ün “Bu dava utanılacak bir yargılama süreci olarak anılacaktır” dediğini duydunuz mu?

29. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan’ın “Bu dava Türkiye’nin Dreyfus davasıdır” ve İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu’nun “Darbeler döneminde bile bu kadar delilsiz ceza verilmedi” sözleri, sizce HSK ya da AYM’nin bir sorun olduğundan şüphelenmesi için yeterli olacak mı?

30. Ülkesinin iyiliği için çalışan insanlarına bu kadar hoyrat davranan başka herhangi bir ülke biliyor musunuz?

31. Menderes, İnönü, Demirel, Ecevit, Özal, Yılmaz, Çiller ve Erbakan hükumetlerinin Türkiye’nin çıkarına bulduğu Avrupa Konseyi üyeliğini sırf bu berbat yargılamada inat etmek için şimdi tehlikeye atmak sahiden iyi bir fikir olabilir mi?

32. Cumhuriyet rejimlerini yaşatmak için sadece haklarda değil sorumluluklarda da eşit vatandaşlara ihtiyaç varsa, siz üzerinize düşeni yaptığınız kanısında mısınız?

33. Daha güzel, daha kardeşçe bir Türkiye’ye inanmak, bunun için çabalamak ahmaklık mıdır, yoksa zekayı aşan bir akıl, bir inanç olan sevginin doğal sonucu mudur?

Mine Özerden

34. Beş benzemez daha kolay bir arada dururken, benzerler bir arada durmakta neden zorlanır?

35. Söyleyen güçlüyse “Yalan” yalan olmaktan çıkar mı?

36. Dinleyen duymuyor, duyan anlamıyor, anlayan harekete geçmiyorsa değişim mümkün müdür?

37. Otokontrolü gelişmemiş olan daha mı kolay kontrol edilir?

38. Doyumsuz insan saldırgan mıdır?

39. Şiddetsiz, ayrımsız, çözüm odaklı bir dil toplumsal mutabakatı yeniden kurabilir mi?

40. Kuşaklar arası etkileşim neden azalıyor?

41. Anayasa, kanunlar, insan hakları sadece yazılı metinler midir, neden uygulanmıyorlar?

42. Kuvvetler ayrılığı yok edildiyse, güvenilecek bir yapı kalmış mıdır?

43. Sürüklenmek, idrak etmek, direnmek ve ötesini merak etmek… birey olarak hangi duyguyu daha fazla hissediyorsunuz?

44. En “temel haklarını” savunmayı “suç” olarak addeden yönetim şekline ne denir?

45. Yaptığımız işlerle “sistem”i yeniden yeniden üreterek “ekosistem”i öğüterek tükettiğimizin ne kadar farkındayız?

46. Hukuk katledilerek yargılandık, haksız yere tutuklandık, bizden önceki pek çokları gibi, değil mi?

47. Mütemadiyen yenileri açılan hapishaneler, atanamamış memurlar için oluşturulan bir istihdam kaynağı mıdır?

48. Yoksulluk ve yoksunluk tehdidi ile kitleleri bir süre yönetebilirsiniz, amenna… Peki yoksulluk yığınları gerçek anlamda köşeye sıkıştırdığında, iktidarı kaybetmek istemezseniz ne yaparsınız?

49. Dünyanın sonu geldi, geliyor denilmeyen bir zaman var mı yakın ve uzak tarihte?

Can Atalay

50. Hak nedir? Haksızlık nedir?

51. Haksızlık karşısında nasıl/ne kadar sakin kalabiliyorsunuz?

52. Her çarşamba halı sahaya çıktığımızda gökyüzünün şaşırtıcı gelmesi kaç puan?

53. Arka koridorumuz hep ağırlaştırılmış müebbet, sürekli tek başına olmak bir cezanın infazı denip geçilebilir mi? Peki, gencecik solcu bir tutukluyu tek başına o koridora almak kaç puan?

54. Abbas bunca zamandır neden satranç kitaplarını getirmiyor?

55. Anayasa Mahkemesi bizle ilgili “hak ihlali” kararı verecek mi yoksa kapıya “artık kapattık” tabelası mı asacaklar?

56. Ana baba evinde ne zaman deliksiz bir uyku çekebileceğim?

57. “Hasta mahpuslar ile ilgili düzenleme yapacağız” denip Ekim’e işaret edilmesi nasıl bir gaddarlıktır? İki ay hasta mahpus için kısa bir süre midir?

58. Çorlu ve Aladağ duruşmasına avukat olarak katılmamın önündeki hukuki engel nedir? Anayasal ve yasal dayanaklarınızı belirterek yanıtlayınız…

59. Zulme karşı sessiz kalana bir şey deniyordu; neydi?

60. Ne zaman bir sahilde uyanabileceğim?

61. Bizi neden/nasıl 3’le sınırladıkları arkadaşlarımızla hâlâ görüştürmüyorlar?

62. 18 yıl bizde tutuk gerekçesi, 16 yıl Berkin’in katilinde neden tutuk gerekçesi değil?

63. Memleketten gidelim diye uçurulan haberlere, açık bırakılan kapılara rağmen kaçmayanlar hangi gerekçe ile tutuklandı?

64. Anımsadığınız “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçunun unsurlarının oluştuğu ilk üç örneği sıralayınız.

65. Bunca yalanı nasıl söyleyebiliyor?

66. Burasının “bir gün dahi fazla” olduğunu akılda tutarak, 100 gün ne kadar sürer?

Çiğdem Mater

67. Yapmadığım filmden 18 yıl ceza aldım, yapsaydım kaç yıl alacaktım?

68. Biz neden 100 gündür hapisteyiz? Osman Kavala neden 1737 gündür hapiste?

69. Hakkımızdaki fezlekeyi hazırlayan polis müdürleri, usulsüz dinleme kararlarını imzalayan savcılar şimdi nerede?

70. Biz bu davaları kazanınca ne olacak, bu günlerin hesabını kim verecek?

71. Bizi kaçma şüphesiyle tutuklayan mahkeme heyeti aynaya nasıl bakıyor?

72. İstanbul Sözleşmesi’nden neden çekildik?

73. Cezaevleri neden sadece erkekler düşünülerek tasarlanmış?

74. Düzgün sağlık hizmetine erişememek cezalandırma sisteminin parçası mı?

75. Böcek, fare ve sinekler cezalandırma sisteminin parçası mı?

76. Neden 100 gündür sığmadığım bir yatakta yatıyorum? (Boyum 1.75)

77. İnfaz koruma memurları neden insanlık dışı şartlarda çalışıyor?

78. Ben neden parçası olduğum filmin Cannes’daki galasına gidemedim?

79. Ben neden sevgilimin 50. doğum gününü kaçırdım?

80. Çağlayan’da, Kartal’da, İstinaf’ta, Yargıtay’da hâlâ hakimler var mı?

81. Anayasa bile ihlal ediliyorsa biz neye güveneceğiz? (Biz derken, biz herkesiz)

82. Kendi bozma kararının bir maddesi bile uygulanmayan istinaf mahkemesi, yerel mahkemenin mahkumiyet kararı karşısına gelince ne yapacak?

83. Cumhurbaşkanı cezaevinde kaç gün kalmıştı? Bu hesapla ben de Cumhurbaşkanı olabilir miyim?

Tayfun Kahraman

84. Canım kızım Vera’ya babasının neden eve gelmediğini anlatabilir misiniz, “Baba işin ne zaman bitecek?” sorusuna gözlerinin içine bakarak bir cevap verebilir misiniz?

85. Anne; “babam beni öpsün, koklasın, bana sarılsın” dediğinde boğazı düğümlenen Meriç’e bir tavsiyeniz var mı?

86. Hem eşim hem meslektaşım Meriç’in, ben tutukluyken planlamadan, kent hakkından, adaletin üstünlüğünden bahsetmesinin sebebi Gezi’yi savunmaktan başka ne olabilir?

87. 69 yaşındaki annemin, 72 yaşındaki babamın yüzüne bakmaya, adaletten bahsetmeye cesaretiniz var mı?

88. Sevdiklerini ayda bir kez kucaklayabilen tutukluya görüş sonrası sarılabilir misiniz?

89. Gezi Davası iddianamesi ve mütalaasını okudunuz mu?

90. Hükümeti devirmeye teşebbüsü kanıtlayan ya da bırakın onu ima eden bir kanıt, delil veya tanığa rastladınız mı?

91. Haksız, hukuksuz, delilsiz biçimde cezaevine konulsanız ağzınızdan çıkan ilk kelime ne olurdu?

92. Bağımlı ve taraflı olan, bunu göstermekten çekinmeyen, bilakis bunu ilan etmek için, hayatınızı elinizden almakla tehdit eden bir mahkeme heyeti üyesine karşı gerçeği savunmak durumunda kaldınız mı hiç?

 

93. Gezi Davası’nda vereceği karar eline tutuşturulan hakim siz olsanız, söyleyeceğiniz söz ne olurdu?

94. Adaletin bir parti tabelasındaki sözcükten ibaret olduğu ülkemizdeki devasa adalet saraylarının içinde adaletin zerresini gören, duyan var mıdır?

 

95. Adil yargılanmaya bir gün sizin de ihtiyacınız olacağını hiç düşündünüz mü?

96. Siyaset / siyasetçi kendi varlığı için neden insanları mahkum eder?

97. Siyasi dava, siyasi tutukluluk sözlerine neden ihtiyaç duyulur?

98. İtiraz etmek, muktedire hayır demek tutukluluğa sebep bir suç mudur?

99. Bir kenti, bir ormanı, bir ağacı, yaşamı korumanın bedeli nedir?

100. Bizim içeriden kısıtlı imkanlarla takip ettiğimiz ülke gündeminde, siz de üzerimize boca edilen kanunsuzluk ve ahlaksızlıklar karşısında ülkemiz için üzülüyor ve yurttaş olarak düşürüldüğümüz bu aşağılık durumdan utanıyor musunuz?

 

You may also like

Comments

Comments are closed.