Kategoriler: Köşe Yazıları

Fukuşima’dan ders alabilecek miyiz?

2 hafta yazı yazmadım neler oldu neler.

Dünya’nın bir çivisi daha çıktı. Doğa yine acı yoldan bize bir şeyler öğretti.

Japonya’nın 9.0 deprem ve devamında gelen dev dalgalar ile boğuşmasını 11 Mart Cuma’dan beri hep beraber izliyoruz. Yine bir deprem, yine binlerce insan vefat etti, yine binlerce insan evsiz, barksız yurtsuz…

Doğa yine ders verdi. İnsan oğlu oysaki kendini ne kadar mükemmel, ne kadar güçlü ve vakur görüyor. Dünya’nın teknoloji devinin, depremle yaşamaya en alışkın toplumun diz çöküşünden ders almamız gerek.

Doğaya hükmetme sevdamızdan vazgeçmemiz gerek. Doğanın parçası olduğumuzu tekrar idrak etmemiz gerek.

Bir yıkıcı bir depremin arkasından böyle konuşmak biraz acımasız gelebilir ama bulunduğumuz noktadan geriye baktığımda insan megalomanyaklığından başka bir şey göremiyorum.

Yoksa,  Dünya’nın en aktif faylarının bulunduğu, en tehlikeli bölgesine nükleer santraller kurmanın başka ne anlamı olabilir ki?

Yoksa, Japonya’nın ve tüm Dünya’nın gözünün korku ile Fukuşima Santrali’ne dönmesinin başka bir açıklaması olabilir mi?

Japonya deprem ülkesi olmasına rağmen nükleer santrallerini doğadan koruyabileceğine, doğaya hükmünü geçirebileceğine inandı ve ne yazık ki yanıldı. Ülkedeki nükleer yıkım tehlikesi her geçen saniye artıyor.

Bu sabah üçüncü patlama sesi de duyuldu Fukuşima’dan. Yeşil gazete’nin manşetine göre son patlamaya göre artık çok ciddi radyasyon sızıntısı tehlikesi var.  Tehlike binlerce insanın hayatına mal olabilir, binlerce dönüm toprakta hayat tamamen sönebilir.

Doğa’nın bu kaçıncı hatırlatması, bu kaçıncı dersi bize anlamıyorum.  Türkiye’nin ders almadığı malum. Bakanımız daha iyisini yaparız diyor. Anlaşılan kendini gördüğü dev aynası başını iyice döndürmüş. Dünya’ya ders olacak mı bu durum, bilemiyorum.

Çernobil’den yeterince ders almadık, bakalım Fukuşima bize bir şeyler öğretebilecek mi?