Hafta SonuKültür-SanatManşet

[FotoÖykü] Şemo ve çetesi – Mesut Akatay

0

Şeyhmus Beg, söylene söylene kapıdan çıktı. Karısı Atiye de peşinden gidiyordu.

“Gavurun dölü Şemo, çetesiyle bahçeyi talan etmiş yine. Bin defa dedim fazla özgürlük iyi değildir diye. Ama dinlemiyorlar ki beni. Ne çıkıyorsa o öğretmenin başının altından çıkıyor. Yok eşeklere özgürlükmüş, yok onların da yaşam hakkı varmış, yok saygıymış, sevgiymiş… mış da mış.”

Şemo ve Çetesi - Mesut Akatay

“Öyle ya Beg, öyle. O geldikten sonra her şey değişti buralarda. Çocuklar bizi dinlemez oldu. Filme merak saldılar, romanlardan kafalarını kaldırmaz oldular. Geçen bizim kızı karanlıkta şiyir okurken yakaladım. ‘Ne yapıyorsun, bu karanlıkta,’ dedim. ‘Bazı sözcükler karanlıkta söylenir, bazı sözcükler hiçbir zaman.’ dedi. Eskiden böyle miydi? Yok yok delirdi bu kız. Gidip kaymakamlığa şikâyet edeceğim o öğretmeni!”

“Onun da zamanı gelecek, sen merak etme hanım,” dedi Şeymus Beg, sokağı arşınlayarak yürümeye devam ettiler. Sokağın sonunda Hasan Meddo’nun oğlu Fikri -elinde kitabıyla- göründü. Atiye Hanım, kocasının ceketinden çekiştirdi.

“Bu Fikri de kafayı yemiş, diyorlar. Bilinmez bir dilde konuşuyormuş. Hoca, konuştuğu dilin ‘cin dili’ olduğunu söylemiş. Her gece imge diye uykusundan uyanıyormuş. Şehirli bir kızmış diyorlar sayıkladığı. Annesi ne kadar hacı, hoca varsa muska yaptırmış; ama boş. Bu çocuk da o öğretmenle tanıştıktan sonra bozuldu.”

Sokağın sonuna birkaç ev kala Fikri ile Beg karşı karşıya geldikleri sırada yağmur çiselemeye başladı.

“Bu yağmur da niye yağar ki?’’ dedi Beg.

“Yağmur yağmıyor, gökyüzü ağlıyor,” diye cevapladı, gözleri gökyüzüne dönük olan Fikri.

“Tövbe, estağfurullah. Gökyüzü ağlar mı, oğlum?”

“Kirlendiği zaman, gökyüzü de ağlar. Hem ağlamak, temize çeker. Ondandır ağlaması gökyüzünün.”

“Haydi gidelim hanım, yoksa kafayı yedirtecek bu çocuk bana.”

Hızla uzaklaşırlarken, Fikri arkalarından bağırdı. “Gökyüzünün diğer adı da vefadır. Nereye gidersen git terk etmez seni.”

“Estağfurullah el azim!”

Beg, küplere binmiş vaziyette, söylene söylene, eşiyle cami yoluna girdi.

“Şemo ve çetesini yakalarsam, öğretmenin önünde okkalı bir dayak atacağım.” Aklına gelen fikirle gülümseyerek devam etti, “Hatta dayak yetmez, işkence edeceğim. Ahıra kapatacağım hepsini. O zaman özgürlük neymiş, herkes görecek. Sonra ilk iş olarak, o öğretmeni kaymakama şikâyet edeceğim.”

“Dilin dert görmesin Beg. Bu öğretmen buradan gitmezse tüm çocuklarımız kafayı yiyecek.”

“Hanım sen bekle, ben namazı cem edip, geliyorum. Daha çok işimiz var, çok,” diyen Şeyhmus Beg camiye girdi, eşi de cami kapısında beklemeye koyuldu. Beş dakika sonra Beg kapıda görüldü. Hanımı hemen hareketlendi, birlikte tekrar sokakları arşınlamaya koyuldular. Çarşıya yakın bir sokağa vardılar ki karşılarına Asım Beg’in kızı çıktı. Elindeki makineyle fotoğraf çekiyordu.

Şemo ve Çetesi - Haşim Kaya

“Ne yapıyorsun kızım?”

“Fotoğraf çekiyorum, Şeyhmus Beg.”

“Onu görüyorum da, fotoğraf çekip de ne yapacaksın?”

“Yaşamak, hatırlamaktır. Sizlerin yaşına gelince, çektiğim bu karelere bakıp bu günlerimi anacağım. Sizleri hatırlayacağım.”

Lahavle çeken Şeyhmus Bey, “Kızım senin de durumun iyi değil. Babana selam söyle. Sana mukayyet olsun.”

Kız, gülerek kafasını sallayıp, Şemo’yla Çetesi’nin fotoğraflarını çekmek üzere kırlığa doğru yürümeye başladı. Kızın arkasından, hanımı öğretmene ilenirken, Beg rengi solmuş bir suratla, düşünceli düşünceli yoluna devam etti.

NOT: Fotoğraflı kısa öykülerinizi (öykü yazarı ve fotoğrafı çeken farklı kişiler olabilir) ‘[email protected]’ adresine gönderebilirsiniz.  

11

 

Öykü: Mesut Akatay

1. Fotoğraf: Mesut Akatay  2. Fotoğraf: Haşim Kaya

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.