İklim KriziManşet

Fosil Yakıtları Önleme Anlaşması neden gerekli?

0

Yeşil Gazete için çeviren: Mert Gevrek

Nükleer silahların yığınak yapılması gibi, çoğunlukla fosil yakıtların yakılmasının neden olduğu, atmosferdeki karbon miktarının sürekli artışı da yeryüzüne büyük ve belirgin bir tehdit oluşturuyor. 2019 yılında kömür emisyonlarındaki azalmanın etkisini ortadan kaldıran petrol ve doğal gaz üretimindeki artışla, sera gazı emisyonu rekor düzeye erişti. Birlikte ele alındığında kömür, doğalgaz ve petrol, Sanayi Devrimi’nden itibaren açığa çıkan tüm karbondioksitin yüzde 80’ine denk geliyor. Sonuç olarak, Fosil Yakıtların Önlenmesi Anlaşması’na; 50 yıl önce Nükleer Silahların Önlenmesi Anlaşması’na nasıl ihtiyaç duyulduysa, o denli ihtiyaç var.  (Doğrusu istenirse “istemezükçülere” rağmen bu yapılmalı).

Yükselen deniz seviyeleri, yüksek sıcaklık dalgaları, daha kuvvetli ve daha sık meydana gelen kasırgalar ve tehlike altındaki gıda arzının da kanıtladığı üzere, dünyadaki petrol ve doğal gaz üretiminin daha fazla artırılması mümkün değil. Tüm bunlar ortadayken fosil yakıt çıkarmaya daha fazla para akıtılmaya ise devam ediliyor. Sadece yeni petrol ve doğal gaz projelerine 1,3 trilyon dolar gidiyor. Birleşmiş Milletler ve diğer örgütlerin analizlerine göre bu sektöre sürekli yatırım yapılması, bizi 2030 yılında küresel ortalama sıcaklık artışını 1,5 santigrat derecenin altında tutabilmemiz için izin verilenden iki kat daha fazla fosil yakıt üreten bir noktaya getiriyor. Ve bu da sektörü, uluslararası çapta kabul gören iklim hedefleriyle çatışma noktasına getirip dünyayı feci bir iklim yıkımına doğru sürüklüyor.

Talep kadar arz da düşürülmeli

Meydana gelecek yıkıcı iklim değişikliğinin artan kanıtlarına rağmen mevcut gidişatımızı değiştirmiyoruz ve ulusal hükümetlerin büyük çoğunluğu 2019 yılının Aralık ayında Madrid’de düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’nda ifade edilen kötü sona kayıtsız kalıyor.

Artan bir iklim tehlikesiyle yüzleşen modern toplumun fosil yakıtların yaygınlaşmasının önlenmesi için acilen harekete geçmesi gerekiyor. Paris İklim Anlaşması’nın ana hedeflerinden olan fosil yakıtlara duyulan talebin azaltılması kadar önemli olan bir şey varsa o da petrol, doğal gaz ve kömür rezervlerinin ve altyapılarının geliştirilmesinin durdurulması yoluyla arzın düşürülmesi ve zamanla mevcut üretimin sona erdirilmesidir. Ne yazık ki arz temelli politikaların ne uluslararası iklim müzakerelerinde, ne de ulusal hükümetlerin hazırladıkları planlarda bahsi dahi geçmiyor.

Fosil yakıt üretimi ve zayıf iklim savunuculuğu bir araya geldiğinde durum daha da kötüleşiyor. İklim değişikliği nedeniyle evlerini kaybedenlerin sayısı, savaşlar nedeniyle evlerini kaybedenlerden fazla. Merkezi İstihbarat Teşkilatı’ndan (CIA) Dünya Ekonomik Forumu’na kadar çok çeşitli örgütler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin hafifletilmesi ve adaptasyonundaki başarısızlığı dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük risklerden biri olarak nitelendiriyor.

On yıllar öncesinde nükleer savaşlar insanlığın geleceğine bir tehdit olarak adlandırılıyordu. Soğuk Savaş’ın en gergin dönemlerinde ülkeler gerginliği azaltmak amacıyla bir araya gelip kitle imha silahlarını aşamalı olarak bitiren, mevcut silah stoklarını azaltan ve teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanımını hedefleyen bir anlaşma tasarlayıp hayata geçirdiler. Bu çabalar sayesinde 1986 yılında 64,449 olan nükleer füze sayısı, bu yazı kaleme alındığı vakit 10,000 civarına düşerek dünya nükleer silah stoklarında kayda değer bir düşüş meydana geldi.

Bugün artık fosil yakıtların üretiminin ve kullanımının yaşamın kaynağı olan okyanusları, ormanları, suyu, havayı ve istikrarlı iklimi tehdit ettiği biliniyor. Mantar biçiminde nükleer bulutlar olmasa da iklim değişikliği, uluslararası işbirliğini kaçınılmaz kılan varlıksal bir tehdit haline geldi.

Yeni bir yaklaşım zamanı

Tek başına Birleşmiş Milletler iklim müzakerelerinin ihtiyaç duyulan hızlı karbonsuzlaştırma sonucunu doğurması muhtemel görünmüyor. Şimdi ilk olarak refah düzeyi yüksek toplumların hızlıca harekete geçmesiyle fosil yakıt arzının ele alınarak, sorunun temeline inen yeni bir anlaşma hazırlanması gerekiyor.

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması modeli temelinde hazırlanacak bir Fosil Yakıtları Önleme Anlaşması, tıpkı Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi örneğindeki gibi üç sacayağı üzerine inşa edilebilir: Yayılımının önlenmesi, silahsızlandırma ve barışçıl amaçlarla kullanılması.

Yayılımının önlenmesi: Yeni keşifleri ve üretimi engelleyebilir. İklim yıkımına neden olan gereksiz ilave fosil kaynaklarının önüne geçebilir ve böylece yatırımları, işçileri ve toplulukları içine düştükleri çıkmazdan kurtarabilir.

Silahsızlanma: Paris Anlaşması’yla uluslararası camia tarafından öngörülen iklim hedefleriyle uyumlu bir fosil yakıt arzı için, mevcut stokları ve üretimi aşamalı olarak azaltabilir.

Teknolojinin barışçıl amaçlarla kullanılması:  Temiz ve yenilenebilir enerji, daha yoksul ülkelere hızlıca transfer edilebilir. Böylece fosil yakıtlara bağımlı ülkelerde ekonomik çeşitlenme desteklenir ve işçiler ve topluluklar için daha adil bir geçiş süreci için zemin hazırlanır.

Gelişmiş ve zengin ülkelerde petrol ve doğal gaz endüstrilerine yapılan trilyonlarca dolarlık sübvansiyonların yeniden dağıtılmasıyla, bu çabaların finansmanı için önemli bir kaynak yaratılabilir. Bu durum söz konusu paraların, fosil yakıtları yerin altında tutmak için harcanacağı anlamına geliyor.

Tarihin de bize gösterdiği gibi, bir avuç ülke önderlik etme taahhüdünde bulunsa dahi, hızlı ve dramatik bir değişim mümkündür. Müreffeh ülkelerin öne atılıp, Amazon’un kutsal pınarları olarak bilinen bölgenin kalbinde Ekvator ve Peru’nun yaptığı sondaj çalışmalarına alternatif yollar gösterdiğini ve sunduğunu hayal edin. Bu, yerli halkların haklarına saygı duyarken, iklimi düzenlemede önem arz eden yeryüzünün biyosferinin hayati bir organını koruyarak, 60 milyon ton karbonun açığa çıkmasını önleyebilir.

Kayda değer avantajlar

Bir Fosil Yakıt Önleme Anlaşması, tıpkı nükleer silahlar gibi varoluşsal bir tehdit oluşturan, güvenli iklim limitlerinin ötesinde dinmek bilmeyen fosil yakıt yayılımına ilişkin farkındalığı da artırabilir. Böyle bir anlaşma, talep ve emisyonları azaltmaya odaklanan Paris İklim Anlaşması ile birlikte yürütülerek, fosil yakıtların arzını durdurmak için uyumlu uluslararası işbirliği ihtiyacını vurgulayabilir. Ayrıca böyle bir anlaşma bireylerin, örgütlerin, şehirlerin, devletlerin ve ulusal hükümetlerin etrafında bir araya gelebilecekleri somut bir öneri anlamına gelir.

Fosil yakıtların üretimine ve arzına odaklanılması, talep yönlü çabaları tamamlıyor ve daha da pekiştiriyor. Muhtemel üretim, emisyonlar ve küresel ısınmaya dair kenetlenme potansiyelini sınırlandırıyor. Diğer güvenilir, düşük maliyetli, düşük karbonlu çözümler için ihtiyaç duyulan kaynakları kurtarıyor. Sınırlı sayıda aktöre, şirkete ve tesise odaklandığı için de hem uygun maliyetli ve hem de pratik.

Fosil yakıtların üretimini artırdığımız mevcut yöntem, yanan bir gezegeni benzin dökerek kurtarmaya çalışan itfaiyeye benziyor. Bu sürdürülebilir değil.

Çocuklarımız riskleri kavrıyor. Hala bir şansımız olduğunu söyleyen bilimin görmezden gelinmemesi talebiyle sokaklarda gösteriler düzenliyorlar. Onların çağrısına kulak vermeliyiz. Hükümetlerin hem iklim değişikliğine dair Paris Anlaşması’nı güçlendirmeleri, hem de fosil yakıt üretiminin yaygınlaşmasını sınırlandırmaları gerekiyor. Sorunun boyutuyla orantılı çözümler önermenin tam zamanı.

Makalenin İngilizce Orijinali

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.