Günün Manşetiİklim KriziManşet

“Fosil yakıt bağımlılığından kurtulmazsak, kavurucu sıcaklar ve aşırı yağışlar ‘normalimiz’ olacak!”

0

İstanbul son 106 yılın en yoğun 3. yağışıyla güne başladı. Ne yazık ki bu durum iklim değişikliği çalışan insanlar için çok da şaşırtıcı değil. İklim değişikliği yüzünden, aşırı yağışlar, seller, sıcaklık dalgaları, kuraklık gibi felaketlerin giderek daha sık görüldüğü bilimsel bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Bugünkü yağışlar ile iklim değişikliği arasında bağlantı olabileceğini ortaya koyan bir çok bilimsel analiz bulunuyor.

En son yayınlanan Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu’nda “Kentlerde, iklim değişikliği ile ilişkili riskler (artan deniz seviyeleri, fırtınalar, ısıl stres, aşırı yağışlar, iç bölge ve kıyı seller, heyelanlar, kuraklık, susuzluk artışı, su kıtlığı) artmaktadır ve bu risklerin, insanların (ve onların sağlığı, yaşam alanları ve varlıklarının) ve yerel, ulusal ekonomiler ile ekosistemler üzerinde geniş olumsuz etkileri bulunmaktadır” deniliyor. IPCC aynı zamanda 1950lerden beri artan meteorolojik afetlerde iklim değişikliğinin önemli katkısı olduğunu düşünüyor.

İklim değişikliği dünyanın dört bir yanında aşırı yağışların sorumlusu olarak gösteriliyor. İstanbul’da bugün karşı karşıya kalınan aşırı yağışlarda da giderek artan iklim krizinin de rolü olabilir. Bugünkü yağışların iklim değişikliği ile doğrudan bağlantısını ortaya koymak için detaylı analizler yapılması gerekiyor. Ancak, yine de küresel ve yerel gelişmeleri göz önünde bulundurduğumuzda, bugünkü yağışlarda iklim değişikliğinin önemli rolü olduğu ifade edilebilir.

2014 yılında çıkan, “2013 Yılının Aşırı Hava Olayları” adlı raporda, Türkiye’nin de bulunduğu Güney Avrupa bölgesindeki yoğun yağışların iklim değişikliği ile ilgili olduğunu gösteren bulgular yayınladı. Bu raporda, anormal yağışların olduğu 2013 kışı ile iklim değişikliği ilişkilendirilmişti.

Bilimsel araştırmalar, iklim değişikliğinin Akdeniz bölgesinde yaz aylarında aşırı yağışların şiddeti ve boyutunda artışa neden olacağını gösteriyor. İklim değişikliğinin aşırı yağışları nasıl etkileyeceğini gösteren modellemeler, Akdeniz havzasının iklim değişikliğine karşı özellikle savunmasız olduğunu ortaya koyuyor.

İklim değişikliği yüzünden, havanın artan nem tutma kapasitesi yağışların daha şiddetli bir biçimde yaşanmasına neden oluyor. Özellikle içinde bulunduğumuz Akdeniz havzasında yaz yağışlarının şiddetleri giderek artıyor.

Türkiye’de iklim değişikliği ve aşırı hava olayları arasında ilişkiye dair çok az araştırma olsa da bu çalışmaların sayısı giderek artıyor. 2017 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden Ahmet Öztopal “Aşırı Yağışlar, Türkiye için iklim değişikliği senaryo değerlendirmesi” çalışmasında iklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerini inceledi. Çalışmada, yakın gelecekte (2060 yılına kadar), iklim değişikliği yüzünden, İstanbul’un da bulunduğu bölgede, aşırı yağışların artacağını ortaya konuluyor.

Benzer bir biçimde, iklim kaynaklı afetlerin İstanbul’un da aralarında bulunduğu 19 şehirde önemli ekonomik kayıplara yol açacağını ortaya koyan çalışmalar da bulunuyor. Bu araştırmalardan Mart 2017’de yayınlanan bir çalışmaya göre “İstanbul ve İzmir iklim değişikliği yüzünden en çok mali kayba maruz kalacak ilk üç şehir arasında gösteriliyor. İstanbul, 2030 yılında, yıllık ortalama 201 milyon dolar hasar ile yüz yüze kalacakken, bu rakam, fosil yakıtlardan vazgeçilmez ve dolayısıyla iklim değişikliği durdurulamaz ise, 2100 yılında yıllık 10 milyar dolara kadar çıkıyor.”

Türkiye’den uzmanlar da karşı karşıya kaldığımız bu afet durumunun iklim değişikliği ile ilişkili olduğunu ifade ediyor.

Uzman görüşleri şöyle:

Dr. Ethemcan Turhan, KTH (Kraliyet Teknoloji Enstitüsü), Stockholm:

“İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil onu aşmak için derhal arttırılmalı. Bu konuda politika yapıcılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez. Yani bizim özelimizde hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz. Ayrıca, uyumun gerçek olması için sınıf, toplumsal cinsiyet, eğitim ve yaş gibi mevcut hassasiyetlerin gözetilmesi gerekiyor. 2009’da yaşanan selde bir minibüsün arkasında can veren yedi kadın işçiyi hatırlayalım. Adalet uyumun merkezinde olmalı.”

Arif Cem Gündoğan – İklim Bilimci, ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi:

“İstanbul’da bugün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme, hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnek. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi ‘doğal’ bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla ‘doğal’ değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz. Bilim insanları özellikle 2000’li yılların başından bu yana insan kaynaklı iklim değişikliğinin sel, sıcak hava dalgası, kuraklık, fırtına gibi aşırı hava olaylarını nasıl etkilediğini araştırmaktalar. Bunu kısaca ‘atfetme’ araştırmaları olarak özetleyebiliriz. Atmosferin kompleks dinamikleri arasında tekil olayların iklim değişikliği ile bağlantısını doğrudan kurmak zor olsa da bilim insanları iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarında kilit öneme sahip sıcaklık, nem gibi parametreleri değiştirdiği; bu durumun da doğru tedbirler alınmadığı takdirde bugün İstanbul’da yaşananlara benzer vakaların dünyanın her yerinde sayısını ve şiddetini arttıracağı üzerinde hem fikirler. Kalkınma, şehirleşme, afet yönetimi ve iklim politikaları tam da bu sebeple bilim temelli, sosyal adaleti gözeten ve kağıt üzerinde kalmayan politikalar olmalıdır.”

Elif Gündüzyeli – Avrupa İklim Eylem Ağı:

“Bugün İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak. Göz göre göre Paris Anlaşması etrafında pazarlık yapılması kabul edilemez. Türkiye gibi henüz anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak 1.5C derece hedefi hizasında ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli, şirketler ve bankalar da bir an önce portföylerini fosil yakıtlardan temizlemeliler.”

Cansın Ilgaz – 350 Türkiye:

“İklim değişikliği gelecekte yaşanacak ani bir afet değil. Burada. Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak. Ama otobüs duraklarında dizimize kadar suyun içinde beklemek normal olamaz. Bugün yaşadıklarımız bir fragman niteliğinde, biz filmi görmek istemiyoruz. Daha fazla geç kalmadan, adil, özgür, temiz, yenilenebilir enerji üretimine geçmemiz gerekiyor.”

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.