Yüzelliye yakın Engelli hakları savunucusu ve aktivisti bugün (3 Nisan Pazartesi) İstanbul Mimarlar Odasında yaptığı basın açıklaması ile Referandumda neden Hayır diyeceklerinin gerekçelerini anlattılar.
Av. Turan HANÇERLİ okuduğu basın açıklamasında, korku ikliminin engelli camiasında çok daha yaygın olduğunu ve insanların görüşlerini ifade etmekte çekindiklerini söyledi. Hançerli gelinen süreçte toplumun dezavantajlı grubu olan engellilerin bu korku iklimine rağmen yüksek bir sesle Referandumda HAYIR diyeceklerinin altını çizdi.
Aynı zamanda CHP Parti Meclisi üyesi de olan Hançerli gerekçelerini ise şöyle sıraladı:
-İnsan Haklarının korunup geliştirilmesinin bir kişi veya grubun lütfu ile olmayacağının, hukukun üstün tutulduğu erkler ayrılığı prensibinin hakim olduğu, demokratik bir Anayasa’nın güvence altına almasıyla mümkün olacağı açıktır.
-Engelliler Yargı ve Milletvekilleri aracılığıyla Hükumetlere seslerini duyurabildiklerini, oysa önerilen Anayasa değişikliği ile bu iki kanalın zayıflatıldığı ve Başkan’a bağlanmasıyla sorunların çözülmesi daha da zorlaşacaktır.
-Önerilen Anayasa değişikliği güncel ve uzun yıllardır çözülmeyi bekleyen, Engelli sorunlarının çözümünü öngörmemekte aksine, farklılıkların yok sayılacağı tek sesli bir Ülke de Engellilerin sorunları artacaktır.
-Biz Engelliler bu filmi daha önce görmüştük. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile özgürlüklerin artacağı ve yargının bağımsız olacağı iddia edilmiş oysa gelinen süreçte 2013 yılında çıkarılan yasalarla Engelli ve evde bakım aylıklarının kesilmesi ile 10 binlerce Engelli mağdur edilmiştir.
-Son olarak Kamuoyuna ifade etmek isteriz ki farklılıklarımız birlikteliğimize engel değildir. Daha özgür ve bağımsız bir Ülke de yaşamak bizim de arzumuzdur. Gelin tek sese karşı tüm farklılıklarımızla sesimizi birlikte yükseltelim.. Bu sese imza atan yüzlerce katılımcının ortak talebidir.
Açıklamanın ardından Engelliler birlikte HAYIR diyerek basın açıklamasını sonlandırdılar.
Basın açıklamasının tam metni şu şekilde:
Halkımız, 16 Nisan 2017 tarihinde, bütün yurttaşlarımızı olduğu gibi, engelli yurttaşlarımızı da derinden etkileyecek yaşamsal bir karar verecektir. Bu nedenle, aşağıda imzaları bulunan biz engelli hakları savunucuları, referandumda halkoyuna sunulacak olan anayasa değişiklik paketine ilişkin görüşlerimizi, halkımıza ve üyesi bulunduğumuz engelli camiasına karşı duyduğumuz sorumluluğun gereği olarak kamuoyumuzla paylaşmak istiyoruz.
1. Çağımız, insan hakları çağıdır. İnsan haklarının korunup geliştirilmesi; hukukun üstünlüğüne, erkler ayrılığına, yasama, yürütme ve yargı erklerinin karşılıklı olarak birbirilerini dengelemesine ve denetlemesine dayanan çoğulcu ve katılımcı bir demokrasiyi zorunlu kılmaktadır. Bu nitelikleri taşıyan bir demokraside hak ve özgürlüklerin elde edilmesi, anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması, bir liderin veya bir gurubun lütfuna değil, Hak ve özgürlüklerin öznesi olan toplumsal gurupların mücadelelerine dayanmaktadır. Engelliler de hak ve özgürlüklerin öznesi olan ve nüfusun %12’sini oluşturan büyük bir kitledir.
2-Çoğulcu ve katılımcı demokrasilerde, mücadele eden toplum kesimleri, sorunlarını ve istemlerini lobicilik faaliyetiyle parlamentodaki vekillerine kabul ettirirler. Bu vekiller ise, parlamento içerisinden çıkan ve parlamentoya karşı sorumlu olan hükümetlere taşırlar.
Bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkemizde mücadele veren kitle örgütlerinin en önemli çalışma alanıdır. Bu örgütler, temsil ettikleri kitlenin gereksinim ve istemlerini, öncelikle mecliste gurubu bulunan partilere mal etmeye, onlar aracılığıyla hükümetleri etkilemeye çalışırlar.
16 Nisan’da halkoyuna sunulacak olan anayasa paketine göre, parlamento ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki organik ve işlevsel bağlar koparılmaktadır. Hükümet üyeleri TBMM dışından seçilmekte ve sadece Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olmaktadır. Bu yüzden Meclis’in bakanlar üzerindeki etkisi tamamıyla ortadan kalkmaktadır. TBMM’ye, yani halkın temsilcilerine karşı sorumlu olmayan ve bugün bile erişilmesi çok güç olan bakanlara erişmek hemen hemen olanaksız hale gelecektir.
3-Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de engelli haklarını en çok kamu gücü, yani devlet ihlal etmektedir. Güçler ayrılığı, burada önem kazanmakta; Devlet tarafından hakları ihlal edilen kişi YARGI yoluyla hakkını almaya çalışmaktadır. Bu yüzden, haksız işlem ve düzenlemelere karşı, engelli aylığı, bakım hizmeti mağdurları gibi binlerce engelli yurttaşımız ve engelli örgütleri tarafından açılan davaların büyük bir çoğunluğu, yönetsel yargıda görülmektedir. Yönetsel yargı yerleri (Danıştay ve İdare Mahkemeleri), öteden beri devlet tarafından hakları ihlal edilen ve haksızlığa uğrayan kesimlerin bir umut kapısı ve sığınağı olmuştur. Bu sığınak, 12 Eylül 2010 tarihinde kabul edilen anayasa değişikliği ile tahrip edilmiştir. Şimdi sunulan anayasa paketi ile bütünüyle işlevsiz kılınmaktadır. Zira savcı ve yargıçları atama yetkisiyle donatılmış Hâkimler ve Savcılar Kurulunun ezici bir çoğunluğu, doğrudan veya dolaylı olarak Cumhurbaşkanı ve onun partisi tarafından seçilecektir. Devlete karşı açılacak davalarda savcı ve yargıçların devletin tarafında yer alacağı açıktır. Zira olası yeni rejimde mahkemeler, Cumhurbaşkanı Hükümeti’nin güdümünde bulunan Hakimler ve Savcılar Kurulu’nca atanacağından BAĞIMSIZ VE HALKIN LEHİNE karar veremeyeceklerdir.
4-Olası yeni rejimde Cumhurbaşkanı’nın, aynı zamanda bir partinin genel başkanı olması, toplumsal çeşitlilik ve renklilik karşısında büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bugün ülkemizde var olan engelli örgütlerinin büyük çoğunluğunda her siyasal görüşten, her inanıştan ve her etnik yapıdan engelliler birlikte çalışmakta ve engelli hakları ortak paydasında birleşmektedirler. Bu durum, doğal bir çeşitliliği ve renkliliği beraberinde getirmektedir. Her türlü yetkiyle donatılmış olan Partili Cumhurbaşkanı, toplumsal uyumluluğu sağlama adına, (bugün kimi spor ve ticaret örgütlerinde olduğu gibi) kendi partisinin yandaşı olmayan meslek kuruluşlarına, sendikalara ve engelli örgütlerine de müdahale hakkını kendisinde bulacaktır. Bu durum iktidardaki partizanlığın yaygınlaşmasına, totaliter ve otoriter bir rejimin yerleşmesine yol açacaktır.
5-Yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümeti sisteminin gerekçesi olarak Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasındaki iki başlılıktan söz edilmekte; Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın yetkilerinin çatışmasının toplumu ve rejimi krize soktuğu öne sürülmektedir. Bugünkü parlamenter rejimde başbakanı atayan Cumhurbaşkanı olduğundan kriz durumunda Cumhurbaşkanı, başbakanı görevden alıp yenisini atayarak krizin derinleşmesini önleyebilmektedir. Oysa öngörülen yeni rejimde iki başlılık, daha sert ve gerilimli boyutlarda ortaya çıkacaktır. Özellikle parlamentoda Cumhurbaşkanı’nın partisinin azınlığa düştüğü durumlarda iki başlılık ve çatışma, çok daha yüksek dozda cereyan edecek ve kriz derinleşecektir. Bu durumda krizi çözülmesi için Cumhurbaşkanı’nın ve Meclis’in karşılıklı fesih yetkilerini kullanmaları kaçınılmaz hale gelecektir ki, bu da istikrarsızlığa ve toplumsal kargaşaya kapı açabilecek bir süreci başlatacaktır. Böylesi kargaşa dönemlerinde en fazla engelliler ayaklar altında ve haklarından yoksun kalmaktadırlar.
1990’ların başında Rusya’da, Yürütmenin bütün yetkilerini elinde toplayan Devlet Başkanı Yeltsin ile muhalefetin çoğunlukta olduğu Duma arasında meydana gelen çatışmanın, Yeltsin’in Duma’yı topa tutması, birçok parlamenterin ölmesi ve Duma’nın dağıtılması sonucunu yarattığı anımsanmalıdır.
6-Yeni Anayasa paketine göre, Cumhurbaşkanı’nın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi, bugünkü Anayasamızın üçüncü bölümündeki hakları da kapsamaktadır. Anayasamızın üçüncü bölümü “Sosyal ve Ekonomik Haklar” başlığını taşımaktadır. Bu durumda gereksinim duyarsa Cumhurbaşkanı, sosyal ve ekonomik haklara ilişkin de kararname çıkartabilecektir. “Sosyal ve Ekonomik Haklar” başlıklı üçüncü bölümde eğitim hakkından tutun da, çalışma hakkına, sendika kurma hakkına, toplu sözleşme yapma hakkına ve sosyal güvenlik hakkına dek pek çok hak yer almaktadır. Bu durumda engellilerin ücretsiz bakım hizmeti alma ve engelli aylığı gibi hakları da tek bir adamın insafına ve iki dudağının arasından çıkacak bir talimata bağlanmış olacaktır. Engelliler, böyle bir tehlikenin ortaya çıkmasına asla izin vermemelidirler.
7-Engelliler, Yargıyı Yürütmenin emrine sokan 12 Eylül 2010 tarihindeki Anayasa Paketine “HAYIR!” demişlerdi. Bugün, iktidar partisi dahil bütün toplum, FETÖ’yü başımıza bela eden bu anayasa değişikliğinden dolayı pişman olmuştur. Ancak, “son pişmanlığın fayda vermeyeceği atasözü” doğruluğunu bir daha kanıtlamıştır. Darbe girişimi olmuş, döviz fırlamış, işsizlik artmış ve engellilerin gelirleri kesilmiştir.
Anayasalar, toplumsal sözleşme niteliğinde ve özellikle İktidarı teslim ettiğimiz yöneticilere karşı HALKI koruyan sözleşmelerdir. Anayasalar konuşulurken bir tarafta Devlet Gücünü elinde bulunduran İktidar sahibi yöneticiler, diğer tarafta ise HALK vardır. Bu nedenlerle, Anayasa ve değişiklikleri, toplumun çoğunluğunun mutabakatına dayanmalı; bütün yurttaşlar ve onların temsilcisi kuruluşlar tarafından yeterince tartışılarak hazmedilmelidir. Aksi durumda son pişmanlığın fayda vermeyeceği gün gibi ortadadır.
16 Nisan’da halkoyuna sunulacak anayasa değişiklik paketi, TBMM’de kısa bir süre tartışılmış; Halkımız tarafından içeriği yeterince anlaşılmadan ve hazmedilemeden yıldırım hızıyla halkoyuna sunulma aşamasına getirilmiştir. Bu yüzden yangından mal kaçırır gibi halkoyuna sunulan bu değişiklik paketini, yarın pişman olmamak için RED ediyoruz.
8-Çeşitli ülkelerde bir biçimde iş başına gelen totaliter ve otoriter liderler veya iş başına geldikten sonra otoriterleşen liderler, kendilerini topluma yoksulların ve engellilerin koruyucusu olarak taktim ederler. Hatta bu ülkelerde iktidardaki liderler “başkan baba” adıyla anılırlar. Böylece totaliter ve otoriter liderlerin toplumun dinamik güçlerine karşı yönelen baskısı ve zulmü, “başkan babalık” sempatisiyle yumuşatılır ve gizlenir.
Biz engelliler, haklarımızın anayasal ve yasal güvencelere kavuşturulması için mücadele ediyoruz. Bu nedenle kaderimizin ve geleceğimizin, insafına ve merhametine bağlı olduğu, iki dudağının arasına sıkıştığı başkan babalar istemiyoruz. Haklarımızın Anayasal Güvenceye kavuşturulduğu, SİVİL, KATILIMCI, GÜÇLER AYRILIĞI Prensibine uyulan İKTİDAR ODAKLARINI DEĞİL HALKI KORUYAN bir Anayasa İSTİYORUZ.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerle 16 Nisan 2017 günü halkoyuna sunulacak olan Anayasa Değişiklik Paketine yüksek sesle “HAYIR!” diyoruz.
Gazetemiz editörlerinden Alper Tolga Akkuş’un da aralarında bulunduğu, “Referandumda neden Hayır diyoruz?” deklarasyonunun tüm imzacılarını kapsayan liste ise şu şekilde:
Av. Turan HANÇERLİ Av. Turhan İÇLİ
- Abdulgani TATLISU
- Abdurrahman GENÇOĞLU
- Adnan SAYGILI
- Ahmet AYGÜN
- Ahmet BAYRAK
- Ahmet BAĞBEKLEYEN
- Ahmet DELİCE
- Ahmet GÜL
- Ahmet GÜR
- Ahmet GÜRLEVİK
- Ali ERDEM
- Ali GÜLER
- Ali GÜNDÜZ
- Ali GÜVENLİ
- Ali TAŞ
- Jeomorfolog Ali ŞENER
- Ali ÖZTÜRK
- Av. Ali ULUSOY
- Ali Rıza ÖZCAN
- Alin Arissian BOYNİKOĞLU
- Alper Tolga AKKUŞ
- Aşkın ARSLAN
- Aydın ATASOY
- Aydın SİRKECİOĞLU
- Aydoğan ARSLANCA
- Aylin SARITAŞ
- Ayşe YILKIRAN
- Ayşe Muhterem AYDOĞDU TILTAY
- Azmi ERMİŞ
- Başar TOROS
- Bilal KIZARTICI
- Burhanettin FANİ
- Cengiz ÇELİK
- Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
- Çiğdem ÇALIŞIR
- Demet AYDINDOĞLU
- Deniz KOŞAPINAR
- Deniz Barış BİNGÖL
- Ekrem YAY
- Emel KAPANOĞLU
- Emine Gürsel SÖNMEZ
- Emine KAMÇI
- Engin ALBAYRAK
- Erdem GÖKSEL
- Ergül DAĞCI
- Av. Erkan POLAT
- Ersin YARADILMIŞ
- Ersin YILDIZ
- Esra ÖZTÜRK
- Fatih Mehmet MORAY Gazeteci
- Fulya AKBABA
- Gurbet POLAT
- Güler DAĞIDIR
- Gülnaz KÖKSAL
- Gülüzar RESULOĞLU
- Hamiyet KARACA
- Av. Hasan TATAR
- Mali Müşavir Hayrettin DERELİ
- Hediye DÜŞKÜN
- Hüsnü ORAL
- Hüsrev TÜRER
- İlyas SİVRİ
- İrfan GÜMRAH
- Kamuran SALDAMLI PARILTI
- Kenan ÖZÜDOĞRU
- Av. Kerem DONAT
- Leyla KARSAL
- Lütfi TOKAT
- Makbule VERGİLİ
- Mahmut KEÇECİ
- Mahmut KEMENT
- Mehmet AKYILDIZ
- Mehmet GÜLDEN
- Mehmet ÜSTÜN
- Mehtap DÜZYURT
- Mithat TOKUR
- Murat DEMİROK
- Musa PİR
- Mustafa ÖZSAYGI
- Necati PANCARCI
- Necati ÜNVER
- Necdet TURHAN
- Nedim ÇOKSEYREK
- Nevzat DENİZCİ
- Nihal YÜKSEL
- Nuran ORTAÇLI
- Nurten AKTAŞ
- Nusret DEMİRÖZ
- Ozan Mehmet BUDAK
- Özcan KESİN
- Dr. Özer GÜVENÇ
- Özgür UĞUR
- Rabia EKİNCİ
- Ramazan AKGÜL
- Ramazan YÜCEL
- Recai TEKELİ
- Recep KISACIK
- Rıfat EKMEKÇİ
- Saadettin KULKUL
- Selma ALTUN
- Sadık YAŞA
- Salime KAYA
- Senem Turgut TÜRKOĞLU
- Serhat KAYIN
- Sevda DOĞAN
- Sevgi DİZDAR
- Sevgi SÜRMAN
- Sinan KARAHAN
- Sinan OK
- Sultan KISACIK
- Süreyya KARGACI
- Şenol GÖKALP
- Şevket KÖSEOĞLU
- Psikolog Şule SEPİN
- Teslime TABLACI
- Tuncay GÜNDÜZ
- Turgut CELİLOĞLU
- Meclis Üyesi Tülay DÜZTAŞ
- Veli SAÇILIK
- Yakup BEYAZER
- Yavuz PARLAK
- Av. Yüksel HOŞ
- Zafer DEMİR
- Zeynep ARSLAN
- Hüseyin SÖNMEZ
- Bahar ATİK
- Metin ERAY
- Cem ARGUN
- Zehra BOYRAZ
- Ceren AY
- Ali Rıza KAYIN
- Halil İbrahim KARACA
- Tamer GÖKOĞLU
*** İmzacı listesi, ilk imzacılar Av. Turhan İÇLİ Av. Turan HANÇERLİ haricinde, unvanına bakılmaksızın isim sırasına göre dizilmiştir.
(Yeşil Gazete)