Doğa MücadelesiManşetYerel

Emirdağ’da altın arama ruhsatına yürütmeyi durdurma kararı: Kamu yararına aykırı

0
Kaynak: Çatallı Köyü Facebook sayfası

Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde bulunan bin 364 hektarlık alan için Tüprag Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi‘ne verilen maden arama ruhsatının yürütmesi durduruldu. Dördüncü grup madenlerden C bölümü kapsamında alınan ruhsat, altın, gümüş, platin ve bakır gibi madenler için şirketlere arama izni sağlıyor. Altın madenciliğinde ise canlı sağlığına ve doğaya zararı bulunan siyanür kullanıyor. Siyanür altını ayrıştırma süreçlerinde kullanıldığı için sondaj süreçlerinde şirketler tarafından kullanılmadığı belirtilen oldukça zararlı bir kimyasal.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan ve Tüprag Metal Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin de müdahil olduğu davada ise karar vatandaşların lehine çıktı.

Şirketin prensibi çevre ama maden araması imkansız zararlar doğuracak…

Mahkeme uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğabileceği için ‘hukuka aykırılığı açık olan işlemin’ yürütmesinin durdurulması istemini kabul etti.

Tüprag Metal Madencilik San. ve Tic. A.Ş., Eldorado Gold Corporation’ın Türkiye’deki uzantısı. Tüprag’ın yalnızca Elmadağ’da dahi çevreye zararı olacağı belirtilen arama çalışmalarına karşın şirketin sitesinde prensibinin “Önce insan ve çevre, sonra madencilik” olduğu belirtiliyor.  

‘Hukuka aykırı’, ‘kamu yararı yok’

Afyonkarahisar İli Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği ve yedi vatandaş, maden arama ruhsatının uluslararası sözleşmelere, Anayasa‘ya, mevzuata ve hukuka aykırı olduğunu belirterek maden tesisinde kamu yararı bulunmadığı için dava açmıştı.

Ayrıca toplumun yaşama hakkını yok eden madencilik faaliyetlerine izin verilmesinin izin veren kamu gücünün hukuki dayanağını yitirmesine neden olacağı, alandaki su kaynakları, meralar ve ormanlar olmak üzere tüm doğal eko sistemleri, bu etkiye bağlı olarak hayvan sağlığını ve hayvancılık faaliyetlerini tehlikeye düşüreceği belirtilmişti.

Ek olarak bölgedeki diğer maden arama ruhsatlarıyla, projeleriyle ve işletmeleriyle birlikte projenin kümülatif etkisi hesaplanmadığının ve tüm kirletici, yok edici tesislerle birlikte kümülatif etki analizi yapılmadan ruhsat verildiğinin belirtildiği davada, vatandaşlar, projenin tarım alanlarını yokedeceğini ifade etti.

Afyonkarahisar’daki beş büyük ovanın 2016’da Bakanlar Kurulu kararıyla koruma altına alındığının da dile getirildiği davada, ruhsat alanının bu ovaların etkileşim alanı içerisinde bulunduğuna vurgu yapıldı.

‘Tarım ve hayvancılığı bitirecek’

Vatandaşlar, doğal kaynaklara bağlı tarım ve hayvancılığı bitireceği, alanın eski haline iadesinin mümkün olmayacağı, jeolojik, klimatolojik ve hidrolojik yapının, insan ve hayvan sağlığının bozulacağı, çevre kirliliğine sebebiyet vereceği, hiçbir şekilde kamu yararının söz konusu olmadığı gibi gerekçelerle projenin iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istedi.

Mahkemece verilen kararda herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına işaret edilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Buna göre çevrenin geliştirilmesine, çevre sağlığının korunmasına ve çevre kirlenmesinin önlenmesine yönelik tedbirleri almak devletin temel ödevlerindendir. Bu amaçla devlet, çevrenin korunmasını sağlamak için etkili bir hukuk düzeni oluşturmakla yükümlüdür.

[…] mevzuat hükümleri uyarınca, planlanan madencilik faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek işletmelerin ÇED Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlü oldukları, “ÇED Olumlu” kararı veya “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemeyeceği, proje için yatırıma başlanamayacağı, ihale edilemeyeceği açıktır.”

Projenin, mahkemenin mevzuata uygun bulduğu bilirkişi raporunda ise doğaya ve sağlığa zararlarına dair şu tespitler sıralanmıştı:

  • Harita Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; Afyonkarahisar İli, Emirdağ İlçesi, Çatallı Köyü, IV-C Grubu  bin 364  hektarlık sahanın tamamında geçici maden arama projesi planlandığı ve ruhsat sahasının yakınındaki en yakın yerleşim yerlerinin iki km uzaklıkta Balcam Köyü, dört km uzaklıkta Tez Köyü ve 3,5 km mesafede Çatallı Köyü olduğu;
  • Ziraat Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; yapılacak olan faaliyetlerin meraya geri dönüşü mümkün olmayacak şekilde zarar verme ihtimalinin bulunmadığı;
  • Maden Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; dava konusu sahanın henüz arama aşamasında olduğu, arama çalışmaları sırasında (sondaj dahil) siyanür veya diğer herhangi bir kimyasal maddenin kullanılmadığı, Maden Mevzuatına aykırı bir durumun saptanmadığı, arama çalışmasının maden arama teknolojisine uygun olduğu, arama ruhsatı aşamasında arama çalışmaları için galeri-yarma-kuyu açma gibi önemli bir kazı işlemi yapılmayacaksa ÇED kararının aranmayacağı, ekonomik olarak işletilebilecek altın varlığının tespit edilmesi durumunda oluşacak kamu yararının, çevreye verilmiş/verilecek sınırlı zararların çok üstünde olacağı;
  • Jeoloji Mühendisliği (Hidrojeolojik) açısından değerlendirmede; dava konusu alanda maden arama çalışmasının mevzuata uygun olarak iki adet 100 m derinliğinde karotlu arama sondajı yapılmış olup bilimsel olarak yapılan sondajın sığ sondaj kategorisinde yer aldığı değerlendirilmiştir. Maden arama aşamasında, dava konusu alanda yapılan sondaj faaliyetleri; yeraltı suyunu besleyen ortamları etkileyecek düzeyde olmamıştır. Ayrıca; maden arama aşamasında, yüzeysel akışın etkilenmesini gerektirecek ve havzadaki su dengesini değiştirerek su kalitesinin olumsuz etkilenmesine neden olabilecek faaliyette bulunulmamıştır. Maden arama aşamasında mevcut su kaynaklarının kuruması veya yeni su kaynaklarının oluşmasına neden olabilecek herhangi bir olumsuzluk olmadığı;
  • Çevre Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; arama ruhsatı alma işleminin ÇED sürecinden önce olması gereken bir uygulama olduğu, müdahil davalının da bu yönde işlem tesis ettiği, arama ruhsatı alındıktan sonra İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerinden ÇED muafiyeti için görüş talep edilmesinin faydalı olacağı, müdahil firmanın bu yönde bir girişiminin olmadığı, Karotlu sondaj için ÇED kararı alınmasına gerek olmadığı, ancak Maden Yönetmeliği’nde yer alan “detay arama dönemi” için ÇED sürecinin işletilmesinin gerekli olduğu;
  • Orman Mühendisliği açısından yapılan değerlendirmede; proje alanında yüksek eğim ve sığ toprak yapısı ile yeryüzü şeklinin; orman ekosistemi ve doğal dengesi ile sürekliliği için risk teşkil etmesine karşın, yapılacak faaliyete ilişkin Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan izin alındığı, yapılacak arama faaliyetinin maden çıkarma işleminin ileri safhalarını kapsamadığı dikkate alındığında, bu aşamada yapılacak arama faaliyetinin ormancılık bilim ve fenni bakımından etkilerinin sınırlı kalacağı…”

You may also like

Comments

Comments are closed.