Doğa MücadelesiManşet

Ekonomik büyüme ile çevresel sürdürülebilirlik neden uyumlu değil?

0

degrowth.org’da Robert Orzanna imzasıyla yayınlanan makaleyi Yeşil Gazete gönüllü çevirmeni Alper Çevirgel‘in çevirisi ile paylaşıyoruz.

***

Küçülme tek sürdürülebilir büyümedir!

Akademisyen Federico Demaria ekonomik büyüme ve çevresel ayrışmanın kritik meseleleri hakkındaki açılış konuşmasında Avrupa Komisyonu çalışanlarına seslendi. “Ekonomik büyüme ötesinde bireylerin, toplumların ve ulusların refahının mümkün mü?” sorusunu sordu.

“Yüzleşilmesi gereken rahatsız edici bir bilimsel gerçek var: ekonomik büyüme çevresel olarak sürdürülebilir değil”

“Büyüme uğruna büyüme” Avrupa komisyonu dahil bütün ülkelerin ve uluslararası kurumların prensibi olarak kalmaya devam ediyor.

Ekonomik büyüme her derde çare bir ilaç gibi görülüp dünyanın yoksulluk, eşitsizlik, sürdürülebilirlik ve diğer sorunlarına bir çözüm olarak sunuluyor. Sağ ve sol politikalar büyüme konusunda sadece büyümeyi nasıl sağlamak konusunda farklılaşıyorlar.

Oysa ki ortada rahatsız edici apaçık bir bilimsel gerçek var: ekonomik büyüme çevresel olarak sürdürülebilir değil. Dahası, toplumsal olarak gerekli olmayan bir büyüme eşik değeri Avrupa ülkeleri tarafından halihazırda aşıldı. Asıl soru o zaman şu hali alıyor: büyüme olmadan bir ekonomik sistemi nasıl idare edebiliriz?

Artık yeter!

Ünlü ekonomist Kenneth Boulding dediği üzere: “Sınırlı bir dünyada katlanarak büyümenin sonsuza kadar gidebileceğine inanan biri ya bir delidir ya da ekonomisttir.”

Ana görüş ekonomistler ekonominin metafiziksel olduğuna inanıyor gibi gözükürken ekolojik ekonomistler ekonominin fiziksel olduğunu iddia ediyorlar.

Sosyal metabolizma ekonomi içindeki madde ve enerji akışlarını inceleyen bir disiplin. Ekonominin girdilerinin olduğu taraftaki kilit rol oynayan kaynaklar sınırlı ve bu kaynakların bir çoğu da, petrol ve fosfor gibi, tüketimde zirve yapıyor. Çıktıların olduğu taraftaysa insanlık gezegenin sınırlarını hızla işgal ediyor.

Küresel iklim değişikliği ekosistemlerin sınırlı asimiletif kapasitelerinin bir kanıtı, dünyanın “Artık yeter!” deme şekli.

Öte yandan ana görüş ekonomistler nihayet biyofiziksel limitlerin varlığı konusunda ikna oldular fakat ekonomik büyümenin enerji ve materyal tüketiminden ayrışabileceğini öner sürmeye başladılar.

Tarihsel veriler gösteriyor ki şuana kadar henüz bir ayrışma yaşanmadı. Olsa olsa göreceli bir ayrışma görüldü denilebilir, o da her birim başına gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) için kullanılan kaynak miktarında azalmaya bağlı olarak görülen kısmi bir ayrışma. Fakat sürdürülebilirlik için asıl önemli olan mutlak bir ayrışma, çevresel kaynakların kullanımında mutlak bir düşüş, şuan için söz konusu değil.

Mutlak kaydileştirme ancak ekonomik gerileme dönemleriyle aynı zamanlara rastlıyor. Yoğun kirlilik aktivitelerinin Avrupa dışı ülkelere yığılmasını önlemek için ticaret de göz önüne alınmalı.

Halihazırdaki ekonomi anlayışımızın döngüsel olma şansı yok. Bunun altında yatan asıl neden ise enerjinin geri dönüştürülemez ve materyallerin ise bir noktaya kadar geri dönüştürülebilir oluşu. Küresel ekonomi kullandığı materyalin sadece %10’u kadarını geri dönüştürüyor; işlenmiş materyallerin yaklaşık %50’ye yakını enerji üretiminde kullanıldığı için geri dönüştürmek için kullanılabilir değil. Bu noktada durum aslında çok basit ve ortada: ekonomik büyüme çevresel sürdürülebilirlikle uyumlu değil.

Zıtların bir arada kullanıldığı pek çok örnek mevcut, sürdürülebilir gelişimden onun reenkarnasyonları olan yeşil ekonomi ya da yeşil büyüme gibi, fakat hüsnü zan gerçek problemleri çözmekte bir işe yaramıyor. GSYİH’deki artış materiyal ve enerji kullanımda artışa böylece de çevresel sürdürülemezliğe yol açıyor.

Sihirli bir iksir mevcut değil

Teknoloji ve pazar temelli çözümler büyüme sorunları için sihirli değnek değil. Teknolojinin kurtarıcımız olacağına duyulan güven neredeyse temelleri olmayan bir inanca dönüştü: bilimsel deliller gösteriyor ki, teknolojideki önceki gelişmelerden yola çıkarsak bizi kurtaracak gelişmeler geri dönülemez bir iklim değişikliğini önlemek için fazlasıyla yavaş ilerliyor. Bir örnek vermek gerekirse ekonomik büyüme bağlamında verim iyileştirmeleri geri tepmelere neden oluyor, çünkü ne kadar verimli olursanız o kadar çok tüketiyorsunuz; örneğin arabaların yakıt kullanımdaki verimleri ve toplam kullanılan yakıt miktarı.

Yenilenebilir enerji daha düşük net enerji üretiyor, çünkü yenilenebilir enerji fosil yakıtlara kıyasla daha düşük EROI’ya sahip (Yatırıma bağlı enerji geri alımı). Bu ve diğer nedenlerden dolayı yenilenebilir enerji şu anki enerji tüketimi ihtiyacını karşılamakta yetersiz, bu yüzden de enerji ihtiyacımızı azaltmamız gerekiyor.

Küresel sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutmak için dünyanın fosil yakın rezervlerinin çoğu yer altında bırakılmalı ve yakılmamalı. Aslında fosil yakıtlar yakılamaz yakıtlar olarak adlandırılmalı. Bilim bazen kötü haberler verir. Nature Sustainability dergisinde yayınlanan bir makale diyor ki: “ Dünyada hiçbir ülke vatandaşlarının temel ihtiyaçlarını küresel sürdürülebilir kaynak kullanımı seviyesinde sağlayamıyor.” O zaman soru şu ki: Herkes için dünyasal sınırlar içinde güzel bir yaşam için şartlar nasıl oluşturulabilir?

Siyasetçiler ve karar mercilerinin yüzleşmesi gereken rahatsız edici gerçek şu ki: Ekonomik büyüme ekolojik bakımdan sürdürülebilir değil.

Küçülme stratejisi

Ekonomik büyüme toplumsal olarak arzu edilen bir şey olmayabilir. Eşitsizler artmaya devam etmekte, yoksulluk hala bitirilemedi ve hayat tatmini bir gelişme göstermiyor.

Borçlarla gelişen bir ekonomik büyüme geleceğin sömürülmesi demek oluyor. Bu borç ödenemez bir borç ve şuanki finansal sistemlerimiz de istikrarsızlığa yatkın.

Örneğin, Avrupa Birliği’nin (AB) ekonomik büyüme bağlamında nasıl düşük karbon bir ekonomiye ulaşacağı bilimsel olarak pek net değil, çünkü AB sera gazı emisyonunda 2050ye kadar 1990 seviyelerinin %80’e düşmeyi öngörüyor.

Aslında, iklimbilimci Kevin Anderson ve Alice Bows ikna edici bir şekilde şunu savundu: “Tehlikeli iklim değişikliği simgesinin olan 2°C’nin engellenebilmesinin makul bir olasılık olması için varlıklı ve gelişmiş uluslar geçici olarak bir küçülme stratejisi izlemeli.”

Açıkçası büyüme odaklı bir toplumdan küçülme odaklı bir topluma geçiş süreci bir takım zorluklar içeriyor. Yine de büyüyen ekolojik makro ekonomi dalı bu sorunlara ikna edici bir şekilde hitap ediyor.

Mutluluk faktörü

Mutluluk ve ekonomi literatürü gösteriyor ki GSYİH artışı refah için gerekli değil, çünkü denklemde daha başka önemli belirleyici unsurlar var. Yüksek ortalama yaşam süresi düşük karbon emisyonlarıyla uyumluyken yüksek gelir değil. Dahası, büyüme eksikliği eşitsizlikleri arttırabilir eğer bir yeniden bölüşüm söz konusu olmayacaksa.

Her halükarda konu ekonomik büyümekten vazgeçip vazgeçmeyeceğimiz değil. Soru bunu nasıl yapacağımız. Bilimsel mercilerde bu tartışmalar yükselişte ama korkarım ki siyasi merciler bu konuda epey geri kalmış durumda.

Yine de güzel haberler var: GSYİH’nin refah göstergesi olup olmadığı konusundaki tartışmalar artık yaygın, küçülme hakkında öneriler parlamentolara girmeye başladı. Bu aslında yeni bir şey değil. Örneğin 1972’de Sicco Mansholt, AB Tarım komisyonu delegesi Hollandalı sosyal demokrat AB komisyonu başkanı Franco Maria Malfatti’ye bir mektup yazıp AB’nin büyüme sınırlarının ekonomik politikalarda göz önüne alınmasını ciddi bir şekilde belirtmişti.

Manshold’un kendisi sadece iki ay sonra AB komisyonu başkanı olmuş ama başkanlığı çok kısa süreli olduğundan 0 büyümeli bir ajandayı kabul ettirememişti.

İçinde bulunduğumuz zamanlar sadece bilimsel bir küçülme araştırma ajandası için değil politik bir ajanda için de tam uygun zamanlar. Ekolojik ekonomist Tim Jackson ve Peter Victor’un The New York Times’ta aktardığı gibi: “Büyümeden bağımsız bir dünyanın hayalini kurma toplum için en hayati ve acil görevlerden biridir.”

(De-growth*kavramın türkçeye çevirisi ile ilgili daha detayli bir tarşima için bkz.)

 

Makalenin İngilizce Orjinali

Yeşil Gazete için çeviren: Alper Çevirgel

 

(Yeşil Gazete, degrowth.org)

You may also like

Comments

Comments are closed.