Deniz temizliğinde önemli buluş: Türkiye, verimi arttırılmış doğal emici madde üretti

Denizleri ve tatlı su kaynaklarını kirleten pek çok etken var. Su kirliliği dendiğinde herkesin aklına deniz yüzeyini kaplamış plastik atıklar gelse de, bunlar aslında arındırılması nispeten kolay atıklar sınıfına giriyor. Bir de suyun kimyasal yapısını bozan, tüketildiğinde doğaya ve insana çok ciddi zararlar veren, havzasına zarar vererek tarımı imkânsız hale getiren kirleticiler var. Bunların arasında toksik iyonlar, biyolojik kirleticiler ve çeşitli organik bileşikler geliyor. Boyalar da bu kirleticilerin önemli bir sınıfını oluşturuyor. Bazı boyalar doğrudan toksik etkili, bazıları da içeriklerinde ağır metaller ve diğer toksik bileşikleri barındırabiliyor. Hatta boya atıkları güneş ışığının temasını keserek su yaşamına dahi zarar verebiliyor.

“Kendi geliştirdiğimiz doğal bir madde”

Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Hakan Kaygusuz, denizlerde önemli bir kirlilik ve toksik etkiye yol açan boya atıklarının temizlenmesinde İTÜ’den Prof. Dr. Bedia Berker’in araştırma grubu ile birlikte geliştirdikleri yeni yöntem hakkında bilgi verdi. Kirleticilerin sudan giderilmesinde modern yaklaşımlardan birinin emici madde geliştirilmesi olduğunu söyleyen Dr. Kaygusuz, “Ancak buradaki kritik nokta, ürettiğiniz emici maddenin kendisinin de doğaya zararlı olmaması gereği. Yani doğayı temizleyeyim derken, sentetik malzemeler kullanarak doğayı tekrar kirletmemeniz gerekiyor. Biz de bu amaçla Altınbaş Üniversitesi olarak İTÜ’deki araştırmacılarla birlikte kendi geliştirdiğimiz doğal polimer tabanlı adsorban malzemeleri kullanıyoruz. Burada bilimsel literatüre ilk defa bizim kazandırdığımız yarı-kriyojelleşme tekniğiyle verimi artırılmış adsorbanlar üretmeyi başardık. Doğal polimerleri yine doğal bir malzeme olan kille katkılandırdıktan sonra grafen oksit denen fonksiyonel bir malzeme ile de güçlendirdik. Bunu yaparak boyaların moleküler düzeyde adsorbana tutunması verimini artırmış olduk. Böylece doğayı temizlerken yine doğadan yararlanmış oluyoruz, diyebiliriz” şeklinde konuştu.

Hakan Kaygusuz

“Doğayı doğa dostu yöntemlerle temizlemeli”

Doğayı doğal ürünlerle ve doğa dostu yöntemlerle temizlemenin önemine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Hakan Kaygusuz, “Bu tür çalışmaların Türkiye’de daha çok yapılması gerektiğine inanıyorum. Çünkü artık kimyasal araştırmalarda dünyada doğa dostu ürünlere ve süreçlere geçiş başladı. Buna da bilimsel ve teknolojik tanımlarda “Yeşil Kimya” adı veriliyor. Bizim yöntemimizin avantajı, maliyetinin düşük olmasının yanında, yüksek verimliği ve yüksek yüzey alanını kolay bir üretim biçimiyle birleştirmesi” bilgisini verdi. Dr. Öğr. Üyesi Hakan Kaygusuz geliştirdikleri yöntemin prensip olarak her tür su kaynağına uygulanabileceğini sözlerine ekledi.

(Yeşil Gazete)

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim krizi ve su stresi uluslararası çatışmaların çıkması riskini artırıyor

Su stresi ülke içi gerginliklere ve sınırları aşan su kaynaklarını paylaşan ülkeler arasında çatışmalara yol açıyor.

Cebeci’deki taş ocağı protestosuna polis müdahalesi: Beş kişi gözaltına alındı

Sultangazi'de yaşayanlar için sağlık tehdidi oluşturan Cebeci Taş Ocağı'nın kapatılmasını isteyen yurttaşlara polis müdahale etti. Yurttaşlar 'Tozdan ölmek istemiyoruz' diyerek madene doğru yürürken polis engeliyle karşılaştı. Beş kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

Malatya’daki tarihi taş köprü için yıkma tehdidi: ‘Cinayetle eşdeğer’

Malatya'daki taş köprünün tek ayağının hasar görmesi sonrası yıkılmasının gündeme alınması bölgede tepki çekti. Yurttaşlar köprünün yıkılması yerine korunarak restore edilmesi gerektiğini savunuyor.

Karaburun’da depolamalı güneş enerji santraline tepki: Zeytin ve naranciye ağaçlarımız tehdit altında

Karaburun, Küçükbahçe'de yapılması planlanan depolamalı güneş enerji santrali projesinin 3 Eylül'de yapılacak halkın katılımı toplantısı öncesinde, bölge sakinleri değerli habitatlarını, meralarını, zeytin ve narenciye ağaçlarını göstererek projeyi istemediklerini söyledi.

‘Avrupa’da sıcaklık kaynaklı ölümler 70 yıl içinde üç katına çıkabilir’

Yeni bir araştırmaya göre, küresel sıcaklık artışı 3 derece ile sınırlandırılsa dahi önlemler alınmazsa yüzyıl sonuna kadar 55 bin ek can kaybı meydana gelebilir. Güney Avrupa en büyük risk altında.

EN ÇOK OKUNANLAR