DünyaEkolojiManşet

Danimarkalı iklim aktivisti Temponeras: Kürt illerindeki ağaç kıyımını uluslararası platforma taşıyacağız

0

Danimarkalı biyolog, iklim aktivisti ve Kızıl-Yeşil İttifak Partisi’nden (Enhedslisten) milletvekili adayı Maria Temponeras, dünyadaki küresel ısınma, iklim değişikliği, partisinin iklim çalışmaları ve ülkesinde ekolojiye ilişkin kanunlar ve eğitim hakkında Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.

Ülkesinde ve Yunanistan’da ekosistemlerin çevresel bozulmasını deneyimlediğini ve incelediğini belirten Temponeras, “Şu an da her iki ülkede de tatlı su gölleri üzerine çalışıyorum. Makedonya ile Yunanistan sınırında bir göl üzerinde çalışıyorum ve giderek daha fazla kirlendiğini görebiliyorum. Ekolojik mücadele vesilesiyle siyasete atıldım. Böylece ekolojiyle ilgili sorunları önlemeye de yardımcı olabilirim diye düşündüm” dedi.

TSK’nin, Kürt illerinde “güvenlik” gerekçesiyle gerçekleştirdiği ağaç kesimi ve ekolojik tahribat üzerine yapılan başvuruya Greenpeace‘in verdiği ‘uzmanlık alanımız değil’ yanıtını değerlendiren Temponeras, bunun “kabul edilemez bir çirkinlik” olduğunu söyledi:

“Kürdistan’daki ekolojik yıkım çok ciddi bir savaş suçudur. Bu konuya uluslararası toplumun dikkatini çekmek çok önemli. Bu anlamda ben de kendi üstüme düşeni yapıp konuyu Dünya Dostları Derneği‘nin gündemine getireceğim. Bunun dışında da bazı farklı uluslararası çevre örgütlerine ulaşacağım ve konuyla ilgilenmelerini talep edeceğim. Aynı zamanda Danimarka parlamentosuna da bu konuda soru önergeleri vereceğiz. Hükümet seviyesinde girişimlerde bulunacağız ki konuyu Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gündemine taşısınlar. Partimizde bir Avrupa Parlamentosu üyesi de var ve Kürt sorunu üzerine pek çok çalışma yaptı. Bu bilgiyi ona da ileteceğim.”

Şırnak’ta neler oluyor?: ‘Orman kıyımında güvenlik bahane, asıl amaç rant ve bölgeyi madenciliğe açmak’
Şırnak’ta kesilen ağaçlar, ‘önce vatan’ yazılı tırlarda batı illerine taşınıyor
Şırnak’ta ağaç katliamı: Sessizliği tarih affetmeyecek

Temporenas’ın iklim değişikliği, ülkesindeki ekolojik problemler ve çözümler üzerine görüşleri ise özetle şöyle:

  • Birleşmiş Milletler‘in yayımladığı raporlar, bize küresel değişimin çoktan başlamış olduğunu ve ne yaparsak yapalım bundan kaçamayacağımızı söylüyor. Ama yapabiliriz, pek çok şey yapabiliriz. IPCC raporundaki yeni şeylerden biri de karbon yakalama tekniği. Bu teknikle havadaki karbon yakalanarak toprağa veriliyor. Bu çok tehlikeli bir yol. Çünkü bu çok zor ve çok pahalı bir teknik olmakla birlikte çok da işe yaramıyor. Öyleyse tüm ülkelerin yapması gereken şey, karbon yakalamaya odaklanmayı bırakmak, karbonu azaltmaya odaklanmak. Bu gazların yayılımına ön ayak olmayı yani karbondioksit yaymayı bırakmalıyız.”
  • Tüm bunlar olurken önemli olguların gözden kaçıyor. Sorun şu ki hükümetler elitlerin düzenini sürdürmek istiyor, para kazanmaya ve kar etmeye devam etmek istiyor ve bunun için yapmayacakları şey yok. Bu yüzden bu, çok zor bir mücadele ve bu mücadeleyi kapitalist sistem içinde kazanmanın imkansız olduğunu düşünüyorum. Çünkü kapitalist sistem ekonomik büyüme ve kâr ve daha fazla kâr elde etme üzerine çalışıyor. Kapitalizm ekolojik sorunun çözümü ile örtüşmüyor”

‘Ekoloji sorunu, eşitlik sorunudur’

  • Zengin ülkelerin yoksul ülkelere borcu var. İklim krizi global bir kriz ve global olarak çözülebilir. O nedenle üç beş zengin ülkenin kendi prestijlerini köpürtmek için bu konuda tek başına çalışma yapmasının bir anlamı yok. Zaten sorunun kaynağı onlar. Ekoloji sorunu, aynı zamanda bir eşitlik sorunudur.  Onlarca yıldır bunca karbondioksiti yayan zengin ülkeler ve bu anlamda da küresel çözüm için ellerini taşın altına koymaları gerekiyor. Şu anda tüm dünyada iklim adaleti için iklim hareketine çok büyük bir odaklanma var. Bu yüzden her bir ülke için tek tek ne yapabileceğimizin yanı sıra, zengin ülkelerin fakir ülkelerden daha fazla sorumluluğa sahip olduğunu da vurgulamamız gerekiyor.
  • Acilen altyapıya odaklanılması, kömür madenlerinin kapatılması ve sıvı gazın kullanımının durdurulması gerekiyor. Örneğin İsveç‘te sıvı gaz çıkarılması için yapılmakta olan yeni bir limanın yapımını durdurdular. Fosil altyapısı, limanlar ve boru hatları kapitalist sermayeciler için son derece önemli. Bu da bu konuyu biz ekolojistlerin gündemine ilk sıralardan sokuyor. Bu anlamda bu şirketlerle değil yerel halkla çalışmalıyız. Bir boru hattının inşa edilmesi çok ciddi ekolojik tahribata yol açıyor.  Otoyollar da ekolojik tahribat demektir. Desteklememiz gereken şey raylı sistemlerdir. Bunun için bütçe ayrılması için mücadele etmemiz gerekiyor.”

5 milyonluk Danimarka’da her yıl 89 milyonluk domuz çiftliği kuruluyor

  • İskandinav ülkelerinde ekoloji mücadelesinin ileride olması, işçi sınıfının çok güçlü olmasıyla bağlantılı. Benim ülkemde çok ciddi bir ormansızlaştırma var, bunun sebebi de tüm ülkenin endüstriyel çiftliklerle doldurulmuş olması. Her yıl 80 milyon domuzun olduğu bir sürü domuz çiftliği kuruyorlar. Danimarka’da sadece 5 milyon insan var. Bu endüstri doğayı, suyu, denizi, gölleri yok ediyor ve balıkları öldürüyor. Penceremden baktığımda, burada biraz doğa var ama sonra arkasında bir sürü tarla var ve bu çiftliklerde zehir kullanılıyor. Bu zehir içme suyuna karışıyor ve balıkları öldürüyor. Torunlarımız için yaşanabilir bir dünyayı, içme suyunu yok ediyoruz.  Bizde hiç vahşi hayat kalmadı, tamamen yok edildi.

‘Kişisel çaba yeterli değil’

  • Danimarka’da çevreyi korumakla ilgili  yasalar, slında çok sayıda balık ve ıstakozun kirlilik nedeniyle ölümü sonucu oluşturuldu. Örneğin su kalitesini korumak için düzenlenmiş kanunlar var. Şirketler bu kanunlara uymak zorunda çünkü bu yasaların ihlali durumunda kirlettikleri suyu temizlemek için çok ciddi meblağlarda ödeme yapmaları gerekiyor. Daha yeni olan iklim yasası var. Bu yasaya göre 2030’da karbondioksit seviyesini 1990’a kıyasla yüzde 70 azaltmamız gerekiyor.
  • İnsan doğanın bir parçası. Bu yüzden her bir bireyin kişisel olarak bu sorumluluğu alması gerekiyor ama kapitalist sistem bunu imkansız kılıyor. Söz konusu yıkım bizim kişi olarak çöp üretmememizle, bisiklet kullanmamızla çözülecek boyutları çoktan aştı. Kapitalist sistemde yaşıyor ve çalışıyor olduğumuz sürece de o arabaları kullanmak zorunda kaldığımız gibi bir gerçek var. Örneğin organik, ekolojik, vegan ürünleri yoksullar alamıyor. Bu nedenle bu ayrımın ortadan kalkması ve tüm üretimin organik, ekolojik ve vegan olması gerekiyor.  İnsanların da bir şey tamir edilebiliyorsa yenisini almaması, var olanı onarmayı ve üretmeyi öncelik haline getirmesi lazım.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.