Yeşeriyorum

Cumartesileri de çalışalım!

0

Yunanistan’da aylardır meydanları dolduran öfkeli kalabalıkları göz ucuyla, biraz da ibretle izliyoruz. Ekonomik krizi sona erdirmek üzere Yunanistan’a kaynak aktarma formüllerinin Kuzey Avrupa’da, özellikle Almanya’da tepkiyle karşılandığına dair yansıyan haberlerde krizin tüm suçlusunun Yunanlıların geleneksel tembelliği olduğu ima ediliyor. Almanlar kadar çalışmayan, üstelik eğlenmeye ve hayatın tadını çıkartmaya daha meyilli olan Yunanlılar krizin tek sorumlusu olarak gösteriliyor. Savurgan Yunanlıların çalışkan ve tutumlu Almanların önerdikleri krizden çıkış reçetelerine karşı çıkması, meydanlara dökülüp memnuniyetsizliklerini göstermeleri Yunanlıların tembelliğine kanıt olarak gösteriliyor.

 

Enerji Bakanımız da fırsat bu fırsattır diyerek Yunanlıların durumuna düşmememiz gerektiği konusunda uyarılarda bulunarak dâhiyane projesini açıkladı. Cumartesi günleri de çalışmamız gerektiğini öne süren Bakan’ın görüşleri bazı işadamları tarafından da büyük destek gördü. Her biri bir başarı öyküsü kahramanı olarak başımıza kakılan işadamları hepimizi daha çok çalışmaya davet ediyorlar. Yunanlıların durumuna düşmek istemiyorsak daha çok çalışmalı ve hatta cumartesi günleri de çalışmalıymışız.

 

Yunanlılar ve Almanlar arasındaki ücret farklılığı, işgücü verimliliği, yönetimsel zaafiyetler ve benzer konuları araştırmayı ve tartışmayı uzman ekonomistlere ve sendikacılara bırakalım ve biz sorunun doğru sorulup sorulmadığıyla ilgilenelim.

 

Kim daha çok çalışıyor diye sormak yerine neden çalışıyoruz diye sormamız pek istenmez. Çünkü çalışmanın kutsallığı üzerine kurgulanan bir sistemde bir kez neden çalışıyoruz, niçin bu kadar çok çalışıyoruz diye sormaya başlarsak alacağımız cevabın bizi nerelere götüreceği belli olmaz.

 

Bugünün dünyasında daha çok çalışmanın tek bir amacı vardır. Daha çok çalışmak daha çok tüketebilmek imkânı sağlar.  Daha çok çalıştıkça daha büyük bir ev, daha büyük bir televizyon, daha hızlı bir araba sahibi olma, daha sık tatile çıkma fırsatı elde edilir. Mutluluğun tek ölçütü tüketmek olarak öğretilir. Böylelikle daha çok tüketmek bir bağımlılık yaratır, tedavisi pek mümkün olmayan bir bağımlılık.

 

Yunanlılardan da istenen esas olarak budur: daha fazla tüketmeye devam edebilmek için daha çok çalışmalıdırlar. Bunu için daha az ouzo içmeli, daha az sirtaki oynamalı, siestalarını unutmalı, geceleri erkenden tavernalardan evlerine dönüp, sabahları daha erkenden işbaşı yapmalıdırlar. Hayatlarını daha verimli olabilecekleri bir şekilde değiştirmelidirler. Oyun böyle kurulmuştur, oyun kurallarına göre oynanır ve kimsenin oyunbozanlık etme hakkı olamaz.

 

Antik Yunanın paradokslarını andıran bir yol ayrımındaki Yunanlıların vermeleri gereken karar tam olarak budur. Çünkü şimdiye kadar güle oynaya yürünen yolun sonuna gelinmiştir. Yunanlı gibi yaşamak için bedel ödemeli, yani Alman gibi tüketmekten vazgeçmeyi göze almalıdırlar.

 

Yunan siyasetçilerin de, sendikacıların da yüzleşmekten kaçındıkları gerçek ortada iken Enerji bakanımızın bize yaptığı öneri anlamlıdır ve bizler için de benzer bir soru içermektedir. Bu soru hepimize sorulmuştur ve cevabını hepimiz ayrı ayrı vermek zorundayız.

 

Bize dayatılan hayat tarzını değiştirmiyorsak, air conditionlarımızdan, ışıl ışıl alış veriş merkezlerimizden, egzotik meyvelerimizden, çok fonksiyonlu mobil telefonlarımızdan vazgeçemiyorsak, yani uzun ve çileli bir bağımlılık tedavisini kabul etmiyorsak Cumartesileri çalışalım. Gündoğumundan gün batımına kadar çalışalım. Hatta istenirse, gece yarılarına kadar çalışalım. Yeter ki neden çalışıyoruz diye sormayalım. Sormaya başladığımızda gideceğimiz yerler tekinsiz sular olabilir.

 

O yüzden soru sormayı bırakıp daha çok çalışalım. Cumartesileri çalışalım, yetmezse pazar günleri de çalışalım.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.