Kolombiya‘nın Cali kentinde 21 Ekim’de başlayan BM Biyoçeşitlilik Zirvesi’nin (COP16) ilk haftasında görüşmeler hızlanırken, özellikle koruma fonlarının yönetilmesi konusunda tartışmalar ön plana çıkıyor.
İki yıl önce, Montreal‘deki COP15 BM biyolojik çeşitlilik zirvesinde, 196 ülke doğayı korumak ve restore etmek için projelere yönelik bir fon kurmayı kabul etmiş ancak bu fona kayda değer bir katkı yapılamamıştı.
Cali’deki zirvede biyoçeşitlilik bakımından zengin, gelişmekte olan ülkeler, fonun nasıl yönetileceği konusunda kendilerine daha fazla söz hakkı ve kaynaklarına daha kolay erişim sağlayacak yeni bir fonla değiştirilmesini talep ediyor. Ülkelerin talebi, yeni fonun Montreal’de oluşturulan Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından yönetilen fonun yerini alması.
Brezilyalı müzakereci André Aranha Corrêa do Lago, pazartesi günkü açılışta “Biyolojik çeşitlilik finansmanı biyolojik çeşitliliğin olduğu yere akmalıdır. Daha fazla yük taşıyan ülkelerin sesi, GEF yönetim sisteminde olduğundan daha fazla önem taşımalıdır” demişti.
Climate Home News‘e konuşan uzmanlar da fonun geleceğinin zirvede en çok tartışılan konu olduğunu, gelişmekte olan ülkelerin teklifiyle ilgili anlaşmazlıkların diğer finansman müzakerelerindeki ilerlemeyi engellemeye başladığını söyledi.
Eski bölünmeler yeniden ortaya çıkıyor
Ülkeler, 2022 yılında yeni oluşturulan Küresel Biyoçeşitlilik Çerçeve Fonu‘nun (GBFF) Dünya Bankası ve diğer BM kuruluşları tarafından ortaklaşa kurulan çok taraflı bir kuruluş olan GEF bünyesinde 2030 yılına kadar barındırılmasına karar vermişti ve bu düzenlemenin o yıldan sonra uzatılması seçeneği de vardı.
Zirvede bazı gelişmekte olan ülkeler, fon üzerinde yeterli etkiye sahip olamayacakları endişesiyle GEF’in ev sahibi olmasına karşı çıkmıştı. Örneğin Demokratik Kongo Cumhuriyeti (DRC), fonla ilgili anlaşmazlık nedeniyle Montreal’de kabul edilen tüm yeni küresel doğa paktına itiraz etmişti.
Fonda toplanan parayla ne yapılacağına ilişkin kararlar, gelişmekte olan ülkelerden 16, gelişmiş ülkelerden 14 ve Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile eski Sovyetler Birliği’nden iki üyenin yer aldığı bir konsey tarafından alınıyor.
Kaynağın “Yerli halklar ve yerel topluluklar için kendi önceliklerine göre gelişmiş erişim” sağlaması bekleniyor. Ancak, kabile hakları için kampanya yürüten bir grup olan Survival International, yerli halklar ve yerel toplulukları birleştirmenin “çok sorunlu” olduğunu, GEF’in Yerli halkların onayını sağlamak için yeterli güvencelere sahip olmadığını savunuyor.
Grup, fonun portföyünün “şimdiye kadar BM kuruluşları ve çoğunluğu ABD merkezli bir avuç koruma örgütü tarafından domine edildiğini” ve “özellikle milli parkların kurulması yoluyla yukarıdan aşağıya, sömürgeci korumacılığın eski ve başarısız modellerini” güçlendirdiğini söylüyor.
Daha adil ve şeffaf yaklaşım çağrısı
Bu hafta COP16’da fonun yönetiminin GEF’ten alınması yönündeki çabalar yeniden gündeme geldi.
Earth Negotiations Bulletin’e göre Brezilya, Hindistan ve Bangladeş‘ten Güney Afrika ve Çin‘e kadar pek çok ülke, biyolojik çeşitlilik finansmanına daha adil ve şeffaf bir yaklaşım çağrısında bulundu.
Gelişmiş ülkelerse bu çağrıya olumlu yaklaşmıyor. Örneğin Kanada, Salı günü bir finans oturumunda yeni bir fon fikrini reddetti:
“Yeni bir bağışçı tabanlı fon veya finansal mekanizma oluşturma önerisi, yeni bağışçı fonu harekete geçirilmeden, biyolojik çeşitlilik finansmanı manzarasının daha da parçalanmasına ve idari maliyetlerin artmasına yol açacaktır.”
Kongo Demokratik Cumhuriyeti temsilcisi ise finansman mekanizması sorunu çözülene kadar finansman konusunda herhangi bir görüşmeye başlamayacağını söyledi.
The Nature Conservancy‘de İngiltere Politika ve Ortaklıklar Lideri Thomas Pickford’a göre, BM biyolojik çeşitlilik fonunun geleceği, ilerlemenin önünde engel olma potansiyeline sahip: “Bu, çözmeye çalıştığımız zehirli bir sorun haline geldi. Bağışçı ülkelerle alıcı ülkeler arasında açıkça büyük bir anlaşmazlık var.”
WWF‘in küresel savunuculuk başkanı Bernadette Fischler Hooper ise zengin ülkelerin finansman taahhütleri konusunda güçlü sinyaller göndererek güven inşa edebileceğini belirtti.
Finansmanın çoğu hibe değil, kredi
Sadece bir avuç ülkenin verdiği taahhütler, bağışçı hükümetlerin 2025 yılına kadar biyolojik çeşitliliğin korunması için yılda 20 milyar dolar, 2030 yılına kadar ise yılda 30 milyar dolara ulaşmasını öngören COP15 hedefinin yalnızca küçük bir kısmını oluşturuyor.
Gelişmiş ülkeler, gezegenin biyoçeşitliliğin korunması için şimdiye kadar yaklaşık 243 milyon dolar taahhüt etti ancak GBFF’in kasasına giren finansman sadece 194 milyon dolar. En büyük taahhüdü yapan COP15 ev sahibi Kanada ise henüz tam tutarı ödemedi.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü‘ne göre, bağışçıların doğayı koruma ve restore etme çabaları için sağladığı daha geniş kapsamlı kalkınma fonu 2021’de 11,1 milyar dolardan 2022’de 15,4 milyor dolara çıkmıştı, ancak bunun çoğu kredi şeklinde verildi.
GBFF şimdiye kadar 22 projeyi onayladı. Bunların çoğu Küresel Güney’de uygulanacak ancak neredeyse hepsi çok taraflı kalkınma bankaları, BM kuruluşları ve WWF ve Conservation International gibi Küresel Kuzey yeşil grupları da dahil olmak üzere büyük akredite kuruluşlar tarafından yönetilecek.
COP16’ya katılan gelişmekte olan ülkelerse kısmen paraya erişimdeki zorluklar nedeniyle proje sayısının düşük olduğunu kaydetti. Uruguay temsilcisi, finans görüşmeleri sırasında yaptığı açıklamada , GBFF hibelerinin ikinci turuna başvuran 66 projeden yalnızca 18’inin onaylandığını belirtti.
Pickford’a göre masadaki temel seçeneklerin şunlar:Cali’de yeni bir fon oluşturmak, kararı iki yıl sonraki COP17’ye ertelemek, yeni bir fona ihtiyaç olup olmadığına dair daha fazla değerlendirme yapmak veya mevcut fonu nihai finansal araç olarak onaylamak.
GBFF’nin şu ana kadar “yeterli fona yakın” olmadığını belirten Pickford, GEF’in bunu yönetme biçiminde reform yapılması çağrısında bulundu: “Gelişmekte olan ülkelere daha kolay erişim istiyoruz. Yerli halk ve yerel topluluklar için fonlara erişim hâlâ çok zor.”