CIA, İran’da gerçekleşen 1953 harekatındaki rolünü üstlendi.
60 yıl önce bu Pazartesi , 19 ağustos 1953’de ABD ve İngiltere’nin destek verdiği darbe, başbakan Muhammed Musaddık’ı koltuğundan edince, İran’ın modern tarihi kritik bir dönemece girdi. Olayın yankıları yıllarca darbeyi planlayanları izleyerek Şah’ın 1979’da yönetime el koymasını sağlayan ve hatta aynı yıl Tahran’da ABD Büyükelçiliğini ele geçiren İranlıları etkileyen Amerikan karşıtlığına neden oldu.
Fakat, ABD istihbarat örgütü, neredeyse altmış yıl sonra açıkça darbenin arkasında olduğunu açıklayabildi. Bugünkü yazı, CIA içinde çalışan bir tarihçinin 1970’li yılların ortalarında hazırladığı bir rapor olan İran Savaşı’nın kısa bir özetidir.
Belge, ilk kez darbeyi anlatan “Gizli Harekat” başlığı altındaki 3. Bölüm dahil olmak üzere çoğu çıkartılmış biçimde 1981’de gün yüzüne çıktı. Bu kısmın büyük bölümü gizliliğini koruyor; fakat, bu yeni versiyonda, bildiğimiz kadarıyla ilk kez, CIA’in katkısı resmi olarak açıklanıyor: kayıtlara göre; “Musaddık’ı ve Ulusal Cephe’yi yerinden eden askeri darbe, ABD’nin dışişleri politikası kapsamında CIA’in direktifleriyle gerçekleştirildi.” İran’ı “Sovyet saldırılarına açık” bırakma tehlikesinin “ABD’yi … TPAJAX’ı planlama ve uygulamak zorunda bıraktı” diye ekleniyor.
TPAJAX, her aşamasında yerel işbirlikçilere bel bağlayan CIA’in hükümeti devirme planının kod adıydı. Plan, birkaç adımdan oluşuyordu: siyaseten Musaddık’ın kuyusunu kazmak için propaganda yapmak, Şah’ı işbirliğine ikna etmek, meclis üyelerine rüşvet vermek, güvenlik güçlerini organize etmek ve sokak gösterilerini kışkırtmak. İlk teşebbüslerinde başarısız oldular, fakat yaşadıkları paniğin ardından darbe güçleri kendilerine çekidüzen verdi ve 19 Ağustosdaki ikinci denemelerinde başarıya ulaştılar.
CIA’in darbedeki rolünü sonunda neden açıkladığı da, bu bilgiyi neden bunca yıl kendine sakladığı da meçhul. CIA ve İngiliz casuslar, – özellikle de istihbaratın darbeden sorumlu baş yöneticisi Kermit Roosevelt harekatı konu alan kitaplar ve yazılar kaleme aldılar. Akademisyenler çok sayıda kitaba imza attılar. Dahası, iki Amerikan başkanı (Obama ve Clinton, Amerika’nın darbedeki rolünü açıkça kabul etti.
Fakat, hükümet ve özellikle de istihbarat servisinde, gizlilikten yana olanların genellikle bu konulardaki görüşleri farklıdır. Yıllar önce gerçekleşen operasyonlar ve asırlık propaganda teknikleri sözkonusu olduğunda bile, “kaynakları ve yöntemleri” açıklamanın düşmana fayda sağlayacağından endişelenirler. Gayrıresmi olarak (örneğin, sızıntılar yoluyla) resmen bilinenlerle hükümetin resmi olarak açıkladıkları arasında dünyalar kadar fark olduğunda ısrar ederler. (Nasılsa, Amerika’nın bu desteğinin başkanlar tarafından itiraf edilmesi sayılmıyormuş gibi görünüyor.)
Son olarak, bir de müttefiklerle olan iyi ilişkilerin – özellikle istihbarat alanında – sürdürülmesi önceliği var. Birkaç yıl önceki İngilizlere ait belgeler gösteriyor ki; dışişleri bakanlığı (ve, tahminen, darbenin planlanmasına ve gerçekleştirilmesine yardım eden MI6), darbedeki katkısına dair resmi olarak ağzından laf çıkacak diye ödü kopuyor. Dışarıdan bakanlar için, İranlıların Londra’nın rolünü uzun zamandır tahmin ettikleri düşünüldüğünde, oldukça saçma geliyor. Fakat, ABD istihbarat birimi Amerikalıların kendi tarihlerini bilmelerinin sonuçları ne olursa olsun, sonuna kadar gitmeye karar erdi.
CIA’in şimdi yönünü değiştirmeyi tercih etmesi, en azından buraya kadar, iyi karşılanmalıdır. Umalım ki, bugün hala önem arz eden konular hakkında tarihi belgelerin açıklanması için benzer kararlar alınmasının da önü açılır.
Foreign Policy’de 18 Ağustos’ta Malcolm Byrne imzası ile yayınlanan makale ve kaynaklarda belirtilen diğer medya kuruluşlarından derlenmiştir.
Haber: Özde Çakmak
(Yeşil Gazete, BBC, Reuters, Guardian, Foreign Policy)