The Guardian’ın çevre blogunda Guy Edwards imzasıyla yayımlanan yazıyı, Yeşil Gazete çevirmenlerinden Ferda Ertürk‘ün çevirisiyle sunuyoruz.
***
Petrol zengini ülke yeni küresel iklim anlaşmasının öne çıkan mimarlarından biri mi olacak yoksa süreci sabote mi edecek?
El Comandante Hugo Chavez hakkındaki görüşünüz ne olursa olsun, Venezuela liderinin vefatının hem Venezuela hem de dünyanın güvenliği açısından önemli bir konuda politika tartışmalarına kapı açıyor oluşu yadsınamaz bir gerçek: İklim değişikliği. İklim değişikliği üzerine yeni bir küresel anlaşmaya varmak için son tarih olan 2015 yaklaşırken, petrol zengini ülkelerle ilgili soru belirginleşiyor: Venezuela eşitlikçi ve kararlı bir anlaşmanın mimarlarından biri mi olacak yoksa süreci sabote mi edecek?
Uluslararası Enerji Ajansı’nın raporuna göre, eğer küresel ısınma limiti 2C˚ olarak belirlenirse, 2050 tarihine kadar var olan fosil yakıt rezervlerinin üçte birinden fazlası tüketilmemeli. Yazar Bill McKibben’a göre eğer Venezuela tüm ham petrolünü çıkaracak ve Kanada katranlı kumunun tamamını kullanacak olursa, hali hazırda geriye kalan karbon bütçesi de bu rezervler tarafından işgal edileceğinden, bu durum iklim açısından bir son niteliğinde olacak.
Başkan Chavez iklim değişikliği konusunda şizofrenik denebilecek bir tutuma sahipti. Bir yandan iklim değişikliğinin kapitalizm kaynaklı bir varoluş krizi olduğunu söylüyor, öte yandan Orinoco Nehri’nde ağır ham petrol sanayisinin gelişimini zorluyordu. Chavez döneminde Venezuela ekonomisinin petrole bağımlılığı artış gösterdi; şu an ihracatın %94’ü ve hükümet bütçesinin %50’sinden fazlası petrol gelirine dayanıyor.
Yüksek petrol fiyatları ve Chavez’in liderliği sayesinde Venezuela’da yoksulluk ve eşitsizlik düşüş gösterdi. Chavez yönetimi petrol üretimini artırarak sosyal projelerini finanse etmekte kararlı ve bunda Çin ile yaptığı uzun vadeli petrol tedariki anlaşmalarının rolü büyük. Venezuela’nın Çin’den petrolle ödeme yapma karşılığında aldığı borçların miktarı 35 milyar doları aşıyor.
İklim değişikliğine çözüm, tüm ülkelerin düşük karbon ekonomilerine geçişleri ile mümkün. Fakat 2009’da Almanya’nın Bonn şehrinde yürütülen bir müzakere esnasında Venezuelalı bir yetkili, düşük karbon ekonomilerinin petrol ihracatçısı olan gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini savunmuştu. Bu da etkili bir iklim değişikliği anlaşmasının Venezuela’nın kalkınma stratejilerine ters düşeceği anlamına geliyor.
Venezuela, iklim değişikliği müzakerelerinde, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını güvence altına alacak miktarda salınım yapmaya hakları olduğunu savunuyor. Venezuela müzakerelerde yeterince söz hakkına sahip olmadığından yakınsa da, kendi sınırları içinde de harekete geçmekten yoksun. Daha yoksul ülkelerden bazılarıysa çok daha istekli bir şekilde salınım kesintilerine gittiler.
Venezuela küresel sera gazı salınımlarının sadece %0.56’sından sorumlu, fakat hane başına düşen salınım miktarı (kişi başına yaklaşık altı ton) yoksul ülkelere kıyasla çok daha fazla. Venezuela’nın şu anki salınımları eğer tüm rezervlerini kullanmaya başlarsa gerçekleşecek salınımla karşılaştırıldığında önemsiz denecek kadar düşük kalacak. Birleşik Krallık İklim Değişikliği eski temsilcisi John Ashton’a göre bir ülkenin iklim değişikliği ile mücadeledeki kabiliyeti o ülkenin kendi sınırları içindeki politikalarının güvenilirliğine bağlı olarak değişiyor.
Venezuela’nın milli kalkınma planı (2013-19), petrol endüstrisini de kapsayan salınımları sınırlama önlemleri içeriyor ve bu plan dünya çapında iklim değişikliği ile mücadele hareketine örnek olabilecek nitelikte. Bunun yanı sıra Venezuela hükümeti rüzgâr santrallerine 500 milyon dolarlık yatırım yaptı ve 155 milyon adet tasarruflu ampul dağıttı.
Fakat Venezuela’nın ilkim değişikliği ile mücadele konusunda gönülsüz olduğu ve plandaki hedeflerin uygulamaya geçirilmesinin muhtemel olmadığı yönünde eleştiriler de mevcut. Ülkeleri düşük karbon enerji kaynaklarına sermaye çekme kabiliyetleri ve yeşil ekonomiler kurmadaki gayretlerine göre sıralayan ClimateScope’a göre Venezuela şu an 26 ülke arasında 24üncü sırada.
Venezuela, Birleşmiş Milletler iklim müzakerelerinde Ekvador, Bolivya, Küba ve Nikaragua ile birlikte, iklim adaleti yandaşlığı ile tanınan Bolivarian Alliance for the People’s of Our Americas(ALBA) grubunun bir üyesi. Ayrıca Çin, Hindistan, Suudi Arabistan ve diğer ALBA grubu üyeleri ile beraber Like-Minded grubunun da bir parçası.
Venezuela’nın sosyal projelerini ve Çin’e borçlu olduğu ödemeleri bir kenara bırakıp petrol üretimini durdurmuyor olması anlaşılabilir bir durum. Petrolün işlenmemesi sonucunda kaybedilecek gelirin, kısmi ya da tam olarak telafisi mümkün değil. Venezuela, Ekvador’un gelecek OPEC görüşmesinde önereceği zengin ülkelerden ithal edilen varil başına %3-5 oranında vergi alınması yönündeki olağanüstü planına destek verebilir.
Büyük liderin ölümüyle Venezuela’nın önünde artık iklim değişikliği ile ilgili bir seçim yapma olanağı var. Bir yandan yurt içinde düşük karbon ekonomisine yönelerek etkili bir aktör haline gelebilir diğer yandan da Birleşmiş Milletler müzakerelerinde azimli komşularının safına katılabilir.
Dünyanın bilinen en geniş petrol rezervleriyle Venezuela’nın iklim değişikliğinde oynayacağı rol büyük. 2015’e giden yolda, Venezuela’nın kararlı ve eşitlikçi küresel bir anlaşmanın mimarı mı yoksa süreci sabote eden bir aktör mü olacağı belli olacak.
***Guy Edwards Brown Üniversitesi çevre bilimleri merkezinde araştırmacı olarak çalışmakta ve Latin Amerika’nın, iklim değişikliği hakkında çok sayıda dilde içeriğe sahip ilk web sayfasının, Intercambio Climatico’nun, kurucularından biri. Susanna Mage Brown Üniversitesi’nden yakın zamanda mezun oldu ve Intercambio Climatico’da stajyer olarak çalışmakta.
Yeşil Gazete için çeviren: Ferda Ertürk
Yazının özgün hali için tıklayınız.
(The Guardian, Yeşil Gazete)