Doğa MücadelesiHafta Sonu

[Cadı Kazanı] Plastik yaşamlar 2 – Nuran Seyhan Bayer

0

Çözümsüz Değil…

2019 da ülkemizde nihayet plastik torbalar marketlerde parayla satılacak. Çözüm mü, tabi ki değil ama geç de olsa bir başlangıç. En azından marketler maliyeti müşteriden çıkaracakları için kanserojen (kalsit) maddeler içeren ucuz poşetler yerine daha kalitelisini satacaklar. Umarım maliyeti düşürmek için yine kalsit kullanılmaz. Ummaktan öte yurttaş olarak üretilen plastiklerin halk sağlığına zararlı olup olmadığını denetlenmesini istemek en doğal hakkımız ama sonuçta tepkisiz bir toplumuz.

Şimdi marketlerde parayla satılacak, peki ya pazarlarda. Asıl tüketim pazarlarda, üstelik kalitesiz ve kanserojen madde kullanılmış poşetler sebze-meyve dolu eve taşınacak. Torbalar birikecek, çöplere denizlere karışacak, kolay parçalandığı için de balıklara yem olacak, o balıkları yiyenler “artı” olarak kalsiti de yiyecek.

Sorun sadece plastik torbalar, poşetler değil tabii, bir de tüketimi en çok olan su ve meşrubat şişeleri var. Üstelik çözüm üreten ve olumlu sonuçlar alan ülke örnekleri önümüzde, Norveç bunlardan biri. Yönetenler kararlı olunca “demokrasilerde çare tükenmiyor”.

Norveç’te uygulanan bir projeyle plastik şişeler geri dönüşüme gidiyor. 2016 da 600 milyon şişe geri dönüşümden geçmiş. Nasıl mı, şöyle: Plastik şişeler genelde çöp kutusuna gider. Bunu engellemek için geri dönüşüme giden şişe karşılığında ödül sistemi getirilmiş. Bir şişe içecek alındığında bir kron fazla ödeniyor. Şişeyi geri dönüşüme atınca para geri alınıyor. Bu sayede yeni plastik şişe üretimi azalıyor. Böylece bir şişeyi defalarca hatta 12 kez geri dönüşümden geçirmek olanaklı. İşin en güzel tarafıysa bu sistemin maliyetinin meşrubat şirketlerince karşılanması. Çünkü sisteme dahil olan şirketler vergi indirimi alıyor. Darısı, ülkemizde bu konuda karar alma yetkisi olan mercilerdeki kişilerin aklına.

Pet şişeyi getir, kontörü al!

İstanbul’da da buna benzer ama bu kadar kapsamlı olmayan ve şimdilik bir pilot uygulamanın gündeme gelmesi sevindirici. Büyükşehir Belediyesi de pet şişeleri kumbaralara atanlara, pet şişenin büyüklüğüne göre, karşılığında İstanbulkart’a para yüklemeyi gerçekleştirecek bir sistem oluşturdu. Dileğimiz bu uygulamanın mümkün olduğunca genişletilip, Norveç’teki uygulamaya dönüşmesi. Çünkü su-meşrubat firmalarının da taşın altına ellerini koymaları lazım ki çözüm daha radikal olsun çünkü çok geç kaldık…

Bugün hemen hemen her aile de en az bir kanser vakası var ama kimse bu artışı sorgulamıyor ya da herkes (nasıl olacaksa) bana olmaz sanıyor. Kanser o kadar içselleştirildi ki, kanser ilaçlarının varlığı yokluğu, pahalılığı tartışılıyor ya da “çok şükür yeni sağlık sistemi sayesinde hastanelere gidebiliyoruz” mantığıyla birinci basamak sağlık hizmetinin temeli olan “tedaviden önce önlem” yani koruyucu hekimlik ya da nedenlerin bertaraf edileceği uygulamalar göz ardı ediliyor. Thomas Edison bundan yaklaşık 120 yıl önce şöyle demişti:” Gelecekte doktorlar ilaç vermeyecek, hastasını; beslenme, vücudunun bakımı ve hastalıklarının nedenlerinden korunma yolları hakkında bilgilendirecek” …Ne yazık ki Edison’un bu öngörüsü gerçekleşmediği gibi doktorlar ilaç sanayinin baş aktörleri haline geldiler.

Roundup, Türkiye’de de satılıyor!

Dewayne Johnson

Kirlenmemiş (tarım ilacı, hormon, toksin, GDO .vb. gibi) gıda bulmanın neredeyse zor olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Birçok ülkede yasaklanan glifosat bazlı “ot ilacı”, Türkiye’de hala yasaklanmadığı gibi giderek artan oranda kullanılıyor. İlgili bakanlık glifosatın 10-15 gün içinde toprakta mikro organizmalar tarafından parçalandığını söylüyor, konunun uzmanlarıysa, iklim koşulları ve toprağa göre 197 güne kadar toprakta kalabileceğini belirtiyor. Hangisine inansak acaba! Üstelik toprağa iyice karışan ilacın yer altı sularına sızması ya da buharlaşarak etrafındaki canlılara verdiği zarar cabası…

Bu ilacı yasaklayan Avrupa Birliği’nin Pestisit Derneği’nin Monsanto-Bayer, Syngenta gibi büyük kimya şirketleri tarafından fonlandığı gerçeğini görürsek, Dünya sağlık Örgütü Uluslararası Kanser Araştırmaları Bürosu’nun “glifosatın kansere yol açma olasılığı olduğu” açıklamasındaki “olasılık” kelimesinin ne kadar ikircikli bir yaklaşım olduğunu da görürüz. Üstelik bu açıklamadan 3 yıl sonra, kısa bir süre önce Bayer tarafından 66 milyar dolara satın alınan tarım ilaçları üreticisi Monsanto, ABD California eyaletinde, yabani otlar için kullanılan glifosat maddesi yüzünden kansere yakalandığını söyleyen Dewayne Johnson adlı eski bir okul bahçıvanına 289 milyon dolar tazminat ödemeye mahkûm edildi. Söz konusu iki marka ilaç, Roundup ve Ranger Pro ne yazık ki Türkiye’de hala satılıyor.

“Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlar’da ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.”

 Hannah Arendt

 

Nuran Seyhan Bayer

 

You may also like

Comments

Comments are closed.