Editörün SeçtikleriEkolojiİklim KriziManşetTürkiye

Bozkurt’da HES bilmecesi: Selin gerçek nedeni ne?

0

Haber: Eylem YILMAZ

*

Türkiye, Batı Karadeniz’de tarihinin en büyük sel felaketini yaşadı. Kastamonu, Sinop ve Bartın’da yaşanan sel felaketinde Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı’nın (AFAD) yaptığı açıklamaya göre en az 77 kişi hayatını kaybetti. Arama kurtarma çalışmalarının sürdüğü kentlerde afetzedelerin tahliyeleri de sürüyor. Kaç kişinin kayıp olduğuna ilişkin ise resmi bir açıklama ise yapılmadı.

Batı Karadeniz’de yaşanan bu sel felaketinden en çok etkilenen yer Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi oldu. Can kaybının en yüksek olduğu bu ilçede meydana gelen yıkımın nedeni konusunda çeşitli iddialar var. İlçede bulunan Hidroelektrik Santrali (HES) iddiaların merkezinde yer alıyor. HES kapaklarının patladığı ya da kasıtlı olarak açıldığı gibi çeşitli iddialar öne sürülüyor. Peki, HES böyle bir sele neden olabilir mi? Selin esas nedeni nedir?

Minnesota Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde doktora tezini Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki alt yapı yatırımları ve ekoloji mücadeleleri üzerinden Türkiye’de dönüşen doğa, toplum, devlet ve sermaye ilişkileri üzerine yapan Mekanda Adalet Derneği’nden, Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Dr. Sinan Erensu ve Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Kahraman’a sorduk. Her iki uzman isme göre de tek nedeni HES değil.

Uzman isimlerin değerlendirmelerine geçmeden Bozkurt ilçesinin ve HES’in yapısına yakından bakalım.

Kastamonu’na bağlı Bozkurt ilçesi denizden iki kilometre içeride, Ezine Çayı‘nın vadisine kurulmuş 5 bin 400 nüfuslu bir yerleşim. İmara açılan bu alanda kurulu iki HES bulunuyor; Ebru Regülatörü ve HES’i ile Aybige HES. Patladığı iddia edilen HES de Ebru HES’i. Berke Elektrik Üretim A.Ş. tarafından işletilen santral 30,62 MWe kurulu gücü ile Türkiye’nin 375. Kastamonu’nun ise en büyük enerji santrali olarak biliniyor. Tesis ayrıca Türkiye’nin 156. büyük hidroelektrik Santrali.

Ebru HES, ortalama 31.390.710 kilovatsaat elektrik üretimi ile 8.643 kişinin günlük hayatında ihtiyaç duyduğu (konut, sanayi, metro ulaşımı, resmi daire, çevre aydınlatması gibi) tüm elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayabiliyor. Sadece konut elektrik tüketimi dikkate alındığında ise 10.509 konutun elektrik enerjisi ihtiyacını karşılayabilecek elektrik üretimi yapıyor.

Bu HES’in sele neden olduğu iddiaları hem Kastamonu Valiliği hem de işleten şirket tarafından yapılan açıklamalarla yalanlandı. Şirket açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Bölgede gerçekleşen aşırı yağışlar sonucu hidroelektrik santralinin kapağının patlayarak sele yol açtığının belirtilmesi hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır. Bozkurt’taki santral su depolaması olmayan regülatör tipi bir hidroelektrik santraldir. Özetle açılabilecek veya ani gelen suyun şiddetiyle patlayacak bir kapağı bulunmamaktadır. 4 metre yüksekliği ve 12 metre uzunluğuyla savaklı bir yapıya sahip olan santralin ardında tutulan suyun miktarı ise sadece 45 bin metreküp kadardır.  Bu miktar Bozkurt ilçe merkezinden yüksek debi ile uzun süre akan suyun tahminen 10 binde birine tekabül etmektedir.”

Santralin  inşaatı sırasında, 2013 yılında karşı dava açılmış. Avukat Seçil Ege, Twitter hesabından yaptığı açıklamada Ebru Regülatörü ve HES Projesine karşı açılan iptal davasında, Kastamonu İdare Mahkemesi’nin “Evlerin zarar görebileceği” gerekçesi ile yürütmeyi durdurma kararı verdiğini ve santral sahasına “Acele Kamulaştırma” ile el konulduğunu belirterek; “Belli ki sonra dava aleyhe dönmüş HES kurulmuş…” diyor.

HES nedir?

Peki, HES nedir, nasıl işler?  Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF), HES’i şöyle kısaca şöyle tanımlıyor: “Elektrik enerjisi üretmek amacıyla kurulan “nehir tipi tesisler”e kısaca HES deniliyor. Barajlarda olduğuhttps://www.dha.com.tr/ gibi HES’ler de nehir yataklarına kuruluyor. Akarsu üzerinde “su toplama yapısı” yani “regülatör”e ulaşan su, cebri borulara aktarılyor ve burada elektrik üreten alternatörlere bağlı bir türbinin çarklarını döndürmekte kullanılıyor. Elektrik üretiminin gerçekleştiği bu birime “santral” deniyor.

HES’lerdeki regülatör yapısı aracılığıyla su seviyesi kabartılıyor, böylece bir miktar düşü kazanılması sağlanıyor. Düşünün artması, üretilecek elektrik miktarının da artması anlamına geliyor. HES’ler “çevirmeli” ya da “çevirmesiz” olarak gruplandırılırıyor. Çevirmesiz HES’lerde, elektrik enerjisinin elde edileceği santral binası, akarsu üzerinde veya akarsu yakınında planlanırken, çevirmeli HES’lerde ise su, regülatörden alındıktan sonra iletim kanallarında taşınarak santrale iletiliyor. Burada hedef düşünün ve dolayısıyla elektrik üretiminin artması.

‘Bozkurt’taki HES’in böyle bir sel etkisi yaratması mümkün değil’

Sinan Erensü.

Bu noktada, Ebru HES’in yapısı, HES’lerin barajlarla farkını, böyle büyük bir sele neden olup olamayacağı konunun uzmanı Dr. Sinan Erensü’ye soruyoruz.

“Bölgeye gitmedim, ama şimdi ilk yapılması gereken şey bağımsız bir heyet tarafından inceleme yapılmasıdır. Tüm alt yapılarda olduğu gibi HES’ler de çok çeşitlilik gösteriyor. Büyük, küçük; barajlı, barajsız; nehir tipi, boru tipi ya da tünel tipi denilen küçük HES’ler; çeşitli vadileri birbirine bağlayan gibi çeşitli HES yapıları mevcut. Bozkurt’taki HES hangisindendir, mutlaka incelenmeli. Bu yapılmadığı için temkinli konuşma ihtiyacı duyuyorum. Ancak burada iki şey söylemek gerekiyor. Bunun  barajlı değil, nehir tipi, tünel tipi ya da boru tipi denilen bir HES çeşidi olduğunu öğrendik. Dolayısıyla bunlarda büyük baraj gölleri, rezervuarlar söz konusu değil. Görece küçük olan su tutma yapısına bir zarar gelirse bundan kaynaklı taşmalar, patlamalar olabilir. Bunun olduğu örnekleri mevcuttur. Ancak bunun verdiği zarar görece kısıtlı olur. Böyle büyük bir sele neden olmaz.”

Uydu görüntülerine göre, bölgede meydana gelen patlamanın böyle bir sel etkisi yaratmasının mümkün olmadığını anlatan Erensü, şöyle devam ediyor: “Bunda vadideki yapılaşma, suyun akışını etkileyen çeşitli yapılar gibi çeşitli faktörlerine etkisi var. HES’in su alma borularının zarar gördüğü iddiaları var ki bunun görüntüleri de mevcut. Ancak bunun tek başına sele bağlamak doğru değil. Burada doğru tartışma alanı HES’in patlayıp patlamadığından ziyade HES’in yapımı, işletmesi ve sonrasında vadilere verdiği etkidir. HES’ler yapılırken yol yapılıyor, arazi değiştiriliyor, bu örnekte olduğu gibi bazen birden fazla vadideki su bir araya getiriliyor, ağaçlar kesiliyor ve taş ocağı gibi başkaca yapı çalışmaları yapılıyor, molozlar zaman zaman vadi içlerine atılıyor, derenin yolu üzerine çeşitli yapılar inşa ediliyor. Bütün bunları bir arada düşündüğümüz zaman olası etki üst kotlardan toplanan su haznesinin patlamasından çok daha fazla etki söz konusu olabilir.”

‘İklim değişikliğinin etkisi göz ardı edilmemeli’

Erensü’ye göre, sonuçta Bozkurt yerleşim yeri su yatağının içinde değil de daha yamaçlara, tepelere doğru olsaydı ne kadar taşkın olursa olsun bu sonuç ortaya çıkmayacaktı. Ancak iklim değişikliğinin etkisi de göz ardı edilmemeli:

“Arka plandaki kocaman iklim krizini bırakıp sadece zarara odaklanırsak eksik bir iş yapmış oluruz. Buna göre önlemler de üretemeyiz. İklim değişikliğini kabullenmemiz, bunu önemli bir politika gündemi yapmamız ve mekânlarımızı buna göre dizayn etmemiz gerekiyor. Ülkenin taşkın haritası zaten var. O noktalarda iklim değişikliğine adaptasyonu nasıl sağlayabileceğimize hızlıca karar vermemiz gerekiyor.”

Barajla arasındaki farkı ise Dr. Erensü şöyle açıklıyor: “Sulama barajları su depolamak için kullanılır. Atatürk Barajı da bir HES’tir. Son dönemde barajsız HES’ler daha çok yaygınlaştığı için 20 yıl önce baraj dediğimiz yapıların hepsine HES der hale geldik. Sudan enerji elde edilen yapıların büyük ırmaklar üzerine inşa edilenleri  var, bir de son 10-15 yıl içerisinde özellikle Karadeniz coğrafyasında yaygınlaşan, dar vadilerde ve daha güçsüz çaylar üzerinde yapılan küçük HES dediğimiz yapılar var. Bunlara aslında barajsız HES dememiz gerekiyor. Nehir tipi HES demek lazım. Bunlar çok fazla su biriktirmiyor. Akan suyu vadiye paralel tüneller eşliğinde taşıyıp cepli borular içerisinde serbest düşüş yaratarak santrale taşıyıp enerjiye dönüştürüyor. Elektriğe dönüştürdükten sonra tekrar nehrin havzasına geri bırakıyor. Son yıllarda insanımızın maruz kaldığı yapılar bunlardır. Bu konuda terminolojide bir karşılık var. Bu karışıklığı önlemek için barajlı ve barajsız HES demek gerekir.”

‘Bu katliamın sebebi oradaki yapılaşmadır’

Çevre Mühendisleri Odası Ahmet Kahraman’la Bozkurt’taki yapılaşmayı konuşuyoruz. Kahraman’a göre sorun “siyasi irade”:

“Bir kere selin nedeni ne değildir diye başlamak lazım. Tek başına iklim değişikliği değildir. Etkisi vardır ama tek nedeni değildir. Sel bir doğal afettir. Doğal olmayan şey ise can kaybıdır. Bunu can kaybına, katliama dönüştüren nedir? İklim değişikliği gibi global bir sorunu görmezden gelen ve bunu hesaba katmayan sermayenin güdümüne girmiş rant ve yıkım politikalarıdır. Sorunun kendisini bir defa ortaya koyalım. Oradaki yapılaşma gökten zembille inmedi. Tıpkı Marmara Denizi’ne kirliliğin gökten zembille inmediği gibi… HES’lerin doğal akışı bozduğu, HES’lerin olduğu yerlerde bu tür yıkımlara rastlandığı gözlemlenmiştir.”

Peki selin nedeni HES mi? Kahraman’ın yanıtı şöyle:

Ahmet Kahraman.

“Sebebi sermaye güdümlü siyasi bakıştır. Siyasi irade orada iki, üç dakikalık HES’in durumunu gösteren bir video yayınlar ve bu siyasi tartışmayı bitirir. Fakat bitirmemiştir. Böyle bir tartışmanın olması bundan da bir beklentileri olduğunu düşündürüyor. Örneğin bir bakan, “Bu tür olayların mağduru HES’ler oluyor” demiştir. Bakan bu yıkımın içinden mağdur olarak HES’leri çıkarmıştır. Beklentileri oradan bir mağduriyet yaratmaktır. Bozkurt’un yerleşimine baktığımızda 400 metrelik bir dere yatağı 15 metreye indirilmiş. Binalara baktığımızda hepsi yeni, eski bina yok. Yerleşim yeni zaten. Şimdi bunu bırakıp iklim krizine odaklanırsak hata olur. Sadece iklim krizini konuşmak şunu doğuruyor; “hepimiz suçluyuz.” Böyle bir şey yok. Böyle olunca suç ortada kalıyor. Tepkiyi azaltmaya yönelik siyasi bir söylemdir bu.

Buna yol açan siyasi irade suçunun bedelini ne zaman ödeyecek? Asıl suçlular bir bedel ödememiştir. O yapılar oraya gökten zembille inmemiştir. Burada asıl sorun toplum yararını düşünmeyen, yaşam hakkını, doğal kaynakların, çevrenin sakınımını gözetmeyen siyasi politikalardır. Siyasi irade sermayenin güdümünde hareket etmektedir. Sıkıntı buradadır. Sorunun kendisi budur. Sorun tektir, bellidir. Bu katliamın sebebi oradaki yapılaşmadır. HES’te bir sıkıntı varsa o bu katliamı arttırır, katkıda bulunabilir. Bir görüntü olmadığı için biz ancak yorum yapabiliyoruz. HES’te gerçekten bir sorun varsa kaybı attırıcı etkisi olabilir ama esas sorun oradaki yapılaşmadır. Sorunun kendisinden çözüm de bekleyemeyiz.”

Türkiye’de kaç HES var?

enerjiatlasi.com‘da yer alan bilgiye göre, Türkiye’de bulunan HES’lerin toplam kurulu gücü 31.336 MW. 2019’da bu santraller ile  88.850.170.000 kilovatsaat elektrik üretimi yapıldı.

Kars, Erzurum, Muğla, Adıyaman, Sivas, Mersin, Denizli, Osmaniye, Artvin, Adana, Giresun, Diyarbakır, Trabzon, Maraş, Hakkari, Eskişehir, Bayburt, Antalya, Isparta, Bilecik, Erzincan, Zonguldak, Bingöl, Rize, Düzce, Iğdır, Bolu, Malatya, Nevşehir, Ankara, Muş, Tokat, Konya, Ordu, Van, Bursa, Şırnak, Niğde, Kayseri, Dersim ve daha fazla şehirde toplam 685 HES bulunuyor.

You may also like

Comments

Comments are closed.