DoğaHafta SonuHaftasonuManşet

Böcek Aleminin (Entomofauna) Dünya Genelinde Azalması: Faktörlere Genel Bir Bakış – Kısım 5

0

Biological Conservation sayı 232‘de makaleyi Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Nilüfer Ağaç’ın çevirisi ile yayımlıyoruz. Tefrika edilen bu makalenin ilk kısmına buradan ulaşabilirsiniz.

***

4. 1 Azalmanın Tetikleyicileri

Çalışmaların büyük bölümü (%49,7) habitat değişiminin, kuşların ve memelilerin küresel azalmasında da bir faktör olarak böcek azalmasının temel tetikleyicisi olduğuna işaret ediyor (Chamberlain ve Fuller, 2000; Diamond, 1989). Kirliliğin (%25,8) biyolojik etkenleri (%17,6) izlediği listede, bir takım çalışmalara göre iklim değişikliği (%6,9) kayıpların tetikleyicisi olarak yer almaktadır.(Figür 5, Tablo S2).

4. 1. 1 Doğal Çevre Değişimi

Habitat değişimi insan faaliyetlerinin birincil sonucudur. Çeşitli habitatlar pahasına konut sağlamak ve ulaşımı kolaylaştırmak, turizme imkan sağlamak (kentleşme), gıda yetiştirmek (Tarım) ve mal üretimi (endüstriyelleşme) için geçmiş yüzyıllarda dönüştürülen arazilerin artmasıyla habitat değişiminin küresel hız ve kapsamı genişliyor. Kın kanatlılar, pul kanatlılar ve zar kanatlılar için arazi kullanımın değişimi ve doğal çevrelerinin parçalara ayrılması, zirai dönüşüm ve gıda üretimi amacıyla yoğunlaştırmanın %24 ile listelendiği raporlarda, türlerin azalmasındaki açık ara ana sebeptir (Figür 5) (Figür 6). Buna karşıt şehirleşme vakalarının %11’i, ormasızlaşma %9’u olarak raporlanmıştır.

Figür 5. Literatürdeki raporlara göre çalışan taksonlarda azalmanın 4 ana etkeni

Figür 6. Böcek azalmalarıyla ilişkilendirilen ana etkenler Tarım alanları gezegenin toplam yüzey alanının

%12’sini kapsadığından (FAO, 2015) tarımsal faaliyetler böcek türlerinin önemli bir oranını doğrudan etkiliyor (Dudley ve Alexander, 2017). Avrupa ve Kuzey Amerika’da tarım sınırlarının genişlemesi 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşirken Güney Amerika, Afrika ve Asya’da yüzyılın 2. yarısında gerçekleşmiştir (Foley vd., 2005 ; Gibbs vd., 2010). Ardında bıraktığı, bozulmamış ekosistemlere ve doğal habitatlarla bağıntılı nadir türlerin ya tehdit altına girmeleri ya da tümüyle yok olmalarıdır (Grixti vd., 2009; Ollerton vd., 2014). Ancak, büyük ölçekli böcek ölümleri, tarımsal uygulamalar geleneksel az girdili tarım yönteminden Yeşil Devrim tarafından getirilen yoğun, endüstriyel ölçekte üretime dönüştüğünde ortaya çıktı (Bambaradeniya ve Amerasinghe, 2003 ; Ollerton vd., 2014). Sonraki uygulamalar zorunlu olarak ormansızlaştırma veya doğal çevre dönüşümünü (ör; otlak dönüşümü, sulak alanların drenajı) içermedi ancak genetik olarak tek tip monokültür ekimine, yinelenen sentetik gübre ve tarımsal zehirlerin kullanımına, çalılıkların ve ağaçların makinelerin kullanılabilmeleri için ortadan kaldırılmalarına ve sulamayla drenajı artırmak için yüzey su yataklarına müdahaleye sebep olmuştur. Monokültürler, polen taşıyıcıları, böceklerin doğal düşmanları ve besin dönüştürücüleri arasından böcek biyoçeşitliliğinin azalmasına yol açtı ve tarımsal zararlıların üremeleri için uygun ortam oluşturdu. Raporların çeyreği tarım ilişkili uygulamaların hem karasal hem sucul ekosistemlerde böcek azalmalarının temel tetikleyicisi olduğunu gösteriyor (Wilcove vd., 1998).

Özelleşmiş tozlaştırıcıların arazi kullanım değişikliklerine (flora kaynaklarının, beslenme ve kışı geçirme bölgelerinin kaybını içerecek şekilde) duyarlılığı birçok eşek arısının ve yaban arısının azalmasında belirleyici bir faktör olarak ortaya çıkıyor (Williams ve Osborne, 2009). Çalıların ve ağaçların kaybı muhtemelen özelleşmiş karafatmaların azalmalarını tetikledi (Brooks vd., 2012). Güvelerin azalmaları larvaların kışı geçirdikleri konukçu bitklerin kaderine bağlıdır: kışı larva olarak geçirecek türler için otlar ve yumurta, pupa ya da yetişkin olarak kışı geçirecekleri ağaçlar. Yoğun tarımsal ortamlardaki yabani ot ve ağaçların beraberce ortadan kaldırılması kışı larva olarak geçiren güve türlerindeki azalmayı açıklayabilir (Fox, 2013; Mattila vd., 2006; Merckx vd., 2009; Pocock ve Jennings, 2008). Buna karşılık, otlakların terk edilmesi bazı yaygın kelebeklerin toparlanmasına izin verirken, yoğun tarımdan organik tarıma değişim güvelerin bollukça ve çeşitlilikçe artmasına sebep oldu (Taylor ve Morecraft, 2009) (Kuussaari vd., 2007).

Tarımsal yoğunlaşma ayrıca dere yataklarının değiştirilmesi, sulak alanların kurutulması, taşkın yatakların değiştirilmesi ve nehir kıyısındaki ağaçların üst bitki tabakasının yok edilmesiyle toprak ve besin kaybına, dere mikro habitatlarının homojenleşmesine ve sucul böcek topluluklarının değişmesine sebep oldu (Houghton ve Holzenthae, 2010). Bu faaliyetler ötrofikasyon, siltasyon ve su kütlelerinde tortullaşmayı arttırmakta böylece öğütücüler ve yırtıcılar azalırken filtreci türlerini desteklemektedir (Burdan vd., 2013; Niyogi vd., 2007 ; Olson vd., 2016). Sucul bitkilerin çeşitli toplulukları; çeltik tarlaları gibi Odonata larvaları için sığınak sağladıkları otlama, yumurtlama ve birçok böcek ortaya çıkmasına izin verdikleri için lentik sistemlerde önemli bir doğal çevre bileşenidir (Nakanishi vd., 2014).

Son yıllarda şehirleşme, gezegenin çoğunda tarımsal alanları ele geçirerek, habitata özelleşmiş türlerin çoğunun ortadan kalkmasına ve yerlerine suni insan çevresine adapte olmuş birkaç yaygın türün yerleşmesine yol açtı. Oysa ki Bombus türleri (Botias vd., 2017) gibi tozlaştırıcılar Lycaena phlaeas ve Aphantopus hyperantus (van Dyck vd., 2009) gibi kelebekler dahil olmak üzere yerli ve yeni kolonize türlere barınma sağlayan kent park ve bahçeleri yaratılarak bu kayıplar kısmen dengelenebilir.

Güney Amerika, Afrika ve Asya’nın tropikal ülkelerinde, ormansızlaşma, yusufçuklar da dahil olmak üzere (Samways, 1999) biyoçeşitlilik kaybı ve böcek azalmalarının (carrasco vd., 2017; Wilson, 2002) hala ana nedenidir. Pasifik Adalarının bitki koleksiyonları üzerine mevcut çalışmalar, ormansızlaşma ve bu ekosistemler üzerindeki insan etkilerinin kuşların, memelilerin ve salyangozların (Kingsford vd. 2009) yok oluşuyla sınırlı kalmadığını ayrıca galeri sinekleri (Lepidoptera ; Gracillaridae) gibi böcekleri de kapsadığını öne sürüyor (Hembry, 2013). Avrupa’da ormansızlaşma odunsu böceklerinin azalmasının temel tetikleyicisidir (Nieto ve Alexander, 2010). Buna karşın, ağaçlandırma orman sınırındaki doğal çevre çeşitliliğini arttırarak bazı yaygın kelebek türlerini sayıca arttırabilir, (Kuussaari vd., 2007) ancak ormanlık alan çeşitliliği, yapısal ve mikro iklim heterojenliği, kuşlar kadar güvelerin kelebeklerin çeşitliliğini korumak için kendi başına ağaçlanan araziden çok daha önemlidir (Fuller vd., 2005; van Swaay vd., 2006). Çok az sayıdaki yaygın tür ağaçlandırma altında fayda sağlar ve yayılırken ve bazı Avrupa kelebek türleri dikkate değer bir düşüş bile sergiledi (van Swaay vd., 2006). Britanya’da, 19. yüzyıldan beri kozalaklı ağaç plantasyonundaki 20 kat artış ne biyoçeşitliliği ne de pul kanatlı türlerini çoklukça arttırmıştır (Brereton vd., 2011; Fox, 2013).

4. 1. 2 Kirlilik

Kirlilik böcek azalmalarının 2. en büyük etkenidir (Figür 5). Çevresel kirliliğin kaynakları tarımsal üretimde kullanılan gübre ve sentetik böcek zehirleri, kentsel bölgelerden fabrika ve madenlerden endüstriyel kimyasalları içerir. Bunların içinde böcek zehirleri kirliliğinin %13′ü olarak rapor edilmiş (Figur 6) bunu suni gübre girdileri (%10) ve daha az ölçüde kentsel ve endüstriyel kirletici maddeler (%3) takip etmiştir.

Yoğun tarım, adı üstünde, diğerleri üzerinde ürün zararlılarını (böcek zehirleri) yabani otları (Bitki zehirleri) ve mantar enfeksiyonunu (mantar zehirlerini) kontrol etmek için suni gübrenin sistematik ve yaygın kullanımı anlamına gelir (Dudley ve Alxander, 2007). Zehirlilikte böcek zehirleri tüm böcekler ve eklem bacaklılar için açık ara en zehirlisidir. Bunu mantar zehirleri takip eder bitki zehirleri değil (Mule vd., 2017; Sachez Bayo ve Goka, 2014). Bitki zehirleri, yüzey akıntısıyla ekinlerin ve çevredeki bitki örtüsünün çeşitliliğini azaltır, böylece ya tümüyle yok olan ya da sayıca oldukça azalan, yaşamı yabani bitkilere bağımlı eklembacaklı türlerini de dolaylı yoldan etkiler (Goulet ve masner, 2017; Marshall vd., 2003). Bu sebeple ürün arazisine bitki zehri uygulaması hem karasal hem sucul bitkiler hem de böcek biyoçeşitliliği üzerinde diğer herhangi bilimsel tarım yöntemlerinden daha olumsuz etkilere sahiptir (Hyvonen ve Solonen, 2002; Lundgren vd., 2013). Böcek ilaçları Birleşik Krallık’ta kırsal alanlarda güvelerin (Hahn vd., 2015, Wickramasinghe vd., 2004) ve İtalya’da polenleştiricilerin (Brittain vd., 2010) azalmalarına sebep olmuştur; geniş spektrumlu böcek ilaçları yararlı toprakta ve yeşil yapraklı bitkilerde yaşayan böcekleri sayıca ve çeşitlilikçe azaltmaktadır (Lundgren vd., 2013). Sistemik böcek zehirleri bahçelerdeki ve fidanlıklardaki uğur böcekleri ve kelebeklerin popülasyonunu azaltmakta (Krischik vd., 2015 ) ve arılar (bakınız 3. 2. 3 ) ve diğer eklem bacaklıların çeşitli ölümcül etkide bulunmaktadır. Mantar zehirleri böceklere daha az zarar vermiyor, böcek öldürücü toksisitesine sahip belirli bir birleşik grubunun sinerjizmi (Biddinger vd., 2013; Pilling ve Jepson, 1993 ) bal arılarının çöküşü ile kesinlikle ilgilidir (Simon -Delso vd., 2014).

Pyrethroid, neonikotinoid ve fibronil böcek zehirlerinin yüksek akut ve kronik zehirlilik sebebi ile sucul böcekler ve kabuklular üzerinde yıkıcı etkileri vardır (Beketov ve Liess, 2008 ; Kasai vd., 2016; Mian ve Mulla, 1992 ; Roessink vd., 2013). Böylece su kütlelerindeki çoklukları anlamlı bir şekilde azalmaktadır (van Dijk vd., 2013). Tortulardaki fibronilin kalıcı artıkları yusufçukların ortaya çıkışını (Jinguji vd., 2013; Ueda ve Jinguji; 2013), balık sağ kalımı üzerine kademeli negatif etkileriyle chironomidlerin ve diğer böcek larvalarının gelişimini etkiler (Weston vd., 2015) Sistematik böcek öldürücüler; yaprak artıklarını ve diğer organik materyalleri ayrıştıran parçalayıcı larvaların uzun dönemli yaşayabilme yeteneklerini bozmaktadır (Kreutzweiser vd., 2008), böcek besin ağının temelini zayıflatmakta (Sanchez Bayo vd., 2016) ve böylece doğal biyolojik kontrol mekanizmalarını özellikle pirinç çeltik ekosistemlerini raydan çıkarmaktadır (Settle vd., 1996). Ayrıca bu ürünler polen, nektar, yaprak ucu damlası ve uygualama yapılan bitkinin ve yakınlardaki bitkilerin dokularına kolaylıkla geçebilmekte, nektarla beslenen, kelebekler, süprüntü sinekleri ve parazit sivri sinekler gibi biyotaya etki etmektedir (van der Slujs vd., 2015). Diğer böcek zehirlerinin sucul organizmalar üzerindeki kısa dönemli etkilerinden farklı olarak (Schafer vd., 2011; van den Brink vd., 1996 ) neonikotinoidler yılda bir ya da daha az kuluçkalayan sucul böceklerin ıslahına izin vermiyor (Beketov vd., 2008) ve Japonya’daki yusufçukların azalmasının temel etkeni olarak ortaya çıkıyor (Nakanishi vd., 2018).

Ayrıca mevcut avermektinler ve böcek büyüme düzenleyicileri ile hayvancılık tedavisi, gübre parçalarındaki böcek zehri kalıntıları büyüyün larvaları yok ederek birçok ülkede bok böceklerinin dikkatsizce azalmasına sebep olmuştur (Lumaret vd., 1993; Strong, 1992; Wardhaugh ve Mahon, 1991). Aksi gibi bu gübre parçaları üzerinde doğuran daha toleranslı türler olan Ceratopogonidae ve Psychodidae sinekleri Japonya’da sayıca artmıştır (Nakanishi vd., 2008).

Tüm bunların ötesinde son 60 yıl boyunca tarım ve çayır arazilerinde sistematik, yaygın ve çoğu kez gereksiz böcek ilacı kullanımı, böceklerden kuşlara ve yarasalara birçok organizma üzerinde olumsuz etkileri oluşturmuştur (Mineau ve callaghan, 2018; Sanchez Bayo, 2011). Çok değişkenli ve karşılaştırmalı istatistik analizler böcek ilaçlarının biyoçeşitlilik üzerinde diğer yoğun tarım uygulamalarından daha büyük etkisi olduğunu teyit ediyor (Fuentes-Montemayor vd., 2011; Gibbs vd., 2009; Minea ve Whiteside, 2013). Gerçi birçok yazar doğal çevre ve iklim değişimi üzerine vurgu yapmaya devam ediyor (Fox, 2013). Hallman vd. (2017) Almanya’da uçan böcek biyokütlesinin kaybının %80’inin tarımsal arazinin, ormansızlaşmanın, kentleşmenin artması veya iklim değişiminden kaynaklanmadığını, bunun yerine yazarlar, böcek zehri olduğuna inandıkları bilinmeyen bir faktör üzerinde duruyorlar. Bu durum tarımsal kaynaklı tarım zehir kalıntılarının ve kentsel akıntılarının tüm taksonlarda biyoçeşitlilik azalmasında ana etken olduğu sucul ortamlarda daha barizdir (Beketon vd., 2013; Weston vd., 2014).

Böcek zehirlerinden ayrı olarak, 20. yüzyıl başında suni gübre ile tanışma özellikle bazı hassas yaban arıları üzerinde Birleşik Krallık ve Avrupa’da polenleştirenlerin kayıplarının temel tetikleyicisi olarak tanındı (Ollerton vd., 2014). Karasal ekosistemlerde, bitkilerin çeşitliliği ve ilişkili böcek popülasyonları azot girişi ile negatif bağıntılıdır (Öckinger vd., 2006; Pollard vd., 1998; van Swaay vd., 2006). Yusufçuklar gibi sucul türler; kırsal alanlarda suni gübrenin aşırı kullanımı sebebi ile yüzey sularının ötrofikasyonundan da etkilenmişlerdir (Kalkman vd., 2010). Aynı derecede suni gübre ve kanalizasyon tarafından ötrofikasyon nedeniyle anoksi, göllerde Chironomidae, Trichoptera ve Ephemeroptera’nın tükenmesi ile ilişkilidir (Jenderedjian vd., 2012).

Sudbury’de (Ontario, Kanada) suların asitlenmesinin, 1850’lerden beri pervasız madencilik ve döküm faaliyetlerinin sonucu olarak sucul böcek toplulukları üzerinde direkt ve endirekt etkileri olmuştur: pH değeri 5,5 üzerinde olan kaynaklarda mayıs sinekleri yok olmuş, balık avcılığının yok olması ile bazı Odonata ve Diptera türleri sayıca artmıştır (Carbone vd. 1998). Her ne kadar sucul böcek toplulukları nötrleştirme ve yeniden kolonizasyon ile yavaş yavaş toparlansa da buna rağmen asidik sulardan ötürü çitte kanatlılar (ceratopogonidae, Chironomidae ) çoklukça azalmaktadır.

Böcek popülasyonları üzerine endüstriyel kimyasalların etkisi (ör; ağır metaller, kalıcı halojenli hidrokarbonlar) yeterince çalışılmamıştır. Güve larvaları üzerinde metal kirliliğin ölüm etkileri Avrupa’da raporlanmıştır (van Ooik vd., 2007) ancak popülasyon düzeyinde mayıs sinekleri ve caddis sineklerinin küresel azalmasının, dereler ve nehirlere boşaltılan insan kaynaklı kirleticilere atfedilebileceğine dair fikir birliği vardır (Aubert, 1984 ; Bojkova vd., 2012). Ara sıra endüstriyel atıklar sadece böcekleri değil sucul organizmaların tüm topluluklarını yok etmekte ve toparlanmaları yıllar süren temizlik çabalarını gerektirmektedir (Capel vd., 1988 ; Giger, 2009). Bununla birlikte, sucul organizmalar aynı anda çeşitli kirleticilerin karışımlarına maruz bırakıldığından, tekil toksik bileşenlerine sebebiyet atfetmek zordur. Kanıtların ağırlığının yaklaşımı böcek öldürücülerin chironomidler, salyangozlar ve böcekler için en fazla zehirli olduğu sonucuna varıyor buna karşılık metaller ve diğer organik kirleticiler diğer organizmalar üzerinde düşük etkiye sahipler (Kellar vd., 2014). Benzer sonuçlar bal arıları üzerinde krom ve böcek zehri kombinasyonlarıyla çalışan yazarlar tarafından da rapor edilmiştir: Neonicotinoid böcek öldürücüler arılara karşı zehirlidir buna karşılık metalin mantar ilacı toksisitesi üzerine karşıt bir etkisi mevcuttur (Sgolastra vd., 2018).

4. 1. 3 Biyolojik Faktörler

Parazitler ve patojenler; çeşitli ülkelerde bal arıları kolonilerinin çöküşüyle kesinlikle ilişkili (Goulson vd., 2015) ve Kuzey Amerika’da yaban arılarının azalmasıyla ilgili olduğu görülüyor (Thorp ve Shepherd, 2005). Viral enfeksiyon bulaştırdıkları için varroa yıkıcı uyuz böceği ve küçük kovan böceğinin (Aethina tumida) küresel yayılımı kaygı uyandırıyor (van Engelsdorp vd., 2012). Bununla birlikte, patojenler tarihsel olarak gözetilen arı kolonileriyle beraber var olmuşlar: Son ölüdürücülükleri daha çok arıların, bağışıklık sistemlerini zayıflatacak böcek ilacı ile kirlenmiş polen ve nektara maruz kalmasından gelişmektedir (Long ve Krupke, 2016; Sanchez Bayo vd., 2016 ; Tesovnik vd., 2017).

Böcek biyolojik kontrolü dünya çapında zararlı istilacı haşerelerin yüzlercesinin etkisini hafifletmeye yardımcı olmuştur, yine de en az 10 kötü talihli tarihi teşebbüs için istenmeyen ekolojik etkiler kaydedilmiştir (Heimpel ve Cock, 2018; Hajek vd., 2016; Hoddle, 2004). Biyolojik kontrol için egzotik türlerin insan destekli eklenmesi, rekabetçi yer değiştirme (Roy ve Brown, 2015) veya doğrudan yırtıcı ve parazitizm (Boettner vd., 2008; Henneman ve Memmott, 2001) gibi süreçler yoluyla endemik türlerin azalmasına katkı sağlar. Henüz türlerin az sayıda belgelenmiş yok oluşu, bazı vakaların büyük oranda Pasifik’te savunmasız ada ekosistemleri ile sınırlandırıldığından böcek biyolojik kontrolüne direkt olarak atfedilebilir (Hoddle, 2004; King vd, 2010). Bu arada biyolojik kontrol uygulaması geçen 10 yıllarda olgunlaştı ve somut ekolojik risk teşkil eden türlerin ortaya çıkışını engellemek için gerekli koruyucular süreçlere yerleştirildi – ör ; genel besleyiciler veya omurgalı avcılar (heimpel ve Cock, 2018). Dikkatlice seçilmiş belirli ajanların küçük, geçici etkilere sebep olabilmesine rağmen istilacı haşere hedefleri bastırıldığında düzenli olarak geçmiş popülasyon seviyelerine ulaşırlar. Dahası bilimsel rehberli biyolojik kontrol istilacı türler problemini kalıcı olarak çözmeye yardım edebilir ve geniş coğrafi alanlarda biyoçeşitliliği korur (Wyckhuys vd., 2019). Bundan dolayı bu uygulama böcek biyoçeşitliliğine ana tehdit olarak görünmemesi gereklidir ancak onun yerine istilacı türlerin kontrolü, mahsulün korunması veya doğal çevre restorasyonu için böcek zehri ölçümlerine terzi dikimi alternatif olarak kucaklanmalıdır. Ekolojik yoğunlaştırmanın çekirdek bileşeni olarak biyolojik kontrol (Bommarco vd., 2013; Wyckhuys vd., 2013) tarımsal çevrelerde böcek öldürücü kirliliği kesmeye yardımcı olur, böcek biyoçeşitlilik azalmasını tersine çevirir ve böceklerle beslenen omurgalıları korumaya yardım eder.

Diğer taraftan, istilacı türlerin hem ana karada hem adalarda ekosistemlerin şekillenmesinde ve işlenmesinde büyük etkileri vardır (Kenis vd., 2009; Reaser vd., 2007). Ekolojik etkiler; yırtıcılık ve parazitlik gibi tropikal etkileşimlerle, yerel etkileriyle istilacı karıncalar, orman etoburları ve yabanarıları için nispeten iyi belgelenmiştir (Kent vd., 2007). Yeni Zelanda’nın büyük karafatmalarını yiyen memeliler gibi (Mc Guinness, 2007) uzun süreleri etkileri olabilirken bazı istilacı türler için, tanımlanan türler yeni çevreye zayıf adaptasyon sebebi ile karşı koyamadıklarından etkiler geçici olabilirken (Cooling ve Hoffmann, 2015). Çeşitli istilacı bitki ve hayvan türleri için yerel böcek toplulukları üzerinde yaygın etkilerle ekosistem çapında basamaklı efektler rapor edilmiştir (Bezemer vd., 2014). Örneğin, küresel meta analiz istilacı bitkilerin böcekler de dahil olarak varlıkça, çeşitlilik ve farklı organizmalara uyumda azalmaya götüren negatif etkilerini vakaların %56’sında ortaya çıkarmıştır (Schirmel vd., 2015). Gökkuşağı alabalığı gibi (Oncerhynchus mykiss) gibi Güney Afrika’da ekonomi ve rekreasyonal faaliyetleri için balık avcılığının ortaya çıkışı hali hazırda tehdit altında bir tür olan adir yusufçuk Ecchlorolestes peringueyin yayılma alanını daraltmıştır (Samways, 1999). Otlayan sığırlar ve ülkenin nehir kıyılarına egzotik ağaçların dikimi lentik akrabalarından daha büyük bir yok olma riskine sahip lotik yusufçukları üzerinde olumsuz etkileri olmuştur (Clausnitzer vd., 2009).

Birçok rapor (%13) çeşitli ekolojik ve yaşam öyküsü özelliklerini böcek azalmalarıyle ilişkilendirmektedir. Sorumlu özellikler taksonlar üzerinde çeşitlilik göstermektedir ancak bazı genel eğilimler süreklilik arz etmektedir. Örneğin hassas türler hassas olmayan türlere göre daha yüksek oranda azalma göstermektedir çünkü doğal çevre değişimlerine ve ev sahipliği bitkilerin yok oluşuna daha duyarlı ve daha düşük doğurganlığa sahipler -genellikle her 2 özellik K-seçilmiş türlerde birleşmiştir. Yaygın türler; konukçu bitkilerinin geniş yayılma alanları, yem ve barınma ihtiyaçları, davranışsal esneklik ve iklim adaptasyonu, geniş kapsamlı koşullarda hayatta kalmaları ve genellikle boş nişlerde ve yeni kentleşme çevrelerinde kolonize olmaları sebebiyle doğal olarak çevresel değişimlere daha adapte oluyorlar (van Strien vd., 2016).

Son olarak, İtalya’da büyük bok böceklerinin azalmasına sebep olan faktör avcılık olarak görünüyor (Carpaneto vd., 2007). Japonya’da fazla örnek toplama da azalma sebebi olarak görülüyor (Nakamura, 2011) ancak bu faktörlerin göreceli etkileri kıyasen düşük ve coğrafi olarak sınırlıdır.

4. 1. 4 İklim Değişimi

Bazılarınca, mevcut ısınma eğilimleri kelebek ve yabani arıların azalamasının temel sebebi olarak düşünülmektedir (Bartomeus vd., 2011; Breed vd., 2012; Parmessan vd. 1999). Ilıman bölgelerde çoklukları üzerinde, gelişimlerine de fayda sağlayarak yüksek termal tolerans sergilediklerinden olumlu etkileri olabilir (Deutsch vd., 2008). Buna karşılık; tropikal bölgelerin böcekleri daha dar termal eşikleri mevcuttur ve özellikle sıcaklık artışlarına daha duyarlıdırlar. Bundan dolayı, küresel ısınma kuzey Avrupa’da bazı kelebek popülasyonlarını arttırmakta (Kuussaari vd., 2007) coğrafi yayılmalarını genişletmekte (Isaac vd., 2011; Stefanescu vd., 2011) ve belirli türlerin irtifa değişikliğine sebep olmaktadır ve buna rağmen dünya böcek popülasyonunun yarısı bu eğilime aykırı olarak azalmaktadır (Gilburn vd., 2015).

Küresel ısınma, soğuk iklimlere adapte olan ve yüksek toleranslı bazı yusufçukları, taş sineklerinin ve yaban arılarının menzillerini azaltmıştır (Ball-Damerow vd., 2014; Jacobson vd., 2018; Tierno de Figueroa vd., 2010). Mylabris nevadensis böceği gibi Akdeniz bölgesindeki bazı tozlaştırıcıları kötü etkilemiştir (Stefanescu vd., 2018), dağlık böcek türlerinin yok olma risklerini arttırabilir (Menendez vd., 2006). Ayrıca iklim değişimin Karayip Adalarının yağmur ormanlarında eklem bacaklı biyokütlesini azaltığına dair açık kanıtlar mevcuttur (Lister ve Garcia, 2018).

5. Sonuçlar

Bu araştırma Dünya üzerindeki böcek biyoçeşitliliğin tüyler ürpertici durumunu gözler önüne sermektedir, türlerin neredeyse yarısı hızla azalıyorken üçte biri yok olma tehdidi altındadır. Burada verilen bu bilgi karşılaştırmalı tarihsel kayıtlara sahip olan ve geçici ölçekte biyoçeşitlilik üzerine karşılaştırma imkanı verebilen daha çok Avrupa ve Kuzey Amerika’nın gelişmiş ülkelerinden atfedilmektedir. (Figür 1)

Doğal çevre değişimi ve kirlilik bu azalmaların temel tetikleyicileridirler. Özellikle son 60 yılda tarımsal yoğunlaşma problemin ana kaynağı olarak durmaktadır ve bunun içinde yaygın ve acımasızca sentetik böcek zehri kullanımı son zamanlarda böcek kayıplarının ana tetikleyicisidir (Dudley ve Alexander, 2017). Verilen faktörler dünyada tüm ülkelere uygulandığında, tropikal ve gelişen ülkelerde böceklerin farklı sonuçlar vermesi beklenmemektedir. Sonuç nettir: Gıda üretim yöntemlerimizi değiştirmediğimiz takdirde birkaç 10 yıl içinde böcekler tümüyle yok olma yoluna gireceklerdir (Dudley vd., 2017; Fischer vd., 2008; Gomiero vd., 2011). Nedeyse 400 milyon yıl önce, Devonyen dönemin sonlarındaki artışlardan günümüze böcekler dünya ekosisteminin yapısal ve fonksiyonel tabanının oluşturduğundan bu tepkilerin dünya ekosistemine felaket getireceğini söylemek az kalır. Entegre haşere yönetimiyle (IPM) Avrupa’da aynı zamanda Afrika ve Asya’nın gelişen ülkelerinde yıllar boyunca akla yatkın uygulamaları ile benzer veya daha yüksek mahsul verimi elde edilmiştir (Furlan vd., 2017; Pretty ve Bharucha, 2015; Pretty vd., 2011; Thancharoen vd., 2018). Ayrıca dünyanın çiftlik sistemlerinin çoğunda biyolojik kontrol hem çiftlikte hem tarla sınırının ötesinde biyolojik çeşitliliği korurken (Wyckhuys vd., 2019) tarımsal haşere problemlerini çözmek için az kullanılmış ancak etkin maliyetli bir yoldur.

Sucul böcekler için, bataklıkların rehabilitasyonu ve su kalitesinin geliştirilmesi biyoçeşitliliğin toparlanması için zorunluluktur (van Strien vd., 2016 ). Bu mevcut kirlenmiş suların temizlenmesi için efektif iyileştirme teknolojilerinin uygulanmasını gerektirir (Arzate vd., 2017; Pascal-Lorber ve Laurent, 2011). Ancak zehirli kimyasal maddelerin özellikle böcek ilaçlarının akması ve sızması yoluyla kirliliğin azaltılmasına öncelik verilmelidir. Sadece bu koşullar çöplerin ayrışması ve besin geri dönüşümü gibi hayati ekosistem hizmetlerini destekleyen sayısız ayrı türlerin yeniden kolonize olmalarına izin verir, balıklara ve diğer sucul hayvanlara gıda sağlar ve bu mahsul haşereleri, su otları ve sivrisinek sıkıntısı için etkilidir.  

 

Makalenin İngilizce Orijinali

Yazar: Francisco Sanchez-Bayo, Kris A.G.Wyckhuys

Yeşil Gazete için çeviren: Nilüfer Ağaç

(Yeşil Gazete, Biological Concervetion Vol. 232)

More in Doğa

You may also like

Comments

Comments are closed.