Tarım-Gıda

Birleşmiş Milletler: “Başarısız gıda sistemi yüzünden fakir ülkelerde acil reformlara ihtiyaç var”

0

Mark Tran imzasıyla The Guardian’da yayımlanan yazıyı, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Ebru Bayhan‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

Yerel gıda üretimine ve zengin ülkelerde aşırı üretim, fakir ülkelerde ise ithalatı zorunlu kılan ticaret politikalarının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken Birleşmiş Milletler uzmanı halihazırdaki gıda sisteminin çöktüğü ve acil bir reformun gerektiği görüşünde.

Birleşmiş Milletler Özel Gıda Hakkı Sözcüsü Oliver de Schutter, nihai raporunda endüstrileşen tarım sistemiyle ilgili detaylı kritikler sunuyor: Geçtiğimiz 50 yılda gıda üretiminin ivmeli artışına rağmen dünyada hala 842 milyon- Dünya nüfusunun 12% si- aç insan var.

BM İnsan Hakları Konseyi’ne durumu şöyle anlatıyor : “Gıda hakkının gerçekleşmesi yolunda sunmaları gereken destekle, gerçekte ortaya koydukları katkıyı kıyasladığımızda sonuç açık: 20. yüzyıl tarım sistemi başarısız oldu. Tabi ki, tarımsal üretimdeki artış kaydadeğer ilerleme sağladı fakat aç insan sayısı neredeyse hiç azalmadı.”

Gıda hakkı, her bir bireyin her daim sürdürülebilir olarak üretilen ve tüketilen gıdaya yeterli, uygun ve kültürel açıdan kabul edilebilir şekilde fiziksel ve ekonomik erişiminin olması şeklinde tanımlanıyor. Bu hak, gelecek kuşakların da gıdaya ulaşımını muhafazayı da kapsıyor.

Belçika’daki Louvain Üniversitesi’nde hukuk profesörü olan De Schutter, 2008’de -küresel gıda fiyatlarının keskin bir şekilde arttığı dönemde- raportör olarak atandı ve gıda sistemini neyin böylesine etkilediğini incelemek için çokça vakit harcadı. De Schutter, en büyük suçlunun yüksek verimli bitki cinsleri, sulama, makinalaşma, suni gübre ve böcek ilacı kullanımı ile tarımsal üretimi arttıran ‘ yeşil devrim’ olduğunu söylüyor. Madalyonun öbür yüzünde ise monokültürün-tek tip tarım (buğday,mısır,soya fasülyesi) artması, tarımsal biyoçeşitlilik kaybı, hızlanan toprak erozyonu ve suni gübrelerin aşırı kullanımından kaynaklanan tatlı su kirlenmesi var.

Brezilya'daki Mato Grosso'da bir soya üreticisi. Ülkedeki aile çiftlikleri, şehirli nüfusu doyurmak için üretim yapmaya iteleniyor. Foto: Paulo Whitaker/Reuters

Brezilya’daki Mato Grosso’da bir soya üreticisi. Ülkedeki aile çiftlikleri, şehirli nüfusu doyurmak için üretim yapmaya iteleniyor. Foto: Paulo Whitaker/Reuters

Endüstriyel tarımın potansiyel tahrip edici etkisi, insan kaynaklı sera gazı üretiminin 15% ini oluşturuyor olması. De Schutter, iklim değişikliğimim, geleceğin tarımsal üretimini etkileyeceğini söyleyerek uyarıda bulunuyor .

‘Hali hazırdaki alışıla gelmiş üretim anlayışıyla devam edersek, her on yılda bir ortalama 2%’lik üretim azalması bekliyoruz ki bu başlıca hasatın büyük bir kısmına sahip gelişen ülkelerde -27% den +9% a değişen bir ürün verimi değişimine işaret ediyor.’ diyor De Schutter.

Artan et talebi de olayın başka bir boyutu. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Organizasyonu (FAO) tahminlerine göre 2050’ye kadar planlanan et tüketimi 470 milyon tona ulaşmalı. Bu miktar 2005-07 arasında tüketilen etten 200 milyon ton fazla demek.

Hali hazırda besin ihtiyaçlarını karşılamak için gereğinden fazla et tüketmiş olan hükümetlerin bundan vazgeçmesi konusunda ısrarcı olan De Schutter; ‘Bu hiç bir şekilde sürdürülebilir değil…. Ete olan talep, parası tahıl dışında hiç birşeye yetmeyen fakir insanları gıdadan mahrum bırakıyor. Büyüyen rakamlarla, çiftlik hayvanlarını tahıl ile beslemeye devam etmek yoksulluğu arttırır ve çevresel bozunmayı hızlandırır.’

Zengin ülkelerin ete karşı olan tutumunun değişeceği konusunda optimistik olsa da, et yemenin toplumsal bir statü gibi algılandığıı Çin gibi gelişen ülkelerde durum o kadar da iç açıcı değil.

Var olan sisteme alternatif olarak, De Schutter ekolojik tarım modelleri, aynı alanda farklı ürünlerin yetiştirilmesi, doğal gübre kullanımı ve yemek artıklarının gübre olarak kullanılması ve sürdürülebilir, beslenme amacı da taşıyan ormancılığı öneriyor. Bu sadece çevreye faydalı olmakla kalmayan, aynı zamanda farklı diyetlere katkıda bulunan ve beslenmeyi geliştiren bir yaklaşım. Dahası küçük ölçekli çiftliklerde daha kolay uygulanabilir olmasına rağmen, ekolojik tarım, büyük çiftlikler için de uygun.

Sistemi değiştirmek için diğer ölçüler ise biyoyakıtlar için yapılan düzenlemelerin değiştirilmesi ve zengin ülkelerde gıda israfının ve fakir ülkelerde ki hasat sonrası kayıpların önlenmesi.

Fakir ülkelerdeki küçük ölçekli çiftçilere destek amaçlı yapılan değişimler -toprağa erişim, yerel tohum bankaları için destek, depolama altyapıları- tarım sektörünün büyük düzeyde )2012’de 259 milyar dolar) devlet desteğine bağlı olduğu zengin ülkeler tarafından desteklenmeli. Ucuz girdi, ambarlar ve imalat fabrikaları gibi tesisler sayesinde gıda imalat fabrikaları genişleme gösterdi.

Ölçek ekonomisi sayesinde ve çeşitli bağlantı etkileri nedeniyle, büyük tarım ticareti şirketleri global markete giderek artan bir şekilde egemen olmaya başladı.. Egemen pozisyondaki büyük tarım ticareti şirketleri bu şekilde aslında politik sistemde veto gücü elde ettiler.’

De Schutter, birbirinden oldukça uzak olan üretici ve tüketiciyi birbirine bağlama konusunda son derece etkili olan tarım ticaretine tamamen karşı olmadığını söylüyor.

De Schutter: ‘Tarım ticaretini tamamen ortadan kaldırmak cazip değil. Birbirine uzak olan tüketici ve üreticiyi buluşturmada oldukça etkili ve bir çok ihtiyaç tarım ticareti sayesinde giderilebilir. Fakat, farklı ihtiyaçlara cevap verebilmek için alternatif sistemlere ihtiyacımız var. Büyük ölçekli tarımda öncelik olduğu sürece ve yerel gıda pazarlarına yeterli yatırım yapılmadığı taktirde bir dengesizlik durumu söz konusudur.Farklı sistemlerin bir arada olması daha gerçekçi bir yaklaşımdır. Brezilya gösteriyor ki örnek teşkil eden geniş ve verimli aile çiftliklerine sahip olabilirsin, fakat küçük çiftlikler için yüksek politik taahhüte ve katılımcı bir geleneğe sahip olmalısınız.’

De Schutter değişim için olanaklar öngörüyor. Mesela yerel gıda sisteminin yeniden yapılanması, gıda sisteminin bir merkezden yönetlmesini engeller, onları daha esnek kılar ve kırsal iç kesimler ile şehir arasında bağlantı kurulmasını sağlar. ‘Aile çiftçileri’ nin şehir popülasyonunu beslemek için desteklendiği Montreal ve Toronto, Kanada, Durban, Güney Afrika ve Belo Horizonte, Brezilya gibi şehir tarım insiyatiflerini işaret ediyor.

Ulusal düzeyde, devletler yerel gıda paketleme ve imalat endüstrilerini desteklemelidirler.Muhtaç aileleri yoksulluğa sürüklenmekten korumak için sosyal güvenlik ağı sunan sosyal koruma planlarının oluşturulması gerektiğini söylüyor. Bu esnada, global olarak uluslararası ticarete olan güven kısıtlanmalı ve küçük ölçekli çiftçiler gözetilerek, tüketimi karşılayacak üretim için kapasite oluşturulmalıdır.

De Schutter:’ Ticaretin genişlemesi, dünyanının lüx tatlara sahip en zengin bölgelerinin kendi temel ihtiyaçlarını sağlamaya çalışan fakir insanlara karşı yarışmasını mümkün kılması ile sonuçlandı.’

Tarım ticareti şirketlerinin gücü gibi, devletler de gücün kötüye kullanımını kontrol etmek için rekabet kanununu kullanmalıdırlar. ‘Bu, Zirai-tarım sektöründe fazla alım gücünün yer rekabetine duyarlı hale gelmesini gerektiriyor, korku ya da dominant alıcılar tarafından misilleme olmaksızın, mekanizması olan rekabet güçlerini düzenliyor ve etkilenen satıcıların şikayetlerini sunmalarına izin veriyor.’

Yeşil Gazete için çeviren: Ebru Bayhan

(The Guardian, Yeşil Gazete)

More in Tarım-Gıda

You may also like

Comments

Comments are closed.