Doğa MücadelesiEnerjiManşetYerel

Bingöl Karlıova halkı diken üstünde: Kömür madeni termik santral hazırlığı

0

Haber: Fırat BULUT- Zülal KOÇER

*

Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı  Halifan (Derinçay) Köyü’nde bulunan maden sahası işletmesinin ihalesi 7 Haziran Salı günü saat 15.00’da gerçekleştirildi. İhaleye katılan tek şirket olan Ziver İnşaat  bir milyar 959 milyon 750 bin TL  bedel karşılığında 78 milyon ton kömür rezervini işletecek. İhale, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca onaylandıktan sonra, yer teslimi yapılacak ve maden sahasının işletilmesine başlatılacak.

İhale öncesi kentteki siyasi parti ve dernek temsilcileri açıklamalar yaparak bölgede kurulması planlanan termik santralin, özellikle içme suları olmak üzere doğaya olası zararlarına dikkat çekti. Köylüler Türkiye Kömür İşletmeleri ( TİK) Kurumu tarafından yıllar önce ruhsatlandırılan maden sahasının köyün merası olduğunu ve işletilmesi durumunda yaşam alanlarının zarar göreceği  nedeniyle ihaleye karşı çıkıyordu.

İlgili haber: Bingöl termik istemiyor: Para mı, sağlık mı?

Bingöl Valiliği tarafından 7 Haziran’da  yapılan açıklamada , ‘‘Yapılan ihale termik santrali kurma ihalesi değil , sadece var olan kömürü ekonomiye kazandırma ile ilgilidir’ denilse de bölge halkı ve STK’ler işletme ihalesi; termik santral kurmanın ön adımı olarak değerlendiriyor. Zira 2008 ve 2013 yıllarında da maden sahasının işletilmesi işi ‘termik santral kurma’ şartıyla ihale edilmişti.

İlgili haber: Bingöl Valiliği’nden termik santral açıklaması: Kömürü ekonomiye kazandırma ihalesi

Köylüler, muhalefet partiler ve STK’ler santral ihalesine tepki gösterdi

Xêlîfan( Derinçay) Köyü sakinleri, yöre dernekleri,  muhalefet partileri Bingöl’e termik santral yapılmasına karşı çıkıyor. Bölgede bulunan birçok köyü etkileyecek olan santrale karşı çıkanlar, termik santralin en büyük karbon salım kaynaklarından biri olduğunu hatırlatarak yetkililere, “Paris İklim Sözleşmesi‘ndeki ‘2053’e kadar sıfır karbon’ hedefine ne oldu?” diye soruyor.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Canfidal Boldaş

Maden sahasında ruhsatlandırmanın daha önceki yıllarda yapıldığını ancak işletmeye geçilmediğini belirten TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Şube Başkanı Canfidal Boldaş, şunları söyledi: ‘‘Derinçay (Halifan) Köyü’nde kömür ocağı bulunuyor. Biz şu an termik santral yapılıp yapılmayacağını bilmiyoruz. Kamuoyunda ve bizde şöyle bir şüphe var. Çünkü burada bulunan kömürün sadece termik santrale uygun olduğu yönünde bir bilgi var. Kömür ocağının kiralama usulü ile işletilmesi gibi bir plan ve bu doğrultuda açılan bir ihale var. Kömür ocağı proje üzerinde kapalı işletme gibi görünüyor ama öyle olsa da sonuçta yüzeyde bir orman tahribatı, yeşil alanın tahribatı söz konusu olacak. Termik santral planlanırsa bu durum karbon salımını arttıracaktır. Paris İklim Anlaşması ile 2053’e kadar sıfır karbon taahhüdü var Türkiye’nin. Sıfır karbon taahhüdü varken küresel iklim krizi gündemdeyken tekrardan karbon salımı yaratacak bir faaliyetin planlanabilmesi ihtimali bile ürkütüyor. Çünkü WHO verilerine göre her yıl yedi milyon kişi hava kirliliği nedeniyle oluşan solunum yolu hastalıklarından hayatını kaybediyor.’’ Boldaş, doğaya müdahalenin iklim krizini derinleştirdiğini söyledi.

‘Tüm canlılar için büyük felaket olur’

Bingöl’de yapımı düşünülen termik santralin bölge ekosistemi ve insanları için geri dönülmez felaketlere sebep olacağını ifade eden emekli Ziraat Mühendisi ve BİNÇEV-DER Başkanı Cuma Karaaslan ise termik santrale karşı herkesi direnişe çağırdı. Karaaslan “İhaleyi görmek için iki bin 500 TL dosya bedeli koymuşlar, ayrıntılarını bilmiyoruz ama bölgede kurulacak işletme her ne için olursa olsun karşıyız” dedi. 

2008’de termik santral için ruhsat alındığını hatırlatan Karaaslan, ‘‘Köylüler tepki gösterince vazgeçtiler, iptal edilmedi ama ertelendi. Başta ormanlar olmak üzere tüm canlılar için büyük felaketlere neden olacak termik santral projesini yeniden hayata geçirmek istiyorlar. Bölgede kaliteli kömür yok, dolayısıyla maden sahasındaki kömürün  termik santral’ dışında kullanabileceğini düşünmüyorum. Ayrıca yetkililerden ‘burada termik santral hariç işletmek için ihale yapıyoruz’ şeklinde bir açıklama da yapılmadı. Elbette termik santral yapacaklarsa bunu gizli yaparlar” şeklinde konuştu. İhalenin termik santral ihalesi ya da bunun ön hazırlığı olabileceğini belirten Karaaslan açıklamasının devamında Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) yayımladığı raporu hatırlatarak şunları söyledi:

‘‘1965-2020 yılları arasında 16 ildeki 29 faal termik santralden elektrik üretilirken, 200 bin erken ölüme, 117 bin 661 erken doğuma, 62 milyon iş günü kaybına ve dört trilyon sekiz milyar lira da sağlık maliyetine yol açtı. Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı onayladı, 2053’e kadar sıfır karbon hedefini  duyurdu ancak kömürden çıkış için bir tarih ve plan duyurmadı.”

Bölge halkı maden sahasının işletilmesine de termik santrale de karşı 

Bingöl-Erzurum karayolu üzerinde bulunan Halifan Köyü’nde ayrıca bir adet HES faal durumda ikinci HES projesi için süreç devam ediyor. Başlıca geçim kaynağı hayvancılık olan Halifan köylüleri maden sahasının işletilmesi ve olası termik santral projesinden dolayı kaygılı. Bölgede su kaynakları olmasına rağmen içme suyu sorunu bulunan köyün yeraltı sularının etkileneceği, mera, bahçe ve ormanlık alanların tahrip olacağı dolayısıyla yaşam alanlarının yok edileceği kaygısı hakim. 

‘İçme suyu verilmeyen köye termik santral yapılacak’ 

Köyde yaşayan yurttaşlardan Gökhan Karaca, daha önceki yıllarda termik santrale karşı eylem yaptıklarını sondaj çalışmalarına engel olduklarını belirterek ‘‘Son yıllarda yaşanan ekonomik krizden dolayı hayvancılığa bir yönelim var. Şimdi bu termik santralin yapılması ile başta doğa yok olacak bölgede hayvancılık tamamen bitecek. Bitki örtüsünün yok olması, havanın kirlenmesi kaçınılmaz olacaktır. Sadece bizim köy değil 50 km mesafe içerisinde bütün yerler etkilenecek” ifadelerini kullanarak termik santral istemediklerini söyledi.

İhale süreci hakkında kendilerine yeterli bilgi verilmediğini belirten Karaca, ‘‘Hiçbir bilgimiz yok. Sadece 7 Haziran’da ihale yapılacak ama ayrıntıları nelerdir kamuoyuna açıklanmıyor. Sadece biz değil bu bütün Bingöl’ün sorunu. Burada tespit edilen kömür rezervlerinin kalitesiz olduğu biliniyor. Kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan Kürük suyu bu bölgeden geçiyor. İçme suyu olmayan köye termik santral yapılmak isteniyor. Biz burada termik santralin ya da başka bir işletmenin yapılmasına karşıyız” dedi.

Harita Mühendisliği öğrencisi Mehmet Şener

Halifan köyünden, Harita Mühendisliği öğrencisi Mehmet Şener de, 1980 ve 1990 yılları arasında kömür üretimi yapıldığı ve çıkarılan kömürün kalitesiz olması nedeniyle devam ettirilmediğini hatırlatarak “Birkaç yıl önce yeniden ihale edilmişti ancak köylülerin engel olmasıyla çalışmalar başlamadı. Hiç kimsenin haberi olmadan bir iki ay önce köydeki yaşlılardan kömür numunesi istemişler, ‘biz bunu götürüp inceleyeceğiz uygunsa götürüp işletip gübre malzemesi olarak kullanacağız’ demişler. Daha sonra biz ihaleden haberdar olduk” diye konuştu.

Köydeki gençler olarak kendi aralarında görüşüp durumu değerlendiklerini belirten Şener, “HES’in yapıldığı süreçte yaşlı insanlarımızı kandırıp ikna ettiler. Şimdi hem ikinci HES projesi ortaya çıktı hem  de maden sahalarının işletilmesi ve termik santral kurulması. Geçtiğimiz günlerde HES için ÇED toplantısı yapıldı karşı olduğumuzu net bir şekilde söyledik. Hem HES projesi hem iddia edilen termik santral projesi yan yana, anlaşılan niyetleri atalarımızdan kalan köyden tamamen kovmak” ifadelerini kullandı.

‘Bingöl’ün içme suyu bu bölgede’ 

Mehmet Şener maden sahasının bulunduğu yerin önemine dikkat çekerek şunları anlattı:  ‘‘Bingöl’ün  içme suyu kaynağı Kürük suyu ile maden sahasının bulunduğu alan arasındaki mesafe iki km , hatta isale hattının geçtiği alan maden sahasının ortasında kalıyor. Bu bölge bizim yaşam alanımız ve buralar HES, maden işletme projeleri ile tahrip edilerek tek huzur bulduğumuz yer bizden  alınmak isteniyor. Köyümüzün başlıca geçim kaynakları hayvancılık ve tarım. Bu anlamıyla geçim kaynaklarımızı hedef alan projelerdir. İstemiyoruz. Son beş yıldır köylüler olarak özellikle hayvancılık anlamında büyük yatırımlar yaptık, ikinci HES ve termik santral yapılırsa köylüler ne yapacağız? Buralar hayvanlarımızın otlatıldığı yerler.’’

‘Kamuoyundan bir şeyler gizleniyor’

Kentteki ziyaretleri kapsamında Bingöl’de bulunan Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi beraberindeki heyetle birlikte, maden sahalarının bulunduğu Halifan köyüne giderek muhtar ve köylülerden bilgi alarak incelemelerde bulundu.

Hakverdi yaptığı açıklamada bölgede gizli işler yapıldığına dikkat çekti: “Halifan köyünde kömür işletmesi var, ancak kalori değeri düşük olması nedeniyle atıl kalmış. Şimdi burada termik santrali kurulacağından bahsediliyor, olmadı hayvansal atıkla bir santral kurulacağından bahsediliyor. Ama bütün bu  bahisler devam ederken kamuoyundan bir şeyler gizleniyor. Geçtiğimiz günlerde köyün muhtarı ile beraber köylüler Amerikalı vatandaşları yakalamışlar ve pasaportlarını alarak jandarmaya haber etmişler. Jandarma tarafından teslim alınan bu kişiler Erzurum’a gönderilmiş. Bunun takipçisi olacağız ama neden yöre halkından gizleniyor ne yapılacağı ve neden gizli işler yapılıyor? Bölgede altın mı aranıyor, başka gizli bir maden arayışı mı var bunların hepsini açığa çıkaracağız.”

 

Termik santral ısrarı yeni değil

Fırat Kalkınma Ajansı tarafından 2010’da hazırlanan  Derinçay Havzası’nda ( Karlıova/ Bingöl) Termik Santral Yatırımı Raporu’nda yer verilen değerlendirmelere göre; Doğu Anadolu Bölgesi‘nin Afşin-Elbistan’dan sonra en önemli linyit havzası bu bölgede bulunuyor. 

Linyit varlığının tespit edildiği 1965 yılından itibaren bölgede çeşitli yıllarda araştırmalar yapıldı. Sahada 1981-1983 yılları arasında açık işletme ile 2-3 bin ton kadar kömür üretimi gerçekleştirildi. Ancak üretilen kömürün kalitesiz olması ve satış sorunları nedeniyle üretim devam ettirilmedi.

1986’da o zamanki adı ile TEK tarafından bir termik santral kurulması amacı ile açık işletme yapılabilecek alanda çalışmalar başlatılarak bu kapsamda 24 sondaj yapılmış, termik santralin temel atma töreni gerçekleştirilmiş ancak proje devam ettirilmemişti.

Termik santral yapılmak şartıyla 7 Ekim 2008 tarihinde yapılan işletme ihalesi firmalardan teklif gelmemesi nedeniyle iptal edilmişti. 

2013’te tekrardan ihaleye gidilmiş, en yüksek  teklifi sunan Aksa Elektrik Üretim A.Ş. 88 milyon 662 bin ton linyit kömürü rezervi bulunan üç bin 167 hektarlık alanın işletme hakkını rödovans usulü ile 30 yıllığına kiralamıştı. Köylüler günlerce eylem yaparak maden sahasına iş araçlarının girmesine engel olmuştu. Daha sonra Aksa Elektrik Üretim A.Ş. yüksek maliyet nedeniyle projeden vazgeçtiğini açıklamıştı. Sonraki yıllarda da maden sahasında yapılmak istenen çalışmalar köylüler tarafından engellenmişti. 

Kömür ocağı ve termik santrallerin çevre ve insan sağlığı üzerine etkileriyle ilgili görüşlerine başvurduğumuz Yüksek Jeoloji mühendisi Eşref Atabey, termik santrallerin çevreye en büyük etkisinin havadaki kirlenme olduğunu belirtti.

Akciğer kanseri riski

Yüksek Jeoloji mühendisi Eşref Atabey

Atabey şunları anlattı: “Termik santrallerin bacasından gazlar ve küller çıkmaktadır. Kömürün yakıt olarak kullanımından atmosfere yoğun ölçüde arsenik, kadmiyum, krom, bakır, nikel ve vanadyum gibi ağır metallerin salındığı bilinmektedir. Kömürde zehirli olan arsenik bulunur. Arsenikli içme suyunu uzun süre içenlerde akciğer kanseri ve deride keratozis nedenidir. Yine kömür içinde flor oranı fazla olur. Eğer bu flor kömür işletmesi sırasında yer altı sularına, içme sularında derişimi fazlalaşırsa bunu uzun süre içen insanların dişlerinde florozis ve iskelet florozisi olur.”

Solunum yolu hastalıkları

Termik santrallerin bacalarından çıkan gazların solunum yolu hastalıklarına neden olduğunu ifade eden Atabey, Muğla Yatağan’da yaşananları da hatırlattı. Bu bölgede termik santrallerin neden olduğu solunum yolu hastalıklarının raporlandığını hatırlatarak şöyle devam etti:

“Meteorolojik ölçümlerde de bu gazların uzaklara kadar yerleşim yerlerine taşındıkları biliniyor. Bir de bacadan çıkan tozların etkileri var. Yanan dumanlar içindeki bu partiküllerin havayla uzaklara kadar gitme özelliklerine sahip. Hem insanlar hem de hayvanlar üzerinde olumsuz etkileri var, biliniyor bunlar.” 

Atabey, kömür tozunun solunmasından dolayı akciğerlerde antrokozis denilen bir tür pnömokonyoz akciğer hastalığının meydana geldiğini belirterek “Termik santral bacasından havaya, kükürt dioksit, azot oksitler, karbon monoksit gazları yayılır. Bu gazlar hem zehirlidir. İnsanların solunum sistemine zararı bulunur” diye ekledi.

Bitkiler ölüyor, insanlar ve hayvanlar hastalanıyor

Bacadan çıkan küllerin bitki ve insanlar için zararlı olduğunun altını çizen Atabey “Küller bitki ve sebzelerin yapraklarını örterek bitkinin ölmesine neden olur. Termik santral külleri içinde arsenik, kadmiyum, kurşun, antimon, krom, nikel, çinko, mangan, demir, vanadyum gibi ağır metaller ve uranyum gibi radyoaktif elementler bulunur. Ağır metallerce zengin küller tarım toprağını da kirletir. İçme suyu kaynaklarına ulaşarak, insan ve hayvan sağlığına zararı olur” şeklinde konuştu.

Atabey iklim krizine de dikkati çekti: “Termik santral baca gazı karbondioksit sera etkisi, küresel ısınma ve iklim değişikliği nedenlerindendir. Karbondioksit salımı bu yönüyle zararlıdır. Bacadan yayılan kükürt dioksit ve azot oksit gazları, hava nemiyle ve su buharıyla tepkimeye girerek sülfürik asit ve nitrik asite dönüşür. Ve asit yağmuru şeklinde yağar. Bu asidik yağmur orman ve bitki örtüsü, sebze ve meyve ağaçlarını kurutur. Ayrıca toprağı çoraklaştıracığı, verimsizleştireceği belirtmektedir.”

Tarım alanları yok ediliyor, insanlar göçe zorlanıyor

Atabey, termik santraller için seçilen alanların topografyanın olduğu düzlük ya da az eğilimli yerler olduğunu ve bu alanların genelde tarım alanı olarak kullanıldığını hatırlatarak “Termik santrallerin işletilecek olan kömür ocağı dolayısıyla alanda kamulaştırma yapılacağı, insanların topraksız kalacağı, tarım olmayınca işsiz kalınacağı ve göç olacağı, kömür ocağının tarım alanlarına, ormana ve su kaynaklarına zararları olacağından söz etmektedir” dedi.

‘Kömür çıkarmak için özel olarak zeytinlik yasasında değişiklik yaptılar’

Atabey tüm bunlara rağmen termik santrallerin hâlâ dayatıldığını vurguladı:

“Mesela Yatağan ve Milas’taki Sek Köyü’nde rezervler bitti yeni yeni rezerv arayışını girdiler. Akbelen Milas’taki zeytinlik olan tarlaların altında kömürler vardı, bunların çıkarılması için özel olarak zeytin yasasında değişiklik yaptılar. Yani bu derece gözü kara olarak gidiyorlar.”

Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül ise Türkiye’nin termik santral politikasını, bu bağlamda Paris İklim Anlaşması’nı onaylamasının sonrasını ve termik santrallerin yarattığı yıkımı anlattı. 

Akgül “Türkiye maalesef ki halen kömürlü termik santralleri kapatmaya yönelik bir sistem çalıştırmış değil. Enerji politikasındaki en büyük sorunu şu anda bu” ifadelerini kullandı.

‘Türkiye Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı ama…’

Akgül şöyle konuştu: “Bununla birlikte Türkiye, Paris İklim Anlaşması’nı meclisten geçirerek onayladı geçen sene. Paris Anlaşması’nın amacı aslında temelde doğrudan emisyon azaltmadır. Fakat Türkiye Paris Anlaşması’nı onaylamasına rağmen halen doğrudan emisyonları tüketecek bir politikayı devreye sokmuş değil. Bunu kömürlü termik santralleri kapatacak bir planı bulunmamasından da anlayabiliyoruz. Bingöl’de yapılmak istenenden de Afşin C santralinden yani yeni kömürlü termik santrallerin planlanma aşamasında olmasından da bunları iptal etmemesinden de anlayabiliyoruz.”

Anlaşma neden imzalandı?

Akgül’e “Türkiye Paris İklim Anlaşması’nın taahhütlerini yerine getirmeyecekse neden imzaladı?” diye sorduğumuzda cevabı şöyle oldu:

“Sivil toplumun yoğun kampanyası sonucu ve biliyorsunuz dünyada bu anlaşmayı onaylamayan 6 ülke kalmıştı. Bu durum da COP26 İklim Zirvesi’nde Türkiye’yi zor duruma düşürüyordu. Bununla birlikte Türkiye belirli bir fon aldı. Almanya, Fransa Kalkınma bakanlıklarından ve Dünya bankasından belirli bir fon görüşmeleri sürüyordu. Bu fonu da iklim politikalarında kullanmak üzere aldığını biliyorum. Bu vesileyle Paris anlaşmasının onaylandığını düşünüyoruz. Tabi Paris Anlaşması’nı imzaladılar çünkü bütün dünya iklim kriziyle mücadelede ortak saf tutmuştu. Türkiye, bu ortak mücadeleden geri kalmanın doğru olmadığını düşünmüş olmalı. Fakat hangi gerekçeyle Paris İklim Anlaşması’nı onaylamış olursa olsun Türkiye, şu an Paris İklim Anlaşması’nın gereğini yerine getirmiyor. Asıl mesele bu.”

‘Kesinlikle kârlı ve gerekli değil, alternatifi var’

Küresel ve bölgesel iklim hedeflerine ulaşabilmek için atılacak en iyi adımları Akgül “Kömürlü termik santralleri kapatmak, elektrik üretiminde kömürden çıkış, yeni santrallerin planlarını kesinlikle iptal etmek” şeklinde sıraladı.

Akgül kömürlü termik santrallerin kârlı ve gerekli olduğu söylemlerine de şu yanıtı verdi:

“Kesinlikle kârlı değil, kesinlikle gerekli değil ve alternatifi var.”

Termik santrallerin ekonomiye milyonlarca lira zararı var

Termik santrallerin çok pahalı yatırımlar olduğuna dikkati çeken Onur Akgül sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu santraller çok uzun zamanlarda ancak faaliyete geçebiliyor. Termik santrallerin teknolojileri ithaldir. Ekonomik olarak zaten sıkıntı içinde olduğumu bir durum var; Dolar, Euro neredeyse 20 lira. Dolayısıyla bu kırılgan ekonomik pozisyonda termik santraller daha mantıksız hale geliyor. Kaldı ki termik santrallerin yarattığı sağlık sorunlarının tedavisi için harcanan para da yine zaten ulusal bütçeden gidiyor. 2020’de yayınlanan bir rapora göre Türkiye bu santrallerden kaynaklanan hastalıkların tedavisi için sene de 53 milyon lira harcıyor. 2018’de bizim yaptığımız bir çalışmada termik santrallerin sadece kapalı olduğu zamanda neredeyse bir milyar sekiz milyon lira teşvik aldığını ortaya çıkarmıştı. Dolayısıyla hem inşaat ve işletme hizmetleri anlamında, hem sağlık giderleri anlamında termik santraller asla ve asla ekonomik değil. Artı çok büyük çevresel maliyetleri var.”

Toprağı, suyu ve insanlar dahil tüm canlı yaşamını zehirlediğini belirttiği termik santraller için “Alternatifleri de var elbette” diyen Akgül yenilenebilir enerjiye işaret etti. Gelişen teknolojinin de yardımı ile yenilenebilir enerjinin daha az maliyetli ve ucuz olduğunu vurguladı.

‘Tüm ülkeyi hasta ediyor ve yoksullaştırıyor’

Türkiye’de küçük çaplı üretimleri olanlar da dahil toplamda 34 aktif termik santral olduğu bilgisini veren Akgül şunları söyledi:

“Bunlar Çanakkale’den Şırnak’a, Sivas’tan Muğla’ya, Zonguldak’a, Maraş’a kadar Türkiye’nin hemen hemen her bölgesinde aktifler. Kömür yakarak elektrik üretiyorlar. Bu santrallerin yaydığı partikül madde çeşitli rüzgar yapılarıyla yüzlerce kilometre uzağa taşınır. Dolayısıyla Türkiye’yi coğrafik olarak gözünüzün önüne getirdiğinizde, toplamda tüm ülkeyi etkileyen bir termik santral yapısından bahsediyoruz.” 

Bu santrallerin kanser gibi ciddi hastalıklara neden olduğunu hatırlatan Akgül “Yani bütün bir ülkeyi hasta ediyor, yoksullaştırıyor ve alternatifi de var” dedi. 

Kirlilik ölçülmüyor

Kömürlü termik santrallerden çıkan partikül maddelerin ölçümünün kimler tarafından ve ne şekilde yapıldığı da sorunlu bir alan. Akgül konuyu şöyle çerçevelendirdi: “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na akreditasyonu olan laboratuvarlar var. Bunun yanında devletin kendi yaptığı ölçümler de var. Burada şehirlerin, ilçelerin çeşitli noktalarına yerleştirilmiş olan hava kalitesi ölçüm istasyonları var Türkiye’nin genelinde. Bunlar da ölçüm yapıyorlar fakat yaygın olarak ölçmüyor. Yani büyük olan PM10’u ölçüyorlar. Ve bu durumda da bir veri sıkıntısı mevcut. Yani tüm istasyonların yüzde 75 oranında veri sağlaması gerekiyor. Fakat sıkıntı olduğunu görüyoruz. Yani bu istasyonlardan, Kahramanmaraş bunlardan bir tanesi, yeterli veri alınamadığı için halk sağlığı üzerindeki etkisi tam olarak bilinmiyor.”

Akgül son olarak yarattığı tüm sorunları hatırlatarak acilen kömürlü termik santrallerin kapatılması için adım atılmasını, yeni projelerin de iptalini istedi.

Bir yandan “hemen kömürden çıkın” çağrısı yapanlar diğer yanda kömürde ısrar eden hükümet politikaları ve şirketler… Kömürlü termik santrallerin neden olduğu sağlık sorunları, ekonomik yük, yok edilen doğa ve şüpheli bir gelecek… Termik santrallerin ve bağlı olarak kömürün yarattığı sonuçları uzmanlarla konuştuk. Son olarak da henüz bu yılın başında HEAL‘in  yayımladığı rapordan konuya ilişkin bazı verileri hatırlatmak gerekirse;

“Türkiye’de son 55 yılda termik santrallerin insan sağlığı üzerindeki ağır sonuçlarının yer aldığı ve 1965-2020 yılları arasında faaliyette olan 16 ildeki 29 termik santral elektrik üretirken, yaklaşık 200 bin erken ölüme, 117 bin 661 erken doğuma, 62 milyon iş günü kaybına ve 4 trilyon 8 milyar lira da sağlık maliyetine yol açtı.”

You may also like

Comments

Comments are closed.