Balat’ın mülteci çocukları Belgrad Ormanı keşfinde

Geçtiğimiz hafta Belgrad Ormanı’nda çocuklar gibi şendik… BoMoVu Derneği’nin “Hareketin Özgür” projesi dâhilinde Yusra Toplum Merkezi’nin yaşları 6 ila 10 arasında değişen çocuklarıyla birlikteydik.

Çocuklarla ormanda koşma yarışı (Fotoğraf: Akgün İlhan)

Kırmızı ve sarının bin bir tonuna bürünmüş ağaçlara tırmandık; mantarları inceledik; salıncakta sallanıp tahterevalliye bindik; koştuk ve bolca zıpladık. Bazen konuştuk; bazen şarkı söyledik. Ormanın koruyucuları köpekler gezimizin başından sonuna kadar bize eşlik etti. Suriye’deki savaştan kaçıp İstanbul’a gelen ailelerin bu güzel çocuklarından kimisi hayatında ilk kez doğal bir orman gördü, kimi de ilk kez bir köpeğin başını okşadı.

Balat’ın mülteci çocukları

Fatih’in Balat semtinde kurulu olan Yusra Toplum Merkezi’nin iki amacı var. Birincisi okula gitme imkânı olmayan mülteci çocuklara eğlenerek öğrenebilecekleri bir alan yaratmak. İkincisiyse çocukların ailelerine yasal destek sağlamak, sağlık yardımında bulunmak, dil ve okuma becerileri kazandırmaya çalışmak. “Çocuklar göçün en kırılgan kurbanları” diyen Shahla Raza, iki senedir Yusra Toplum Merkezi’nin başkanlığını yapıyor. Raza devam ediyor: “Bu çocuklar okula gidemediği için yıllar içersinde diğer çocuklarla aralarında kapanmaz bir fırsat eşitsizliği uçurum oluşuyor. Ailelerinden kopan ve çalışmak zorunda kalan bu çocuklar geleceğin yetişkinleri olacak. Eğer onlara şimdi yardımcı olmazsak gelecek hiçbirimiz için aydınlık olmayacak. Savaşın ve vahşetin olmadığı bir dünyanın mümkün olduğunu bu çocuklara anlatmak zorundayız”.

Yaparak yaşayarak öğrenmek

Çocuklar Akgün İlhan’a ormanla ilgili sorular soruyor (Fotoğraf: Nil Delahaye)

John Dewey’inde dediği gibi “Eğitim hayata hazırlık değil, hayatın kendisidir”[1]. Okulun dört duvarı ve bir çatısı içine hapsedilmiş değil, hayatın içinde bir eğitim daha anlamlı değil mi? Peki, bunun için sizce en uygun yer neresi olabilir? Öğrencilerin bedenleri sırayla masa arasına kıstırılmışken, zihinleri hareket edebilir mi? İşte tam da bu noktada BoMoVu[2] devreye giriyor. Eğlenerek öğrenmenin vazgeçilmez mekânı sokakları ve ormanı işin içine katıyor. Ve elbette hayat okulunda öğrenmek için önce harekete geçmek gerekir. “Hareketin Özgür”[3] BoMoVu Derneği’nin İstanbul’da yaşayan mülteciler için çalışan toplum merkezlerine yönelik geliştirdiği İsviçre Büyükelçiliği destekli bir proje. Bu şahane projenin koordinatörü Burcu Ayan anlatıyor: “Hareketin Özgür beden bütünlüğü ve göç etme hakkını gözetiyor. Bu projede, mültecilerin hâlihazırda dayanıştığı toplum merkezlerinde, sahip oldukları becerileri paylaşmak isteyen gönüllüler vasıtasıyla beden hareketi ve spor üzerine atölyeler düzenleniyor. Bunlar arasında ritim, kontakt doğaçlama, dövüş sporları, masal anlatısı, beden perküsyonu ve juggling, futbol gibi etkinlikler yer alıyor. Amacımız mültecilerin bedenleri ve içinde bulundukları yeni mekanla kurdukları ilişkiyi güçlendirmeye destek olmak”.

BoMoVu’da bedensel etkinlikler

Biraz da 2015’te kurulan BoMoVu Derneği’nin kurucusu Nil Delahaye’ye kulak verelim. Delahaye hareket hakkını anlatırken şunları söylüyor: “Bizim spor ve beden hareketi yaklaşımımız, vücut bütünlüğü hakkını temel alan bir yaklaşım. Bir insanın vücut bütünlüğü hakkı, onun bedenini istediği gibi kullanması ve geliştirmesi için gerekli araçların bulundurulmasının yanı sıra, sağlıklı ve güçlü bir bedene sahip olabilmesi için gereken ortamın sağlanması da demektir. BoMoVu erişimi olmayan tüm insanlara hareket etme imkânı sunarak bu hakkı savunuyor. Sosyal güçlenme için yaptığımız bedensel hareket faaliyetlerine ve spora eleştirel bir pencereden ayrımcılıkların önlenmesi üzerinden bakıyoruz”.

Belgrad Ormanı okulumuz oldu

Belgrad Ormanı İstanbul’un nadir doğal ormanlarından biri. Ancak geçtiğimiz 130 sene içinde koca ormanın sadece üçte biri kaldı. Karadeniz, Akdeniz ve Orta Anadolu iklimin kesişme noktasında yer alan bu ormanda başta meşe olmak üzere yüzlerce çeşit bitki, 146 farklı kuş türü yaşıyor. Burada çakal, karaca, sincap gibi 18 memeli türü de var. Bu orman hareketli bedenler ve zihinler için mükemmel bir okul. Ormanda yaşayan bir başka tür insanlar tarafından terk edilen yüzlerce köpek. Bu arkadaş canlısı hayvanlar bize yol boyunca yarenlik etse de yaban hayatı üzerinde baskın bir yabancı tür olarak olumsuz etkiler yaratıyor. Tabi bunun tek sorumlusu insanlar.

Ormanda yaban hayatını köpeklerden çok daha büyük bir tehlikeye atan en baskın tür ise insan. Sadece bir senede 350 bin otomobil ve 1 milyonun üzerinde yaya ziyaretçi ağırlayan Belgrad Ormanı ekolojik sınırlarının çok ötesinde zorlanıyor. Daha da kötüsü, bu orman 2015’te içinde yer alan dokuz mesire alanı da bahane edilerek tabiat parkına dönüştürüldü. Bu değişiklikle birlikte koruma statüsü de indirilmiş oldu. Hemen ardından Haliç Kemerburgaz Karadeniz Dekovil Hattı adı altında 100 yıl öncesinin kömür taşıyan raylı sistemini nostaljik bir proje ortaya çıktı. Yıllar içinde kenarından köşesinden kırpıla kırpıla üçte birine inen ormanın bütünlüğüne son darbe olacak bu projeyi ve benzerlerini durdurmak için Kuzey Ormanları Savunması başta olmak üzere pek çok sivil oluşumlar bir araya geldi[4]. Ormanlar ve sulak alanları gibi doğa varlıklarımızı korumayı değil kullanımı zorunlu kılan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu tasarısı gibi daha pek çok yasa ve düzenlemeler de birbiri ardından gelmeye devam ediyor. Şimdilerde kent ormanına indirgenmek istenen İstanbul’un nefesi ve en güzel okulu olan Belgrad Ormanı’nın sadece ve sadece korunması gerekiyor.

Child on a Forest Road (Fotoğraf: Wynn Bullock, 1958)

Çocuklara bakıyordum… Onlar ormanı ve kendi geleceklerini bekleyen felaketlerden habersiz hiç yarın olmayacakmış gibi oynuyordu. Hayat okulunun bahçesinde neşe içinde ve hayret etmekten usanmadan bıkmadan, yapıp yaşayarak öğreniyordu. Biz yetişkinleri endişelere gark eden gelişmeler ve düşünceleri henüz tanımıyorlardı. Çocuklar mantarlara kitapların sayfalarındaki resimlerinden bakmıyor, onlara dokunuyorlardı. Bir çocuk yanımızda gölgemiz gibi bizi takip eden karabaşla arkadaş olmuş “bu benim en yakın dostum” diyordu. Bir diğeri “öğretmenim yerlerdeki bu yaprakları kimler koymuş?” diye soruyor, diğeri öğretmenlik edip “onlar sonbaharda rüzgârla dökülür” diyordu. Her çocuk hem öğrenen hem öğreten oluyordu. Çocuklar yolda gördükleri kesilmiş ağaçlar için “Niye kesmişler? Günah değil mi?” diyordu. Evet, ağaç kesmek günahtı, ormanı yok etmek de hayata karşı işlenmiş en büyük günah. Savaşın çocukları barışın olduğu ülkenin yetişkinlerinden, yetkililerinden ve bakanlarından çok ama çok daha akıllı, daha vicdanlı ve daha dürüsttü.

Ormanlar ve çocuklar… Onlardan öğrenilecek ne çok şey vardı… Onlar da yok olursa geriye öğrenecek ne kalacaktı?

Son notlar

[1] Gaye Ünver (9 Mayıs 2016). “John Dewey’in Eğitim Felsefesi”, Aktüel Psikoloji. http://www.aktuelpsikoloji.com/john-deweyin-egitim-felsefesi-4940h.htm

[2] BoMoVu Derneği ile ilgili daha fazla bilgi için bakınız http://bomovu.org/

[3] Hareketin Özgür projesi hakkında daha fazla bilgi için bakınız http://bomovu.org/hareketin-ozgur-your-movement-is-free/

[4] İstanbul’a Nefes Ol http://nefesol.kuzeyormanlari.org/

 

Akgün İlhan

Akgün İlhan
Akgün İlhanhttps://akgunilhan.blogspot.com
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı’nı 1996’da bitirdi. Önce Hacettepe Üniversitesi Eğitim Programları bölümünde (2002) ve sonra İsveç Enstitüsü bursu ile Lund Üniversitesi Uluslararası Çevre Bilimi (2005) ana bilim dalında yüksek lisanslarını tamamladı. UNESCO Su Bilimleri Bölümü’nde (Paris) tüm dünyada 100’den fazla büyük nehir havzasını kapsayan su yönetimine halk katılımı temalı “Çevre, Yaşam ve Politika için Hidroloji”(HELP) adlı bir projeyi yürüttü. 2005’te Barselona Otonom Üniversitesi (UAB) Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde (ICTA) Politik Ekoloji dalında başladığı doktorasını Katalan Hükümeti bursu ile tamamladı (2010). Aynı dönemde (2005-2008) Avrupa Birliği fonlu Bütünleşik Sürdürülebilirlik Değerlendirme Yöntem ve Araçları (MATISSE) adlı projede araştırma görevlisi olarak çalıştı. İspanya’da Eco-union adlı STK’da profesyonellere yönelik eğitim programları da veren Akgün (2006-2009), 2012-2018 arasında da Su Hakkı Kampanyası’nda (İstanbul) çalıştı. Çeşitli dergi ve kitaplarda yazıları olan Akgün, ”Yeni Bir Su Politikasına Doğru: Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler” (2011) adlı kitabın yazarıdır. Ayrıca Açık Radyo’da önce Su Hakkı’nı (2012-2018) hazırlayıp sunmuştur. 2018 yılından bu yana ise Sudan Gelen adlı programın yapımcısıdır. Akgün ayrıca 2016 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde ”Çevre ve Turizm” ile ”Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” adlı lisans dersleri vermektedir. Akgün aynı zamanda 2019-2020 Mercator-İPM Araştırmacısı olarak Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışmaktadır.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR