Atı-Yorum / Tutu- Yorum / İnanı-Yorum – 05.06.2013 – Güneşin Aydemir

UZAYDA BİR ELEKTRİK HASIL OLDU*

Şehr-i İstanbul’dan eve geçici dönüşüm tuhaf bir rota üzerinden oldu. Ayrıntılara girmeyeceğim. Eve gelir gelmez yanlı medyanın bombardımanı altında kaldığı için morali düşük anneciğime sarıldım, kedilerimi öptüm kokladım. Onlar da beni epey bir kokladılar!

Üzerimdeki dünya zamanıyla (5) gün, direniş festivali zamanıyla (5+n) günlük kıyafetleri değiştirip, kendimi dinlenmeye almam bile birkaç saati buldu.

İnternet hizmet sağlayıcısında bulunan posta kutumun kapısına yığılmış mektupları teker teker gözden geçirip ayıklamam, 5+n süredeki ömrümün bir film şeridi misali gözümün önünden akması gibiydi.

İnternette yazışan güzel insanların bulunduğu bir gruba almışlar beni.  Dünkü yol arkadaşım geçen süreyi özetleyen bir merhaba demiş orada. Ben de eklemeler yaptım. Üzerimdeki gaz ve toz bulutunu silkeledikten sonra bir yazı yazacağım dedim. Bu gaz ve toz bulutu lafı bir benzetme, deyim değil, ta kendisi.

Zira bir patlama oldu. Büyük patlama dedikleri ve tahayyül etmekte dimağlarımızı zorlayan o hadise yakınımızda gerçekleşti. Sessizce biriken bir töz güçlü bir gümbürtü ile içinde büyüdüğü uzayda patladı ve bir “iç evren” husule geldi. Galaktik yörüngeye oturma krizindeyiz. Yeni bir galaksimiz ve birçok yeni gökcismimiz var artık. Vakti geldiğinde algılarımız ve aygıtlarımız geliştikçe keşfedeceğimiz. Hayırlı olsun!

Öyle şiddetli bir patlamaydı ki olan, çekirdeğindekiler şiddetli seller (bir nevi tufan) ve gaz patlaması ile yeni oluşan iç evrenimizin içinde bir yerlere fırladılar. Yakındakiler hemen ertesinde çekim kanunu gereği öze doğru çekildiler. Herşey çok hızlı olmaktaydı, ilk gökcismi en çabuk soğudu ve üzerinde hızla yaşam başladı.

Algılayabildiğimiz ilk yeni gökcismimiz “Gezigen” galaksimizde yörüngeye otururken diğer gök cisimleri arasında savrulanlar var hala.

Bazıları “orantısız” ağırlıklarla biçimsiz şekilde ana kütleden koptuğu için daha çok yalpalamakta ve bazıları da pek düzgün uydular halinde. Dün eve dönüş yolunda bir başka yeni gökcismine uğradım. İç evrenimizdeki ufak ve mutlu bir gökcismi olarak, uydu da diyebiliriz, yörüngeye oturmuş dönmeye başlamış. Eh her gökcisminin bir koruyucu ruhu vardır. Bir ipucu vereyim: bu uydununki bir at! İsmini henüz bilmiyorum.

Gezigen’in koruyucu ruhu ne peki? Yörüngeye oturması epey çalkantılı olduğundan Nartların yıldırım tanrısı Eliya olabilir diye düşünüyorum.

Bodrum’dan bir arkadaşıma “Gezigen’den yeni döndüm” dedim. O da “Küçükprens de orada mıydı?” diye sordu. Ne güzel bir yorum!

Dualite bu kadar keskinleşmişken bir de işin karanlık yüzüne bakalım… Direnişçiler inatlaşmakla suçlanmaya başladı. Provakotörler iş başında. Her türlü yöntemi deniyorlar. Buna rağmen hala bu barışçıl insanları savaşçıl hale getiremediler. Ama zaman karşı zarafın lehine de işliyor olabilir. Herkes söylüyor ama bir de ben söyleyeyim. Dikkatli olmak gerek. Çünkü üç gün önce biz diyenlerden “siz” laflarını duymaya başladım. Demek ki enerji akımında bir ters hat oluşmaya başladı.

Sevgili dostlar,

Meydanlardaki saldırılarda soğukkanlılığını koruyanlar, aklıselim  kalanlar tarafından topluma nefes aldıran iki kelime vardı. Panik haline gelindiğinde kararlılıkla söylenen “sakin ol, koşma, dur” ve dağılındığında şefkatle söylenen “gel, gel, gel..”.

Yanlışa başvurmamaya, sakinliği korumaya devam etmek en önemlisi. Hala yürünmesi gereken, ısrarcı olunması gereken ruh hali “şiddetsizliktir”. Kucaklayıcı olmaktır. Sana zulüm edene, gül uzatmaktır.

İnanıyorum, sevgi tüm kötülükleri ehlileştirir ve inanıyorum Küçükprens’in fanusundaki gül Gezigen’de açıyor…

 

*15 Eylül – 24 Ekim 2012 tarihleri arasında düzenlenen ve 1960’larda Müzikli Türkiye’yi anlatan bir serginin ve bu serginin kitabının başlığı

 

 

Güneşin Aydemir

 

 

Güneşin Aydemir
Güneşin Aydemir
Geçmiş: 1971’de Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümünü bitirdi. Öğrenci kolundan, kulübüne; dernekten platforma, mahalle kozasından apartman yöneticiliğine kadar sivil toplumun olduğu her işe burununu soktu. Şimdi: Buğday Ekolojik Yaşam Destekleme Derneği’nde ne iş olsa yapıyor. Yılda bir kere Yeşil Atlas Dergisini hazırlıyor. Kazdağı’nda Yaşam Okulu diye bi projesi var. Orada müdire hanımcılık oynuyor. Yeşil Gazete’ye baygınken getirildi. Birbiriyle alakasız hobileri var: doğal örüntüler, doğa-insan ilişkileri, ekolojik yaşam kültürü, ekolojik kehanetlerde bulunmak, vatandaş bilimi, geleneksel iklim bilgisi, masallar… Gelecek: En büyük hayali, Sarıkamış ormanlarında yaşayan o bozayı gibi güneşin doğuşunu sessizlik ile seyredebilecek saf bir ruh haline gelebilmek…

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Antalya’da olmayan suya HES yapacaklar

Antalya- Konyaaltı'ndaki Doyran Deresi'nin üzerine yapılmak istenen HES'den etkilenecek 11 köyün halkı mücadeleye hazırlanıyor.

Koca’nın hastanesi Medipol’ün valeleri, yeşil alanı korumak isteyen vatandaşlara saldırdı

Acıbadem'deki yeşil alana eski bakan Fahrettin Koca'nın hastanesi Medipol için otopark yapılmasına direnen halka hastane valeleri ve güvenlik görevlileri saldırdı, bir kadının kolu kırıldı.

Bafa Gölü, kuraklığın etkisiyle 30 metre çekildi

Yağış yetersizliği nedeniyle yaşanan kuraklık Ege'nin en büyük gölü olan Bafa'yı da vurdu. Sular 70 metre çekildi, suların azalmasıyla gölde oksijen seviyesi düştü.

AB’de ‘vahşi yaşam’: Kurtları önce korudular, şimdi fazla çoğaldılar diye öldürecekler

Avrupa Komisyonu'nda nesilleri tehdit altında olduğu için 'sıkı koruma' altında olan kurtların statüsü, çiftçilerin lobisi ve muhafazakar vekillerin desteğiyle değiştirildi.

Kazdağları’nda vahşi madenciliğe karşı miting çağrısı

Çanakkale'de yarın düzenlenecek 'Kazdağları’nda Vahşi Madenciliğe Hayır' mitinginin madencilik tehdidi altındaki tüm kentlere yayılması planlanıyor.

EN ÇOK OKUNANLAR