Dünyaİklim KriziManşet

[İklim Masası] Aşırı sağın iklim şüpheciliği ve iklim gündeminin geleceği

0

6-9 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde 27 ülkeden 720 temsilci seçildi.

Aşırı sağ partilerin koltuklarındaki artış Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok ülkede endişelere yol açtı. Fransa’da aşırı sağcı Kimlik ve Demokrasi Partisi (ID), Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘un Rönesans Partisi‘ni geride bırakınca Macron, meclisi feshetme kararı alarak erken seçim duyurusu yaptı.

Almanya’da ise aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisi (AfD), altı koltuk daha kazanarak 15 milletvekili ile seçimi tamamladı. Böylece Şansölye Olaf Scholz‘un Sosyal Demokrat Partisi‘ni (SPD) geride bırakarak seçimi ikinci sırada tamamladı.

İklim şüpheciliği ile tanınan aşırı sağın yükselişinin iklim değişikliği politikalarını nasıl etkileyeceği üzerineyse birçok farklı görüş var.

Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları: Aşırı sağ yükseldi, iklim gündemi tehlikede mi?

Aşırı sağ ve iklim değişikliği şüpheciliği

Aşırı sağın iklim değişikliği şüpheciliği yeni bir mesele değil ancak son dönemlere kadar bu mesele, göç veya kanun ve nizama dair konuları tartışmak kadar gündemde yer almıyordu.

2018 yılında Fridays for Future hareketiyle birlikte iklim değişikliği gündemde daha fazla yer almasıyla iklim konusu aşırı sağın da dikkatini çekti. Peki aşırı sağ partiler iklim değişikliğine nasıl yaklaşıyor?

Araştırmalara göre popülistler ve milliyetçiler, küresel iklim değişikliği politikalarını ‘yaşam tarzına bir müdahale’ olarak yorumluyor ve iklim değişikliği gündemini siyasi elitlerin yönlendirdiğini düşünüyor.

Bazı uzmanlar aşırı sağın iklim şüpheciliğinin iklim politikalarını derinden etkilemeyecek bir seviyede olduğunu söylüyor. Seçim döneminde seçmenler arasında yapılan anket çalışmaları, halkın hala iklim konusunda endişeli olduğunu gösterirken iklim şüphecileri azınlıkta kalıyor.

Ancak konu ekonomi politikaları, vergiler veya fiyat artışı olduğunda iklim değişikliğine yaklaşımlarda fikir ayrılıkları ortaya çıkıyor.

Avrupa’nın popülist partileri ve iklim politikaları üzerine çalışan Salzburg Üniversitesi öğretim üyesi Robert A. Huber, iklim politikalarının ve iklim değişikliğinin yol açtığı eşitsizliklere dikkat çekerek iklim şüpheciliğine aktif olarak karşı çıkmak gerektiğine dikkat çekiyor.

Aşırı sağın yükselişi iklim değişikliği endişelerini değiştirebilir mi?
Avrupa Parlamentosu seçimleri: ‘Demokrasi’ tükeniyor mu?

İklim politikaları kültürel bir baskı olarak görülebiliyor

Huber, göç dışındaki kültürel konuların siyasileşmesine bütüncül olarak yaklaşmamız gerektiğini söyleyerek iklim değişikliği politikalarının yalnızca siyasi değil, kültürel boyutuna da değiniyor.

Örneğin veganlık tartışmaları iklim değişikliği politikaları ile birlikte sunuluyor ve özellikle et ağırlıklı beslenme kültürüne sahip ülkelerde veganlıktan bahsetmek yaşam tarzına bir müdahale olarak algılanabiliyor.

Bazı gruplar, iklim değişikliği nedeniyle geleneksel yaşam tarzları üzerinde bir baskı hissediyor. Bu kişiler ne tür araba kullanacaklarına, ne yiyeceklerine veya nasıl yaşayacaklarına dair tartışmalara da şüpheyle yaklaşıyor.

İklim politikalarının kazananları ve kaybedenleri

Elbette iklim politikaları yalnızca kültürel değişimlerle ilgili değil. İklim politikalarının sonucunda özellikle düşük vasıflı imalat işçileri, mesleklerini  ve işlerini kaybetme tehlikesi altında. Bu nedenle özellikle iklim politikalarının olumsuz sonuçlarından en ağır şekilde etkilenen kesimin de aşırı sağcılar arasında yer aldığı görülüyor.

Karbon vergisinin daha düşük gelirli grupları olumsuz etkilemesiyle ortaya çıkan Fransa’daki sarı yelekliler hareketi de bunun bir örneğiydi. İklim değişikliği politikalarının ekonomik zararı halkın omuzlarına yüklenirken büyük şirketler artan vergilerden muaf tutulmuştu.

Benzer şekilde emisyonları azaltmak ve çevreyi korumak için tasarlanan politikalar Avrupa’da geniş çaplı çiftçi protestolarına yol açtı. İklim değişikliği politikalarını destekleyen siyasetçiler bunu iklim nötr olmak için ödenmesi gereken bir bedel olarak görürken aşırı sağcı politikacılar çiftçilere ‘güvenlik ve istikrar’ vaatlerinde bulundu.

Avrupa’daki çiftçi protestolarının iklim kriziyle nasıl bir ilişkisi var?

Tüm politikalar gibi iklim politikalarının da kazananları ve kaybedenleri var. Huber, yeşil sektörler desteklenirken kömür sektörü gibi iklim değişikliği politikalarından zarar görecek sektörlerde çalışan insanlara ne olacağı konusunda da düşünmek gerektiğini söylüyor. Şirketlere vergi muafiyeti sağlamak ise etkili ve adil bir yol değil.

Emisyonlar da eşit değil

İklim değişikliği politikalarının maliyeti ve bu maliyetin dağılımı konusundaki tek eşitsizlik sektörler arasında değil. Ülkeler arasında da tarihsel sorumluluk ve emisyon miktarı konusunda eşitsizlikler var.

Tarihsel sorumluluk erken sanayileşmiş Batı ülkelerinin üzerindeyken tarihsel sorumluluğu daha az olan Hindistan ve Çin gibi ülkeler bugün yüksek emisyonları ile dikkat çekiyor. Emisyonlar konusunda kimin harekete geçmesi gerektiği, kimin harekete geçecek güçte olduğu gibi konular ise bir diğer tartışma alanı.

Fotoğraf: Katrin Baumann

Halkın katılımı faydalı olabilir

İklim politikaları ile çevre koruma politikalarının aynı şeyi ifade etmediğini söyleyen Huber, iklim değişikliğinin küresel ve soyut bir kavram olmasının popülistlerin ve milliyetçilerin şüpheci yaklaşımlarında etkili olduğuna dikkat çekiyor.

Diğer yandan milliyetçiliğin farklı grupların arasındaki ilişkilere odaklanması, iklim politikalarının küreselliği ile örtüşmüyor. Popülistler ise uluslararası iklim politikası tartışmalarına şüpheyle yaklaşıyor.

Huber, henüz bu konuda yeterli çalışma olmasa da iklim değişikliği üzerine karar alma süreçlerine vatandaşların katılımını sağlamanın olumlu sonuçlar doğurabileceğini savunuyor.

Macron’un sarı yeleklilerin protestolarına karşı kurduğu vatandaş meclisi buna bir örnek olabilir. Meclislerin radikal düşünceleri dönüştürme potansiyeli tartışmalı olsa da arada kalan kararsız kesime görüşlerinin ve ihtiyaçlarının politikacılar için önemli olduğu mesajını vermek önemli.

İklim şüpheciliğine nasıl yanıt verilmeli?

Huber, partilerin iklim şüpheciliğine nasıl yanıt vereceği üzerine de farklı seçenekler olduğunu söylüyor. Bunlardan bazıları iklim şüphecilerini görmezden gelmek veya oy kaybetmemek için seçmenlerin pozisyonlarını benimsemek. Ancak bu seçeneklerin iklim şüpheciliğini meşrulaştıracağına dikkat çeken Huber, şüphecilikle yüzleşmenin en iyi seçenek olduğunu söylüyor.

“İklim şüphecisi olunması veya siyasi seçkinlerin bu konunun önemli olmadığı mesajı vermesi vatandaşları iklim eylemi konusunda ikna etmeyi çok zorlaştırıyor” diyen Huber, şüpheciliğe aktif bir şekilde karşı çıkmanın önemini vurguluyor.

‘Aşırı sağ iklim politikalarını zayıflatacak durumda değil’

Parlamento seçimlerine geri dönecek olursak iklim eylemine en çok karşı çıkan parti grubu olan aşırı sağ yükselişte. Ancak bu yükselişteki en önemli etmenin iklim karşıtı politikaları olduğunu söylemek zor. Diğer yandan iklim politikalarında öncü olarak gösterilen Avrupa’da iklim şüphecilerinin sayısı oldukça az.

Birçok insan iklim değişikliğinin gerçek olduğu görüşünde. Ancak iklim değişikliği politikaları kapsamında yapılan vergi veya fiyat artışı gibi tartışmalarda iklim değişikliği konusunda görüş ayrılıkları yaşanıyor.

Aşırı sağ ve aşırı sol partilerin iklim değişikliğine karşı tutumlarını inceleyen Huber, iklim şüpheciliğinin aşırı sağda daha yaygın olduğunu ancak kısa vadede aşırı sağ veya aşırı solun Avrupa iklim politikalarını zayıflatacak durumda olmadığını söylüyor.

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.