Doğa MücadelesiEkolojiManşet

Aliağalılar cüruf tesisinin ÇED kararını mahkemeye taşıdı: Artık yeter!

0
Kaynak: ALÇEP

İzmir, Aliağa’ya bağlı Şehitkemal Mahallesi, Akçekise mevkiinde, Ekovar Çevre Grup Geri Dönüşüm A.Ş. tarafından yapılması planlanan ”Batı Ege ve Güney Marmara Endüstriyel Atık (Cüruf) Bertaraf Tesisi” projesine verilen Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu Kararı‘nın yürütmesinin durdurulması ve iptali için 45 yurttaş şikayette bulundu.

Aliağa Çevre Platformu (ALÇEP) öncülüğünde yurttaşlar bugün saat 11.00’da muhtarları Ayşe Algül ile birlikte İzmir Bölge İdare Mahkemesi‘ne şikayet dilekçelerini verdi. Peki neden bu tesise karşı çıkılıyor? Yanıtını yine yurttaşlar veriyor:

“Bizler Aliağa’da yaşayan, yıllardır burada tarım ve hayvancılıkla uğraşan, çocuklarına burada bir gelecek kurmayı hedefleyenler olarak, diyoruz ki; artık yeter!

Burada insan yaşıyor. Şirketlerin karı uğruna pervasızca bölgemizi kirletmeyi bırakın ve bize kulak verin. Bizlerin itirazlarını dinlemeden vermiş olduğunuz ÇED olumlu kararınızı bir kez daha gözden geçirin.”

Kaynak: ALÇEP

Vatandaşlar Aliağa’yı kirletecek projelerin, köylerinin merası, bal ormanları, yer altı su kaynakları, zeytinlikleri, göleti ve tarım alanlarının tam ortasına kurulmasına müsaade etmeyeceklerini ve mücadelelerini sürdüreceklerini söylüyor.

Tesis Aliağa Çevre Platformu‘nun (ALÇEP) öncülüğünde geçtiğimiz hafta mahalle meydanında bir poşette tutulan cürufla protesto edilmiş, yurttaşlar “Kanser olmak istemiyoruz” demişti:

Neden hukuksuz?

Şikayete konu olan hukuksuzlar arasında “halkın katılım toplantısının yapılmaması“, “kümülatif etki değerlendirmesinin yapılmaması“, “stratejik ÇED raporunun dikkate alınmaması“, “ekolojik sorunların ÇED raporunda irdelenmemesi” ve “ÇED raporunda proje alanına ilişkin bilgilerin verilmemiş ya da yok saymış olması” gibi gerekçelere yer verildi.

Şikayet dilekçesinde yer alan “ekolojik sorunların ÇED raporunda irdelenmemesi” konusuna ilişkin hukuksuzluğa dair şu ifadelere yer verildi:

  • “Proje kapsamında gerçekleştirilmesi düşünülen atık depolama alanı, bölgedeki sanayi kuruluşlarından getirilecek atığı depolamayı amaçlamaktadır. Ancak, getirilecek atıkların birbirleriyle etkileşime girme biçimi, bu atıkların bir arada yaratacağı ekolojik sorunlar bu çalışma kapsamında irdelenmemiştir.
  • Diğer yandan da getirilecek atıkların hangi niteliklerde olacağı da bu kapsamda belirsiz bırakılmaktadır. Atıkların niteliği, alınacak tedbirlerin olduğu kadar, etki alanı, su kaynakları ve bölgede ekosistem açısından da daha karmaşık bir değerlendirmeyi hak etmektedir.
  • Atık depolama tesisleri, atığın kaynağı ile birlikte planlanarak etkilerinin minumum seviyede tutulması sağlanmalıdır. Atık mevzuatımız ve ÇED mevzuatı da bu açıdan bir risk yönetim sistemi ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle de kirletilen, kirleten ve kirlilik arasında ilişki kurulması için kirleten kaynağın yol açtığı etkinin somutlaştırılabilir olması gerekir. Kirliliğinin kaynağında giderilmesinin çevre koruma hizmetlerinde esas olduğu bir gerçektir. Kirlilik, sanayi kirliliği niteliğinde ise ve yeni bir planlama gerektiriyorsa da ancak planlanan alan ile kaynak arasında ilişki entegre bir biçimde ortaya konmalıdır. Olası risk olasılıkları buna göre planlanmalıdır. Risk olasılıkları ortaya çıkacak ekonomik ve sosyal maliyetlerin ne olduğunun anlaşılmasına yol açacaktır.
  • Risklerin projede belirli olması, kirletici ile kirlilik arasında entegre bir ilişkinin kurulmasına bağlıdır. oysa proje kapsamında atıkların yani kirliliğin, kaynağı ile bağı kurulmadan bir ÇED raporu hazırlanmıştır. Oysa bu kirliliğin niteliği ortaya konulmadan, kirliliğin bir atık vasfında kontrol altında tutulabilmesi sadece depolanacağı alanın uygun koşullara kavuşturulmasıyla asla mümkün olmaz.
  • Bu eski ve eksik bir bakış açısıdır. Kirliğe yol açan atığın, ne olduğu, yeniden dönüştürülmesi için üretim sürecinde alınması gereken tedbirleri, atık alanına götürülmesi sırasında izlenmesi gereken prosedürü, bunun insan ve çevre sağlığı üzerindeki olası etkilerini, atığın kaynağı ve depolandığı alan arasındaki entegre ilişkiyi tanımlayan kirlilik modüllerinin oluşturulmasını sağlamayan bir ÇED raporunun, ortaya çıkan çevresel riski yönetme gücünün olmayacağını, bu anlamda da ÇED raporlarından beklenen riskin belirlenebilir olması, idareye bu konuda tedbirler alacağı araçlar sunması olanağını vermeyeceği aşikardır. Riskin belirlenmesi, kontrol edilmesi konusunda ve bunun yaşayanlar ve bölgede geçim amaçlı ekonomik ve sosyal faaliyet yürütenlere etkisini bu bağlamda ortaya koyacak bir nitelikte değildir. Çevresel etki değerlendirme, sadece atığın depolanacağı alanın teknik açıdan kriterlere uygunluğunu ortaya koyan bir belge değildir.
  • Atığın neyle iligili olduğunu, bu atığın dönüşmesi için gereken proses süreçlerini, atığın depolanması aşamasında ne kadar yıl, nasıl bir maliyetle ve hangi kolluk pratikleriyle çevresel güvenliğin alınabileceğini gösterecek bir ÇED raporunun hazırlanmasına ihtiyaç vardır. Aksi durumda, ÇED raporuyla aranan kamu yararı vücut bulmayacaktır.Bu nedenle anılan ÇED raporuna dayalı işlem iptal edilmelidir.

Kaynak: ALÇEP

Hava kirliliği, su kaynakları ve halk sağlığı

Ayrıca Aliağa’nın yeraltı suyu miktarının zayıf olduğunun belirtildiği şikayet dilekçesinde raporda yeraltı ve yerüstü su kaynaklarının endüstriyel kirlilik sebebiyle zarar göreceğinin de irdelenmediği aktarıldı.

İrdelenmeyen yalnızca bunlarla sınırlı değil şikayette aynı zamanda tesisin yapılması istenen bölgede hava kirliliği ve halk sağlığı üzerindeki etkilerin de irdelenmediği bildirildi.

Kara rapor: En kötü hava kalitesi Aliağa’da

2021 yılında yayınlanan Kara Rapor, Aliağa’nın hava kirliliğinin nedenlerine işaretmişti ve bu rapora göre: İzmir’deki en kötü hava kalitesi, 2016 yılından beri ölçüm verileri kamuoyu ile paylaşılmayan Aliağa‘da ölçülmüştü.

Rapora göre; İzmir’deki hava kirliliği kaynaklarının başında yaklaşık 2900 adet küçüklü büyüklü sanayi tesisinin Aliağa’da konuşlanmış olması geliyor.

Aliağa’da bulunan en önemli kirletici kaynaklar arasında kömürlü termik santral, hurda metal işleyen demir-çelik fabrikaları ve haddehaneler, yapımı bittiği için yakında üretime geçecek olan yeni rafineri de kirletici kaynaklara eklenecek olan petrokimya tesisleri bulunuyor.

Şikayette ayrıca rüzgarın tozlanmayı yayıcı etkisinin de gözardı edildiğine değinildi. Son olarak tesise yakın yerleşim alanlarında yaşayan halkın yok sayıldığı aktarıldı.

‘İnsan ve çevre sağlığına aykırı’

Bakanlıkça verilen ÇED Olumlu Kararı’nın insan ve çevre sağlığına, çevre korumacılık ilkesine açıkça aykırı olduğu gibi, ulusal ve uluslararası normlara ve hatta Avrupa Birliği Müktesebatına, AB Çevre Mevzuatına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına da aykırı olduğu ifade edildi.

‘Dava konusu karar ile binlerce yurttaşın hayatını etkiliyor’

Tesise verilen ÇED Olumlu Kararı’nın iptali için şikayet dilekçesinde şu ifadelere yer verildi:

“Burada yaşayan halkı temsil eden davacılar; bu tesise havayı kirleteceği, etrafı tozu dumana katacağı, her gün onlarca kamyonun yerleşim alanları içinden geçeceği, gürültü, trafik, hava kirliliği içinde geleneksel yaşam biçimlerini, sağlıklarını koruyamayacakları için karşı çıkmakta ve hayatlarını şimdikinden daha kötü bir duruma getirecek olan geleceklerini karartacak böyle bir tesisi istememektedirler.

Bu iradelerini gerek halkın katılımı toplantısında gerekse eldeki davayı açmak için bir araya gelerek göstermişlerdir. Dava konusu karar ile binlerce yurttaşın hayatı etkilenmektedir. Binlerce yurttaşımız maksada nail olmak için yazılmış bir ÇED raporundan daha fazlasını hak etmektedir.

Burada sunulan nedenlerle ÇED raporu açıkça hukuka aykırıdır ve bu rapora dayanılarak verilen ÇED olumlu kararı ile telafisi imkansız zararlar doğacağından yürütmenin durdurulmasına karar verilmesini ve neticede dava konusu kararın iptalini talep ederiz. “

 

You may also like

Comments

Comments are closed.