İklim KriziManşetSivil ToplumTarım-Gıda

Afrika ormanlarını kaybederken, küçük çiftçileri ağaçları geri getiriyor

0
Nijer'de yaşayan bir çiftçinin darı mahsulünün arasında yetişen bir ağaç filiziyle yakından ilgilenmesi. Tony Rinaudo / Fotoğraf: World Vision Avustralya

Yazan: Fred Pearce

Yeşi Gazete için çeviren: Burak Yıldız

*

Onlarca yıldır Afrika kıtası’nın giderek ormansızlaştığına ilişkin haberler yapılıyor. Bu haberlerin doğruluğu da kesin — kıtadaki orman alanları yok oluyor ve çoğunlukla büyüyen ziraat, tomrukçuluk ve odun kömürü yapımı yüzünden zarar görüyor. Peki ya ağaçlar? Yapay zeka ile incelenen yeni uydu verilerine ve giderek artan saha çalışmalarına bakılırsa belki de öyle değildir. Söz konusu bu yeni araştırmaya göre ormanların dışında, pek çoğu çiftçilerin yetiştirdiği ve daha önceden hiç ağaç bulunmayan arazilerinde filiz veren ve  giderek sayıları artan ağaçlara rastlanıyor.

Kıtanın dört bir yanında — batıdaki Senegal ve Nijer‘den doğudaki Etiyopya‘ya ve güneydeki Malavi‘ye kadar — küçük ölçekli toprak sahibi çiftçiler, hükümetin ağaçların ürün yetiştirmeye mani olduğu gerekçesiyle arazilerden sökülmesi yönündeki görüşlerini kabul etmiyor. Aksine, onlar topraklarını ve mahsul verimliliğini yükseltmek; meyve hasadı, yakacak odun ve hayvanlarına yiyecek sağlamak ve nihayetinde ailelerine sürdürülebilir bir yaşam sunmak amacıyla, arazilerinde bulunan ve daha önceden budanmış ağaç türlerinin tekrar yeşermesine imkan veriyor.

Bu sayede Afrika‘daki büyük tarım arazileri kahverengiden yemyeşil bir görünüme bürünürken, elde edilen bu sonuçlar aynı zamanda hem yerel ekonomilere fayda sağlıyor hem tarımsal faaliyetlerin yoğunlaştırılması ve üretimin artırılması bakımından kolay ve maliyeti düşük bir yol sunuyor hem de biyolojik çeşitliliğe ve küresel iklime katkı veriyor. Araştırmacılara göre tarım arazilerinde bir dönümlük alanda yetiştirilen ağaçların her yıl 4 tona kadar karbonu atmosferden çekip depoladığı belirtiliyor.

Geçtiğimiz ay yayımlanan bir araştırma, Afrika’daki ağaç örtüsünün en az yüzde 29’unun ‘daha önceden orman sınıfına dahil edilen alanların dışında’ yer aldığını ortaya koydu.”

Afrika’nın tekrar canlanmaya yüz tutan tarım arazilerindeki ağaç varlığına ilişkin son yayımlanan araştırma, uydu görüntülerinin ormanlık alanların dışında kalan büyük ağaçları tek tek tespit edebilecek bir ölçekte detaylı analizini yapan ilk çalışmasından ortaya çıktı.

Kopenhag Üniversitesi‘nde uzaktan algılama analiz uzmanı olan Florian Reiner, geçtiğimiz ay Nature Communications dergisinde yayımlanan makalesinde, meslektaşlarından oluşan uluslararası bir ekiple beraber yaptığı çalışmada, kıta Afrika’sındaki ağaç örtüsünün en az yüzde 29’unun “daha önceden orman alanı sınıfına giren alanların dışındaki bölgeler” olduğunu belirtiyor.

Genellikle daha önce haritalanmamış olan bu ağaçlar plantasyonlarda değil; çoğunlukla savan otlaklarına, ekili alanlara ve meralara dağılmış doğal ağaçlar.  Reiner, “Birçok Afrika arazisi, orman dışındaki ağaçların odunsu bitki örtüsünün başlıca biçimi olduğu kurak alanlardır” diyor. Bunlar, Sudan, Nijer, Libya ve Mali gibi büyük kurak ülkelerde ağaç örtüsünün çoğunluğunu oluşturur.  Genellikle de ülkelerin yaban hayatının çoğunun bulunduğu yerlerdir ve şimdiye kadar uzaktan algılama bilimi için görünmezlerdi.

Kopenhag Üniversitesi‘nde coğrafya uzmanı olan Martin Brandt‘ın başkanlığını yürüttüğü uzun dönemli uluslararası bir projenin en güncel çıktısı Reiner’in yaptığı analize dayanıyor. Bu proje, yapay zeka kullanan bilgisayarları uydu görüntülerindeki ağaçları şekline, yönüne, gölgesine ve öteki fiziksel niteliklerine bakarak tespit etmek üzere programlıyor. Projenin uzun vadedeki hedefiyse, ormanların kesintisiz üst bitki örtüsünden uzak büyüyen ağaçlara dönük küresel bir veri tabanı oluşturmak.


Senegal’de 2002 (solda) ve 2020 (sağda) yıllarında ekili tarım arazilerindeki ağaç örtüsünü havadan gösteren bir görüntü. Gray Tappan / Fotoğraf: Maxar Technologies

Brandt, amacın küresel karbon oranındaki bu “bilinmeyen etkeni” ölçebilmek olduğunu ifade ediyor: “Ormanlık alanlar dışında kalan ağaçlar çoğunlukla iklim modellerinde hesaba katılmıyor ve karbon rezervleri konusunda elimizde pek az veri bulunuyor.”

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü‘ne göre orman alanları Afrika’nın yaklaşık yüzde 21’ini kapsıyor. Bunların çoğunluğu, Amazon‘dan sonraki dünyanın en büyük ikinci yağmur ormanlarına ev sahipliği yapan Kongo Havzası‘nda yer alıyor. Ancak Yapay Zeka sisteminin görebildiği orman dışında kalan ağaçlar da dahil edildiğinde, ağaç örtüsü rakamı net belirlemelere dayalı olarak yaklaşık yüzde 30’a çıkıyor.

Uzaydan bakıldığında kıtadaki ağaç örtüsüne yönelik bu çarpıcı olumlu haber, araştırma kapsamında kendileriyle görüşme yapılan öteki araştırmacılara bakılırsa, Afrika’nın ova düzlüklerinde yaşanan değişimin ciddi ölçüde hafife alınması anlamını taşıyor olabilir. Bu araştırmacılar, Reiner ve meslektaşlarının kullandığı algoritma ile iri ağaçların fark edilebileceğini, bununla birlikte uzaktan algılama görüntülerinin insan gözüyle analiz edilmesi ve yalnızca arabayla dolaşıp ağaçların sayılması yöntemlerinin bir arada kullanılmasıyla kıtadaki tarım arazilerinde haritalanan çok sayıdaki ufak ağacı saymakta yetersiz kaldığını belirtiyor.

Washington D.C.‘deki Dünya Kaynakları Enstitüsü‘nde [WRI] kurak toprak yenileme uzmanı olan Chris Reij, Nijer, Güney Mali ve Etiyopya‘daki sayıları milyonlarla ifade edilen çiftçilerin, tarlalarının altında bulunan ve uzun süredir baskı altında tutulan köklerden yüz milyonlarca ağacın doğal yollarla yeniden büyümesine nasıl önayak olduklarına bizzat gözleriyle şahit olmuş. Buna genellikle “çiftçi kontrolünde doğal yenilenme” [FMNR- Farmer Managed Naturel Regeneration] deniyor.

Çiftçilere sömürge yetkililerince her yıl ekimden önce tarlalarından yeni filiz veren ağaçları söküp kaldırmaları talimatı verilmişti.”

ABD Jeolojik Araştırmalar Kurumu‘nda çalışan coğrafya uzmanı Gray Tappan da Malavi, Senegal, Nijer ve farklı ülkelerdeki çiftliklerde bulunan ağaç örtüsündeki çarpıcı artışın haritalandırma çalışmalarını gerçekleştirdi. Yale Environment 360‘ın isteği doğrultusunda mayıs ayında gerçekleştirdiği görüntülü bir analizde, Sahraaltı Afrika‘daki tarım arazilerinde Reiner’in otomasyon sistemi sayesinde saptanan ağaç miktarının üç katından fazlasına tekabül eden yaklaşık 1,4 milyar ağaç bulunduğunu ortaya koydu.

Afrika’nın henüz haritası çıkarılmamış ağaçlarını keşfe çıkan dış dünyanın öyküsü, Sahra Çölü‘nün kıyısında yer alan ve Sahel bölgesinde denize kıyısı olmayan bir ülke olan Güney Nijer‘in verimliliği zayıf tarım arazilerinde başladı. Bu kurak topraklarda ağaçların varlığı bir zamanlar doğal bir olguydu ve pek çok geleneksel sömürgecilik öncesi tarım sistemi ağaçları da bünyesinde barındırıyordu. Ağaçların kökleri ise çoğunlukla toprağın altında kalıyordu. Ne var ki sömürgeciler ve hükümet yetkililerince uzun zamandır çiftçilerin her yıl ekin ekmeden önce filiz veren ağaçları kökten sökmeleri ve böylece toprağı sürmeyi kolay hâle getirmeleri yönünde eğitildiler.

Afrika’daki çölleşmeye ilişkin ikazların dünya çapında ilgi gördüğü 1980’li yıllardaki kuraklık döneminde, bu ıssız çorak arazilerin pek çoğu çöle dönüşmeye mahkûm görünüyordu. Ancak daha sonrasında çiftçiler uzman tavsiyelerini göz ardı ederek ağaç fidelerinin ve köklerinin zarar görmeden büyümesine müsaade ederek tutum değişikliğine gitmeye başladı.

Nijer’de bir darı tarlasında yetişen Dooki (Combretum glutinosum) ağaçları. P. Savadogo / Fotoğraf: ICRAF

Nijer’in kırsal kesimlerinde anlatılan bir öyküye göre bu büyük değişim, kurak mevsimde uzak bir kömür madeninde çalışan iki genç çiftçinin geç saatlerde tarlalarına dönmesiyle başlamıştı. Yağmurların çoktan başlamış olması nedeniyle tarım arazilerini bitki örtüsünden arındırmaksızın ekinlerini ekmişlerdi. Herkesin hayretle karşıladığı bu görünürdeki kayıtsızlık, aradan birkaç ay geçmeden komşularından elde ettikleri üründen daha iyi verim almalarıyla sonuçlandı.

Sonraki yıl, Dan Saga’nın küçük ve ücra köyünde yaşayan öteki çiftçiler de onları izleyerek benzeri sonuçlara ulaştı. Çok geçmeden Zinder ve Maradi bölgelerinde bulunan düzinelerce farklı köy de bu uygulamaya dâhil oldu. Ekinlerin arasında ağaçlar hızla büyümeye başladı.

Arazinin nasıl dönüştüğünü görmek üzere köyü ziyaret eden yabancılardan biri de Reij‘di: “2004 yılında [Nijer’in] başkenti Niamey‘den 500 mil doğuya gittim ve şöyle düşündüm: Lanet olsun, her yerde ağaçlar var” demişti anılarını anlatırken:  “20 yıl önceki ilk ziyaretimden bu yana gördüğüm en büyük değişim buydu.” Reij ve diğerlerinin yaptığı tahminlere göre, Nijer’in güneyinde daha öncesinde hemen hemen hiç ağaç bulunmayan 12,5 milyon dönümlük bir arazide günümüzde  yaklaşık 200 milyon ağaç bulunuyor.

Yaşanan bu değişimin boyutlarını keşfetmek adına Reij, Tappan ile işbirliği yaptı ve onun da uzaktan algılama görüntülerine ulaşmasını sağladı. İkili o zamandan beri FMNR’nin görünüşte birbirinden habersiz olarak kıtanın farklı pek çok ülkesinde uygulanmasını yakından gözlemledi.

Afrikalı çiftçilerinin yetiştirdiği ağaçlar, doğayı koruma uzmanlarının, orman uzmanlarının ve hükümetlerin büyük ölçüde görmezden geldiği bir konu.”

Bilhassa çiftçiler Afrika’da geniş bir alanda yetişen kış dikeni ağacını (Faidherbia albida) el üstünde tutuyor. Bu ağaç yağmur mevsiminin başında yapraklarını dökerek toprağın verimliliğini ve ekinlerin büyümesini olumlu etkiliyor. Ardından ekinler büyüdükçe hareketsiz kalıyor ve böylece su ve besin konusunda bunlarla mücadeleye girişmiyor. Nijer Ulusal Tarımsal Araştırma Enstitüsü‘nde kıdemli bir araştırmacı olan ve FMNR‘nin uzun süredir savunuculuğunu yapan Tougiani Abasse, onu”sihirli ağaç” diye nitelendiriyor.

Güney Mali‘de, ülkenin en büyük iki kenti arasındaki yaklaşık 320 km “artık neredeyse tamamıyla tarımsal orman” diyor Reij. Keza Burkina Faso sınırında yer alan Seno Ovası da “şaşırtıcı derecede muhteşem güzellikte, çoğunlukla 20 yaş altı ağaçların oluşturduğu yoğun bir park alanına dönüşmüş durumda.”

Tappan, 1986 yılında Senegal’deki bitki örtüsünün hâlâ en ayrıntılı haritasını çıkaran araştırma ekibinin bir parçasıydı. Geçtiğimiz yıl ülkeyi tekrar ziyaret ederek günümüzdeki peyzaj görüntüleriyle daha önceden havadan çektiği görüntüleri mukayese etti. Ziyaretinin sonunda “Çiftliklerdeki yoğun ağaç sayısının büyük ölçüde arttığını gördüm” diyor. Hızlı büyüyen orman alanları şu anda Senegal’de 6.6 milyon hektardan fazlasını kapsıyor: “Bu önemli bir başarı öyküsü ve ağaçlık bitki örtüsünün düşük yağış alan yerlerde bile birkaç yıl içinde tekrar ortaya çıkabileceğini gösteriyor.”

Etiyopya’daki Gedeo halkının topraklarında bulunan ağaçların altında yetişen Enset ve Kahve. Fotoğraf: WRI’ın izniyle

Bu sıralarda Etiyopya‘da, Hawassa kentinin güneyinde bulunan 160 km fazla yolun manzarası “neredeyse ormanın içinden geçiyormuşsunuz gibi görünüyor” diyor Reij. Nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu bölgelerde, mil kare başına 2.300 kişi düşerken, “ağaç yoğunluğu giderek artıyor.” Addis Ababa Üniversitesi’nde çalışan doğal kaynaklardan sorumlu bilim insanı Sileshi Degefa‘ya göre, bilhassa Gedeo halkının benimsediği bu geleneksel tarımsal ormancılık sisteminde başlıca ürünler arasında Arabica kahvesi [Dağ kahvesi olarak da bilinir] ve enset yer alıyor; bunlar muz benzeri bir meyve ve nişastalı saplar ile yulaf lapası ya da ekmek yapımında kullanılmak üzere fermente edilebilen kökler üretiyor.

Tappan, FMNR‘nin yaygın olarak benimsenmesinin bir sonucu olarak Mali ve Burkina Faso‘daki tarım arazilerinin yüzde 40’ında tarlalara serpiştirilmiş ağaçlar bulunduğunu, bu rakamın Nijer‘de yüzde 50’ye, Senegal’de yüzde 65’e ve Malavi‘de yüzde 70’e yükseldiğini tahmin ediyor. Malavi merkezli “Total LandCare” adlı STK’nin kurucusu ve şu anda C-Quest Capital‘de doğa temelli çözümler araştırmasının baş bilim insanı olan Trent Bunderson, Malavili çiftçilerin arazilerinde çoğunlukla dönüm başına yüzün üzerinde doğal ağaç yetiştirdiklerini ve kış dikeninin bilhassa en sevilen ağaç olduğunu söylüyor.

Yine de bu tür ağaçlar doğayı korumakla sorumlu uzmanlar, orman uzmanları ve hükümetler nezdinde büyük ölçüde görmezden geliniyor. Malavi’de kıta genelindeki orman örtüsünü nasıl iyileştirebileceklerini masaya yatırmak üzere Afrikalı hükümet yetkililerle bir araya geldiği son toplantıda Reij, “Malavili ev sahipleri de dahil olmak üzere hiç kimse, ülke genelindeki sekiz milyon dönüm ekili arazide bulunan çiftlik ağaçlarından söz etmedi bile” diyor.

Öyleyse Afrika’nın milyonlarca küçük ölçekli çiftliğinde bulunan ağaç sayısı ne kadar? Tappan’ın, Yale Environment 360‘ın yönelttiği bu soruya verdiği yanıt için temsili yedi ülkeden rastlantısal seçilen yaklaşık 100 adet 25 dönümlük tarım alanının görüntülerini Google Earth‘te inceleyip bunları ağaçlar bakımından görsel incelemeye tabi tuttu. Tappan bu alanların her birinde ortalama 69 ağaç tespit etti.

Sahraaltı Afrika‘nın yüzde 30’undan biraz fazlasının ekili tarım arazilerinin kapladığını ve bu ekili alanların toplam 1,4 milyar ağaç barındırdığını da buldu:  “Verdiğim rakamı biraz aşağı ya da yukarı çekebilirsiniz. Ancak kanımca uyguladığım varsayımlar oldukça makul ve güvenilir bir sonuç ortaya koyuyor. Bu oldukça fazla sayıda ağaç demektir.”

Konuyla yakından ilgilenen Senegalli bir yetkili, Sahel bölgesinin 1980’lerden itibaren bir karbon yutağına dönüşmesindeki en etkili etkenlerden birinin tarım arazilerindeki ağaç sayısının artışı olduğuna vurgu yapıyor.”

Reiner’in geçen ay yapay zeka sayma sistemini kullanarak kıtanın ekili tarım arazilerinde tespit ettiğini belirttiği 433 milyon ağaç sayısı, Tappan’ın verdiği rakamın üç mislinden fazlasına tekabül ediyor. Aradaki tutarsızlığın nedenine ilişkin Brandt, tepesi 3 metrekareden küçük olan ağaçların sistemi kullanırken “görülmesinin güç olduğunu ve hata yapma oranının yüksek olduğunu”, dolayısıyla bunların kapsam dışında tutulduğunu söylüyor:  “Ağaçların gerçek sayısının çok daha yüksek.”

Reij de bu boyut sınırlamasının tarım arazilerinde yetişen pek çok ağacı, bilhassa da yeni yetişen ağaçları kapsam dışında tutacağını belirtiyor: “Bu otomasyonlu haritalandırma teknikleri tarım arazilerindeki ağaç örtüsünü haritalandırma konusunda pek işe yaramıyor. Görsel analiz meşakkatlidir, ancak bu çok daha iyi sonuç verir. Yapay zeka kaynaklı tüm analizlerin sahada doğrulanmaya ihtiyacı var.”

Her iki çalışmadan da çıkarılacak sonuç, ister yapay zeka ister insan gözü kullanılsın, Afrika’nın daha öncekilere nazaran çok daha fazla ağaca sahip olduğu.  Üstelik söz konusu bu ağaçların pek çoğu henüz yeni filiz veriyor, doğal yollarla yenileniyor ve sayıları milyonları bulan küçük ölçekli toprak sahibi çiftçilerin bakımı altında yetişiyor

Afrika’da yaşayan nüfus çoğaldıkça, yoksul çiftçilerin ailelerini geçindirmek üzere ihtiyaç duydukları ürünleri yetiştirebilmek amacıyla ağaç kesmekten başka çareleri kalmadığı düşünülüyordu.

Ancak Reij, işin gerçeğinin tam tersi olduğunu söylüyor: “Nüfus yoğunluğu bakımından kalabalık bölgelerdeki çiftçilerin giderek azalan tarım arazilerinde yoğun faaliyet göstermeleri, bu amaçla da toprağın verimliliğini arttırmaları gerekiyor. Arazilerinde ağaç yetiştirilmesine müsaade etmek, bunu gerçekleştirmenin en kolay ve en ucuz yolu olabilir.”

Gana’da yaşayan ve mahsul yetiştirmek üzere hazırladıkları toprak üzerinde bulunan ağaçları budayan çiftçiler. May Muthuri / Fotoğraf: Dünya Tarımsal Ormancılık

“Ne kadar çok insan, o kadar çok ağaç” şeklindeki erdemli döngü, konusunda tek başına değil. Senegal’de bir devlet kurumu olan Centre de Suivi Ecologique‘in [Ekolojik Gözlem Merkezi] genel müdürü olan Cheikh Mbow, FMNR‘nin ileride geliştirilebilmesi bakımından büyük bir potansiyele sahip olduğunu söylüyor: “Daha fazla ağaç verimliliği artıracak ve biyoçeşitliliği teşvik edecektir.”

Gerçekten de ağaçlar bir zamanlar kuraklık, kıtlık ve sefaletle bilinen bölgelerin ekonomik kalkınma açısından yeniliğe muhtaç alanlara dönüştürülmesine katkıda bulunabilir.

Buna ilaveten, toprakta depolanan karbon miktarına da ek katkıda bulunup iklim değişikliğiyle mücadelede etkili olabilirler. Mbow, FMNR’nin her yıl dönüm başı 4 tona kadar karbon depolamaya katkıda bulunduğu hesabını yapıyor. Bu yöntemin Sahel’deki çiftçiler nezdinde yaygın biçimde uygulanmasının, 1980’lerden bu yana söz konusu bu bölgenin bir karbon yutağı hâline gelmesinin başlıca nedenlerinden biri olduğunu dile getiriyor.

Reij, FMNR’nin Nijer’de belgelenen başarısını gördükten sonra, bazı kalkınma kuruluşları ve hükümetlerin artık çiftçilerin bunu uygulamasını teşvik ettiğini ifade ediyor. “Ancak bu hâlâ çoğunlukla sözde kalıyor.”

Çiftliklerin içinde ve çevresinde bulunan ağaçlar ve ağaçlık alanlar ne biyolojik çeşitlilik ne de karbon birikimi bakımından yoğun ormanların yerine geçemez. Üstelik Afrika’nın bazı bölgelerinde ormansızlaşma oranlarının artıyor olması da söz konusu. Geçtiğimiz kasım ayında yayımlanan bir araştırma, 2021 yılında Kongo Havzası genelindeki orman tahribatının önceki iki yıla nazaran ortalama yüzde 5 oranında yükseliş gösterdiğini ortaya koydu. Söz konusu bu yükseliş, havzada bulunan altı ülkenin bir önceki yıl yaşanan ormansızlaşmayı tersine çevirmeye yönelik verdikleri sözlere karşın gerçekleşmişti.

Ne var ki FMNR’nin giderek büyüyen başarı öyküsü, ağaçların yaşamları üzerindeki değerinin farkına varan ve geçmişte ağaçların kesildiği bölgelerde ağaçları yeniden diken çiftçiler açısından farklı bir öykü sunuyor. Bu durumun derhal belgelenmesi ve üzerine yenilerinin yapılması gerektiğine inanan Abasse gibi savunucular, küçük ölçekli toprak sahiplerinin gösterdiği bu büyük çabaların Afrika’yı baştan aşağı tekrar yeşillendirme girişimlerinin “bel kemiğini oluşturması gerektiğine” inanıyor.

Makalenin İngilizce orijinali

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.